HABER MERKEZİ
İstanbul seçimleriyle birlikte son haftanın en çok tartışılan konusu hiç kuşkusuz AKP-MHP faşizminin Xaxurkê işgal saldırısı oldu. Bir süredir Şemdinli’nin güneyinde Biradost alanına yönelik sürdürülen işgal saldırısında yeni bir askeri adım atıldı. Buna karşı Biradost Aşiretinin, Başur halkının ve tüm Kürtlerin önemli bir tepkisi gelişirken, HPG ve YJA-Star gerillalarının da işgalcilere ağır darbeler vuran ciddi bir direnişi ortaya çıktı. İmralı görüşmeleri oy getirmeyince ve Rojava kapıları da kapanınca, belli ki AKP-MHP faşizmine İstanbul seçimini kazanabilmek amacıyla Biradost’a saldırmaktan başka yol kalmadı.
Bilindiği gibi, Kobanê’de DAİŞ yenilince ve 7 Haziran seçiminde de AKP yenilip tek başına hükümet kurma gücünü kaybedince, Tayyip Erdoğan Yönetimi MHP ve ABD ile daha sıkı bir ilişki ve ittifaka yönelmişti. TC Devletinin “Çöktürme Eylem Planı” böyle bir ittifak içinde ve DAİŞ katliamlarından beslenerek uygulanmak istenmişti. Bu temelde oluşturulan sahte DAİŞ karşıtı koalisyon ile PKK’ye ve tüm Kürtlere saldırılmıştı. Bu saldırı 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Kuzey Kürdistan halkına ve Medya Savunma Alanlarına yönelik topyekûn faşist özel savaş yöntemleri ile geliştirilirken, 26 Ağustos 2016 tarihinden itibarense Cerablus üzerinden Rojava Kürdistan ve Suriye’ye yönelmişti.
ABD ve MHP destekli faşist AKP saldırıları, Eylül 2017’de DAİŞ çeteleri “Başkentimiz” dedikleri Rakka’da yenilip siyasi etkinliği kaybedince daha somut ve belirgin hale geldi. Bir yandan 2017 Aralık ayından itibaren Şemdinli güneyinden sınır geçilerek Zagros Dağları’nın batı yüzünde güneye doğru ilerleyen bir işgal hareketi başlatılırken, diğer yandan da 20 Ocak 2018 tarihinden itibaren Efrîn’i işgal saldırısına girişildi. Böylece Osmanlı Kürdistanı’nın TC sınırları dışında kalan topraklarına en batı ve en doğu uçlardan girilerek yeni bir işgal süreci başlatılmış oldu. AKP-MHP faşizmi tarafından 2018 Martında Efrîn işgal edilirken, Nisan başında ise Biradost alanının stratejik tepelerinden biri olan Lelikan Tepesi TC ordusu tarafından havadan indirme yapılarak ele geçirildi. Bu biçimde Rojava Kürdistan batıdan, Başurê Kürdistan ise doğudan işgal edilip kuşatılmış oluyordu.
Son bir yılı aşkın süredir en yoğun askeri çatışmaların bu iki alanda yaşandığı bilinmektedir. Bir yandan YPG-YPJ güçleri ve Efrîn Kurtuluş Kuvvetleri Efrîn’deki işgalci TC ordusuna karşı sürekli eylemlilik içinde olurken, diğer yandan ise HPG ve YJA-Star gerillaları Lelikan Tepesine indirilen TC askerlerini adeta kum torbası haline getirmiştir. Bunun sonucunda işgalci Türk ordusu için iki yol kalmıştır: Ya tepeyi bırakıp gitmek, ya da işgali tepe çevresinde genişletmek. Şimdi İstanbul seçimleri için şoven milliyetçi dalgalanma yaratabilmek amacıyla yeni fetih edebiyatına ihtiyaç olunca, İdlib-Minbic hattında kapılar kapanan AKP-MHP faşizmi için Lelikan çevresine saldırmak ucuz ve kolay başarı olarak görülmüştür.
Kuşkusuz TC ordusunun Lelikan Tepesi etrafında Xaxurkê Vadisine ve Biradost aşiret topraklarına yönelik gerçekleştirdiği işgal saldırısını hafife almamak ve tüm yönleriyle değerlendirerek gereken karşı tutumu göstermek gerekir. Çünkü ortada açık ve somut bir askeri işgal vardır ve Hatay ile Kıbrıs’ın durumu da TC Devletinin işgal ettiği yerlerden çıkmadığını açıkça göstermektedir. Bir kere Efrîn’den Biradost’a TC işgalinin açık bir ideolojik ve stratejik boyutu mevcuttur. Bu işgal, TC Devletinin Kürt düşmanı ve Kürt soykırımcısı ideolojik amaçları doğrultusunda yapılmaktadır. Yani açık bir soykırım saldırısıdır. Zaten neredeyse tamamı Kürt olan Efrîn’de, bir yıl içinde Kürt nüfus yüzde beşin bile altına düşürülmüştür. Şimdi Biradost köyleri de uçaklarla bu amaç doğrultusunda bombalanmaktadır. Yani Biradost Kürtleri de on binlerce yıllık anayurtlarından kovulmaya çalışılmaktadır.
Stratejik açıdan ise TC Devletinin eski Osmanlı Kürdistanı topraklarını fırsat buldukça yeniden ele geçirmeyi hedefleyen gizli bir planının bulunduğu artık net bir biçimde ortaya çıkmış ve anlaşılır olmuştur. Zaten Reis Tayyip Erdoğan da bu durumu zaman zaman ifade etmekten geri durmamıştır. Efrîn ile Biradost sahalarına yöneltilen mevcut işgal saldırılarını başka türlü anlamak ve açıklamak mümkün değildir. Söz konusu toprak parçası bu biçimde adeta kuşatılmış olmaktadır. Artık fırsat ve imkan bulundukça da parça parça ele geçirilerek ara yer kapatılmaya çalışılacaktır.
Diğer yandan, Lelikan Tepesi etrafındaki son askeri saldırının 26 Mayıs tarihinden itibaren geliştirilmeye çalışılması, bunun İstanbul seçimleri için oy devşirme amaçlı olduğunu açıkça göstermektedir. Zira söz konusu tarih, 22 Mayıs günü İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme yapan avukatlarının görüşme sonuçlarını kamuoyuna açıkladıkları ve Önder Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 200 gün süren Büyük Açlık Grevi Direnişinin sona erdirildiği gündür. Dolayasıyla Lelikan saldırısının gündem değiştirme, açlık grevlerinin başarısının toplumda ve demokratik güçlerde yaratacağı morali zayıflatma ve böylece İstanbul seçimlerinde demokratik etkinliğin gelişmesini engelleme amaçlı olduğu açıktır. Bu temelde şoven-milliyetçi dalga geliştirilerek İstanbul’da AKP-MHP oyları artırılmak istenmektedir. Zaten işgal saldırısını AKP’den çok MHP, Tayyip Erdoğan’dan çok Devlet Bahçeli yürütmektedir. Bu temelde kandan beslenen, savaşla iktidarda kalan bir yönetimin varlığı artık netleşmiş olmaktadır.
Dikkat edilirse, söz konusu işgal saldırısında pratikten çok propaganda vardır. Bir bayram sürecinde ölüme gönderilen askerlere telefonla aile görüşü yaptırılarak oy elde edilmeye çalışılmaktadır. AKP-MHP basını biri bin yaparak vermekte ve psikolojik savaş tamtamları en üst düzeyde çalmaktadır. Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanlığı kameralar eşliğinde tepelerde dolaşıp seçim propagandası yapmaktadır. Bu gerçeği de görüp, özel psikolojik savaşın oyununa gelmemek ve AKP-MHP’nin seçim propagandasına alet olmamak önemlidir.
Zira askeri durum Hulusi Akar’ın ve AKP basınının söylediği gibi değildir. Kuşkusuz TC ordusu işgal saldırısı içindedir ve bu durum Kürtler için olduğu kadar, bölge halkları açısından da tehlike arz etmektedir. Dolayısıyla faşist, sömürgeci ve soykırımcı bu işgal saldırısına karşı çıkmak tüm yurtsever ve demokrat kişilerin başta gelen insanlık görevidir. Ancak askeri olarak yapılanın, bir yıldır gerillanın vura vura kum torbası haline getirdiği Lelikan Tepesindeki askerleri koruma amaçlı olduğunun da bilinmesi gerekir. Bir tepedeki askerleri korumak için, şimdi beş-altı tepe tutulmaya ve Biradost köyleri boşaltılmaya çalışılmaktadır. Peki o zaman sormazlar mı: Yeni tepeler Lelikan Tepesini belki gerilla saldırısından koruyabilir, ancak yeni tepeleri gerilla saldırısından kim korur?
İşte bu noktada KDP’nin tutumu gündeme gelmekte ve önemli olmaktadır. Söz konusu soruya TC Devleti ve ordusu “KDP peşmergeleri” cevabını vermektedir. KDP Yönetiminde de böyle bir eğilim gözlenmektedir. 1997’deki gibi işgalci Türk ordusuna destek verici tutum ve davranışlara yönelmek istediği bilgileri gelmektedir. Bunun Kürtler açısından yeni bir iç çatışma başlatacağı ve işgalcilere güç ve destek vereceği açıktır. O halde tüm Kürt kamuoyu duyarlı olmalı ve KDP Yönetimini böyle tehlikeli bir politikadan uzaklaştırmak için çalışmalıdır.
Sonuçta ise Efrîn ve Biradost işgali ile seçim kazanmayı umut eden AKP-MHP faşizmini, Efrîn ve Biradost direnişleriyle yenmek gerekir. Bunun tersi de doğru ve geçerlidir. Efrîn işgali ile 24 Haziran seçiminde kendini cumhurbaşkanı ilan ettirene, 23 Haziran İstanbul seçimiyle ömrünü uzatma şansı vermemek gerekir. Efrîn ve Xaxurkê direnişlerinden alınan güçle Efrîn ve Biradost işgalcisini İstanbul’da yenilgiye uğratmayı başarmak tarihi önemdedir. O halde tüm Kürtler ve demokratik güçler İstanbul’da faşizmi yenerek yeni bir tarih yazmayı bilmelidir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika-Selahattin ERDEM