HABER MERKEZİ
Ekonomi üzerine oldukça tartışmaların olduğu böylesi bir dönemde ekonomi ve kendini tüketen Kapitalizm çılgınlığı üzerine yazı yazma gereği duyuyor insan. Ekonomiye dair onlarca kavram var, enflasyon, döviz, cari açık… Bu kavramlara çok girmek istemiyoruz. Çünkü ekonomi sade haliyle halkın yaşayış şeklidir. Bir yurttaşın markete gittiğinde cebinde ne kadar olduğu ve ne kadar kaldığıdır.
Türk devletinin derin bir ekonomik krizden geçtiği gerçeğini anlatmak içinse hiç çetrefilli laflara gerek yoktur.Dediğimiz gibi, ekonomi Bakkal Hüseyin amcanın günlük ne kazandığı ve ne kadar ödediğidir.
Ekonomiden herkes şikayetçi evine yemek götüremeyip intihar eden mi dersin, cebindeki paraya bakıp gelecek hayalleri kuramayan gençler mi? Neresinden tutsan elinde kalan bir sistem velhasıl. Borçla borcu kapattığımız bir dönem. Bugüne nasıl geldik sorusu ise 17 yıllık iktidarda gizli. Çoğumuzun kulaktan dolma da olsa, AKP’nin yolsuzluklarını bir yerlerden işitmişizdir. Sizlere bugünlere nasıl gelindiğini kısaca değinelim.
AKP 2001’deki ekonomik krizlerle örülü bir Türkiye devraldı, çok ilerleme kat etti mi diye sorarsanız buna cevabımız AKP’nin sınıfta kaldığı olacaktır. 2019 yılında bize halkı meyve-sebze sırasında dahi görmeyi nasip etti faşist AKP iktidarı. Büyüyen bir kriz var evet çünkü üretim gücü yok, çünkü üretilen Erdoğan ve ailesi için üretiliyor. Ailesi derken sadece Emine ve çocuklarını kast etmiyorum, hani şu bakanları, elinde zor bela tuttuğu yüzde ellilik kitlesi var ya bahsettiğim tam olarak o. Erdoğan ve cemaati yemekten doymayınca halka da açlıktan intihar etmek kalıyor.
Erdoğan’ın açıkladığı gibi ekonominin çok iyi (!) olduğuna inanmak ise kibar deyimiyle biraz safça olur…
Ülkenin dört yanı savaş halinde, küçük burjuva kesimden başka kimse geceleri tok yatamaz iken ne iyiliğinden bahsediyorsun? diye sorası geliyor insanın. Türkiye’nin dış ülkelere borçları 2002-2019 döneminde toplam brüt dış borç, %349,9’luk bir artışla 130 milyar dolardan 453 milyar dolara yükseldi. Bu rakam sizi şaşırtmadığını biliyorum ülkede her gün bir kişi intihar ediyorsa eğer ve bunun nedeni iş bulamamak ve açlıksa bu AKP’nin suçudur. İçinden geçilen ekonomik kriz, kapitalist sistemin bir canavar gibi önüne çıkan her şeyi yutması, işsizliğin 1 milyon 65 bin kişiye ulaşmasınatutulan her dal insanların elinde kalıyor.
AKP şimdi yarattığı Ekonomik Krizin üstünü süslü laflarla kapatmaya çalışsa da biz sizlere genel bir istatistik verelim ve neyin olduğuna siz karar verin.
Türkiye’nin brüt dış borç stoku 466,7 milyar dolar oldu. Stokun milli gelire oranı yüzde 52,9 olarak hesaplandı. Türkiye’nin net dış borç stoku da aynı dönemde 303,2 milyar doları buldu. Stokun milli gelire oranı yüzde 34,3 olarak kayıtlara geçti. Dışa bu kadar bağlımlı bir ülkede üretim ise sıfırlarda üretilenleri de halk alamadığı için dışarıya ithal ediliyor.
Türkiye’de işsizlik oranı mayısta geçen yılın aynı ayına göre 3,1 puan artarak yüzde 12,8’e yükseldi. Bu dönemde işsiz sayısı 1 milyon 21 bin kişilik artışla 4 milyon 157 bin kişi olarak hesaplandı.
2019 yılında uygulanacak asgari ücret tutarı 2 bin 20 TL olarak belirlendi.
Türk-İş araştırmasının 2019 Ocak ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 8 TL, gıda harcamasıyla birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6 bin 542,88 TL olarak belirlendi.
Evet bu halkın penceresi birde bildiğimiz kadarıyla Erdoğan’ın aylık maaşı ve masraflarına bakalım.
2017 yılında ayda devletten 53 bin 300 TL maaş alan Erdoğan’ın maaşı 2018’de 59 bine yükseldiği ve aylık 6 bin lira zam aldı.
Üsküdar’da yüksek duvarlar arkasında kendilerini korumaya alıyorlar. Erdoğan ailesi orada 5 villada oturuyor. Malsahibi olarak oğulları Ahmet ve Bilal gözüküyor. Değeri ise yaklaşık 6 milyon Avro. Kayıtlarda Erdoğan’ın burada kiracı olduğu yazıyor. Babaları yılda 50 bin Avro’luk maaş alırken, çocukları parada yüzüyor.
Bu sadece genel bir bakış derinine inersek üzerine en 2-3 dosya çıkartabiliriz. Şu soruyu sormak istiyorum çok adil ve vicdanlı Başkanı bu kadar maaş alırken halkı niye açlık sınırında hatta yoksulluk sınırının altında yaşıyor?
Pek tabii Erdoğan’ın ahbap-çavuş ilişkisi ekonomide de etkisini göstermiş ülkenin yaşam koşullarını zorlaştırmıştır. Ekonomistler ve siyasetçiler bir ekonomik kriz olduğundan dem vuruyor. Çoğu dünya ülkesi kriz içerisinde yaşıyor, halkların genel olarak buna bir tepkisi var ve çoğu zaman bu tepki kitlesel eylemler halini alabiliyor. Türiye’de ise halkın şikayeti sadece şikayet olarak kalıyor, zorba iktidarın kendisine toz kondurulmasına dahi tahammülü yok. Oysa kapitalizm artık yok olma aşamasında ve Türk devleti alternatifsiz kalıyor.
Doğal gazından tutalım, petrolüne, yiyecek ve içeceğine kadar her şeyi ithal ediyor, önemli bir genç nüfus işsiz, eğitim seviyesi (ki seviye demeye insanın dili varmıyor) oldukça alt bir tabakada. Bunları sadece Türkiye için söylüyorum çünkü Bakurê Kurdistan’da her anlamda halk yoksulluk sınırının çok çok altında yaşıyor.
Soğan’ın kilosunun 30 lira olduğunu, sayı ile sebze-meyve alındığını gördük. 90’ların ekonomik krizlerini yaşatmadıkları için halka şükretmesi gerektiğini söyleyenlerin 70’leri yaşattığına şahitlik ettik.
Yaşanan ekonomik çıkmaz sadece Türkiye’ye özel bir durum değil tabii yaşanan 3’üncü Dünya savaşında Kapitalist Modernite-Demokratik Modernite savaşıdır. Kapitalist Modernitenin çarkı dönmez olmuş tabii bu durum bugün Ortadoğu’nun her alanında, Rojava Kurdistan’ı ve Kuzey Suriye saldırılarından bağımsız değil. Halkların açlık seviyesinde yaşaması, çarkın çeviricilerinin ise zenginlik içinde olmasının en büyük nedeni de budur.
Ekonomik olarak hiçbir dayanağı kalmayan faşist Erdoğan rejimi ise bu çarkın bir dişlisidir.
Yaşanan bu kriz ortamında Dünya halklarının kendilerine alternatif olarak gördükleri sistemi yok etme çabaları ise, dünya halklarının tepkisi ile güçlü bir şekilde ret görebilmelidir. Rojava Kurdistan’ında yaşanan savaş Kürtlerin değil dünya halklarının savaşıdır.
Son olarak yaşanan bu ekonomik krize alternatif göstermeye kalkarsak eğer, Demokratik Modernite’nin ekonomi politikası olan halkın kendi gücünü ve zenginliğini çıkarması, işlemesi olduğunu en büyük dayanaklarından birinin de kooperatifler olduğunu belirtmek gerekiyor. Kapitalizmin çarkına diş olan devletlerin bir an önce dökülmesi ise ancak halkın özgücüyle gerçekleşecektir.
NC/Axin Mahir Dicle