HABER MERKEZİ
Nereden nasıl başlanmalı. Neler ele alınmalı neler değerlendirilmeli. Bazen çok önemli sorunlar hiç görmezden geliniyor. Bazen hiç alakasız şeylerle ise günlerce gündemde tutulmaya çalışılıyor. Yandaş havuz medya ve yanaşmalar çok hayati konuları manipüle etmekte birer uzman. Her biri özel savaş elemanı ve tek fabrikadan çıkmış gibi. Her biri bir ötekinin aynısı. Bazı dürüst ve vicdan sahibi gazetecileri tenzih ederek söylüyorum. Zaten vicdan sahibi gazeteciler ya zindanlarda ya da dışlanarak hedef gösterilmektedir.
Ortadoğu’da egemen güçler nasıl gündelik olarak politika belirleyerek çözümsüzlüğü derinleştirmekte ise tc özel savaş medyası da Türkiye ve Kürdistan’daki sorunların çözümsüzlüğünde ısrar etmekte. Çözümsüzlüğü derinleştirmek zorunda çünkü çözüme dair bir politikadan yoksun durumdadır. Çözümsüzlük politikalarıyla esas gündemler manipüle edilmektedir. Ve en çokta bu özgürlük hareketi üzerinden geliştirilmektedir. Tek çözüm politikası olan özgürlük hareketini ise bütün çözümsüzlüklerin merkezine koyarak özel savaşı sürdürmektedir. Bunu kısa vadeli politikalarında da uzun vadeli politikalarında da vazgeçilmez bir araç olarak kullanmaktadır.
Özgürlük hareketi günah keçisi olarak gösterilmektedir. Ve her şey müthiş bir abartıyla bire beş katılarak verilmekte. Gündem bunlar iken esas hayati konular sessiz sedasız bir köşeye atılarak unutturulmaya çalışılmaktadır. Hal böyle olunca tabi toplum esas sorunun kaynağından uzaklaştırılmaktadır. Oysaki Türkiye’de bugün sorunun esas kaynağı cumhur ittifakı adı altında yürütülen Akp-Mhp faşizminin kurumsallaştırılmasıdır. Zihniyet MHP faşist zihniyeti, propagandayı yapan ise AKP yeşil faşist zihniyetidir. Ve bu zihniyet Din’i Dincilik adı altında müthiş istismar etmektedir. Faşist taban faşizmden feyz alıyor. Vicdan ve ahlak sahibi olan kesimler ise dincilik adı altında istismar ediliyor. Hal böyle olunca hiç kuşkusuz ki faşizm kendini kurumsallaştırıyor. Nasıl ki bir zamanlar Türkiye toplumunun militaristleştirme politikaları tek gündemdiyse şimdiler de ise faşizm rövanşta. Akp-Mhp cumhur ittifakı diyerek toplumu büyük bir yalan cenderesine sürüklemektedir. Akp-Mhp’nin esas olarak yapmış olduğu ittifak faşizm ittifakıdır. Kara ve yeşil faşizmin ortaklığıdır. Ve bu da bugün dincilik adı altında yapılmaktadır.
Tüm bu faşizme karşı toplum çaresiz midir? Hayır. Her zaman bir umut vardır. Ve halkın her zaman kendi çözüm yolları daha keskin ve daha yaratıcıdır. Halk kendi getirdiklerini de kendi göndermesini de bilir evvelallah. Halk hiçbir zaman seçimleri de bir çıkış yolu olarak görmemiştir. Diktatörleri ve faşistleri de seçimle devirmemiştir. Çünkü faşizm seçimlerden her zaman birinci çıkmayı sever yani faşizm hileyle hurdayla seçimleri almayı başarabilir. Bu sorun değildir. Esas olarak halkın bu faşizme karşı tutumudur. Tavrıdır. Buna karşı sesini yükseltmesidir. Akp-Mhp faşizmi bir hastalık gibi halkların başına musallat olmuş her taraftan halkın haklarına gasp edip bastırmıştır. Ekonomi dibe vurmuş, işsizlik 20 milyona ulaşmış, insanlar karın tokluğuna çalışır hale gelmiş, üniversiteler askeri kışla, liseler faşizm yuvaları haline dönmüştür. Toplumda müthiş bir kutuplaştırma politikası izlenmektedir. Tüm bunlarla adeta topluma ölümü gösterip sıtmaya razı olun denmektedir. Oysaki bu halk ne ölümü kabul eder ne de hasta olarak yaşamaya mahkum değildir. Bu halkın faşizmden kurtulmaya ihtiyacı var. Evet bu seçimler faşizmden kurtulmak için bir zemindir. Belirleyicidir. Fakat faşist şef açık açık seçimleri takmayacağını sonuçları ne olursa olsun kendi bildiğini yapacağını özel savaş medyasıyla açık açık dile getirdi.
Yani büyük oranda da kaybetse de faşist şefin koltuğunu bırakmaya niyeti yoktur. Bu konuda halkın seçime bel bağlamaması seçim sonrası olacaklara odaklanması çok daha iyi olacaktır. Türkiye bu faşist şefin politikalarıyla bir kaosa sürüklenecektir. O yüzden faşist şefe dur demek halkın örgütlü duruşuyla gerçekleşecektir. Gençliğin doğru öncülüğüyle bu gerçekleşecektir.
NC/Andok Özgür