HABER MERKEZİ – Dünyanın en tehlikeli kamplarından biri olarak gösterilen ve BM dahil uluslararası yardım kuruluşlarının görmezden geldiği Hol Kampı’nda son 6 ayda 30’a yakın kadın ve çocuk, DAİŞ’in kurallarına göre yaşamadığı için katledildi.
Kamp sakinleri, renkli elbise giymek, örtünmemek, müzik dinlemek, çocuğunu okula göndermek, kamp idaresi ile izinsiz konuşmak gibi nedenlerle kadınlardan oluşan ‘El Xisbe’ infaz timi tarafından cezalandırıldığını söylüyor.
Dünya genelinde savaştan kaçanlar için oluşturulan yaşam alanlarına ‘mülteci/sığınmacı/göçmen kampı’ deniliyor. Bu amaçla kurulan kamplar iki şekilde tarif ediliyor. Birincisi; ülkeler arası savaşta can güvenliği olmayan siviller için oluşturulan nispeten güvenli bölgeler. İkincisi ise iç savaş ya da işgal nedeniyle yerinden edilen siviller için güvenli alanlarda kurulan barınma alanları. Dünya örneklerinin hemen hemen hepsinde bu kampların sorumluluğu Birleşmiş Milletler’e (BM) ait.
Hol Kampı istisna
Hesekê yakınlarında bulunan Hol Kampı ise yukarıda anlatılanların dışında.
DAİŞ, 2014 yılında ‘Irak ve Şam İslam Devleti’ adı altında ortaya çıktı. Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği katliamlarla korku iklimi yayarak bölgede işgal saldırıları başlatan bu yapının toprak hakimiyeti, Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) eliyle Kuzey ve Doğu Suriye’de sonlandırıldı.
Baxoz’da kafileler halinde çıkan DAİŞ’lilerden kadın ve çocuklar kampa getirilerek yerleştirildi.
48 ülkeden işgal için geldiler
48 ülkeden ‘cihad’ adı altında Suriye ve Irak’a işgal için gelen kadın ve çocukların tutulduğu Hol Kampı, BM dahil uluslararası yardım kuruluşlarının görmezden geldiği bir yer.
Ülkeler kendi vatandaşlarını almaya yanaşmıyor, hiçbir uluslararası kurum güvenlik ve ihtiyaç dahil kampa gerekli desteği sunmuyor. Kampın tüm yükü Kuzey Doğu Suriye Özerk yönetimine ve birkaç gönüllü kuruluşa bırakılmış durumda.
Sayı yoğunluğu bakımdan dünyanın en büyük 6’ıncı kampı olan Hol Kampı, 9 Ekim Türk işgal saldırılarıyla birlikte DAİŞ’in yeniden örgütlenme alanı yapılmaya çalışılıyor.
Bu karanlık yapı ile sonuna kadar birlikte hareket eden dünyanın her yerinden gelen kadınların ‘cihad nikahı’ ile evlendikleri erkeklerden olma çocukları ile geldikleri kampta da aynı karanlık zihniyeti canlandırmaya çalıştıkları görülüyor.
6 ayda 30 kadın ve çocuk katledildi
“Dünyanın en tehlikeli kamplarından biri” olarak gösterilen Hol Kampı’nda kamp idaresinin verdiği bilgilere göre; son 6 ayda 30’a yakın kadın ve çocuk katledildi. Aslında kimlikler belli ancak korkudan kimse anlatmıyor. Katledilen kadın ve çocukların hemen hemen hepsi için ‘İslami kurallara göre yaşamadıkları’ söyleniyor. Aslında İslami kurallara göre değil DAİŞ’in kurallarına göre yaşamayanlar hedefte.
Tutuldukları kamplarda 9 Ekim’de Türk devleti ve çetelerinin Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarının başladığı ilk günlerde kampın içinde toplanan DAİŞ’li kadınlar, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan lehine sloganlar atmıştı. İşgal saldırıları ile eş zamanlı olarak harekete geçen DAİŞ’li kadınların işledikleri cinayetlerde artış göze çarpıyor.
DAİŞ zihniyetini kampta da sürdürmek isteyen kadınlara “Burada kadınlar öldürüldü, nedeni nedir?” diye sorduğumuzda, hemen hemen hepsi “Bilmiyoruz ama hak etmeyen öldürülmez” cevabını veriyor.
Bu kadınlar çocuklarını yardım kuruluşlarının okullarına göndermiyor ve kirli ideolojilerini aşılayan dersler veriyor. Kampta bulunan kız çocuklarının başı 4-6 yaşından itibaren kapatılıyor, çocuklar hicaba büründürülüyor. 6 yaş üstü hicab giymeyen kız çocukları ve anneleri cezalandırılıyor.
Mahkeme adı altında kadınları öldürüyorlar
Gözcü ve infaz timi kuran DAİŞ’liler, ‘Şeriat Mahkemesi’ adı altında insanları yargılayıp cezalandırıyor.
Kampta DAİŞ’li kadınların işlediği cinayetlerden tespit edilebilenler şöyle;
28 Temmuz’da Sodermini adında 30 yaşında Endonezyalı bir hamile kadın ölü olarak bulundu. Doktor raporuna göre ölüm nedeni feci şekilde darp.
3 Temmuz’da bir Asayiş görevlisi, bir kadın tarafından sırtından bıçaklandı.
Ağustos ayında 14 yaşında Azerbaycanlı bir kız çocuğu başörtüsü takmadığı için ninesi tarafından öldürüldü.
Yine Ağustos ayında Özbekistanlı bir kadın ve 2 yaşındaki çocuğu kaldıkları çadırda yakılarak öldürüldü.
5 Ekim’de Kadın İç Güvenlik Güçleri, kampın 8’inci bölgesinde bir kadına ait ceset buldu. Boğularak katledildiği öğrenilen kadının Fas uyruklu olduğu belirtildi.
24 Ekim’de kampta kalan bir kişi katledildi.
4 Aralık’ta Pakistanlı olduğu belirlenen 50 yaşındaki Fatima Abdulellah isimli kadının cenazesi bulundu. Fatima’nın DAİŞ’li kadınlar tarafından “DAİŞ kurallarına” göre hareket etmediği gerekçesiyle recmedildiği belirtildi.
Türkiye’deki emirlerle haberleşiyorlar
Aslında basına yansıyanlar buz dağının görünen yüzü. Türk devletinin işgal saldırılarından medet uman DAİŞ’liler, kamp içinde insanlık dışı yöntemlerini yeniden devreye koymaya çalışıyor. Tanıkların anlatımları kampta yaşananları çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Gerçek ismini güvenlik gerekçesiyle vermeyen Azeri uyruklu Eyşe, kamp içine çeşitli yollardan sokulan telefonlar aracılığı ile Telegram uygulaması üzerinden DAİŞ’in Türkiye’deki emirleri ile haberleşildiğini ve talimatların oradan alındığını söylüyor.
Kampta özellikle Türk ve Rus kadınların etkili olduğunu belirten Eyşe, bunların DAİŞ’in yaşam tarzına göre hareket etmeyenleri tespit ettiğini anlatıyor.
Eyşe’ye göre gözcülerin görevi, kamp içerisinde DAİŞ’in düşünce ve yaşam tarzından uzaklaşmak isteyen kadınları tespit etmek.
İnfaz timi ‘El Xisbe’
Eyşe’nin bıraktığı yerden Özbekistanlı bir başka kadın anlatıyor.
Can güvenliği için gerçek ismini vermeyeceğimiz Esma, ikinci aşamada ‘Şeriat Mahkemesi’ kurulduğunu ve ‘suçlu’ bulunan bu kadınların çocukları ile birlikte yargılandığını ve çeşitli cezalara çarptırıldığını dile getiriyor.
Kendisinin de bazı kadınların mahkemesine katıldığını aktaran Esma, DAİŞ’in yaşam tarzını benimsemeyen kadınları cezalandırmak için üç ay kadar önce Fransız, Faslı, Rus ve Türk kadınlardan oluşan ‘El Xisbe’ adında bir infaz timi kurulduğunu belirtiyor.
‘El Xisbe’ ismi DAİŞ’in kampta yeniden örgütlendiğinin açık işareti olarak dikkat çekiyor. Çünkü DAİŞ’in, işgal ettiği kentlerde kadınlardan oluşturduğu ‘ahlak zabıtası’na ‘El Xisbe’ denildiği biliniyor.
Esma, renkli elbise giymek, 6 yaşından büyük kız çocuklarının kapatılmaması, müzik dinlemek, çocuğunu okula göndermek, kamp idaresi ile izinsiz konuşmak gibi nedenlerle kadınların cezalandırıldığını söylüyor.
İnfaz ekibinin işinin sadece öldürmek olmadığını da dile getiren Esma, birçok kadının şiddet, işkence, çadırının yakılması, çocuğunun elinden alınması gibi cezalandırma yöntemleriyle karşı karşıya olduğunu anlatıyor.
Esma, tedirgin bir şekilde yaptığımız röportajın ardından; kampta can güvenliklerinin kalmadığını dile getiriyor.
Bu bilgileri aldığımız kadınlar kampa röportaj yapmak için girdiğimizde hızla bizden uzaklaşıyor ve gözden kayboluyor.
‘Cadılık yapmıştır, haketmiştir!’
Kampta yaşayan kadınlara yönelttiğimiz sorular ya yanıtsız kalıyor ya da bilindik propaganda ile karşılaşıyoruz.
72 yaşındaki Gümüşhaneli Emine Kaya, 6 yıl önce kızı oğlu ve eşi ile birlikte DAİŞ’e katılmış. “Bu kampta kadınlar öldürülüyor bilginiz var mı?” diye soruyoruz, “Bilmiyorum, ben bir şey görmedim” cevabını veriyor.
“Türkiye’ye gitmek istiyorum, 6 yıldır çıkmaya çalışıyorum, yapamadım kaldım” diyor. “Korkmuyor musun gitmekten” şeklindeki sorumuza ise, “Yok, onlar bize bir şey yapmaz. Gelirken bir şey demediler giderken de demezler” diye dikkat çekici bir yanıt veriyor.
Azerbaycanlı Ayşehan Vali de 6 yıl önce ‘cihada hizmet’ için Türkiye üzerinden Suriye’ye geldiğini anlatıyor. 4 DAİŞ’li erkekle evlenen ve 4 çocuğu olan Ayşe, “Koşullar çok zor, korkuyorum. Başıma bir şey gelmeden buradan çıkmak istiyorum” diye belirtiyor. “Neden korkuyorsun?” sorumuzu ise yanıtsız bırakıyor.
60 yaşındaki Kırgızistanlı Hanife Nur Mihemmed ise 5 yıl önce iki kızı ile birlikte ‘cihada hizmet’ için Türkiye üzerinden Suriye’ye geldiğini söylüyor. Kamptaki kadınların öldürülmesine dair sorduğumuz soruya “Ben görmedim, bilmiyorum ama birisi öldürülmüşse hak etmiştir” diye onaylayan bir yanıt veriyor.
İman El Eli’nin verdiği yanıt ise DAİŞ zihniyetinin kamptaki yeniden örgütlenmeye başladığını özetler nitelikte: “Evet, öldürülen kadınlar var. Kimse hak etmeden öldürülmez. Neden beni kimse öldürmüyor, öldürülüyorlarsa hak etmişlerdir. Kimse durduk yere öldürülmez. Allah-u Teâlâ’nın kuralları dışına çıkmış, küffara bulaşmıştır. Öldürülmeyi hak etmiştir. Ben görmedim ama hak etmişse öldürülmüştür!”
Feryal Hamid El Navaf da aynı görüşleri destekliyor ve; “Ben görmedim. Kim yapıyor bilmiyorum. Ama kadın yoldan çıkmışsa cadılık yapmışsa, yakılmayı da öldürülmeyi de hak eder” diyor.
9 Ekim sonrası tehlike arttı
Hol Kampı İdari İşler Sorumlusu Hemrîn El Hesen, 9 Ekim’den beri Türk işgal saldırısından cesaret alan DAİŞ’lilerin, kampta kalan kadınlar üzerinde büyük baskı oluşturduğunu belirtti.
“DAİŞ’in kurallarına göre yaşamayan, çocuklarının eğitim almasını isteyen kadınlar hedef seçiliyor. Bu zihniyet sadece burası için değil tüm dünya için bir tehlikedir” diyen Hemrîn, uluslararası kuruluşların kampa yönelik duyarsızlığını eleştirdi.
Hol Kampı İdari İşler Sorumlusu Hemrîn El Hesen, uluslararası kuruluşların kampa yönelik duyarsızlığını eleştirdi. 74 bin insanın bulunduğu kampın bir şehir büyüklüğünde olduğunu ve dünyanın en tehlikeli suçlularının bu kampta kaldığını belirten Hemrîn, özellikle çocukların eğitim alamamasının büyük bir sorun oluşturduğunu söyledi.
UNICEF, Save the Children dahil 6 uluslararası yardım kuruluşunun çocuklara yönelik bazı çalışmaları olduğunu aktaran Hemrîn, 9 Ekim’le birlikte bu çalışmaların askıya alındığını ve yardım kuruluşlarının bir çoğunun geri çekildiğini söyledi.
Kamp içinde Irak ve Suriyeli çocuklara yönelik eğitim veren 14 okul olduğu bilgisini veren Hemrîn, “6 ve 12 yaş arasındaki çocuklar bu sınıflarda yetersiz de olsa ders görüyor. Ancak yabancı uyrukluların kaldığı bölümde bulunan 7 bin 139 çocuk eğitim alamıyor. Bunun nedenlerinden biri burada kalanların mülteci statüsünde görülmemeleri, ikincisi ise DAİŞ’li kadınların, çocuklarının eğitim almasını istememesi” dedi.
Kampın giderlerinin yüzde 80 oranında Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne bırakıldığı bilgisini veren Hemrîn, Baxoz’dan getirilen DAİŞ’li kadınların büyük tehlike arz ettiğine dikkat çekti.
Özellikle 9 Ekim Türk işgali ardından kampta gözle görülür bir hareketlilik yaşandığını belirten Hemrîn, işgalden cesaret alan DAİŞ’lilerin kampta kalan kadınlar üzerinde büyük baskı oluşturduğunu söyledi.
Hemrîn şunları söyledi: “İç güvenlik güçlerimiz gerekli tedbirleri almaya çalışıyor. Ancak kamp içinden kadınlar yakılıyor, öldürülüyor. 6 ayda 30 kadın yakılarak ya da boğularak öldürüldü. Hepsi için neden aynı: Yüzünü açmak, renkli giyinmek, çocuğunun örtünmesini istememek. DAİŞ’in kurallarına göre yaşamayan, çocuklarının eğitim almasını isteyen kadınlar hedef seçiliyor. Bu zihniyet sadece burası için değil tüm dünya için bir tehlikedir.”
Hol Kampı’na dair istatistiki veriler
Hol Kampı, Kuzey Doğu Suriye’nin Hesekê Eyaletine bağlı kentin 45 doğusundaki Hol kasabasının hemen yanında bulunuyor. Dünyanın en kalabalık 6’ıncı kampı olan Hol’u uluslararası kuruluşlar görmezden geliyor.
Kamp, aslında 1991 yılında Suriye rejimi tarafından Filistinli mültecilerin barınma mekanı olarak kuruldu. Zamanla boşalan kampa bu defa Irak savaşından kaçan mülteciler yerleştirildi. 2014’te DAİŞ’in Mûsil’ı işgalinin ardından buradan kaçan Iraklı göçmenlere ev sahipliği yapan kamp, 2016’da Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin denetimine geçti.
2019 yılı başlarında 20 bin kişinin kaldığı kampa, 21 Mart’ta DAİŞ’in Dêrazor’daki toprak hakimiyetinin sonlandırılması ardından üç kat arttı.
Dêrazor’un özgürleştirilmesinin ardından DAİŞ’li 50 bine yakın kadın ve çocuk kampa yerleştirildi.
Hol Kampı İdaresi’nin verdiği bilgilere göre kampta kalanların sayısı şöyle:
Irak vatandaşı: 30 bin
Suriye vatandaşı: 26 bin
Yabancı uyruklular: 18 bin 023
Yabancı uyruklu kadın: 10 bin 884
Çocuk: 7 bin 139 (Bunlardan 3 bin 496’sı kız çocuk, 3 bin 643’ü ise erkek çocuk)
Toplam kamp nüfusu: 74 bin 023
Yabancı uyrukluların hepsi Baxoz’dan çıkanlar ve 48 ayrı ülke vatandaşı olan kadınlar ve bu kadınların çocukları. Bu ülkelerden bazıları şöyle: Rusya, Türkiye, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Çeçenistan, Tunus, Fas, Suudi Arabistan, Fransa, Mısır, Lübnan, Almanya, Norveç, Belçika, Hollanda, Avusturalya, Finlandiya, Amerika, Çin (Uygur), Hindistan, İtalya.
Toplam 8 ayrı bölümden oluşan kampta Iraklı ve Suriyeliler ayrı bölümlerde, diğer 48 ülkeye mensup kadınlar ve bunların çocukları ise ayrı bir bölümlerde tutuluyor.
Fatma KOÇAK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi