HABER MERKEZİ
Kendi topraklarında varlıkları, kimlikleri, dilleri ve kültürleri yasaklanan Kürtlerin temel insani haklarına ve özgürlüklerine kavuşmak için başlattıkları mücadeleyi boğmak isteyen işgalci Türk devleti tarafından 12 Eylül 1980’de askeri faşist bir darbe yapıldı. Onbinleri aşan Kürt ve Türkiye’de yaşayan devrimci demokrat insanlar zindanlara atıldı. Kürdistan’ın en büyük kenti olan Diyarbakır’daki 5’nolu zindanda, Kürt halkının özlemlerini ve hayallerini betona gömmek için Auschwitz’i aratmayan zulüm ve işkence uygulandı. Buna karşı bir grup Kürdistan Özgürlük savaşçısı büyük bir iradeyle dünyadaki tüm halkların sahip olması gereken temel insani hakları ve özgürlükleri için ölümü göze alıp büyük bir direniş başlattılar. Ve bu direnişin en önemli boyutunu oluşturan 14 Temmuz 1982’de ölüm orucu eylemine başladılar.
Benzersiz mücadele
Birleşmiş Milletler tarafından dünyada gelmiş geçmiş en kötü 10 hapishaneden biri sayılan Diyarbakır Cezaevi Türkiye’de insanların en temel haklarının çiğnenmesinin, işkencenin ve vahşetin en büyük sembollerinden biri olurken aynı zamanda tutsakların insanlık onuru ve özgürlük için yaşamlarını feda edebilecek bir mücadele sergiledikleri tarihi cezaevi direnişine şahit olmuştur. Diyarbakır cezaevi Kürt halkının hafızasında unutulmayan bir vahşet ve benzeri olmayan bir direnişin sembolü haline gelmiştir. 14 Temmuz filmi bu iki zıt eksen çevresinde tüm insanlığa sinemanın ve görselliğin gücüyle bu vahşeti belgelemeye çalışıyor. Film 1980 askeri darbe sonrasında Diyarbakır Cezaevindeki büyük ölüm orucu direnişini anlatıyor. Haşim Aydemir’in yönetmenliğini yapmış olduğu 14 Temmuz filmi şimdiye kadar gösterimi yapıldığı uluslararası film festivallerinde 8 ödül, 5 özel mansiyon ödülü aldı.
Pervin YERLİKAYA