BERLİN- Elisabeth Abegg, Helene Jacobs, Louise Schröder, Emmi Bonhoeffer, Rosemarie Reichwein, Marion Gräfin York v. Wartenburg, Brigitte Gerstenmaier, Charlotte von der Schulenburg, Liselotte Herrmann, Lilo Gloeden, Frida Wesole ve Anna Stiegler… Liste uzayıp gidiyor. Her biri 2. Dünya Savaşı sonrasında yıkılan Hitler faşizmine karşı verilen direnişe öncülük eden ve bunun bedelini toplama kamplarına atılarak veya idam edilerek veren kadınlar.
Ancak bu isimler ne Hitler diktatörlüğüne karşı verilen direnişin yıldönümünde ne ders kitaplarında ne kamuoyunda ne de yaygın medyada anılmıyor. Genelde Claus Graf Schenk von Stauffenberg, Dietrich Bonhoeffer, Hans v. Dohnanyi ve Julius Leber gibi erkek direnişçilerin isimleri dile getiriliyor. Halbuki kadın direnişçilerin faşizme karşı direnişte belirleyici bir rolü oynadıkları bilinen bir gerçek.
Üstelik ‘Kreisauer Kreis’ın (Kreisau çevresi), Weiße Rose (Beyaz Gül) ve Rote Kapelle (Kızıl Orkestra) gibi direniş örgütlerinde de kadınlar ve erkekler yana faşizme karşı mücadele etmişlerdi. Bu örgütlerin ismi gündeme gelirken de sadece erkek direnişçilerin isimleri gündeme geliyor.
Bu durumu değiştirmek için Alman parlamenter Elisabeth Motschmann’ın öncülüğünde bir inisiyatif başlatıldı. Özelikle kadın parlamenterlerin destek verdiği inisiyatif çerçevesinde Federal Meclis’e yapılan başvuruda federal hükümetin kadın direnişçilerin daha fazla anılması için çaba göstermesi istendi.
‘KADINLAR ANA ÖGEYKEN UZANTI OLDULAR’
Focus dergisine konuşan Motschmann ise kadın direnişçilerinin isimlerinin şimdiye kadar gündeme gelmediğini, bu isimler anılsa bile genelde erkek direnişçilerinin yanında “Sevgilisi”, “eşi” veya “arkadaşı” gibi sıfatlarla anıldığını hatırlattı. Parlamenter Motschmann, kadınların ana öge değil de “erkeklerin uzantısı” olarak dile getirildiğini belirterek, bu durumun başlıca nedeninin 2. Dünya Savaşı sonrası yıkılan Almanya’da kadının aile ve iş hayatına kapanıp siyasete girmemesine bağladı.
Motschmann ayrıca kadın direnişçilerin genelde sosyalist/komünist hareketlerde yer aldığını hatırlatarak devamla şu görüşü dile getirdi: “Savaş sonrası kurulan Batı Almanya Cumhuriyeti’nde komünistlerin övülmesi pek de hoş karşılanacak bir durum değildi.”
Kadın direnişçilerin isimlerinin unutulmaması için anıtlarının dikilmesi ve ders kitaplarında yer alması gerektiğini belirten Alman kadın parlamenter, özellikle de Nazi rejiminin kadınları esir olarak tuttuğu Moringen, Lichtenburg ve Ravensbrück’teki toplama kamplarına yönelik daha fazla projenin hazırlanmasını istedi.