HABER MERKEZİ –
EFRÎN’DE YAŞANAN DEMOGRAFYA DEĞİŞTİRME VE TÜRKLEŞTİRME HEDEFLERİ
20 Ocak 2018’de Efrîn’i işgal saldırılarına başlatılmıştı. 79 uçak, yüzlerce tank ve obüs, binlerce asker ve 25 bin çetenin saldırılarından önce Efrîn, 1 milyonluk nüfusuyla bir demokrasi, bilim, eğitim merkezi iken, dağları, zeytin ağaçları ve sularıyla bir yeryüzü cenneti iken, işgal edildikten sonra ise Türk devleti ve çetelerinin eliyle tam anlamıyla cehenneme çevrildi.
İşgal saldırılarından önce kültürel mozaik yapısı ve halkların ortak yaşamı ile bir sembol olan Efrîn’de yaşayan 400 bini aşkın Müslüman, Êzidî, Alevi ve Hristiyan işgal sonrası Efrîn’den göç ettirildi.
Göçertilen Efrînli ailelerin evlerine, öncesinde savaşı derinleştirerek yersiz yurtsuzlaştırdığı, çeteleştirdiği Araplar yerleştirilmektedir. Efrîn’in dışından Ğuta, Humus, Qelemun, Hama, Şam ve diğer bölgelerden yaklaşık 80 bin kişi Efrîn’e aktarılarak Efrîn merkez, ilçe ve köylerine yerleştirildi. Efrîn’in farklı bölgelerine kurulan göçmen kamplarına da bu kişiler yerleştirildi.
Efrîn’de demografik yapının büyük bir çoğunluğu yerleştirilen Arap aileler ile değiştirilirken, kalan Kürtlere de baskılar her geçen gün daha çok artırılıyor, halka zorunlu “cihad” dersleri verilerek, istenilenleri yapmayanlara ağır işkenceler ediliyor. Ayrıca hiç müslümanın olmadığı Basûfani ve Qibarê Êzîdî köylerinde çete grupları tarafından cami inşa edildiği öğrenildi. Sadece bunlarla sınırlı kalmamış demografik yapıyı değiştirme çabalarının yanında bir Kürt şehri olarak bilinen Efrîn’de Kürtlük adına hiçbir şey bırakmadığı gibi ENKS gibi Türk devletinin eteğinden ayrılmayan Kürtleri kendisi için birer koruma kalkanı yapmış bu temelde 2021 yılının Mayıs ayından itibaren, Şehba ve Şam’a göç eden, Efrîn’i özgürleştirmek için mücadelelerine devam eden direnişçi halkı Efrîn’e dönmeye ikna etmek için ihaneti Kürdü kullanmıştır. ENKS, Kürt halkı için ihanetçiliği ve kıskançlığı ile tanınan Beko’dan öteye gidememiş adeta, KDP’nin Güney Kurdistan’da, Kürtler üzerinde işgal ve talanları ile tanınan Türk devletinin eteklerinden ayrılmadığı gibi onlarda Efrîn’de Türk devletinin eteklerinden ayrılmamışlardır.
Türk devletinin Efrîn’i Türkleştirme çabaları bunlarla sınırlı kalmamıştır, Türkçe eğitimin görüldüğü okullar ve üniversiteler açılmış, Türklük adeta bir Kuran ayeti gibi farz kılınmıştır. Postanesinden, hastanesine kadar bir çok Türkleştirme kurumu açmış ve zaten görmeye, duymaya niyeti olmayan Uluslararası güçlere bir hizmet gibi göstermiştir. Göstermişten ziyade zaten Efrîn işgalinden memnun olan bu güçler böyle görmeyi tercih etmiştir.
Türkleştirme çabaları sadece bunlarla sınırlı kalmamıştır, Türk devleti çetelerini Efrîn’den çıkararak kendi üniformalı askerlerini yerleştirmiştir. Çeteler gitmiştir ama zaten zihniyetleri bu askerlerde ve Türk devletin zihniyetinden farksız olduğu için Efrîn’de değişen bir şey olmamıştır. Öyle ki Türk devletinin işgal saldırılarında birebir görevlendirdiği, adeta Türk işgalciliğinin aynadaki hali olan MİT’de bu temelde özel görevler verilmiştir, bu görevlerden biri de halk ile toplantılar alarak, Kürtlük kimliğini, Müslümanlık kimliği altına saklanarak onlara unutturmaktadır. Bir çok kez şahit olduğumuz durumlardan biridir Efrîn’deki okullarda, Türk marşlarının okunması ve bayraklarının sallanması. Sadece bu görüntüyü bile gözlerimizin önüne getirdiğimizde işgalciliğin ne aşamaya geldiğini görüyoruz. Sadece Efrîn’de kalan halk değil Şehba’da direnişine ve yaşamına devam eden halkta Türk devletinin özel savaş politikalarından nasibini alıyor. ‘Gelirseniz evlerinizi size geri vereceğiz’ diyerek Efrîn halkının topraklarına olan bağlılığını kullanmaya çalışan Şehba’da yaşayan halk, gittiklerinde viraneye dönen evlerinden ve Türk devletinin asimile politikalarından başka bir şey göremiyorlar.
Hatırlarsanız DAİŞ Rojava Kurdistan’ına saldırdığı zaman bir çok tarihi eseri tahrip etmişti. Türk devleti ve çeteleri de aynı politikaya devam etmiş, Efrîn’de bir çok tarihi mekan tahrip edilmiştir. Bu yolla hafıza zayıflatmaya bir kültürü yok etmeye çalışan Türk devleti bunla kalmamış işgal ettiği ilk günden bugüne kadar, Efrîn’in doğasını da talan etmiştir. Bir çok zeytin ağacı kesilmiş, bir çok yer yakılmış ve yıkılmıştır.
İşgalci Türk devleti, Kuzey Kurdistan’da Kürt halkına yönelik yürüttüğü faşist zihniyeti, Efrîn’de de yürütmektedir. Kuzey halkına yönelik yürüttüğü özel savaşı Efrîn halkına karşı da yürütmeye devam ettirmektedir.
İşgalci Türk devletinin tarihsel bir öğretisidir onlara ait olmayanı kendine ait göstermek. Kurdistan gerçekliği zaten bilinmektedir, yıllardır kendilerine ait olmayan toprakları gasp etmişler, halkı kültürel bir soykırıma maruz bırakmışlardır. Başarılı olamadıkları kesindir. Yine Hatay’ı bir Türk toprağı olarak lanse etmek istemektedirler. Uzak olduğumuz bir durum olmadığı gibi, yakın tarihte buna herkesi inandırmışlardır bu yolla Suriye topraklarını da gasp etmişlerdir. Efrîn’de de aynı şeyi yapmaya çalışmaktadırlar, Efrîn’in bir Türk toprağı olduğuna Dünya’yı ikna etmeye çalışmaktadırlar. Öyle ki Efrîn’e, Afrin diyerek kendilerine ait olacağını zannetmektedirler. Unutmamak gerek nasıl ki Dersim’i Tunceli, Amed’i Diyarbakır, Riha’yı Şanlıurfa, Dîlok’u Gaziantep yapma çabaları direniş ile karşılık bulmuş ve bugün bu gerçeklik Dünya tarafından kabul görmüşse, Efrîn’de Afrin olmayacaktır!
NC//Axin Mahir Dicle