QAMIŞLO – 19 Temmuz 2012’de başlayan ve tüm Dünya halklarının umudunu yeşerten Rojava Devrimi’ne dair PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl ajansımıza konuştu. PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, Rojava Devrim sürecine nasıl gelindiği anlatarak konuşmasına başladı. Aldar Xelîl, “Bilindiği üzere Ortadoğu geçen yüzyıldan şimdiye kadar, Fransa ve Britanya bölge de anlaşma yaptıktan sonra, bölgenin haritasını yeniden çizdiler. Bu anlaşmadan sonra, bölge devletleri ve rejimler kendilerini ulus-devlet üzerinden var ettiler. Her coğrafyayı bir ulus ismiyle, adlandırdılar. Bu sistemi koruyacak rejimleri kurdukları devletlerin başına getirdiler. O zamandan bu zamana kadar Ortadoğu her zaman kriz ve sorunlar içinde yaşadı. Çünkü bu zenginlik, çok renklilik daraltıldı. Parça parça yaptılar her parçayı bir ulusun, bir dinin adıyla andılar. Bu da Ortadoğu’da her zaman sorunların ya da sorunların zeminlerinin olmasının önünü açtı. Son yıllarda Dünya sistemi de bir krizin içine girdi. Var olan sermaye, sistem artık daha önceki gibi kendini yürütemez bir hale girdi. Oda sorunlar içerisinde yaşadı. Bu rejimleri yöneten iktidarlarda, gelişen toplum karşısında, Dünya’da var olan değişimler karşısında onlarda hakim oldukları halkların yaşadığı krizin daha da derinleşmesi için bu kriz durumunda, krizin derinleşmesi için yardımcı oldular. Ulus devlet sistemi artık eskisi gibi devam edemez bir hale geldi. Bu nedenlerin hepsinden dolayı, toplumlarda oluşan değişimlerle birlikte Ortadoğu’da yeni bir süreç başladı.”
ROJAVA KURDİSTAN’I VE SURİYE TEK BİR ELDEN BAAS REJİMİ TARAFINDAN YÖNETİLİYORDU
Konuşmasının devamın Arap Baharı’nın Suriye üzerindeki etkisine dikkat çeken PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl konuşmasına şu sözlerle devam etti, “Arap Baharı Tunus’tan başlayıp, Suriye’ye kadar yetişti. Bu arada, bu gerçeklik vardı eğer değişim olması gerçeği ortaya çıkıyorsa, bir sonuca bir çözüme ihtiyaç vardır, var olan sistem sorunları çözmek yerine daha da geliştiriyorsa, yaşanan bu krizleri çözmek adına, Ortadoğu’nun bu sorunları çözmesi için, özgürlük ve onur, demokratik bir sistem içerisinde yaşanması için bir çözüm lazımdı.
Arayış çoktu, özellikler bu hareketler başladığında Tunus, Libya, Yemen bu ülkelerin gençleri her zaman bir arayış içerisindeydi. Var olan devletler, toplumun sorunlarına çare olmuyorlar ama gelen proje ne olacak, çaba oldu. Suriye’ye de böyle durumlar yaşandığında çabalar oldu, 1963 yılından beri BAAS Rejimi iktidardır. Suriye’yi tek parti olarak merkezi bir yönetim olarak, yönetiyordu. Burada yürütülen yönetim şekli, tek parti, tek ulustu. Hatta o ulusun içinde de, sadece ulusun bir bölümü bu ülkeyi yönetiyordu. Baskı, tutuklama, irade kırma, halkların kimlikleri kullanmak hepsi Suriye’de öne çıkmaktaydı. Bunun için Suriye’deki bütün halklar kendi renkleriyle bir çaba içerisine girdiler. Madem, halkların baharı süreci başladı, bizde bu süreçten faydalanabiliriz ve özgürlük, onur, demokratik bir sistemin oluşması için sesimizi çıkarabiliriz dediler.
Buna karşı rejimin cevabı farklı oldu. Onlar da hesaplarını yapıyorlardır, gördüler ki var olan bu arayışlara karşılık, demokratik bir çözümleri yok var olan çabaları etkisizleştirme hatta Suriye’yi büyük bir savaşa sürükleme çabasında oldular.”
KÜRT HALKININ DEMOKRASİ MÜCADELESİ SURİYE’DEKİ BÜTÜN HALKAR İÇİN
Devrim sürecinin öncesinde, çalışmalarının olduğunu belirden PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, devrim sürecinde Kürt halkının kendi rengi ve örgütlülüğü ile Rojava Devrimini ördüğüne dikkat çekti ve devam etti, “Bu süreçte, bizde parti olarak daha önce de Suriye’de ve Rojava Kurdistan’ında çalışmalarımız vardı. Çalışmalarımız, Kürt halkının özgürlüğü ve hakları içindi. Demokratik Suriye içerisinde, halkımızın özgürce yaşaması için uzun yıllardır çalışmalarımız vardı zaten. Özellikle 2003’te PYD’nin kurulması ile, bu çalışma, rejimin baskılarına ve sürekli çalışanlarımızı tutuklamalarına rağmen daha etkili yürütülmeye devam etti. Devrimden önceki süreçte bazı arkadaşlarımız şehitte düştü, bazıları rejimin zindanlarına girdi, hala bile bazı arkadaşlarımızdan haberimiz yok, şehit mi düşmüşler ya da rejimin zindanındalar mı ?
Devrim sürecinden önce de halkımızın örgütlülüğü ve mücadelesi vardı. 2011’de Arap Baharı süreci Suriye’ye geldiğinde, herkesten daha hazır, projesini ortaya koyabilecek olan, örgütlüğü olan, çözüm geliştirebilecek olan bizdik. Örneğin BAAS Partisi zaten iktidardı, İslami başka partilerde vardı. Onlarda diyordu, biz Sünni Arapları teslim ediyoruz, iktidar sadece Arap-Alevilerin elinde olmasın, bizde olalım. Ama projeleri de demokratik değildi. Onlarda farklı hesaplar yapıyordu, Sünni Araplar olarak Suriye’yi yönetelim diyorlardı ve Türkiye ile, Katar ile ilişkiler geliştirdiler. Zaten bu durumda Türkiye’nin, Katar’ın da Suriye’nin içerisine girmesine yol verdi. Hatta, silahlı çete grupların, Heyet Tahrir el Şam, DAİŞ gibi çetelerin Suriye’nin içerisine girmesine neden oldular. Artık Arap Baharı süreci artık özgürlüğü için rejime karşı mücadele eden halk ve hareketlerin yerine, dış projelerin bir parçası haline getirdi. Türkiye’nin Suriye’ye girip Suriye topraklarını işgal etmesinin de önün açtılar. Onlar artık dış güçlerin denetimindeki bir silahlı grup oldular. Bizim projemizin gerçekliği anlaşılasın diye bunları diyorum. Biz projemizi iki temel üzerinden geliştirdik; bir biz Kürdüz demokrasi projesinin öncülüğünü yapmak istiyoruz. Kürtlerin sorunlarını çözmek istiyoruz ve halkımızın haklarını kazanmak istiyoruz. Halkımızın üzerindeki soykırım ve baskıyı kırmak istiyorduk. İki, Suriye halkını da koruyoruz, bu milletin içinde Kürt olarak, Rojava topraklarında yaşıyoruz ama Suriye’den de ayrılmıyoruz. İki yandan da demokrasi mücadelesini yürüttük.”
ÖNDER APO’NUN PROJESİ ORTADOĞU SORUNLARINA ÇÖZÜM GETİRECEKTİR
PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, şu an Rojava Kurdistan’ında ortaya konulan ve inşaa edilmek istenen sistemin Halkar Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefe ve düşünceleri ile donatıldığın belirterek, demokratik ve özgür toplum için “Demokratik Modernite’den” başka bir alternatifin olmadığına dikkat çekti ve devam etti; “Ne kadar ararsak arayalım, şimdi bizim esas aldığımız proje dışında başka bir proje bulunamaz. Hem Kürt sorunu için, hem Suriye’nin sorunları için hatta Ortadoğu’nun sorunları için çözüm Önder APO’nun projesidir. Bu proje de, demokratik toplumun, özgür toplumun, kadın özgürlük projesi ile kendini donatan, kendini doğanın korunması ile demokratik ulus, halkların kardeşliği, eşit bir yaşam ile kendini donatan bir felsefe ve projedir. Bunun gerçekleşmesi içinde toplumsal bir devrimin gerçekleşmesi gerekir. Demokratik, özgür, iradeli bir toplumun yaratılması gerekir. Biz ilk günden kamuoyuna ve herkese söyledik, ‘İktidar savaşının bir parçası olmayacağız, mücadelemizi iktidar dışında vereceğiz’ Ne anlama geliyor ? İki tarafı var, siyasi tarafı, devletlerin yanında yer almayacağız, taraf olmayacağız biz üçüncü taraf olarak meydana çıkacağız. Bu politik ve siyasi tarafı. Fikir ve zihniyet tarafı ise, biz iktidarı elimize almak için savaşmayacağız. Özgür bir toplum, demokratik bir toplumun yaratılması için mücadele edeceğiz. Örgütlü ve iradeli bir toplum yaratma çabası vereceğiz. Önümüzü iktidara vermek yerine, toplumumuzu nasıl örgütleyeceğimiz üzerinden ilerledik. Biz o zaman bu açıklamayı yaptığımızda, bir çok taraf anlam vermedi, yani nasıl tarafsız kalırsınız ya da iktidar savaşına girmeden devrim yaparsınız dediler. Onlar devrimi öyle tanımlıyordu. Bizde devrimin o olmadığını, devrimin toplumun kendini yönetmesi olduğunu dile getirdik.
Bunlar üzerinden çalışmalarımız, örgütlememiz başladı. 2012’de biz artık koşulların uygun hala geldiğini görünce, 19 Temmuz’da Kobanê’de başladık. İlk defa Rojava Kurdidstan’ının bir şehrinde kendimizi örgütledik, artık kendi şehrimizi yöneteceğiz. Şehri, bir toplumu yönetmeye başlamak zaten devrimin başlangıcıdır. Sen artık bir örgütlemeye, eğitmeye başlıyorsun ki toplum kendi kendini yönetebilsin. Bu esaslar üzerinden Rojava Devrimi 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de başladı.”
NC//Axin Mahir Dicle-Faraşîn Sîdar
Devamı Gelecek…