Gezi Direnişi’nin 5’inci yıl dönümünde olduğumuzu hatırlatan Koca, “Gezi Direnişi’nden dersler çıkarmalı ve daha ileriye taşımalı, emekçilerle gençliğin birlikte mücadelesini örgütlemeliyiz” diye konuştu.
HABER MERKEZİ – 68’in 50. yılı vesilesiyle “68 ve günde devrimci gençlik hareketi”ne ilişkin Marksist Fikir Topluluğu (MFT) üyesi Demet Koca ile ’68 hareketini nasıl değerlendirdiklerini, bugün ’68 hareketinin ve ’71 çıkışıyla açığa çıkan kopuşun gençliğin önüne neler koyduğunu ve neler koyması gerektiğini anlattı. Gezi Direnişi’nin 5’inci yıl dönümünde olduğumuzu hatırlatan Koca, “Gezi Direnişi’nden dersler çıkarmalı ve daha ileriye taşımalı, emekçilerle gençliğin birlikte mücadelesini örgütlemeliyiz” diye konuştu. 14 Boğaziçili öğrencinin tutuklu olduğunu da hatırlatan Koca, 6 Haziran saat 10.30’da Çağlayan Adliyesi’nde olma çağrısı yaptı.
– 68’in 50. yılını geride bırakıyoruz, ‘68 bizim coğrafyamız açısında da önemli bir yıl. Bugünkü devrimci hareketin temellerinin, 68 kuşağının ortaya çıkışı ve gelişiminin içinde filizlendiğini ve olgunlaştığını söylemek mümkün. O dönem açığa çıkan gençlik enerjisini ve ruhunu nasıl değerlendiriyorsun?
Toplumsal muhalefetin en canlı ve dinamik unsurlarından biridir gençlik. Bunun en büyük göstergelerinden biri ‘68 hareketiydi.
68 hareketi yarım asır geçmiş olmasına rağmen bugün hem Türkiye’de hem de dünyada kendinden sonraki kuşaklara ilham vermeye devam ediyor.
Kapitalizmin vasıflı işçi kuşakları yetiştirmek, nüfus içinde giderek artan oranlarıyla gençliği sistemin tahakkümü altına almak için üniversiteleri arttırdığı ve kullandığı bu dönemde tersinden sistemin çelişkileriyle karşılaştığı anda başka bir dünyanın mümkün olduğunu fark eden ve giderek radikalleşen bir gençlikten bahsetmek mümkün. Dönemin ruhu yani Vietnam’ın işgali ve Filistin’le özdeşleşen antiemperyalizm, Küba Devrimi ve Che’nin dünya devrim tarihi içinde ilham veren konumu da bu dönemde gençliği kapitalizm içinde yaşanılabilir bir dünya olmadığı fikrinde buluşmaya itti. Bunun yanında ‘68 hareketi denince akla ilk gençlik geliyor olsa da sınıf mücadelesi ve işçi hareketi açısından da oldukça önemli bir yere sahip olduğunu söylemek gerekir. Özellikle Türkiye’de 60’lar boyunca yükselen ve kendini gösteren bir işçi hareketi var; Saraçhane mitinginden, Kavel’e, Paşabahçe’ye DİSK’in kuruluşuna ve nihayet Türkiye işçi sınıfının en şanlı direnişlerinden biri olan 15-16 Haziran’a kadar pek çok örnek saymak mümkün. Fakat ne yazık ki gençliğin ve işçi sınıfının enerjisi sınıf mücadelesinin sistem için yıkıcı gücünü oluşturacak noktalarda birleştirilemedi. 68’i konuşurken sosyalizmin güncelliğini ve bugünkü gerçekliğini ortaya koymak adına ondan dersler de çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Ortaya çıkan bu enerji ideolojik eksikleri olmasıyla birlikte sahiplenilmesi gereken Türkiye Devrimci Geleneğinin temelini oluşturan süreçlerden biri. Bu anlamda, Türkiye’de ve dünyada ‘68 öncüleriyle birlikte yeni nesillerin sosyalizm mücadelesine kazanılmasında önemli bir yere sahiptir.
“Devrimi gerçekleştirecek asıl özne, bu sistemin yıkıcı gücü işçi sınıfı ve sınıf mücadelesi”
– ‘68 hareketiyle bir sıçrama yaratan ve ‘71 çıkışıyla açığa çıkan kopuşmayı nasıl değerlendiriyorsun?
Daha önce de söylediğim gibi 68’e eleştirel bir gözle de bakmak gerekir. O dönemin gençlik içinden çıkan devrimci önderleri yiğitlikleri, cesaretleri ve özverileriyle bizlere çok büyük bir miras bıraktılar. Eksiklikleri tamamlayarak bu mirası sosyalizmle taçlandırmak bizim elimizde. Marks’ın 200. doğum yılında devrimi gerçekleştirecek asıl özne ve bu sistemin yıkıcı gücünün işçi sınıfı ve sınıf mücadelesi olduğuna hiç şüphe yok. Ne yazık ki 68’de yükselen işçi hareketini şekillendirebilecek ideolojik bir olgunluktan bahsetmek mümkün olmuyor bu da tüm dünyada radikalizmin sınıf mücadelesinden farklı noktalara kaymasına sebep oldu.
“Emekçilerle gençliğin birlikte mücadelesini örgütlemeliyiz”
– Açığa çıkan kopuş, bugün gençlik hareketleri için nasıl bir yol göstermektedir, gençliğin önüne nasıl bir güncel politik görev koymaktadır?
Devrimci gençliğin bugünkü görevi geçmişten aldığı derslerle, Marksizmin güncelliğiyle devrim ve sosyalizm mücadelesini sürdürmektir. Üniversitede, sokakta bulunduğu her yeri mücadele alanına çevirmek durumundadır. Ama burada önemli olan nokta sosyalistlerin öz değeri ve tarihsel farklılığı olan emek merkezli söylemin mücadelenin ana ekseninde konuşlanmasıdır. Gezi Direnişi’nin de 5.yıl dönümündeyiz, Gezi Direnişi’nden dersler çıkarmalı ve daha ileriye taşımalı, emekçilerle gençliğin birlikte mücadelesini örgütlemeliyiz.
Son olarak da şunu eklemek isterim: Erdoğan’ın “komünistlere okuma hakkı tanımayacağız” dediği 14 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi 2 aydır tutuklu. Toplamda 22 öğrenci yargılanıyor. Kaderini bu ülkenin emekçi ve ezilen halkıyla birleştirmiş olan arkadaşlarımızı yoldaşlarımızı savunmak için 6 Haziran saat 10.30’da Çağlayan Adliyesi’nde olacağız, herkesi de Boğaziçilileri savunmaya çağırıyoruz.