HABER MERKEZİ – Geçtiğimiz yıl kadınlar açısından zor ve çatışmalı geçti. Bir yandan kadınlara karşı şiddetin -korona sebebiyle ev kapanmaların yoğunlaşması ile birlikte- arttığına tanıklık ettik. Bir yandan ise korona kadınlar için sokağa çıkmayı ve eylem örgütlemeyi zorlaştırdı. Üstelik dünya çapında yaşanan kriz hem yoksullaşmaya hem de genel olarak kadın istihdamının azalmasına sebep oldu. Bu da kadınların kadın hareketine katılıp kendilerini görünür yapmalarının önünde büyük bir engel.
Dünya kadınları açısından milat olarak anılabilecek iki yenilgi gerçekleşti. Bunlardan biri Polonya’daki müthiş direniş ve hareketliliğe rağmen, hükümetin kürtajı neredeyse imkansız hale getiren yasayı geçirmesi. Kadınların doğurganlık hakları -ister ulusalcı sağ hükümetlerin uyguladığı ve “milli” kadınların doğurganlıklarını arttırmak için kürtajı yasaklamak biçiminde gerçekleşsin, isterse siyah ya da başka ezilen toplulukların kadınlarını sterilleştirerek nüfuslarını azaltmak şekline bürünsün- kapitalist modernitenin kadınları kontrol etmek için müdahale ettiği başat alanlardan biri. ABD’nin belli eyaletlerinde ve Polonya’da gerçekleşen kürtaj yasağı bu sebeple sağ muhafazakar hükümetlerin kadınlara karşı açtığı savaşın en önemli vehçelerinden biri olarak kabul ediliyor. Feminist direniş bu sebeple doğurganlık hakları konusunda her zaman önemli bir mücadele veriyor. Bu sebeple Polonya’da alınan yenilgi feminist hareket için önemli ve henüz daha analiz edilmesi gereken bir mesele.
Kadınlar ses çıkarıyor
Öte yandan bir başka yenilgi ise Afganistan’ın Taliban işgali. Taliban’ın kadınlara yaptığı baskı ve işkenceler bildiğimiz bir konu. Üstelik Afganistan’a ABD öncülüğünde başlatılan işgal saldırıları da zamanında “kadınları kurtarmak” adı altında, bir şefkat, eşitlik ve demokrasi meselesiymiş gibi lanse edilmişti. Bu sefer batı ülkeleri başta olmak üzere tüm dünya tarafından yeşil ışık verilen Taliban, başkent Kabil’i ele geçirmeden önce dünyaya kadınlar konusunda daha “toleranslı” olacağı mesajı verdi. Her nasılsa inandırıcı bulunmuş gibi de yapıldı. Böylece DAIŞ tam yenilmişken, tam dünya kadınları Kürt kadınları öncülüğünde ve kendi iradeleri ile dünyanın en sağcı örgütlerinden birine karşı zafer kazanmışken, adeta tüm kadınları sembolik anlamda cezalandırırcasına erkek yöneticiler Taliban’ı hoş gördü ve ellerini sıktı. Elbette Taliban dediğini yapmadı, aktivist kadınlar, kadın liderler ve direnişçiler hızlıca tutuklandı, kaçabilenler kaçtı. İş yerlerinde önce erkeklerin ve kadınların çalışma alanları ayrıldı daha sonra ise kadınlar işten çıkartıldı. Her ne kadar Afgan kadınlar irili ufaklı gruplar halinde direniş gösterseler de toplum tarafından yalnız bırakılmış durumdalar. İşte bu yenilgi de ciddi bir analiz gerektiriyor. Kadınların bu yenilgiyi tüm kadınların yenilgisi olarak kabul ederek küresel çapta bir cevap olma yol ve yordamlarını araştırmaları gerekiyor. Daha geçen hafta Afgan kadınlar, bir önceki eylemden sonra iki arkadaşları evden alınıp tutuklanmalarına ve BM’nin baskılarıyla daha yeni serbest bırakılmalarına rağmen sokaktaydılar. 40 kişilerdi. Alışveriş yapıyor gibi davrandılar ve kısa bir süreliğine bir araya gelerek slogan attılar. Büyük bir risk ama kadınlar ses çıkarıyor. Üstelik de yılların en tecrübe kazanmış kadın öncü kadroları Afganistan’ı can tehlikesi yüzünden terk etmişken…
Köylü direnişi yeni kadın liderler çıkartıyor
Afganistan’daki gelişmelerden cesaret alan Pakistan sağcılarının da bu sene 8 Mart’a katılacak kadınlara saldıracaklarını açıkladıklarını not düşmekte fayda var. İyi gelişmeler de var elbette. Arjantin’den sonra geçen hafta Kolombiya’da da kürtaj hakkı kazanıldı. Şili’de başa gelen ve tüm dünyaya müjde gibi doğan sol hükümetin yarısından çoğunu kadınlar oluşturuyor. Hindistan’da Eylül’den beri süren ve neoliberal yasalara karşı başlayan muhteşem köylü direnişi sürekli yeni kadın liderler ortaya çıkartıyor. Hindistan’da bu 8 Mart’a o köylü kadınların öncülüğünde sokakta olunacağı bildiriliyor. Geçen sene 8 Mart’a Meksika’da ve Arjantin’de kadınların polis istasyonlarına ve mahkemelere yönelerek yaptıkları coşkulu eylemler damga vurmuştu. Kadınların bu ülkelerde devletle karşı karşıya gelmesini, feminizmin nihayet erkek devletle arasını açması, boşanması, ona yüklediği eşitlik sağlayıcı rol ve kimi başka fantazmatik düşünce biçimlerinden uzaklaşması olarak yorumlamıştık. Bu sene de bu ülkelerde neler olup biteceğini ve genelde başarılı geçen kadın grevine katılımın boyutları merak konusu.
Kadın eylemlerine biçim verilmeye çalışılıyor
Avrupa’da da Lüxemburg başta olmak üzere birçok ülkede kovid kısıtlamarı adı altında 8 Mart kadın eylemlerine biçim verilmeye çalışılıyor. Kadınlar bunu ne kadar aşabilecek, onu da göreceğiz. Ama asıl önemlisi kadınlar Ukrayna işgali için ne yapacaklar? Ukrayna’da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya ve Rusya’da savaş karşıtı gösterilerde tutuklanmayla karşı karşıya kalan kızkardeşleriyle nasıl dayanışacaklar? Söylemek gerekir ki Avrupa’lı kadınların bu konuda sicilleri çok temiz değil. Suriye’deki savaşta göçmenlerle dayanışma konusunda küçük kadın örgütlerinin hakkını yememekle beraber, geniş kadın kitlelerinin savaş ve barış konularını gündemlerine ne kadar taşıyabileceklerini merak ediyorum. Kadına karşı şiddet ve savaş meselesini birbirine bağlamak konusunda dünya feminist hareketlerinin ne kadar yol katettiğini beraberce göreceğiz.
Dünya çapında örgütlenecek büyük kadın hareketinin hasreti
Bir başka konu da Çin. Çin’deki kadınlar 8 Mart’ı Sevgililer Günü’ne benzer bir biçimde kutluyorlar. Oysa emek, beden ve kimlik sömürüsünün yoğun yaşandığı Çin’de sosyal medyada takip edilmesi mümkün bir kadın uyanışından bahsetmek de mümkün. 8 Mart’ta bu kadın uyanışından bir izi gözlemlemek mümkün olacak mı? Nihayetinde 2021 Taliban’ın işgali, Polonya’da kürtaj yasasının geçmesi, korona ile birlikte kadına karşı şiddetin katlanması, Brezilya başta olmak üzere birçok yerli kadın önderinin öldürülmesi, Ortadoğu’da süren ve Afrika’da yeniden alevlenen iç savaşlar sebebiyle yine oldukça zor bir yıldı. Kadınlar hala dünya çapında örgütlenecek büyük bir kadın hareketinin hasretini çekiyorlar.
Nazan Üstündağ
Kaynak: Newaya Jin