HABER MERKEZİ – Günümüz gençlik hareketlerinin ‘68 gençlik hareketine ve ‘71 devrimci kopuşuna ilişkin değerlendirmeleri, gösterdiği yol ve yöntemler açısından gençliğin önüne hedef olarak, bugün neleri koyması gerektiğini, İstanbul Devrimci Gençlik Birliği ile konuştuk. DGB, “’71 Hareketi devrimciliğini devlet ve düzen kurumları karşısındaki tutumu, şiddete dayalı devrim fikrine bağlı kalarak alıyor. Kopuşun ideolojik ve politik özü buradadır” şeklindeki sözleriyle 71devrimci çıkışına işaret etti.
1.68’in 50. yılını geri de bırakıyoruz, 68 bizim coğrafyamız açısında da önemli bir yıl. Bugünkü devrimci hareketin temellerinin 68 kuşağının ortaya çıkışı ve gelişimi O içinde filizlendiği ve olgunlaştığını söylemek mümkün. O dönem açığa çıkan gençlik enerjisini, ruhunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada yayılan karanlığa ışık olan ‘68 hareketi, kitlelerin sokaklara döküldüğü, sessizliğe çığlık oldukları, devrim provalarının gerçekleştiği bir dönemdir. Vietnam halkının emperyalizme karşı verdiği mücadele ‘68 yangınını fitillemiştir. Fransa’da “Renault hapşırırsa Fransa nezle olur” diyen 35 bin Renault işçisinden Amerika’da siyahî mücadeleye dek dünya çapında bir hareketliliktir. Gençlik bu süreçte aktif, dinamik ve militandır. Ama bu özellikler hiç de gençliğin kendinden menkul tavırları değildir. Her dönemin kendi dinamikleri içerisinde değerlendirmek önemlidir. Belki de bu ruh halini anlamanın en temel yolu ve yöntemi Marksizm’i kavramaktır. 68’de gençliğin öfkesine yansıyan bir tavırdır. Dünyanın halini anlama, yorumlama ve değiştirme çabasının güncel pratik alanda görev ve sorumluluklarını geniş kitlerle paylaşma halidir. “Gerçekçi ol, imkânsızı iste” diyen Che’nin cüretidir.
Coğrafyamızda da devrimci gençlik hareketi tarihinde ‘71 devrimci kopuşunun öncülleri ‘68 hareketinin bağrında yetişmiştir. ‘68 hareketinin 50. yılında geçmişten öğrenerek geleceğe yürüyoruz. Devrimci gençlik hareketi tarihinde Zap suyuna kurulan köprü halkların arasında kurulan bir kardeşlik köprüsüdür. 6. Filo’da denize dökülen Amerikan askerlerinden, ODTÜ’nün bahçesinde yanan Commer’in arabasına dek bu mücadele bizlerin tek başına geçmişi değil geleceğidir. Anti- emperyalizmin simgesi Denizlerin Filistin halkı ile dayanışmasından ülke içerisindeki TİP reformizmine karşı yükselen devrimci bayrağa kadar bu değerlerin ve ruhun taşıyıcısı olmak önemli bir yerde durmaktadır.
Devrimci Gençlik Birliği olarak 68’de gençliğe yansıyan ruhu ve enerjiyi anlamak önemlidir diyoruz. Ancak bu ruhu ve enerjiyi yaratan koşullara bakmadan bunun anlaşılamayacağını ve aşılamayacağını da düşünüyoruz.
68’in bu coğrafyada yansıması öncesine kısaca göz atmak önemli bir yerde duruyor. İkinci emperyalist paylaşım savaşı sonrası 1950’li yıllara gelindiğinde Türkiye’de kapitalist gelişme hızla artıyordu. Amerikan sermayesi dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de etkin bir hale gelmişti. Türkiye’de artık “modern işçi sınıfı” oluşmaya başlamıştı ve safları sürekli kalabalıklaşıyordu. 60larla birlikte dünyanın birçok yerinde olduğu gibi kapitalizm hızla gelişirken sömürüde aynı oranda artıyordu. Bu dönem işçi ve emekçiler, köylüler artan baskı ve sömürüye işgaller, grevler, boykotlarla karşılık verdi. Aynı yıllarda dünyada birçok direniş ve mücadeleler yaşanıyordu. Emperyalistler 1960lar’ın başlarında dünyanın birçok yerinde ezilen halkların, işçi ve emekçilerin, gençliğin direniş duvarlarına çarpıyordu. Sovyetler Birliği’nin varlığı ve etkisi, Latin Amerika ülkelerinde ezilen halkların ve yoksul köylülüğün gerilla hareketleri, Vietnam direnişi, Avrupa ülkelerinde yaşanan gençlik hareketleri…
2- 68 hareketinde bir sıçrama yaratan 71 çıkış ve açığa çıkan kopuşu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçmişi olmayanın geleceği olmaz, deriz bizler hep. Bunu tutuculuk anlamında kullanmıyoruz. Biz geçmişle sert bir hesaplaşmayı yaşayan, o noktada geçmişi aşıp geleceğe bakan bir akımın genç neferleri olarak, 71 devrimci kopuşu tarihimiz açısından geleceğimize de ışık tutuyor. Devrimci bir gençlik hareketi ancak sağlam köklerle hareket eder, gelişir, büyür. Biz kendi ulusal ve evrensel tarihimizde kendimize sağlam kökler buluyoruz. 71 devrimci kopuşu bunu ifade eder.
Daha da önceye gittiğimizde bu ülkede cumhuriyetin ilk 30- 40 yıllık döneminde, sosyal mücadeleler açısından o son derece çorak ve kısır dönemde, her şeye rağmen sosyalizm davası için bir şeyler yapmaya çalışan insanların emeği var.
Türkiye’de 60’lı yıllarda “burjuva sosyalist hareket” damgasını vuruyor. Türkiye’de bir sol uyanış dönemi var. Sosyalizm kitlelerde büyük bir heyecan yaratıyor. Politik akımlar toplumla yüz yüze, düzenin kurumlarıyla karşı karşıya ve bir kuvvet olarak fiilen ortada. 60’lı yıllar heyecanlı bir dönem. Mücadeleye katılan kesimler emekçiler ancak politik olarak yön veren hareketler YÖN, MDD ve TİP’te ifadesini bulan orta sınıf aydınlar tarafından oluşmakta. İdeolojik olarak da, program olarak da düzeni ve düzen kurumlarının aşılamadığı bir dönemdir. Burjuva sosyalizmi dememizin sebebi de buradadır. Düzeni reforme etme programlarının dönemidir.
71 Devrimci Hareketi tamda böylesi bir dönemden çıkıştır, kopuştur. Türkiye’nin reformist geleneğinden devrimci bir kopuş olarak değerlendiriyoruz. “Buradaki devrimci kopuş, ‘71’in devrimci akımlarında/örgütlerinde ifadesini bulan küçük insan gruplarının silahlanarak dağa çıkması ya da şehir gerillacılığı yapması değildir hiç de. Kopuşun kendisi asıl anlamını bu akımların ideolojik-politik bilincinde bulmaktadır. Bu akımlara baktığımızda, bunların devlet konusunda, devlet yıkıcılığı konusunda, düzenin daha temel noktalardan reddi konusunda, düzen kurumlarının karşıya alınması konusunda radikal bir ideolojik-politik tutum içerisinde olduğunu görüyoruz. Kopuşa asıl anlamını veren de bu zaten. Yoksa küçük insan gruplarının silahlanarak dağa çıkmış olması ya da kentlerde bir takım silahlı eylemler yapmış olması değil. Bunların sembolik politik-pratik anlamı var yalnızca.”
‘71 Devrimci Hareketi devrimci küçük-burjuva radikalizminin, aynı anlama gelmek üzere küçük-burjuva sosyalizminin doğuşunu işaretler. ’71 hareketi birkaç yıl sonra görkemli bir şekilde büyüdü ve devrimci akımlara kaynaklık etti. Büyük kitlesel mücadelelerin içerisinde, kitle çizisinde, yer yer eylemlerin öncüsü oldular.
’71 Hareketi devrimciliğini devlet ve düzen kurumları karşısındaki tutumu, şiddete dayalı devrim fikrine bağlı kalarak alıyor. Kopuşun ideolojik ve politik özü buradadır.
3- O kopuş bugün gençlik için nasıl bir yol göstermektedir, gençliğin önüne nasıl bir güncel politik görev koymaktadır?
İlk olarak söyleyeceğimiz Denizler, Mahirler, İbrahimler “düzene karşı devrim” diyorlardı. Yüzlerini parlamentolara, düzene dönmemiş, düzen içi bir çözümden medet ummamışlardı. Bugün 71 devrimci kopuşunun ruhu buradadır bizce. Düzene karşı devrim diyebilme açıklığında ve buna uygun bir mücadele hattı izleyebilmektedir.
“ ‘60’lı yıllar orta sınıf sosyalizminin, bu anlamda burjuva sosyalizminin gelişip serpilmesi dönemi olduysa, ‘70’li yıllar da küçük-burjuva sosyalizminin gelişip serpilmesi dönemi oldu. Ve ‘80’li yıllar, bu her iki sosyalizm türünün ürünü olan akımların yenilgiyi yaşadıkları ve dağılma süreçleriyle yüz yüze kaldıkları bir evreye tanıklık etti. Biz işte tam da bu dönemde, ‘80’lerin ikinci yarısında, siyasal mücadele sahnesine doğduk. Ve bir dönemin, burjuva ve küçük-burjuva sosyalizmlerinin birbirlerini izleyerek sırayla damgasını vurdukları bir dönemin kapandığını ve artık proletarya sosyalizminin damgasını vuracağı dönemin başladığını ilan ettik.
71 devrimci hareketi kendi dönemi içerisinde dünyayı anlama, kavrama, yorumlama ama olmazsa olmaz değiştirme çabasındaydılar. Şimdi içerisinde bulunduğumuz dünya nasıl bir halde bir bakalım. Emperyalizm savaş ve saldırganlık politikasını arttırmaktadır. Ortadoğu’da emperyalizmin kirli pazarlıkları sürmektedir. Tüm toplumu koyu bir karanlığın içerisine itmektedir. Dinsel gericilik ile sersemletilen işçi ve emekçiler, üzerinde bir ölü toprağı varmışçasına hareketsiz ve çaresiz bırakılmak istenmektedir. Varlık ve yokluk arasında sürekli yokluk kıyısında, açlık sınırında yaşayan milyonlar vardır. Bir de bunların üzerinden geçinen küçük bir azınlık. Bu çelişki sürsün, milyonlar ayağa kalkıp, sömürü düzeninin çarklarını parçalamasın diye karanlık çoğalmaktadır. Dinsel gericilik ile sersemletilen kitleler çaresizlikle karanlığın dipsiz kuyularında “intiharlara” sürükleniyor. Şimdi bir de erken seçimle egemenler krizlerini yönetebilme çabasında.
Bu saldırılar karşısında Haziran Direnişi’nden Metal fırtınaya, işçi direnişlerinden, Berkin Elvan’ın cenazesine, Soma madenci katliamı karşısında öfke duyan binlerce gençten Özgecan Arslan’ın katledilmesi sonrası ve tecavüz yasasına karşı sokakları dolduran insanlara, Boğaziçi Üniversitesi’nde Efrin işgaline karşı “işgalin, katliamın lokumu olmaz” diyen öğrencilerden üniversitelerin bölünmesine karşı sokaklarda olan öğrencilere kadar… Tüm kitle hareketlerin ve eylemlerde gençlik en önde durmaktadır. Bu gençliğin mücadele dinamiklerini göstermektedir.
Yayılan karanlığa karşı gelişecek devrimci bir işçi hareketi ancak tüm insanlık için bir kurtuluş olacaktır. Bunun içinde gençlik de gelecek ve özgürlük özlemini işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinde bulacaktır.
Kaynak: Özgür Gelecek