HABER MERKEZİ –
“Tüm karanlıklara inat yaşamı seçen insanlar, her zaman arkalarında iz bırakırlar. Bıraktıkları izler sayesinde tarihe adlarını yazarak ölümsüzler diyarının yolcusu olurlar. Öyle bir iz ki bu, asla silinmez. Silmek istedikçe birileri, aksine yeniden parlayıverir on dördünündeki ay misali. Parlaktır bu iz.”
“Karanlıkta yolunu bulmaya yarar, aydınlıkta ise seni kendine doğru çeker. Gılgameş’in ölümsüzlük otuna inat yeniden yaşatır yoldaşlarını, kendi ölüm biçimi ile. Karanlıklara inat aydınlatır tüm yürekleri. Bazen bir dağın zirvesidir konakladığı yer, bazen de gözyaşlarına boğulan bir annenin yüreğinin misafiridir. Davetsiz konuverir bir evin penceresine, özgürlük şarkısını okur şafaklara kadar. Şafak vakti geldiğinde, kendi özgürlük diyarlarına uçar gider. Gider de geri gelir zifiri karanlıklarda. Gelir konar donmuş yüreklerin penceresine. Bir nağme, bir ağıt yakar, yaktığı ağıtlarla uyutur yeni doğmuş çocukları.
Bu gece bir ağıt düşmüştü annesinin penceresine. Öyle bir ağıt ki yüreğini, bağrını yakıyordu. Öyle bir ağıttı ki İştarların diyarı Zagroslar’dan yükseliyordu. Yakılan ağıt çocuklarımıza ninni, annelerimize dudaktan düşmeyen nağme oluyordu bu gece. Ne kadar da uzun sürmüştü bu gecenin ninnisi, nağmesi. Ülkenin tüm çocukları can kulağıyla dinliyor bu ağıtı. Sakın; bana ağıtı sormayın. Ben ağıtı bilmem. Mevziden mevziye fırlayanı, çatışmadan çatışmaya koşanı bilirim, ama ağıtı bilmem. Sakın ha sakın, bana ağıtı sormayın. Mevziden mevziiye fırlayanı, barut kokusunu bilirim ama ağıtı bilmem. Sakın bana ağıtı sormayın!
İlk doğan çocuğun ağlayışına inat bir ninnidir almış başını gidiyor. İlk ağlayışları susturan bu ninni kimi anlatıyor bu gece, bilir misiniz? Esmer tenli, karakaşlı bir kızın hikayesini… Tüm ağıtlar bir hikayedir aynı zamanda. Dinleyin ülkemin tüm ağıtlarını, anlarsınız esmer tenli, karakaşlı genç kızların sevdasını. Her ağıt bir sevdanın, bir aşkın hikayesidir. Aşklarımız, hikayelerimiz bizi değil, bizler için kendi yaşamlarını feda edenleri anlatır. Ölüme giderken kendi ölüm biçimleri ile bizlere yeni yaşam imkanlarını yaratmak için giderler. Her bir ölüm yeni yaşamlara gebedir bu topraklarda. Ölümün adı, yeni yaşamdır her zaman. Bazen güneş olur, bazen yaşam. Bir bakarsın Rojîn olur bu yaşamın adı. Güneş ile yaşamın birleştiği noktadır Rojîn.
Ağıtı bilmem; Botan’dan doğan ve Zagroslar’dan batan güneşi, Cilolardan yaşama dönüşen Rojin’i bilirim. Esmer tenli, karakaşlı, sevda gülüşlü bir kızı bilirim bu ağıtta. Yirmi yıla sığdırılmış bir hikayeyi anlatır. Güneşin batışından tan yeline kadar okur bu türküyü, okur da bitmez esmer tenli kızın hikayesi. Her akşam kuşlar yuvaya çekilirken, insanlar evlerine girerken, gerilla yeni hikayeleri yazmaya çalışırken ötmeye başlar guguk kuşu. Öter de bitmez, bitirmez şarkısını. Özgürlüğün şarkısı uzun derler ya, uzundur bu geceki özgürlük şarkısı. Şarkısı uzun, sevdası uzun, yolu uzundur Rojîn’in.
İhanet can çekişirken gülümser şafak vaktinde. Güler de ağlayanları susturur gülüşü. Yankılanır Çarçela’da, kahkahaya dönüşür Govendê’de. Ve halaya tutuşur Şemzînan’da. Bir çığlık olur ana karnında doğmamış çocuklara. Bir destan yazar Gever’in direnişinde. Mazlumlara, Kemal ve Hayrilere yoldaş olur gecenin zifiri karanlığında. Ağızdan ağza, nesilden nesile nağme olur dillerde. Anlatıldıkça anlatılmak istenen bir hikayeye dönüşür. Anlatmak yürek, almak ise cesaret ister. Yirmi yıla sığdırılmış bir sevdayı anlatmak, anlamak bilgelik ister.
Kısa bir ömre sığdırılmış koca bir sevdayı anlatmak ister yürek. Dile gelmez sözcükler; düğümlenir kalır bedende. Hasret ve özlem olup akar daha doğmamış bebelerin çığlıkları. Susar da anlatmaz türkü yürekli esmer kızın hikayesini. Sevdasını sırtlar gider Rozerin, Çiçek tebessüm ile karşılar onu. “Daha değil, daha değil çok erken” diyor Nuda. Tüm ağıtlara, haykırışlara inat gider de vedalaşmaz Rojîn. Çünkü bilir her ayrılığın bir buluşması vardır. Bilir de buluşma gününü öyle gider. Buluşur, yeniden yaşam olur, akar yoldaşa, güneşe ve umuda doğru. Duymayanlar duysun, konuşamayanlar dile gelsin, canlar ölüme yatmasın ister bu ağıt.
Bir zamanlar esmer tenli bir kız tanıdım; güneş tadında sıcak, ay kadar parlak. Bir kız tanıdım; savaşın ve korkunun üstüne yürürken güzelleşen. Bir kız tanıdım; şafak vaktinde umudu sırtlayarak özgürlüğe yürüyen. Bir kadın gerilla tanıdım savaşa komuta eden, binlerce kez ölüme meydan okuyan. Yenerek ölümü, yaşam yaratan bir kadın tanıdım. Bir kadın kadar içten ve sıcak, bir kartal kadar keskin bakışlı, bir dağ kadar sağlam duruşlu bir kız tanıdım, bir zamanlar bu diyarlarda. Adı Rojîn! Rojîn Gewda diye bilinir. Bir kız tanıdım, gün batımında özgürlüğe selam duran.
Bir iz daha bırakıldı tarih sayfaları arasında. Bir tarih yazıldı Zagroslar’ın eteğinde. Rojîn tarih yazdı, tarih Rojîn’e sahne oldu bugün. Tüm yürekler halaya durur Govendê’de. Botan kucak açmış esmer kızı bekler. Hoşçakal karanlık gecelerimin şafak vakti!. Hoşçakal sevdaların umudu!”