HABER MERKEZİ
Dünyanın her yerinde kadınlar sistematik bir biçimde katledilmeye devam ediliyor. Kendisine tecavüz etmek isteyen adamı bıçaklayarak kendini savunan bir kadına nasıl tahammül etsin eril, faşist bir devlet. Kadınlar ancak aciz ve mağdur olduklarında, maktul olduklarında, acınası, korunası olduklarında varlık bulabilirler bu sistemde. Bunun derin bilgeliği ile anlam veriyor İranlı Rıhane. Onun idamını durdurmaya yetmedi başlatılan imza kampanyası. Annesine yazdığı mektupta yalnız bırakılmışlığına sitem ediyor Rıhane. Onun bedeni bütünlüklü iken tecavüze, saldırıya uğradı. Kendini savunduğunda ise devletin hakaretine, işkencesine uğradı. Rıhane kendisine yaşam şansı tanımayan dünyaya organlarını bağışlayarak meydan okudu. Farklı bedenlere dağılmış da olsa en azından organlarının yaşam şansı bulmasını vasiyet etti annesine yazdığı son mektupta.
Van Başkale’de ise bir kadın boşandığı kocası tarafından vurulmuş, yaşam mücadelesi veriyor hastanede. Amedte mahkeme eşbaşkanlık sisteminin yasalara aykırı olduğunu dile getirerek iptalini istiyor. IŞİD, BokoHaram gibi faşist İslamcı örgütlerin elindeki binlerce kadının durumuna ilişkin araştırmalar ve istatistikler yayınlanıyor, onların elinden kaçan kadınlar yaşadıkları trajedileri anlatıyorlar. ABDde bir kadın sokakta gezerek kendisine dönük sözlü tacizleri kayıt altına almış ve 10 saatte 108 kez sözlü taciz yaşamış. Hemen açıklama yapalım ki birileri demesin bu kadın kesin ‘tahrik edici’ (kadınlara dönük tecavüz-tacizleri meşrulaştırma gerekçesi yapılan cinsten) kıyafetler giymiştir; gayet sade giyinmiş bir kadın. İnşa edilmiş erkeklik kadınların varlık olarak yaşam alanlarını ortadan kaldırmış durumda.
Tüm dünyada kadın örgütleri bu katliam ve saldırılara karşı eylem halindeler. Eksik, yetersiz, zayıf da olsa kadınlar bir direniş halindeler. Ancak sanki bu yaşananlar sadece kadınların kendilerine has sorunlarıymış erkeklerden neredeyse hiç ses çıkmıyor. Bir de bilgiç bilgiç kadınlara eleştiri yapanlar da olmuyor değil. Neden kadın örgütleri bu sorunların üstesinden gelemiyor diye. Eşbaşkanlık kadınlar kadar erkekleri de ilgilendirmiyor mu? Neden sadece kadın örgütleri tepki gösteriyor da genel bir tepki oluşmuyor. IŞİD’in elindeki binlerce kadını artık kirlenmiş bir gün geri dönseler bile intihara, öldürülmeye mecbur bırakılacak olarak görüldüklerinden midir o toplumun erkeklerinin sessizliği. Eşlerini, sevgililerini öldüren erkeklerin sosyolojik, psikolojik analizini yapacak, buna karşı toplumsal olarak inşa edilen erkekliği tartıştıracak zeminler oluşturulamaz mı? Erkekler tarafından yapılmış herhangi bir eylem, bir açıklama ne de örgütlü çalışma yok yaşananlar karşısında.
Oysa kadınlara dönük saldırıları, katliamları erkekler gerçekleştiriyor. Erkekliği tartışmak denilince hemen eşcinselliği bir alternatif olarak ortaya koyan tartışmaların yürütülmesi de bir başka uç yaklaşımı ifade ediyor. Özgürlükçü, sosyalist, demokrat, yurtsever, emekçi, devrimci gibi sıfatları takınan erkeklerin artık yaşananları ‘kadın sorunu’ ya da ‘kadınların sorunları’ olarak tanımlamaktan vazgeçip ‘erkeklik sorunlarını’ tartışması gerekiyor. Sadece tartışmakla da sınırlı kalmayıp karşısında tutum alması, örgütlenmesi, mücadele yürütmesi gerekiyor. Çünkü hepimiz çok ağır erkek sorunları ile karşı karşıyayız ve erkekler bunu sorun olarak görmeden yaşayacaklarını düşünecek kadar büyük bir gafletin içindeler.
Zozan Sima