HABER MERKEZİ –
“Değerli Kürdistan halkı! Gün; Başkan Apo’ya uzanan elleri yürüyüşlerimizle, eylemlerimizle ve serhildanlarımızla kırma günüdür! Gün; özgür Kürdistan’a yürüme günüdür. Başkan Apo’nun deyimiyle gün; örgütlülükle yıkılmaz irade günüdür! Sizleri bu birlikteliğe ve örgütlülüğe çağırıyor, eylemimle selamlıyorum.”
Adı-Soyadı: Şahin Hüseyin
Kod Adı: Akif
Doğum Yeri ve Tarihi: 1980-Kobanê-Serûkanî Köyü
Mücadeleye katılım tarihi: 1998
Şehadet tarihi: 10 Mart 1999-Dihok
MİT binasına yönelik fedai eylemi
“Özgürlük kolay olsaydı Ronahî ve Bêrîvan kendisini yakmazdı.” dedi Rêber Apo, özgürlük yolunun ateşle döşendiğini bilerek! Amed zindanında Dörtlerin Ateşle Dansı’ndan sonra, Tanrılardan ateşi ilk çalan ve insanlığın aydınlanmasını sağlayarak Tanrıçalaşma yoluna giren; Amed Surlarında bedenini Newroz ateşiyle kutsayan Zekiye Alkan’dı. Onu, İzmir-Kadifekale’de Newrozlaşan Rahşan Demirel izledi. Bu halkaya, kapitalist modernitenin ta kalbinde ona meydan okuyan Ronahî ve Bêrîvanlar eklendi sonra. Onları takip eden ve ilk fedai eylemini gerçekleştiren ise, Zîlan oldu. Dersim’de düşmanın kalbinde patlattığında bedenini, sadece Dersim değil tüm Kürdistan sarsıldı, nefesler kesildi ve aydınlık yayıldı insanlığa. Ateşi bu defa kucaklayan Zîlan olmuştu ve Önderliğe yönelik her girişimin, her hunharca planın nasıl karşılık bulacağını öğretmişti dosta, düşmana. Ve Önder Apo’nun Kürdistan ve Ortadoğu’da çaktığı kıvılcımın günden güne yayıldığını gören sömürgeci ve işbirlikçi güçler, Kürt halkına, Ortadoğu halklarına ve dünya halklarına karanlığı dayatma planları yapmaya başladılar.
Bu karanlık hesapların yapıldığı dönemlere denk geliyor Akif Yoldaş’ın mücadele ile tanışması ve katılımı. 1980 yılında Rojava’nın Kobanê şehrine bağlı Serûkanî köyünde dünyaya geliyor Akif (Şahin Hüseyin) Yoldaş. Ailesi ekonomik sorunlardan dolayı bir süre sonra Kobanê’ye, ardından da Qamişlo’ya taşınıyor. Akif Yoldaş, Qamişlo’da okula devam edemiyor, ailesine katkıda bulunmak için çeşitli işlerde çalışmaya başlıyor. Parti ile tanışması da aynı döneme denk geliyor. 1997 yılında katıldığı bir eğitim programında belli bir yoğunlaşmayı yaşaması üzerine 1998 yılında Önderlik Sahası’na geçiyor ve Önderlik eğitimini alıyor. Önderlik eğitiminden geçen Akif Arkadaş, Parti’yi bireyler şahsında ele almaması gerektiğini görüyor. Önderlik ile sözleşmesinde, doğru bir katılımın nasıl olacağı, ülkeye, halka ve Önderliğe bağlılığın nasıl olması gerektiği konusunda bir kavrama ve anlama düzeyine ulaşıyor. Önderliğin kendisine, geri kişilik özellikleriyle mücadelede biçtiği misyon temelinde, Önderlik eğitimiyle kişiliğini daha derinliğine sorgulayıp, mücadele azmi ve kararlılığını bileyerek ülkeye geçme önerisi yapıyor. Böylece Önderlikten aldığı ideolojik güç ve moral ile, 1998 yazında hasretiyle yanıp tutuştuğu Kürdistan dağlarına kavuşuyor.
Akif Yoldaş fedai eylemi önerisi yapıyor
Akif Yoldaş, kavuştuğu Kürdistan dağlarında hem pratiğe katılımda hem de eğitimlerde öncülüğü elden bırakmıyor. Tam da Önderliğin biçtiği misyona denk bir pratiğin sahibi olmak için, müthiş çaba sarf ediyor. Savaş pratiğinde yeni olduğu için arkadaşları onu eylemlere katmak istemese de, o ısrarları sonucunda, çok sevdiği ve gözü gibi baktığı BKC’siyle birkaç eylemde yerini alıyor. ‘Savaşmayı çabuk öğrenmeliyim; savaş insanı geliştirir’ sözünü dilinden düşürmüyor. Bu düşman bilinci ve kararlılığı diğer yoldaşlarına da örnek oluyor ve Akif Yoldaş kısa sürede sevilen, bilinen, pratikte kabul edilen bir yoldaşa dönüşüyor. Önderlik’ten aldıklarını an be an, nefes nefese paylaşıyor yoldaşlarıyla. En büyük hayalinin, şehit dayısının kabrinin bulunduğu Riha’ya giderek savaşmak olduğunu belirtiyor.
Kürdistan dağlarında geçirdiği kısa bir sürenin ardından zifiri karanlık çöküyor dağlara, Kürdistan’a ve insanlık için çarpan tüm yüreklere. 9 Ekim komplosu ile sömürgeci ve işbirlikçiler, Önderliksiz bir yaşamı dayatıyor yüreği özgürlük için çarpanlara. Böylesi bir yaşamı kabul etmeyerek bedenini ateşe veren, bomba olup patlayan onlarca yoldaşı gibi, Akif Yoldaş da fedai eylem önerisi yapıyor; komploculara en iyi cevabı verebilmek için.
‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla yükselen devrimci eylemsellik sürecine hazırlık için ilk olarak, geride bırakacağı mektupları yazıyor. Akif Yoldaş’ı daha iyi anlamak için, eyleminin amacını kendi mektuplarından okuyalım:
‘Parti Önderliği’ne!
Kod adım Akif. Gerçek adım Şahin Hüseyin. 1980 Kobanê doğumluyum. 1998 yılında Partiye katıldım. Dihok’ta MİT binasına yönelik gerçekleştirilecek eylemin sahibiyim.
Eylemim; Başkan Apo’ya karşı geliştirilen Uluslararası Komplo’ya karşı bir yanıt, Başûr halkına bir çağrı ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü ve Newroz Bayramı’nı bu şekilde kutlayıp selamlamadır. Yine 16 Mart Halepçe Katliamı’nda şehit düşen değerli halkımı anma temelindedir. Eylemimi bu temelde gerçekleştiriyorum. Böylesi bir eylemi yapma gücünü, iradesini, fırsatını ve şansını bana kazandıran Başkan Apo başta olmak üzere bütün ölümsüz şehitlerimize, yiğit Kürdistan halkına ve siz tüm yoldaşlarıma minnet duygularımı belirterek, selam ve saygılarımı sunuyorum.
Başkanım!
15 Şubat tarihinde korsan bir eylemle TC faşizmine teslim edilmeniz, gerçekten PKK mücadelesinin, PKK Önderliği’nin onların sistemlerini ne kadar sarstığını ve ne kadar mazlum halklara adanmış bir düşünce sistemi olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Tarih boyunca bütün ulu önderler ne pahasına olursa olsun, yaşadıkları zamanın ve zeminin yaşanılmaz kılındığı, halkların halklaşmasının önünün alındığı, insanın insanlık dışı muamelelere tabi tutulduğu süreçlerde ortaya çıkmışlardır. Ancak bu önderler halkları kurtuluşa götürmüş olsalar bile, o zamanın egemen güçlerine karşı verdikleri savaşta üstün gelmiş olsalar bile kalıcı bir çözümü yaratamamışlardır. Yani ezen ve ezilen çelişkisi çözüm bulamadığı gibi daha sonraki süreçlerden günümüze kadar savaşların önünü de alamamıştır. Ama Apo ile doğan Önderlik, tüm bunlara çözümün adı olmaktadır. Apo gerçekliği yıllar boyu süren, asırları içine alan tarihi haksızlıklara ve çelişkilere “dur” demenin adıdır. Hedeflenen; bir halk değil, tüm insanlıktır.
Başkanım!
Biz, sizde yaratıldık; sizinle varız ve sizinle sürdüreceğiz özgürlük yürüyüşümüzü. Emek ve çabalarınıza karşı az da olsa layık olabilmek için başlattığım bu yürüyüşle, karar aldığım bu eylemle Önderliğe karşı borcumu ödemeye çalışacağım. Ve yine diyorum ki; borçluyum ve borçluyum. Bu temelde bağlılık sözümü belirtirken, en içten selam ve saygılarımı sunuyorum.
Kürdistan halkına, özelde Başûrê Kurdistan halkına!
Siz değerli halkımız!
Yıllar boyu özgürlüğe olan tutkunuz uğruna sarf ettiğiniz çabalar çok büyük ve tartışmasızdır. Sizler sürekli bu topraklarda insanca yaşamak için ne gerekiyorsa, en değerli varlıklarınızı vermekten çekinmediniz. Ama bu tutkularınızı, duygularınızı, sahte önderliklerinizin düşmana peşkeş çektiğini görmekteyiz. Bugün Başûr’da yer edinmiş tank ve toplar kimindir? Dihok’da MİT’in açtığı şube niye? Biz unuttuk mu Dersim’i, Zilan’ı. Bu topraklarda ne düşmanı ne de savaşı istiyoruz. Bizlere karşı tüm sömürgeci devletler birleşip imhamıza soyunurken, buna karşı Filistin, Rum halkı ayaklanırken, siz ileri gelenlerin bu ayıbınızdaki ısrarınız bitmelidir. Biz, KDP’ye karşı değiliz. Ama onların da düşmanı arkasına alıp üzerimize gelmesini kabul edemeyiz. Özellikle eylemim için Dihok’u seçişim ve Dihok’ta bulunan Türk MİT binasına yürüyüşüm düşmanadır, sizlere değildir. Böylesi bir eylemle halkımızda yaratmak istediğim; artık gerçekleri görerek, PKK ve Önderliği’ne sahiplik ederek, mücadele içinde yer almalarıdır.
Değerli Kürdistan halkı!
Gün; Başkan Apo’ya uzanan elleri yürüyüşlerimizle, eylemlerimizle ve serhildanlarımızla kırma günüdür!
Gün; özgür Kürdistan’a yürüme günüdür. Başkan Apo’nun deyimiyle gün; örgütlülükle yıkılmaz irade günüdür!
Sizleri bu birlikteliğe ve örgütlülüğe çağırıyor, eylemimle selamlıyorum.
YAJK’a!
Hedefime doğru yola çıkarken; bir kez daha 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Parti Önderliği’nin yoğun çabalarıyla yaratılan ve Zilanlarla somutlaşan YAJK kadın hareketindeki tüm kadın yoldaşları Zilanlaşma çizgisinde yürüyüşe çağırarak, halkımızın Newroz bayramını kutluyorum ve en değerli varlığımız olan Başkan Apo’ya, dağ ve zindan direnişlerine, Kürdistan ve dünya devrim şehitlerine, tüm Kürdistan halkına ve ilerici dünya insanlığına, tüm yoldaşlara, özgürlüğe ve yaşama olan aşkımla selam ve saygılarımı sunuyorum.’
Bir eksikliğim varsa arkadaşlar affetsin!
Akif arkadaş eyleme gitmek için saatleri değil adeta dakikaları sayıyordu. Halen inanamıyorduk. Önderliğin esaretinin yarattığı şok ve aramızdan bir arkadaşın böylesi bir feda eylemine gidecek olması, sorumluluğumuzu kat be kat artırıyordu. Özgürleşmeye yürüyordu ve hepimizden moralliydi. O da Zîlan, Berwar ve Rojbîn arkadaşlar gibi ölümden yaşamı yaratacaktı ve bunun bilincindeydi.
Bir heyecan, coşku seline dönmüştü Akif Yoldaş eylemine hazırlanırken. Eylemiyle adeta baharı ve yeniden doğuşu çağrıştırıyordu. Eylem için kullanılacak patlayıcıları hazırlayan ve daha sonra kendisi de şehit düşecek olan Xebat Arkadaş’ın yanına gittiğinde, ‘Çok sağlam ve yüklü olmalı, özenle yapmalıyız’ diyerek, onunla birlikte çalışıyordu. Bomba yüklü raxtını taktığında etrafındakilere, ‘Acaba ne kadar düşman vurabilirim bununla’ diye soruyor, tüm yoğunlaşmasını eyleme odaklıyordu.
Sabah bütün arkadaşlar toplanmıştık içtima için. Akif arkadaş karşımızda bir abide gibi duruyordu. Dilinden dökülen şu sözler hepimizi iç sorgulamaya götürmeye ve yoldaşlık sıcaklığını göstermeye yetti: ‘Bir göreve gitmek üzere çok sevdiğim siz yoldaşlarımdan ayrılıyorum. Eğer bugüne kadar yaptığım bir eksikliğim varsa arkadaşlar affetsin.’ Hazırlanan bomba yüklü raxtının çalışmaması ihtimaline karşı yanına bir el bombası ve tabancasını da alarak gözden kayboldu.
Akif Yoldaş, Dihok’taki MİT binasına ulaştığında el bombasını nöbetçi kulübesine atarak hızla içeri giriyor. Binadan içeri girdiğinde, MİT sorumlusu ile birlikte toplantı halinde olan 25 kişinin bulunduğu odada sloganlar eşliğinde üzerindeki bombayı patlatıyor.
10 Mart 1999’da, saat 14:30’da Akif Yoldaş kendisini düşmanın beyninde patlatarak işbirlikçiliğe ve sömürgeciliğe en anlamlı cevabı verdi. Eylemin zamanlaması, kararlılık, ısrar, yaratıcılık bakımından Başûr’da düşmana indirilen en sert darbeyi vurmayı bildi. O gün düşmanda patlayan yalnızca bir Akif değildi, bugün Şêladizê’de sömürgeci TC’ye karşı isyana kalkan halkı için bir kıvılcım, yoldaşlarının yüreğinde ise sönmeyecek bir ışık oldu.
Seni yaşatmak ve Özgür Önderlik ve Özgür Kürdistan’ı gerçekleştirmek en büyük yaşam gerekçemizdir.