Halepçe Katliamı anmasında konuşan DÖDER Eşbaşkanı Delil Doğan Polat, “Bizler bu katliamlara, asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı üniversite öğrencileri olarak direneceğimizi ve asla unutmayacağımızı belirtmek istiyoruz” diyerek cezaevleri ve dışarıda devam eden açlık grevi eylemlerine duyarlılık çağrısı yaptı.
AMED – Dicle Üniversitesi Demokratik Öğrenci Derneği (DÖDER), Halepçe Katliamının yıldönümü vesilesiyle anma etkinliği düzenledi. Dernek binasında düzenlenen programda DÖDER Eşbaşkanı Delil Doğan Polat kısa bir konuşma yaptı.
Polat, konuşması şöyle:
Halepçe insanlık tarihinde yer edinmiş kara bir lekedir. Gizli kapaklı yollarla katliamın gerçekleşmesine yardım etmek, katliam karşısında haz alıp bıyık altından gülmek, bu katliama sessiz kalmak da en az katliamı gerçekleştirmek kadar alçakça bir durumdur.
Atalarımızdan bize kadar her gün, her saniye katliam, soykırım ve asimilasyon politikaları uygulanmaktadır. Binlerce yıldır bu coğrafyada ev sahipliği yapan bizler bir tehdit olarak görülmekteyiz ve bundandır ki yıllardır Türk devleti başta olmak üzere bütün dünya güçleri bizi yok etmeye yönelik planlar yapmakta ve katliamlar gerçekleştirmektedir.
Bu gerici zihniyet Kürt halkının onurlu duruşu ve mücadelesine karşı duramamanın acizliğiyle kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden 5 bini aşkın insanı zehirli gazlarla katletme alçaklığını göstermiştir. Günümüze kadar kapanmayan bu yara dünya üzerinde tek bir Kürt kalıncaya dek kanayacak ve unutulmayacaktır. Tüm bunlara rağmen mücadele ateşinin daha da harlanıp büyüdüğünü gören bu soykırımcı zihniyet katliamlarına Halepçe’yle başlamadığı gibi Halepçe’yle de bitirmeyecekti.
Sözde Cumhuriyet’ten günümüze kadar sırf Kürt olduğumuz için Dersim katliamında çocukları ve kadınları bombaladılar, Zilan katliamında hamile Kürt kadınlarının karınlarını deşip doğmamış bebeklerini katlettiler, kadınlara tecavüz ettiler, binlerce insanı sürgün ettiler. Roboski’de 34 canı jetlerle paramparça ettiler. Madımak’ta onlarca insanı diri diri yaktılar, Dağkapı meydanında Şex Said’i alçakça astılar, gizli örgütleri JİTEM’le aydınları, gazetecileri ansızın sokaklardan alıp bir kuytu köşede katlettiler. Maraş’ta bebekleri kurşunlayıp katlettiler, binlerce köyümüzü yaktılar, hayvanları ahırlara kilitleyip ateşe verdiler. Hala kemikleri bulunamayan 17 bin insanı faili meçhullerle asit kuyularıyla katlettiler. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’a 13 kurşun sıkarak katlettiler. Aydın Erdem ve daha nice üniversiteli Kürt gencini katlettiler.
Ve bu katliamları yapanları madalya, teşekkür ile ödüllendirip, gazete manşetlerinde kahraman olarak gösterdiler. Evet arkadaşlar dediğim gibi bunları sadece Kürt olduğumuz için yaptılar ve bugün utanmadan, sıkılmadan dönüp bize ‘’ Bu devlet size ne yaptı ki?’’ sorusunu sorma karaktersizliğini gösteriyorlar.
Öte yandan bildiğiniz üzere Leyla Güven öncülüğünde binlerin katıldığı açlık grevi eylemleri devam etmektedir. Yaşamı uğruna ölecek kadar çok seven değerlerin yoldaşı olan bu insanlar halklar önderi Abdullah Öcalan şahsında tüm topluma uygulanan tecridin kaldırılması için gerçekleştirilebilecek en onurlu duruşu sergileyerek bedenlerini ölüme yatırmışlardır. Burada aklımızdan bir saniye dahi çıkarmamamız gereken şey o insanların bizler için canlarını ortaya koyduğu gerçeğidir. Bizler de bunun farkına varıp açlık grevindeki tüm arkadaşlarımızın sesi olarak tüm dünyaya özgürlük istediğimizi haykırmalıyız.
Kimileri öldürmek için yaşar, kimileri yaşatmak için ölür. Yaşatmak için ölümü göze alanları saygıyla selamlıyoruz.
Bizler bu katliamlara, asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı üniversite öğrencileri olarak direneceğimizi ve asla unutmayacağımızı belirtmek istiyor ve bunun kararlı duruşunu sergileyerek buna karşı hep beraber mücadele etme çağrısında bulunuyoruz.”
Açıklamanın ardından film gösterimi ve şiir dinletisi yapıldı.