QAMIŞLO
PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, Rojava Devrim sürecini ajansımıza değerlendirdi. PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, konuşmasının başında BAAS rejimin Kürt halkına yaklaşımlarına değinirken, devrim aşamasına nasıl gelindiğini şu sözlerle anlattı; “Suriye Rejimi, önceden de Kürt halkı üzerinde yürüttüğü siyaset yok etme siyasetiydi. Özellikle BAAS rejiminin. Bunun içinde ellerinden ne geliyorlarsa yapıyorlardır. Topraklarından çıkarmak, özgürlüğünü, dilini yok etmek, örgütlenmesine izin vermemek gibi bir çok politikayı Kürt halkı üzerinden yürütüyordu. Özelde Kürt halkı olsa da genel olarak Suriyeli halkta despot rejimden rahatsız oluyordu. Bir şekilde bu rejimin değişmesi veya yok edilmesini istiyorlardı. Ama özellikle Rojava’daki Kürt halkının iki katıydı. Okul okuma, çalışma, yaşama hakkı yoktu. Devrimden önce, 700’den fazla Kürt aile çadırlarda yaşıyorlardı. Yaşamlarını devam ettirmekte zorluk çekiyorlardı. Rejime karşı bir tepki vardı. Halk Newroz’u kutlarken bile, yasaklama, tutuklama oluyordu. 2011’e kadar da bu durum devam etti. PYD olarak bizde bu sürecin içerisinde yer aldık. 2004’te gerçekleşen Qamişlo Serhildanı da aynı şekilde, PYD’yi sorumlu görüyorlardı. Qamişlo Serhildanı olduğu zaman bizim kuruluşumun daha 4 ayı olmuştu. Bunları bahane ederek, PYD üzerinden de baskı, tutuklama gibi bir çok şekilde baskı gerçekleştirdiler. Bir çok şehidimizde oldu. İşkenceler de çatışmalarda. Bunlardan bir örnekle Qamişlo Newroz’udur zaten. Bunların hepsi de PYD ismiyle kamufle edilmek istendi.
2011’e kadar baskılar bu şekilde devam ediyordu. Zaten var olan hareketliliğin, Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da var olan durumun Suriye’ye geleceğini de biliyorduk. Bizde parti olarak bakmaya tanımaya çalıştık. Suriye’de İslami hareket adı altında örgütlenmeler vardı, onlar bizim için farklı bir politika yürütmüyordu. Hatta BAAS Rejiminden daha tehlikeliydiler. Farklı gruplarda vardı, onları da tanıdık iletişimimiz vardı, bizim onlara söylediğimiz Kürt Sorunun çözülmesi gerekiyordu. Onların cevabı ise, ‘Önce rejimi değiştirelim, demokrasiyi Suriye’ye getirelim daha sonra sizin haklarınızı düşünürüz’ Bizde bu şekilde kabul etmedik. Yani ne rejimin yanındaydık ne de cihatçıların bu yüzden örgüt olarak kendimizi ayrı örgütleme kararı aldık. Bu esaslar üzerinden hareket ettik.
2011’de zaten içeride bir memnuyetsizlik olduğu için, bizimde PYD olarak daha önceden de örgütlülüğümüz vardı. Bu temeller üzerinden halklar örgütlemesi için toplantılar gerçekleştirdik. Artık anladık ki rejim de zayıflamış üzerimize gelemiyor. Özellikler Mart- Nisan ayında başladık, geniş toplantılar yaptık. O dönemde rejimle olduğumuzu söyleyenlerde vardı ama biz ne rejimle birlikteydik ne de cihatçılarla o dönemde, her Cuma Namazı çıkışı ‘Allah-u Ekber’ sloganları ile yürüyüş gerçekleştiriyorlardı. Biz hiçbir zaman bu yürüyüşlere katılmadık. Yürüyüşlerimiz farklıydı. Bizim çıkışımızda, bizim rengimiz ve sesimizle oluyordu, sloganlarımız Kürtçeydi, sarı, kırmızı, yeşil bayraklarımızla dışarı çıkıyordu. Cihatçılar Beşar Esad, gitsin diyordu. Bizim Beşar Esad’ın şahsıyla bir sıkıntımız yoktu bizim bütün BAAS Rejimi’nin gitmesini istiyorduk. En baştan bizim farklı yolumuzun olduğu belli oldu.”
MEŞRU SAVUNMA HAKKIMIZI KULLANMAYA MECBURDUK
Savaş sürecine nasıl gelindiğini, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının, özsavunmasını nasıl aldığını anlatan PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, şunları söyledi; “Cihatçılar örgütlenerek silahlı savaşı örgütlediler. Bizimde meşru savunma için küçük gruplarımız vardı. Ama büyük bir savaş için hazırlığımız yoktu. Direniş çekirdeği vardı. Savaş başladığı zaman bizde hazırlıklarımızı yaparak silahlı örgütlenmemizi artırdık. Biz başladığımız zaman artık savaş bize doğru yakınlaşmaya başladı. Rejim ve cihatçılar arasında çıkan savaş Efrîn’e kadar yetişmişti, Kobanê yine öyle. Bizde artık savunma durumuna geçmek zorunda kaldık. Cihatçılar, rejimin noktalarına saldırıyordu. Rejimde karşılık verince, sivil halk zarar görüyordu. Biz rejimle değiliz, ne biz rejimi koruyorduk ne de rejimin bizi korumasını istiyorduk bu yüzden mecburduk meşru savunma hakkımızı kullanmaya, kendi kendimizi korumamız gerekiyordu. Bu temeller üzerinden kendi yaşadığımız bölgelerde özerklik ilan ettik. Rejimi noktalarından çıkardık, artık rejim bize saldırsa da ona göre cevap verebilirdik. Bu esaslar üzerinden 19 Temmuz Günü başlama kararı aldık. 19 Temmuz’da Kobanê’de başladık. Rejime ait her şeye el koyuldu, rejime bağlı olanlar şehirden çıkarıldı. İlk olarak Kobanê daha sonra da Efrîn ve Cizîr ilanlarını gerçekleştirdi. Cihatçı çeteler ve rejimin bizim bölgelerimizde savaşmalarına izin vermedik. 19 Temmuz’dan sonra artık biz hedef olduk. Kürtlük meselesinin de içine girdiği görünce artık Rejim kalmadı, Türkiye’ye bağlı cihatçı gruplar hedef olarak bizi seçtiler. Ve Kürt bölgelerine saldırmaya başladılar.
2007’den beri PYD olarak meclis ve komünleri örgütlemek için çabamız vardı. Ama rejim kimlerin meclislerde olduğunu öğrenip baskı uygulayıp kaçırtıyorlardı. Zaten 19 Temmuz ile birlikte, var olan meclislerimiz, yönetimlerimiz tarafından karar alındı ve meclisler oluşturuldu. Askeri olarak bir şekilde savunmamızı sağlıyorduk ama halkın sorunlarını nasıl halledecektik. Bu temelde yönetimler seçildi. Örneğin bir köyde bir problem mi var, köylüler birlikte oturup sorunlarını nasıl çözeceklerini tartışsınlar. Bize düşende alınan karar doğrultusunda, parti ve yönetim olarak halka destek sağlamaktı. Bu temelde yapıldı. Halka kendi sorunlarını görüyor, çözüm geliştiriyor ve bizde halkla bir olarak sorunlara cevap olmaya çalışıyoruz. 2012’den bugüne kadar, kendi başına halk olmadan karar veren kişi ve kurumlarımız yok. Siyaset alanına kadar her alanda, halk üzerinde duruyoruz. Halk kendi sorunlarını kendi çözsün, kendi kendini yönetsin diye bir irade kazandırılmaya çalışılıyor. Bu sistem şimdiye kadar, başarılı ilerliyor. Qamişlo’da oturup Kobanê’nin sorunlarını çözmene gerek kalmıyor ya da Kobanê’de oturup köylerin sorunlarını çözmene. Köy kendi sorununu görüyor, çözüm geliştirip öneri yapıyor, kendi yapabildiklerini yapıyorlar yapamadıklarını Kobanê yönetimi yapıyor. Burada en önemli şey halka inancın var, halkın aldığı kararlara inancın var.”
GENÇLİK BİR HALKIN GELECEĞİDİR
PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, gençliğin devrim sürecinde oynadığı role dikkat çekerek, şu an da en büyük görevin gençlik ve kadınlara düştüğüne dikkat çekti. PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim gençlik üzerinde yürütülen özel savaşa da dikkat çekti ve devam etti; “Gençlik ruhu devrim ve değişimi yaratıyor. 19 Temmuz’da sadece gençlik değildi belki ama öncülüğü yine gençliği yapıyordu. Biz belki karar aldık, ama koruyan, savaşan gençler oldu. İnsan devrimden bahsettiğinde gençlik ruhu geliyor insanın aklıma, fedakarlıkları geliyor. Toplumun hastalandığı kadar gençler hastalanmıyor açık ve temiz düşünüyorlar. Devrim ruhu tamamen gençlik ruhudur. Yani zulme karşı köleliğe karşı mücadele edebilen ruhtur. Bu yüzden halklara düşman olanların ilk hedefi gençlik ve kadındır. Gençliği hedefliyorlar o halkın geleceği olmasın diye. Kadınları da hedefliyorlar, toplumu bozmak için. Kürtler içinde böyledir. İki stratejik hedeftir düşmanımız için. Gençlikte kendi kendini geliştirebilir. Kültür, dil, toplum değerleri açısından. Her şeyden önemlisi de özel savaşın kurbanı olmamalıdırlar. Bir yandan uyuşturucu maddeleri yayıyor kimseye duyurmadan, bir yandan ahlaksızlığı dayatıyorlar, bir yandan beyinlerini hedef alıyorlar. Bir yandan da internet üzerinden sayısızca sayfa açarak gençlerin aklına girip kendi taraflarına çekmek istiyorlar. Askeri savaşta, QSD, YPG ve Gerilla üzerinde yürüttüğü savaş kadar özel savaşta yürütüyor. Bunun için ekip yüzlerce kişi ile ekipler oluşturup gençlerin nefsi ve psikolojik olarak etkilemeye çalışıyorlar. Biri bir yalan atıyor, üzerinden bir dakika geçmeden 5 dilde bu yalanlar yayılıyor. Kürt gençlerinden istenen, Kürt kadınlarından istenen özel savaşa karşı duyarlı olmamalarıdır. Gençlerden istenen, kendilerini eğitmeleri, kendilerini bilsinler ve özel savaşa karşı duyarlı olsunlar en önemlisi de budur.”
GENÇLER ŞEHİTLERE SAHİP ÇIKMALIDIR
Konuşmasını sonlandırmadan gençliğin tarihi sorumluluğuna dikkat çeken, PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, kimseden beklenti içinde olmadan devrimin öz güç üzerinden geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Salih Muslim: “Gençlerin tarihsel bir sorumluluğu var. Bugün görüyoruz kim bize karşı savaşmıyor Türklerden tutalım, Rejime, Ruslardan, Amerikalılara karşı. Ruslar mafya olmuş her şeyimizi çalmak istiyorlar, Amerika bizi kendine kuyruk yapmak istiyor ki onlar ne derlerse onu yapalım, rejim ve Türk devleti bizi ortadan kaldırmak istiyor, İran hepimizi yok etmek istiyor zaten. Dostumuz kimdir? Dostumuz ancak biziz, halkımızdır. Bizde bir yanlış yaparsak ağır bedeller öderiz. Onun için diyorum Gençlerden istenen, üzerimizde oynanan oyunları bilsinler. Bunların nedeni nedir? Neden bu kadar, Kürtlerden korkuyorlar? Tarihe bakın 200 yıldan fazladır, Kürtlerin bir güç olmaması için statüleri olmasın diye uğraşıyorlar, onlarda Kürtlerin kazanımlarının Ortadoğu’nun dengelerini değiştireceğini biliyorlar. Onlarda bu dengeler değişsin istemiyorlar, çıkarlarına uymuyor. Gençlerimizin bunu bilmelidir, geleceği değiştirebilecek olan gençliktir. Bugün geldiğimiz aşama da yüzlerce şehidimiz var, kimdir bu şehitler hepsi gençlerdir. Biz şehitlerimizin kanına karşı dürüst olursak, onların amaçlarını takip ederek başarabiliriz. Gençlerde şehitlere, arkadaşlarına sahip çıkmalıdır.”