HABER MERKEZİ
Türk Amerikan devletleri arasındaki diplomatik ilişkilerde tarihe geçen bir gelişme de Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği mektup olduğu kesindir. Bu konuda pek dilendirilmeyen ama en azından diplomatların bildiği bir hususu yazmadan geçmemeliyiz; Trump durup dururken ‘şu Erdoğan’a bir mektup yazayım’ diyerek o mektubu yazmamıştır. Türkler ama özellikle başka sözü olmayan Kemalistler ‘devletimize hakaret’ diyerek malum mektuba karşı çıkıyor, Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Bu yaklaşım Kemalistlerin düzeyi ile ilgilidir. Oysaki mektuptan sonra Erdoğan’ın ısrarla ABD’ye gitmek istemesi, Trump’ı ziyaret etmek istemesi asıl tartışılması gereken şeydir. Türk egemenleri, egemenlerin beslemeleri, içinde kendini akıllı sananların da olduğu egemenlerin konuşturdukların hepsi tek bir şeye, Kürt soykırımına odaklandıkları için diğer meseleleri göremiyorlar. Görseler de konuşmak işlerine ve çıkarlarına gelmediği için dilendirmiyorlar.
O malum mektuptan, NATO ordusu TSK’nin Soçi Mutabakatıyla birlikte NATO’nun ‘düşman’ saydığı Rus ordusu gölgesinde kuzey doğu Suriye’de Kürt ve diğer halkları katletmeye başlamasından ve Daiş liderinin resmiyete olmasa da fiiliyatta Türk sınırları içine alınmış bir köyde öldürülmesinden sonra hangi sebepler Erdoğan’ın ABD’ye gitmesini farz kılmış olabilir? Trump o mektupta Erdoğan’a kuzey doğu Suriye’ye askeri hareket başlatırsan aptal ve katilsin demişti. Erdoğan Trump’ı doğruladı. Aptal ve katil olduğunu kanıtladı. O zaman devlet kurmakla övünen Türkler neden ve nasıl aptal ve katil birini kendine baş seçmiş olabilir. Ya da Türk egemenleri kendisinin de kabul ettiği gibi aptal ve katil biri ile ne yapmayı planlamıştır?
Erdoğan adlı aptal ve katil biri ile neler yapılmak istendiğini bir kez daha ABD ziyaretinin basına yansıtılanların satır aralarında gördük. Kendileri açısından onca olumsuz ve negatif koşullara rağmen Erdoğan’ın ABD’ye gitme ısrarı sınırları daha geniş, ölü sayısı daha çok, tehciri daha kitlesel olacak olan Kürt soykırımını onaylatmak ve izin almak içindi. Erdoğan Kürt soykırımı yapma iznini Trump ABD’sinden koparmak için bir filim bile hazırlayarak götürmüş. Türklerin ‘onurunu rencide etmiş’ malum mektubu ve ‘QSD komutanının ilişikteki’ mektubunu geri verdiğinin gerekçesini sadece QSD komutanının muhatap alınmasına üzüldüm diyerek açıklaması tuhaftı. Bunun anlamı Erdoğan’ın Trump’ın kendisini nitelediği diğer tüm sıfatları kabul ettiğidir. Yani aptal ve katil olduğunu en azında ret etmemiştir. Madem beni aptal ve katil görüyorsun yaptıklarıma ve yapacaklarıma ses çıkarma demiştir.
S-400’ler meselesinde ise ortak çalışacaklarını belirterek Rus Türk ilişkilerinin ABD’nin istediği çizgiye çekebileceklerini belirti. Erdoğan bunu ABD ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmak istiyoruz diyerek ilan etti. Zaten bu ziyaretin başladığı saatlerde Ruslar Suriye ordusu öncülüğünde Erdoğan’ın müttefiki olan İdlib’teki çetelere karşı operasyon başlattılar. Bunun nedeni Erdoğan’ın ABD’ye muhtaç hale gelmiş olması, sadece iktidarının değil özel yaşamının da ABD’ye bağlı hale gelmiş olmasıdır. Bunu çok iyi bilen ABD’de bastırmaktadır.
Bizi daha çok ilgilendiren husus ‘S-400’ler sorunu çözülmeden diğer konularda bir ilerleme olmayacak’ sözündeki ‘diğer konuların’ hangileri olduğudur. Bu ‘diğer konular’ içinde Kürt soykırım izni de var mıdır? Bu konuda bir fikir yürütmek için Trump’ın ‘Türkiye’de de çok sayıda Kürt var. Durumları iyidir. Her türlü imkanlardan da yararlanıyorlar’ cümlesini yorumlamak gerekecek. Bir yerde ‘ABD liderleri aptal değil hilebaz olurlar’ cümlesini okumuştum. Trump aptal görüntüsü veren hilekar bir tüccardır. Hem malum mektubunda hem son ziyaretin basın açıklamasında kullandığı cümleleri bu özelliklere sahip birinin mantığının eseri olarak okumak gerekir. ‘Türkiye’deki Kürtlerin durumu iyi’ derken Türk devletinin Kürtleri tanımamasını, demokratik haklarını kullanmasına izin vermemesini, direnenlerin de öldürülebileceğini mi söylemek istedi? Bu mesajı mı verdi? Erdoğan’ın ‘bizim Kürtlerle değil teröristlerle sorunumuz ve mücadelemiz var’ demesi de devlet olarak tutuklayacaklarımız ve öldüreceklerimiz ‘teröristtir’ manasına mı geliyor?
Giderek farklı boyutlara varan 3. Dünya savaşında soykırım ortamı imkanları tümden ortadan kalkmamışken son bir deneme deyip soykırım icazeti için ABD’ye gittiğini düşünmemize yol açan bir diğer veri ise Erdoğan’ın faşist ortağı Bahçeli’nin ‘sayın cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinin sonuçları ne olursa olsun arkasındayım’ demesidir. ‘Sonuçları ne olursa olsun’ ile Bahçeli ‘Kürt soykırım izni al ne verirsen ver’ mi demek istedi. Bizce bu en güçlü olasılıktır. Yok eğer Kürt soykırım onayı için gidilmemişse ve buraya kadar anlattıklarımız sadece birer yorumdan ibaretse o zaman Erdoğan ve ziyaretinin sonuçları ne olursa olsun diyerek arkasında duran Bahçeli’nin tümü aleyhlerinde olan bir ortamda ABD ziyaretine gitmesinin başka sebepleri olmalıdır?
Bu son ziyaretin olası ikinci sebebi birincisine bağlı yaşanan yenilgilerinin önünü almak olabilir. Bilindiği gibi iki faşist şef Kürt soykırımını tamamlamak için birleşmiş, bu birleşme bir sürü suç işlemelerine neden olmuş, kuzey doğu Suriye topraklarındaki işgal ve soykırım için Ortadoğu politikalarında ve silah ticaretinde birbirine karşı ve yarışta olan ABD ile Rusya arasına sıkışıp kalmalarına yol açmıştır. Hiçbir cambaz iki ipte aynı anda oynamaz. Dolayısıyla Türk devletinin iki faşist şef liderliğinde götürdüğü politikasını artık netleştirmesi gerekir. İşte bunu gören ABD yönetimi Trump üzerinden Erdoğan’ı sıkıştırıp netleşmesini, bu netleşmeyi de kendi lehinde olacak biçimde olmasını sağlamak için bastırmaktadır. Kurnazca yazılmış o malum mektupta Trump Erdoğan’a ‘senin birçok sorununu çözdüm’ diyerek aba altında sopa göstermiştir. Gelmezsen hal ettiğim sorunlarını deşifre ederim gelirsen de benzer sorunlarını hal ederim mesajı göndermiştir. Bunu anlayan Erdoğan soluğu ABDde almıştır. Erdoğan’ın gidişi Bahçeli’nin de gidişi olacağı için Bahçeli de ‘sonuçları ne olursa olsun’ diyerek bu ziyareti desteklemiştir. Yine ABD’nin S-400’ler sorunu hal olmadan diğer konularda ilerleme olmaz demesi de bu yorumumuza dayanaktır.
Nedeni ne olursa olsun, bu ziyaretle ne amaçlanmışsa amaçlanmış olsun Erdoğan ve Bahçeli iktidarının sürmesi akıttıkları Kürt kanlarına bağlıdır. Bunun için bu iki faşist son anlarına kadar da Kürt kanı akıtacaklar. Kürtleri tutuklayacaklar. Sürgün edecekler. Halkı toplu tehcire maruz bırakacaklar. Kürtler büyük zarar görecek ve bedel ödeyecekler. Ancak sonuçta büyük kazanacaklar. Kürtlere verilen zarar büyüdükçe halk olarak Türkler de büyük kaybedecekler. Kürtler ile Türkler arasında geçmişe dayalı kardeşlik bağları tümden olmasa da önemli oranda bozulacaktır. Türkler Ortadoğu’da yalnızlaşacaktır. Kürt damarı kesilmiş ve dayanağı yok olmuş Türkler uzun süre içinde kültürel olarak asimile olup yok olacaktır. Ortadoğu asimile olup yok olacak olan Türklerden sonra yeni bir çehre kazanacaktır. Ortadoğu’da Türklerden geriye geçmişin Roma’sı gibi anılar kalacaktır. Kendilerine yapılan zulme vaktinde ses çıkarmamış en az yarısı kadarı da bu zulme iştirak etmiş olan Türk kardeşlerinin yok olup gitmesine Kürt kardeşleri de ses çıkarmayacaktır.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi