BEHDÎNAN-Sterk TV’de yayınlanan video mesajda 15 Ağustos Diriliş Bayramını kutlayan HSM Karargah Komutanı Murat Karayılan, devrimci halk savaşının gürleştirilerek düşmanın saldırılarının tersine çevrilebileceğini ve bu şekilde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve Kurdistan’ın özgürlüğünün yolunun açılabileceğini ifade etti.
Karayılan, “En büyük güç halkın kendisidir; biz kendimiziz! Her yurtsever buna inanmalı. Kurdistan seçimlerle özgürleşmez. Elbet o da bir taktik yöntemdir ama esas özgürlük, halkın gücü, halkın hareketliliğiyle, Devrimci Halk Savaşı’yla ve siyasi-toplumsal her türlü mücadele ve demokratik ulus mücadelesiyle olur. Herkesin bunu yürütmesi gerekiyor. Eğer bu yürütülürse bizler 40’ıncı yılın büyük bir yıl olacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.
HSM Karargah Komutanı Karayılan’ın açıklaması şu şekilde:
“Öncelikle Diriliş Bayramını hepinize kutluyoruz. Kurdistan Özgürlük Gerillaları adına 15 Ağustos Atılımı’nın 39’uncu yıl dönümünü Rêber Apo’ya kutluyor; selamlarımızı, saygılarımızı ve ve bağlılığımızı sunuyoruz. Diriliş Bayramı’nı, tüm Kurdistan halkına, bölge halklarına, ilerici insanlığa, tüm çalışanlara, kadrolara, savaşçılara ve özgürlük gerillalarına kutluyoruz.
Ölümsüz komutan Egîd (Mahsum Korkmaz) ve fedai Zîlan (Zeynep Kınacı) şahsında tüm devrim şehitlerimizi anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyor, şehitlerimize verdiğimiz sözü bir kez daha tekrarlıyoruz. Şehitlerimizin çizgisine bağlı kalacağız; anılarını, özgürlük mücadelesini yükselterek yaşatacağız.
15 Ağustos Atılımı, katliam ve soykırım siyasetine karşı varlık ve özgürlük hamlesiydi. 15 Ağustos Atılımı Kurdistan’da bir rönesans geliştirdi; fikir devrimini yarattı. Bu temelde Kurdistan’da, toplumsal devrimi, kadın devrimini, siyasi devrimi geliştirdi ve yeni bir toplum yarattı. Biz, Kurdistan Özgürlük Gerillaları olarak 39 yıldır Kürt halkını ve demokrasi değerlerini korumak için mücadele veriyoruz. 39 yıl içerisinde kahramanlık destanları yazıldı. Özellikle son 8 yıldır Türk devleti halkımızın kazanımlarını ortadan kaldırmak ve soykırım siyasetinin başarması için halkımıza ve hareketimize karşı kapsamlı bir saldırı başlattı. İmralı sistemi temelinde soykırım siyasetini tüm Kurdistan’da yürüttü. Buna karşı öncelikle, Rêber Apo’nun anlamlı-tarihi direnişinin yanı sıra Kürt siyasetinin, Türkiye demokratik-sosyalist hareketlerinin, zindanlardaki yoldaşlarımızın ve sokaklarda halkımızın direnişleri gelişti. Fakat biliniyor ki, Türk devleti en kapsamlı saldırılarını gerillaya karşı yürüttü. Dönemin teknolojisi temelinde Bakurê Kurdistan, Rojavayê Kurdistan, Şengal, Rojhilatê Kurdistan güçlerine yönelik çok kapsamlı saldırılar geliştirdi. Düşmanın bu saldırılarına karşı geçtiğimiz 8 yıl içerisinde çok büyük ve tarihi direnişler oldu. Komutan Egîd yoldaşın takipçileri ve komutan Fazıl Botan’ın yoldaşları bir direniş yürüttüler. Bu destansı direnişin tüm şehitlerini Azad Sîser, Delal Amed, Atakan Mahir, Zeki Şengalî, Doğan Sîpan, Çetin Siverek, Çiçek Botan, Yılmaz Dersim ve değerli komutan Leyla Sorxwîn yoldaşların şahsında anıyoruz. Onlar tarihi bir destan yarattılar.
Değerli halkımız ve yoldaşlar;
Düşman, özellikle son 3 yıldır Medya Savunma Alanları’nı tamamen ortadan kaldırmak, bu temelde Kürt halkının kazanımlarını tasfiye etmek için önce Garê ve sonra da Zap, Metîna ve Avaşîn’e kapsamlı saldırılar başlattı. Esasında tüm Başûrê Kurdistan topraklarına saldırı başlattı. Burada özellikle Zap, Avaşîn ve Metîna merkezinde gelişen direniş, halkımızın ve hareketimizin tarihinde yeni bir sayfadır. İlk defa Kürt güçleri, Kürt direnişçileri 3 yıl boyunca aynı mevzide Türk işgalciliği karşısında durmuş ve direnmeye devam etmektedir. Bu bütün Kürtler için şeref ve gurur kaynağıdır. Yürütülen direniş, sadece on binlerce askere karşı değildir. Bu savaşta, başta hava teknolojisi olmak üzere dönemin tüm teknolojileri kullanılıyor. Aynı zamanda bu kalleş ve korkak düşman, güçlerimize karşı taktik nükleer ve kimyasal gibi yasaklı silahlar da kullandılar. Bütün bunlara rağmen şimdi devam eden direniş aynı zamanda savaş sanatında yeni bir sayfa açtı. Yani küçük, bilinçli, taktiksel ve iradeli bir gücün, büyük ve her türlü imkana sahip bir orduya karşı nasıl direnebileceğine ve sonuç alabileceğine büyük bir örnek oldu.
Şüphesiz bu direnişte de birçok bedel verdik. Değerli komutanların, fedai militanların emekleri ile, bu halkın evlatlarının emekleriyle oldu, kolaylıkla değil! Şoreş, Cumali, Çavrê, Bager, Avzem, Delîl, Nalîn, Nûrî, Mizgînlerin şahsında tüm şehitlerimizi anıyoruz. Onların takipçisi olacağız. Onlar yolumuzu açtı. Taktik açılım geliştirdiler. Bu direnişin kesinliğini direnişleri ve emekleri ile netleştirdiler. Bu temelde dış güçlerden destek almasına, yine Kürt işbirlikçi çizgisinin destek vermesine rağmen Türk devleti kazanamadı. Son 3 yılın sonucu göz önündedir. Orada savaş hala devam ediyor. Açık ki düşman, saldırılarında tıkanmıştır. Türk devleti, Apocu militanların direnişlerinin karşısında çaresiz bir durumdadır. Esasında Türk devleti Cumhuriyet’in 100’üncü yılında zaferini ilan etmek, böylece Kurdistan’da soykırım siyasetini hakim kılmak ve özellikle Suriye ve Irak’ı himayesine almak istiyordu. Türk devletinin planı buydu, fakat bu gerçekleşmedi.
Cumhuriyet’in 100’üncü yılı yaklaştı. Türk devleti şimdiden plan yapıyor; ikinci yüzyıl için stratejisini belirliyor. Çok ilginçtir ki, bu yeni planlarında da, Kürdistan üzerindeki soykırımı yine birinci sıra olarak belirlemişler. Yani, açık ki bu AKP-MHK-Ergenekon devleti, kendini Kürt kanı üzerinde, Kürt halkının yok oluşunun üzerinde, var etmek istiyor. Bu İttihat ve Terakki çizgisi üzerindeki milliyetçi, şovenist siyaset sadece Kürt halkına dönük bir tehlike değildir, bölge halkı için de tehlikelidir. Türk devleti, Misak-ı Milli sınırlarını işgal etmekle, Suriye ve Irak üzerinde himaye kurmakla Arap halkının, bölge halkının iradesini de ezmek istiyor. Bu, halkımız ve bütün bölge halkları için büyük bir tehlikedir. Bunun karşısında halk olarak örgütlenmeliyiz, ulusal birlik kurmalıyız. Fakat Kürt-Arap ittifakı temelinde bölgenin bütün halkları, yine bütün sosyalist-demokratik hareketleri bu faşizm dalgası karşısında sessiz kalmamalı, birlik olmalı, demokrasi ve özgürlük mücadelesini geliştirmeliler. Bu dönemde ertelenmemesi gereken devrimci görev budur. Bu görev olmazsa olma bir biçimde yerine getirilmelidir.
Değerli halkımız;
Rêber Apo üzerindeki tecrit Kurdistan’da bir soykırım politikası olarak, Türkiye’de ise Türkiye’nin özgürlüğü ve demokrasisi üzerindeki tecrit olarak devreye giriyor. Biz tecrit siyaseti karşısında kapsamlı bir hamle yürüterek tecridi parçalamazsak, Türkiye’ye ve bölgeye demokrasi ve özgürlük gelmeyecektir. Bu hakikati bilmemiz gerekir.
Şimdi bazı demokratik kurumlar, insan hakları kurumları ve Avrupalı sendikalar, Önder Apo’nun özgürlüğü için kampanya ilan ettiler. Bu çok değerli bir şeydir. Selam olsun Britanyalı işçilere ve işçi sendikalarına! Selam olsun kampanyaya destek veren Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki sendikalara ve demokrasi güçlerine! Selam olsun Latin Amerika ve Güney Afrika’daki ilerici, demokratik hareketlere! Selam olsun Avrupa ve ülke dışında yaşayan ve mücadelede rol oynayan tüm halkımıza. Selam olsun Aziz Ereb ve Dilşêr Reqa temelinde yükselen Kürt ve Arap ittifakına!
Değerli halkımız ve yoldaşlar;
Kurdistan Özgürlük Gerillaları olarak halkımızı, ülkemizi ve halkımızın haklarını her yerde korumak için her yıl dönümünde söz veriyoruz. Biz bu söze bağlıyız ve şimdi de tekrar ediyoruz. Şimdiye kadar verdiğimiz sözü tutmak, canımız pahasına bile olsa o sözün gereğini yerine getirdik. Biz Rêber Apo’nun militanları olarak sözümüzü çiğnemeyiz, verdiğimiz sözü yerine getiririz. Biz böyle öğrendik. Şimdi 40’ıncı yıla giriyoruz. 39 yıldır Rêber Apo’nun felsefesi temelinde ve 39 yılın tecrübesiyle bugün Kurdistan Özgürlük Gerillası bir düzeye ulaşmıştır. Özellikle yeniden yapılanma projesi temelinde bugün gerillanın yeniliği geliştirme, taktik açılım ve derinlik ile teknik hakimiyet konusundaki performansı daha güçlüdür. Bu, pratikte de görünüyor. Gerilla yenilmez bir güç olduğunu ispat etmiştir. Fakat düşman ısrar ediyor. Bugün gerilla, yakaladığı düzeyle yer üstünde, yeraltında ve imkanlarına göre havadan bu halkı koruyacak, düşmana karşı direnecektir. Düşmanın da bilmesi gerekiyor; onlar bunu yapamazlar. Bazı Kürtler her ne kadar onlarla olsa da, bizi halk olarak, Hareket olarak yok edemeyecektir! Türk devleti bu soykırım siyasetini bırakmalıdır. Askerlerini saldırıya geçirip arkadaşlarımızın mevzileri üzerine göndermemelidir. Saldırdıkları ve arkadaşlarımızın mevzileri üzerine geldiklerinde eğer o askerler ölürse bunun sorumlusu biz değiliz. Sorumlu, o askerlere talimat verenlerdir. Bunu tüm Türkiye halkının bilmesi gerekmektedir. Biz savunma savaşı veriyoruz. Biz kimseye saldırmadık. Türk yetkilileri soykırım ve ölüm siyasetiyle sonuca gidemeyeceklerini bilmeliler. Kurdistan Özgürlük Gerillası, 40’ıncı yılında bir kez daha yenilmezliğini ispatlayacak, zafer gerillası düzeyine ulaşacaktır. Hedef budur.
Değerli halkımız;
Gerilla yeni dönemde, 40’ıncı yılda rolünü oynayacaktır. Önder Apo’nun emekleri ve şehitlerimizin fedakarlıklarıyla bir zemin oluşmuştur. Gerilla bu temelde rolünü oynayacaktır. Fakat önemli bir dönemdeyiz. Üzerinden hareket etmemiz gereken çizgi, Devrimci Halk Savaşı çizgisidir. Bu önemli dönemde halkımızın da görevlerine sahip çıkması gerekir. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere bütün yurtseverler kendilerini görevli görmeli, rol oynamalı, örgütlenmeliler. Diriliş devriminin başlangıcında olduğu gibi bir dalga biçiminde halk serhildanlarını geliştirmeliler. Bu konuda halkımıza çağrımız şudur: Birliğinizi sağlayın. Doğrudur, ulusal birlik her dört parça için de gereklidir. Fakat her parça kendi içerisinde birliğini sağlamalı, örgütlülüğünü kurmalı ve düşmanın uygulamaları karşısında sessiz kalmamalı ve kendini korumalıdır. Düşman Kürt kadınları, Kürt gençleri üzerinde çeşitli yöntemlerle saldırı yürütüyor. Bunlara karşı örgütlü olarak cevap vermeliyiz. Bu biçimde Devrimci Halk Savaşı’nı gürleştirebilir, düşmanın saldırılarını tersine çevirebilir, Rêber Apo’nun ve Kurdistan’ın özgürlüğünün yolunu açabiliriz. Buna inanmamız gerekiyor. Bu temelde, güç ve irade olduğumuzu bilmeliyiz. En büyük güç halkın kendisidir, biz kendimiziz! Her yurtsever buna inanmalı. Kurdistan seçimlerle özgürleşmez. Elbet o da bir taktik yöntemdir ama esas özgürlük, halkın gücü, halkın hareketliliğiyle, Devrimci Halk Savaşı’yla ve siyasi-toplumsal her türlü mücadele ve demokratik ulus mücadelesiyle olur. Herkesin bunu yürütmesi gerekiyor. Eğer bu yürütülürse bizler 40’ıncı yılın büyük bir yıl olacağına inanıyoruz. 40’ıncı yılda Kurdistan Özgürlük Mücadelesi yükselecektir. Umudumuz ve inancımız budur.
Bu umut ve inançla Önder Apo’nun ve Kurdistan’ın özgürlük yürüyüşünde şimdiden bütün çalışanlara, bütün yurtsever halkımıza ve bütün arkadaşlara 15 Ağustos ruhuyla başarılar diliyoruz. 40’ıncı yılda Egîdlerin, Zîlanların ve 15 Ağustos’un ruhu çok daha fazla gürleşecek ve yükselecektir. Bu temelde tekrardan Diriliş Bayramınızı kutluyor, hepinize devrimci selam ve saygılarımızı gönderiyoruz. Ve diyoruz ki, “Yaşasın 15 Ağustos Ruhu!”, “Yaşasın Devrimci Halk Savaşı!”, “Jin Jiyan Azadî!”, “Bijî Serok Apo!”