HABER MERKEZİ
Yüzü koyun yere yat!
Daha on bir yaşındayım ben. Biliyorlar mı acaba bu kadar küçük olduğumu. Küçücük bir gül olduğumu. Gülüm ben ya! Babam öyle derdi bana. Andok dağlarının yamaçlarına dayalı gözlerin görebileceği en yeşil köyde doğdum ben. O dağları arşınlarken söylerdi babam ‘gula çiya’ diye… Dağın gülüydüm. Dağın gülüyüm diye mi bu kadar öfkeliler?
Ölecek miyim acaba? Kesin öldürecekler. Benim evim burada ama, tam şu köşede, yaktıkları caminin tam ardındaki mavi kapılı ev. Hem de 72 numara, kapıda yazıyor. İnanmazlarsa baksınlar hem. Anam babam var benim. Okula da gidiyorum ben. Biliyorlar mı acaba okula gittiğimi? Keşke bilselerdi. En son takdir almıştım. Ölmezsem bile bir daha takdir falan vermezler bana. Terörist oldum ben ya o sebepten!
-Yavaşça kalkıp ellerini havaya kaldır!
Nucan heval demişti küçüksünüz bir şey yapmazlar size… Terk edelim diye kandırmış bizi. Ben dediydim, gitmeyelim kalalım arkadaşlarla. Korkuyorum, bu korkmak gibi de değil, daha önce de korktum, böyle değildi. Ölüyorum sanki. İnsan böyle mi ölüyor acaba. Çiyager heval ölüm çocuklara yakışmıyor diyordu. Ben duydum. Çarşafları birbirine dikiyorduk, bütün mahalleliyle. Ne güzel tüm mahalleli büyük bir oyun oynar gibiydik. O zaman duydum. Dinlemiyormuş gibi yapıyordum ama duydum. “Durumlar kötüleşirse çocuklar çıksın, ölüm onlara yakışmıyor” diyordu. Ben gördüm ama, uzun sakallarıyla babam yaşındaydı heval, çocuk değildi. Sokakta cenazesini gördüm. İlk kez ölüm gördüm. Ona da yakışmıyordu ki ölüm!
-Işığa doğru yürü!
Hem ne yaptık ki biz. Her şey ne güzeldi. Ne zararımız vardı ki onlara. Kendi evlerimizde sokaklarımızda, mahallelerimizde özgür yaşayacaktık. Özgürlük nedir arkadaşlardan duydum ben. Biliyorum tabi ki ne olduğunu. Özgür olmak, hiç korkmadan, polis olmadan, savaş olmadan, hep birlikte yaşamaktır. Ben de böyle bir şey istiyorum tam olarak. Ama bir Kürt gibi. Türk değiliz çünkü biz, Kürdüz biz. Bunu eskiden de biliyordum. Bir keresinde arkadaşlar bana adımı sorunca Türkçe cevaplamıştım. Neden Kürtçe konuşmuyorsun diye ayıplamışlardı beni. Çok utanmıştım. Ama Kürtçe konuşursam şimdi öldürürler beni. Biliyorum…
-Yerinde dur ve ellerini iyice kaldır!
Ölmezsem bile beni cezaevine atacaklar. Çocukları da atıyorlarmış cezaevine. Bir kere görmüştüm cezaevini. Dışarıdan. Teyzemgilin görüşüne gitmiştik. Karanlık bir odaya koyuyorlarmış seni. Hiç kimseyi görmüyormuşsun. Deliriyormuş insan. Hatta oyun bile oynamak yasakmış. Bir kez teyzemler görüşe çıkartılmamıştı. Sordum anamgile, oyun oynadıkları için cezalandırmışlar askerler. Hem de işkence ediyorlarmış. Kızlara kötü kötü, ayıp şeyler yapıyorlarmış. Elektrik veriyorlarmış insana. Ama görüşe çıkınca çok büyük insanlar gibi görünüyor cezaevindekiler. Böyle dik yürüyüp etraflarındaki askerlere havalarını atar gibi geçiyorlar. Boyunlarına kefiye atınca da kahramanlara benziyorlar. Ben de öyle olur muyum? Annemgil gelir mi görüşüme? Yok. Bunlar öldürecek beni. Hepsine öyle yaptılar. Çocuk bile dinlemiyorlar.
-Etrafında dön!
Çocuk dinlemediler hiç, vurdular. Arkadaşım öldü benim. Çocuktu o da. Ben de çocuğum. Boynundan vurmuşlar. Çok kan akmış, ölmüş. Ağladım ben, çok ağladım. Arkadaşlar ağlamıyor ama çok arkadaşları vuruldu çok. Ama ağlamadılar. Çok çalışkandı benim arkadaşım. Büyüse avukat olacaktı. Hepimizi geçiyordu ödevlerde. En iyi o resim yapıyordu. Demirci Emin Abe gilin duvarına da bayrak resmini o çizdi. Çok güzel çizdi. Ölüsünü sakladı arkadaşlar. Gömdüler. Beni de gömecekler mi? Bir keresinde teneffüste elimden simidimi çalmıştı. Ama olsun, iyiydi o.
-İndirme ellerini kaldır iyice!
Kaldırıyorum ya işte ellerimi. Hiç ellerimi böyle kaldırmamıştım. Hiç silah doğrultulmamıştı bana. Bir keresinde ben çok küçükken, iki sene önce, polisler evimizi basınca böyle bağırmışlardı üstümüze. Kaldırın ellerinizi diye. Ne olduğunu anlamamıştım Annem ne yaptıysa aynısını yapmıştım. Babam görünce beni, kocaman kaldırdığım kollarımı boynuna dolamış, kucaklamıştı beni. Babam olsaydı şimdi keşke. O kucaklasaydı yine beni. Olsun sakalları batsaydı yüzüme. Kimse yok mu acaba beni tanıyan. Beni gören hiç tanıdık yok mu bu etrafta. Birine sarılsam keşke şimdi, kapasam gözlerimi, tıkasam kulaklarımı. Xemgin arkadaş da kucaklardı beni. Ama utanır gibiydi o. Hem çok yakışıklıydı. Büyük olsam belki ona aşık olurdum. Ama küçüğüm ben.
-Üzerindekileri çıkar!
Gülüyorlar bazıları. Kuranıma öldürecekler beni. Arkadaşları da öldürünce cenazelerinin başında böyle kahkaha atıyorlardı. Ağlayayım mı acaba. Ağlamak istiyorum. Ağlarsam karışmazlar belki bana. Ama benden önceki ağlayınca bağırıp susmasını emrettiler, silahlarını açıp kapadılar, sesleri geldi, yemin ederim. Az kalsın vuracaklardı. Çok üşüyorum, çok acım. En son sahipsiz bir evin buzdolabından çiğ karnıbahar yedim. Hiç sevmiyorum karnıbaharı. En güzeli tırşık. Ben de yapmasını biliyorum hem. Öldürmezlerse eğer beni, yemek verirler mi? Anamgil yemek getirir kesin bana. Beni almaya gelirler. Yok onlara bir şey olmamıştır kesin. Hıı, ya öldürmüşlerse onları da. O zaman beni de öldürürler ama…
-Atletini de çıkar dedim sana!
Bizi niye soyuyorlar ki? Çok soğuk ama. Bu hırkayı bir arkadaş vermişti bana. Ben üşümüyorum sen al demişti. Ne alaka, resmen donacaktı. Beni mi kandıracak sanki. Onlar hep öyle, her şeylerini paylaşıyorlardı. Zaten kollarını ateşin başında ısınırken yaktım hep. Çok utanıyorum. Acaba diğer kızların atletini çıkardılar mı? Onlar da çıkarmış mıdır? Yok. Ya altımdakini de çıkarmamı isterlerse eğer… Ama kızım ben. Yapmazlar ki! Valla öldürseler de çıkarmam. Onların da kızı yok mu sanki? Allahım ne olur altımdakini çıkartmasınlar.
-Etrafında yavaşça dön!
Yüzlerinde maske var hepsinin. En kötüleri bunlar işte. Bana da en kötüleri denk geldi. Hepsi o koca panzerin arkasına saklanmış. Benden mi korkuyorlar? Valla anladılar. Allahıma anladılar. Biliyorlar ben de arkadaşların yanındaydım. Yemek yedim onlarla ben de. Hatta bir keresinde onlara taş taşıdım. Valla biliyorlar, ben de terörist olmuşum, biliyorlar. Pencereden de bakanlar var. Kameraya alıyorlar bizi. Arkadaşlar böyle beni ellerim havada görmeseydi keşke. Ama ben teslim olmuyorum ki! Ellerimi kaldırmasam öldürecekler yoksa beni. Hayır ben teslim olmuyorum ki! Görecekler onlar. Hem öldürmezlerse eğer beni, dağa çıkacağım ben de. O zaman benim teslim olmadığımı anlar arkadaşlar.
-Ayak bileklerini göster ve Işığa doğru yavaşça yürü!
Yok. Öldüm ben artık. Biliyorum. Artık toprağa koyup üzerimi örtecekler benim. Her yer karanlık olacak. Ödevlerim yarım kaldı. Hem babam bu yaz folklor kursuna yazdıracaktı beni. Ama olsun çocukların günahı olmazmış, o yüzden cennete giderlermiş. Ben de cennete gideceğim kesin. Öldüm ben, tam bu gün, burada öldüm. Hem arkadaşlar söylemişti ben anlamamıştım. Tüm sokaklar bom boş ve bir başlarına kalınca söylemişlerdi. Bazen insanları kurşun öldürmez demişlerdi!
DOĞAN ÇETİN