- Bölüm
https://www.nuceciwan120.xyz/tum-haberler/tarih-bilinci-bugunu-cozmemizin-en-temel-yontemidir-duran-kalkan/
PKK yenilmezliğinin sırrı tarih bilincini oluşturmakta yatıyor
Önderlik, siyasi ve askeri mücadelede tarz ve taktik açıdan ortaya çıkan zayıflıklar, yetersizlikler ve başarısızlıkların arkasında tarih bilincindeki yetersizliği gördü. “Eğitimsizlik” derken de tarih bilincindeki zayıflığı kastetti. Şunu hep söyledi; “İnandığınız, çözümleyebildiğiniz yeterli bir tarih bilinciniz olursa, ne yapmanız gerektiğini, nasıl yapmanız gerektiğini bilmek zor olmayacak. Ne yapacağınızı da nasıl yapacağınızı da çok iyi görür, kendinizi bu işe tümüyle verirsiniz. O zaman doğru karar almamak, etkili söz söyleyememek, başarılı eylem yapamamak için hiçbir neden kalmaz. Eğer bunlarda kusur, eksiklik varsa tarih bilincinizi, zihniyet durumunuzu gözden geçirin. Neye ne kadar inandığınıza bakın!” Pratikteki yetersizliklerin ardında hep zihniyet, bilinç yetersizliğinin yattığını öngördü, değerlendirdi ve yeterli hale gelmeyi, pratikte başaran hale gelmeyi de zihniyet durumunun güçlendirilmesine, geliştirilmesine bağladı. Bu nedenle eğitime, tartışmaya, araştırmaya bu kadar önem verdi. O nedenle bu kadar inceledi, okudu, yazdı. Çalışma ve mücadelesini çok büyük oranda düşünce alanında yürüttü. Önderlik, düşüncede kazanılmadan, başarılmadan pratikte başarılı olunamayacağını değerlendirdi. İdeolojik mücadele yürütülmeden, ideolojik mücadelede kazanılmadan siyasi ve askeri mücadelenin kazanılmayacağını belirtti. Bu temelde bütün çabasını düşüncede kazanmaya, yeni bir tarih bilinci oluşturmaya yöneltti. Birey ve toplumun kendini yeniden doğru tanımlar, gerçeğini görür ve hakikatini anlar hale gelmesine yoğunlaştı ve bunu sağlamaya çalıştı. PKK mücadelesinin özü bu oldu. Önderliğin, zihniyet ve vicdan devrimi ile kastettiği buydu. PKK pratiğinin siyasi-askeri pratik olmaktan önce bir kişilik devrimi pratiği olması, kişilik devrimini her şeyin önüne alması, başta gündemleştirmesi bundan ileri geldi. Dikkat edilirse PKK devrimi, bir kişilik ve zihniyet devrimi olarak gerçekleşti. Zihniyette ne kadar değişiklik yapıldıysa yeniden toplum olma, özgürlüğe doğru yürüme o kadar gelişti. Zihniyet alanındaki değişiklik ve gelişmenin düzeyi aslında özgürlük devrimin gelişmesi, özgür toplum olmamın gerçekleşmesi, siyasi ve askeri olarak direnişin geliştirilmesinin düzeyini belirledi.
Önderlik bunu geçen süreçte yoğun olarak ulusal düzeyde yaparken, Üçüncü Önderliksel Doğuş olarak adlandırdığımız süreçte ise bütün insanlık açısından yeni bir tarih bilinci oluşturma yaklaşımını geliştirmeye çalıştı Demokratik Toplum Manifestosu bunu içeriyor. Sadece Kürtler açsından değil, bütün insanlık açısından yeni bir tarih bilinci ve tezi yaratmayı öngörüyor. Birinci Önderliksel Doğuşta esas olay Kürt tarihinin yaratılması, tanımlanması; Kürtler açısından, kültürel soykırım rejiminin yok etmeye çalıştığı tarih bilincinin yeniden yaratılıp, özümsetilmesi çabasıydı. Önderliği diğer ‘sözde’ liderlerden ayıran, toplum tarafından benimsenir, pratiğini başarılı yürütür kılan özelliği de sömürgeciliğin ve kapitalist modernite sisteminin çeşitli biçimlerde sunduğu yanlış tarih anlayışını olduğu gibi ya da göstermelik değişimlerle almayıp, onları sorgulayan, eleştiren ona karşı Kürt toplumunun özgür varlığını öngören tarih tezi, bilinci yaratma çalışması oldu.
Bu konuda kesin, ilkeli tutumu her türlü gelişmenin temelini oluşturdu. Tarih bilincinin oluşması Kürt toplumunu yeniden bilinçlenmeye, gerçeğini görmeye, kendisi için yaşam arayışına girmeye ve böylelikle özgürlük mücadelesine yönelmeye götürdü. Özgürlük mücadelesiyle birlikte tarih tezi zenginleştikçe ve bilinci geliştikçe de siyasi ve askeri mücadele boyutlandı. Saldırı ne kadar büyürse büyüsün ne kadar ulusal ve bölgesel düzeyi aşarak küresel düzeye ulaşırsa ulaşsın, kapitalist modernite güçleri birleşerek saldırır hale gelsin, hepsine karşı bir direnme gücü gösterdi. Onları yenilgiye uğratamasa da onların saldırıları karşısında yenik düşmedi. Bu kadar direnç elbette silahlı gücünden, ekonomik gücünden, siyasi gücünden ileri gelmedi. Dikkat edilirse bunların hepsi en alt sınırlarda seyrediyor. Gerçeği böyle anlayanlar mücadeleyi hep askeri, siyasi ve ekonomik boyutta görenler aslında Kürtlerin nasıl direndiklerini anlayamıyor, anlamadıkları için de şaşkındırlar. Hala da ‘bu işin içinde başka nedenler olabilir mi!’ diye hep polisiye, istihbari bir yaklaşım gösteriyorlar. Birileri gizliden gizliye destek mi veriyor, diye, PKK’yi şunun veya bunun kullandığı bir hareket olarak görmeye, anlamaya çalışıyorlar. Çünkü kendilerinin aklı başkasına yetmiyor.
Pozitivizmin çok değişik versiyonları olsa da her şeyi maddi olgularla değerlendiren bu felsefeye göre aslında PKK’nin var olmaması gerekiyor. Böyle bir direnişin sürmemesi, başarılmaması gerekiyor. Şimdi kırk defa yenilmiş, tasfiye edilmiş olması gerekiyor. Ama öyle olmuyor; neden olmuyor, anlayamıyorlar. Bazılarının ki bilinçli saptırmayı ifade ediyor. Bilmezlikten değil, ama gerçekten anlaşılmayan boyutu da vardır. Önderlik bunun nedenini, pozitivizm olarak tanımladı. Pozitivist felsefeye göre PKK gerçeği anlaşılır değildir. Bu mücadele neye göre oluyor, nereye dayanıyor? Bazıları, “PKK yenilmezliğinin sırrı nerede?” diye soruyor. PKK yenilmezliğinin sırrını, tarih bilinci oluşturmakta aramak gerekir. Eğer bir sır arayacaksak kesinlikle buraya dayandırmalıyız, başka yerde aramamalıyız.
Özgürleşmek kendi tarih bilincini yaratmaya ve ona sahip olmaya bağlıdır
PKK yenilmezliğini, toplumun kendini ahlaki ve politik olarak tanımlayabilir, anlayabilir duruma gelmesinde görmek lazım. Bu duruma gelindikten sonra direniyor. Direnişte başarılı olup olmaması durumu; siyasi ve askeri mücadelede gelişme, güç sahibi olma durumu kuşkusuz böyle bir bilincin derinliğiyle bağlantılıdır. Bilinç ne kadar yüzeysel zayıf olursa politik-askeri mücadele de o kadar dar, yüzeysel dolayısıyla da zayıf kalıyor. Önderlik bunu ulusal düzeyde Kürtler açısından yaptı ve belli bir sonuç açığa çıkardı. Gördü ki, sorun sadece Kürtlerle sınırlı değildir. Tarih bilincinin karartılması, tarihsiz kılma, tarih bilincinden yoksun kılma sadece Kürtlere dayatılan bir olgu değildir. Kürtlere dayatılan bu işin en uç noktası, en vahşi, en saldırgan, en acımasız olanı ama bütün toplumlar böyledir. Bütün toplumlara iktidarcı-devletçi güçlerin özellikle de kapitalist modernite güçlerinin dayattığı bir toplum kırım var. Toplum kırımın özü -bir kere daha tekrarlarsak- zihniyet kırımıdır; onun da merkezinde tarih bilincinin yok edilmesi, toplumların, insanların tarihsiz bırakılması, başka tarihlere bağlanması vardır.
Bu saptırma nasıl ortaya çıkıyor? Toplumsal gerçekliğin tarihsel var oluşu yok ediliyor, saptırılmış bir biçimde bütün tarihsel değerler bazı tekel güçlerinin ortaya çıkarmış olduğu değerler gibi ortaya koyuluyor, gösteriliyor. Uydurma bir tarih yazılıyor; hiç de hak etmeyen, sahibi olmayan güçlere tarihsel değerler bahşediliyor, toplum tarihsiz bırakılıyor, tarih devletin eline geçiriliyor. Başta gelen sömürü, tarih sömürüsü oluyor. Maddi, ekonomik, siyasi sömürüden önce tarih sömürüsü geliyor. Toplumun kendi tarihini bilme, yazma, tarih tezi oluşturma gücü bırakılmıyor. Toplum olmaktan çıkartılıp, devletin kölesi haline böyle getiriliyor. Buna karşı da Önderlik, Demokratik Uygarlık sistemini geliştirdi, onun tarih tezini oluşturdu. Kürtler açısından olduğu kadar bütün toplumlar, halklar açısından da gerekli olan, “devletli tarih“ diye ortaya konmuş olan uydurma tarihin karşısında gerçek bir tarih anlayışı, tarih tezi olarak Demokratik Uygarlık tarihini tanımladı. Onu unsurlarıyla, dönemleriyle, günümüzdeki durumu ve yeniden inşa boyutlarıyla ortaya koydu. Böylece toplumsallığı iktidar ve devlet tasavvurundan, baskısından, sömürüsünden kurtarmaya çalıştı. Bir kere böyle bir bilinç, anlayış olmadan kendini bu biçimde tanımlama gerçekleşmeden ve buna dayalı bir gelecek, özgür yaşam tasarısı olmadan toplumların iktidar ve devlet tekelleri elinde sömürüden kurtarılması, onlara karşı başarılı bir özgürlük mücadelesi vermesi mümkün olamazdı.
Tarihine sahip olma gelecek için ders çıkarmayı ifade eder
Önderlik, savunmalarında Demokratik Uygarlık sistemini geliştirerek, Demokratik Modernite kuramını oluşturarak bütün insanlığa kapitalist modernite sisteminin geliştirdiği baskı ve sömürüye karşı özgür, farklılıklara dayalı, eşit ve demokratik yaşama ulaşmak üzere mücadele etme bilincini sundu. Önderlik savunmaları böyle bir bilinci ifade ediyor, bütün insanlara hitap ediyor, tüm insanlık için baskı ve sömürüden kurtuluş yolunu gösteriyor. Bu kurtuluş yolunun merkezinde ne var, tarih bilincine sahip olma var; kendi tarihini yaratma var, görme var, anlama var. Kendi tarihini görme, tarihine sahip olma neyi ifade eder; gelecek için ders çıkarmayı ifade eder. Başkasının tarihinden kendisine yeterince ders çıkaramazsın. “Tarihi olmayanın geleceği de olmaz” denilir. Bu nedenle Kürtler ve diğer halkların geleceği yok edilmek için tarihleri yok edilmeye çalışıldı. Gelecek yaratabilmek için tarih bilincine sahip olmak, kendi tarihini tanımlayabilmek, görebilmek, oradan güç alabilmek gerekiyor. Tarihi doğru anlamak, doğru duruş kazanmak, günlük yaşamın sorunlarına yeterli çözüm bulabilmek, özgür yaşamın başarıyla yaratılmasını sağlayabilmek demektir. Onun üslubunu, yöntemini, duruşunu, ölçülerini, imkânlarını ortaya çıkarabilmek demektir. Tarihsizlik ise yokluktur. Kölelik ise tarih bilincinin zayıflatılmasını, başkalarının tarih bilincine bağlanmayı ifade ediyor.
Özgürleşmek, kendi tarih bilincini yaratmaya, ona sahip olmaya bağlıdır. Bunun dışında bir özgür duruş, özgür yaşama ulaşma kesinlikle yoktur. O halde özgürlük mücadelesi yürüteceksek, özgürlüğü elde edecek ve kesin bir yaşam olarak ortaya çıkartacaksak, bilmeliyiz ki bunun merkezinde özgür düşünce, zihniyet özgürlüğü; bunun da merkezinde tarih bilinci yer almaktadır. Kendi tarihsel gerçeğini bilme, tarihsel değerlerine sahip olma, tarihin içerdiği toplum, vatan, kültür, dil değerlerini görebilme, anlayabilme, sahiplenebilme ve onlarla yaşayabilmeyi tek yaşam gerçeği olarak kabul edebilmek gerekmektedir. Bunun dışında herhangi bir tarih bilinci ve özgür yaşam bilinci kesinlikle yoktur.
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi