HABER MERKEZİ –
“Em şere mezin didin bine axe le wawik jiyan dikin li ser axe”
ABD ve müteffiklerinin yeni dünya stratejisini test ettikleri merkezlerden biride Güney Kürdistan’ın başkenti Erbil’dir. Erbil Ortadoğu çok bilinmeyenli denklemlerinin en esrarengiz delhizidir. Irak seçimleri öncesinde şiddet sarmalının yeni bir ivme kazanması da olasılıklar arasında. Son birkaç ayda Erbil’e yapılan hava saldırı girişimlerinin sayısı oldukça fazla. ABD Hava Savunma Sistemleri tarafından korunan ve dünyanın en gelişmiş güvenlik aygıtlarına sahip şehirlerinden biri olmasına rağmen bunca hedef haline gelmesi bir çok çevre tarafından “manidar ve şüpheli” bulunuyor. Zira bir çok saldırının sesi var görüntüsü yok aslında. Bir çok saldırı daha havada bertaraf ediliyor!
Fakat Rojava’nın bir çok sivil yerleşim alanı ve araçları yine Şengal, Maxmur ve Medya Savunma Alanlarına TC İHA-SİHA saldırıları hiçbir zorlukla karşılaşmıyor. İstihbarat desteği alıyor hastaneler bombalanıyor, insanları öldürüyor ve hiç kimseden tek bir ses yok. Gelde Erbil semalarındaki drone saldırı şovuna şüphe ile yaklaşma. Bu şüpheli saldırı girişimlerinin yeni güvenlik politikalarını meşrulaştırma ve kimi masum kesimleri şeytanlaştırma için kullanacağı gerçekliliği gün gibi aşikar.
Ortadoğu da istikrar ve refah umutları yine başka baharlara kalacak gibi görünüyor. Dozu oldukça yüksek bir şiddet sarmalının ipuçları var Irak-Suriye ve İran sahalarında. Yeni oyunun adını İsrail-İngiltere-Fransa-Almanya ve Rusya koyarken bunun zemini de TC-KDP ve denetimlerindeki radikal terörist çete yapılanmaları hazırlıyorlar. Yüksek miktarda teknolojik silahların kaydırıldığı gerilimli bir alana dönüşüyor Ortadoğu!
Birden bire S-400’ler ve F-35 konularıda gündemden bilinçli düşürüldüler. Moda gündemler İHA-SİHA ve Droneler şuan. Rojava’dan Şengal’e, Sudan’dan, Katar’a, Libya’dan Karabağ’a yine Güney Kürdistan’dan Afganistan’a bu silahlar üzerinden gündemler oluşturulacak. Tabi buna karşın varlık yokluk savaşı veren halklarda bu temelde yeni öz savunma ve öz saldırı tekniklerini mutlaka dahada geliştirerek hayata geçireceklerdir.
Dağlarda özgürlük umutlarını yok edeceklerini sanan, barbarca savaş ve talan politikalarından medet uman bir çok çevre özgürlük öfkesinin ovalardan ve şehirlerden onların sonunu getireceklerinin farkında değiller. İnsanlık değerlerini hiçe sayan vandalların sahte ve manipülatif çağdaşlık söylemleri, demokrasi naraları, dindarlık yalanlar ve siyasi ayak oyunları da onlar kurtaramayacaktır.
Özetle; Hayatın sürpizlerine inanan naif ve mert insanların cılız çığlığı en değme zalimin davul sesine beş basar. Özgürlük çığlığında buluşan ortak ruhlar gölgemsi korkulara yenilmezler. Pür anlamı hakikatini duyabilen yürekler ve benlikler kaderci alın yazıları takmazlar. Sesini düşüncesini duyanın düşünüşünü de mutlaka duyar ve duyumsar. Sonra bu milyonlara kılavuzluk eder özgür ruhlar isyanında ölü şehirlerin devrimci ruhlarına dönüşürler. Çığlığın çetelesini tutar yürek, özgür şafakları müjdeler dağlı kavime. Bu kadim coğrafyada teknolojinin hizmet ettiği ihanet ve korkaklık kayıp etmeye mahkumdur.
Serdem Amed