HABER MERKEZİ– “Bilgiyi sevme anlamına gelen felsefe en fazla da kadın tarafından anlamlandırılıp sevilirken ne oldu da kadın görünmez kılındı? Bu yazı dizisinde hem genel olarak kavramsal olarak hem de yöntemsel olarak felsefeyi inceleyeceğiz. Daha sonra görünmez kılınan ve hakikati ters yüz edilen filozof kadınların yaşamlarını ve felsefeye katkılarını açığa çıkarmaya çalışacağız.
Kavramsal olarak felsefe
Felsefeyi kavramsal olarak incelediğimizde ilk olarak Antik Yunan döneminde kullanıldığına rastlamaktayız. Eski Yunanca’ da philia (sevgi ya da dostluk) ve sophia (bilgi, bilgelik) denilen iki kelimeden oluşmaktadır. Bu kapsamda Felsefe ( philosophia) bilgeliği sevme, bilgiyi sevme anlamına gelmektedir. Arapça’da hikmeti seven (feylesoaf) anlamına gelmektedir. Farklı diller incelendiğinde Almanca’da Philosophie, Fransızca’da Philosophie, İngilizce’de Philosophy şeklinde aynı anlama gelecek şekilde kullanılmaktadır.
M.Ö (570- 497) yılları arasında yaşayan Pythagoras’ın felsefe kelimesini ilk kullanan olduğu bazı araştırmalar sonucu açığa çıkmıştır. Diğer yandan kendisini filozof olarak da tanımladığı sanılmaktadır. Filozof, anlam ya da kavram sanatını meslek edinen kişi anlamındadır. Felsefenin özünde bilgelik damarı mevcuttur. Bilgelik damarını temsil eden Bilge ise düşünen, anlam derinliğini yakalayan insandır. Bilgelik kültürü ilk olarak doğal toplum dönemine denk gelmektedir. Bu açıdan felsefenin başlangıcına doğal topluma dayandırabiliriz. Bilge kadın uygarlık tarihinde cadı olarak tanımlanandır. Bilgisinden korkulduğundan ve ataerkil kültürün düşmanı olarak görüldüğünden yakılması, işkence edilerek yok edilmesi gereken olarak insan hafızasına kaydedilmeye çalışılmıştır.
Ortadoğu’da bilgelik kültürü çok eskilere dayanır. Her ne kadar batı eksenli gösterilmeye çalışılsa da köken olarak çok derindir. Felsefenin antik yunanda sistemleşmesi, felsefenin oradan başladığı anlamına gelmez. Bu her şeyi kendinde başlatan ve kendi merkezinde gelişmesini sağlayan bakış açısı, kendisinden önceki gelişmeleri ve emekleri yok saymadır. Doğal toplumdan itibaren bilge-filozof geleneği Ortadoğu ve Uzakdoğu’da da çok gelişkindir.
Özellikle nam salmış olan felsefeciler bile bilgilerinin çoğunu Ortadoğu’yu gezerek, görerek elde ettiler. Bir nevi gezginci rolünde bilgi toplayıcılığını Ortadoğu’da gerçekleştirip bilgilerini oluşturarak kendi ülkelerinde geliştirdiler.
Yöntem olarak felsefe
Felsefenin temel özelliği, tanrıları işe karıştırmadan varoluşu kendi iç dinamikleriyle, doğal evrimsel süreç içerisinde yorumlama ve anlamlandırmaya çabasını sarf etmesidir. İlk defa inanca dayalı bilme tarzından çıkılarak tanrıyı işe karıştırmadan sadece insan aklıyla, düşünceyle maddeyi tanımlama, doğayı ve evreni bilme, açıklama çabasına girişilmiştir. Bu çerçevede evreni, doğayı ve yaşamın nasıl oluştuğuna dair yorum üretir. Özellikle mitoloji ve dindeki gibi dış bir etken, tanrı yorumu yoktur. Her şey kendi iç potansiyeliyle hareket eder, değişir ve anlam kazanır.
Felsefede varlığın kendisine dayanarak açıklama yapmak esas olduğundan, Önderlik; felsefenin kendisi insanı ‘kendi farkına varan doğa’ olarak tanımladığını belirtir. İnsan özünde en gelişmiş doğa parçasıdır. Mitoloji ve dinin dogmaları altında silikleşen, kullaştırılan insan, felsefeyle beraber ilk defa kendi varlığı hakkında kendine dayanarak açıklama yapar. Felsefe, eski Yunanda kurumlaşıp gelişerek sonraki süreçlere yön verip zihniyet yapısını şekillendirir. Ancak Yunanlıların belirttiği gibi felsefe Antik Yunanistan’da başlamamıştır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi felsefenin gelişmesine öncülük eden filozoflar, Ortadoğu’yu gezerek, kültüründen etkilenmiş, hatta kimileri orada eğitim bile görerek gelişimlerini ve düşüncelerinin alt yapılarını oluşturmuşlardır.
Hem tarihin derinliklerinde hem de felsefe tarihinde yaptığımız yolculuklarda şuna rastlamaktayız, erkek ne zaman kadına-doğaya ihanet etti kendi hakikatinden koptu. Felsefe, ne zaman kendi anlamından, özgür ruhundan uzaklaştı, hiyerarşik iktidar yapılarına hizmet eder duruma geldi. Önderlik; Yunan felsefesinin kadını zayıflık etkeni olarak gösterdiğini belirtir. Kaba bir madde yığını, erkeğin sürdüğü tarlası gibi her türlü alçaltıcı yaklaşım kadına layık görülmektedir. Özellikle felsefe dünyasına öncülük yapan filozoflar Aristo, Platon bu yaklaşıma öncülük yaptılar.
Bu dönemde kadın filozoflar nerede? sorusuna cevap bulmaya çalıştığımızda felsefe tarihini irdelediğimizde ve incelediğimizde kadının hem felsefeden uzak tutulduğunu hem de görünmez kılındığına rastlamaktayız. Ataerkil kültürün geliştiği dönemde köle konumuna düşürülen kadının felsefe alanında kendini ifade edebilmesi engellenmiştir. Adeta erkek işi olarak ele alan bu zihniyet felsefe ile uğraşan ve kendini ifade etmek isteyen kadına her şeyi reva görmüştür. Cinsiyetçilik olarak tanımlayacağımız bu yaklaşım kendini kadının köleliği üzerinde kendini inşa etmekte ve geliştirmektedir.
Özellikle kadının özgür düşünmesine tahammül edemeyen egemen erkek zihniyeti, başlangıçta mitolojilerde de görüldüğü gibi tanrıçalara ve giderek de güçlü kadın filozoflara ve bilimle ilgilenen kadınlara yönelik acımasızca davranmaktan çekinmemiştir. Bu acımasızca uygulamaları hem onları katletmiş hem de yarattıkları bütün değerleri de ortadan kaldırma şeklinde olmuştur. Bu yaklaşımdan kaynaklı günümüze kadar tarih boyunca yaşamış binlerce filozof, sanatçı, edebiyatçı ve bilim kadınlarından sadece çok azının eserlerine ulaşılabilmekte.
Yeniden altını çizmek gerekirse, felsefeyi köken olarak Ana-kadın kültürüne dayandırarak yorumlamak hakikatin açığa çıkarılmasında önemli bir adımdır. Her şeyi kendinde başlatma hastalığı olan batı merkezli bakış açısının hastalığını açığa çıkarmadır. Beslendiği kaynağı, kökü inkar etme hastalığı. Avrupa’da yakılan Cadı kadınlar aslında bilge kadınlardır. Rönesans dönemi ve sonrasına tekabül eden dönemde binlerce kadın “cadı” adı altında katledildi. Cadı kadınlar olarak ifade edilen kadınlar doğal toplumun özelliklerini koruyan bilge kadınlardır. Kapitalist modernite kadın bilgeliğinin yok edilmesi, tasfiye edilmesi üzerinden kendi sistemini inşa etmiştir.”
Kaynak: PAJK