HABER MERKEZİ- Nazelin Sefkan (Amara Sterk) ve Sefkan Kaya (Argeş Roni) Anısına…
Nazelin Korkut. Kod adıyla Amara Sterk, İzmir’in Konak ilçesinde 14 Şubat günü, Önder APO’ya dönük Uluslararası 15 Şubat Komplosu’nun yıl dönümünde, bedenini ateşe verdi. Şehîd Nazelîn düşmanın yıkmaya çalıştığı toplumsallığı, kimliğinden uzaklaştırmaya çalıştığı genç kadınları korumak, aynı zamanda harekete geçirerek onların kendi kendilerini korumasını sağlamak istiyordu. Zîlan’ın, Rahşan’ın, Sara’nın yoldaşı olmak kolay değildi, biliyordu. Bu yüzden zor olanı başarmak için amansızca çalışıp savaşarak ‘büyük bir eylemin sahibi’ oldu.
Sefkan Kaya. Kod adıyla Argeş Ronî 11- 14 Şubat 2021 tarihinde arasında düşmanın Gare’ye dönük saldırılarına karşı Şoreş Beytüşebaplarla birlikte kahramanca savaştı. Gerillanın sarsılmaz Apocu iradesi ve yetkin savaşçılığı karşısında çaresiz kalan işgalci Türk devleti, bir kez daha alçakça yüzünü gösterip korkakça ve namertçe esir kampına karşı üç gün boyunca yoğun bombardımanlarda bulunduktan sonra kimyasal gazlar kullandı. Argeş Ronî ve 14 gerilla burada şehadete ulaşarak Gare’nin Direniş tarihine adlarını yazdırdı.
Nazelîn ve Sefkan, her iki genç devrimci de İstanbul Üniversitesi öğrencisiydi. Bu okulda başlamıştı devrimci mücadeleleri…
Nazelîn’i örgütleyen ve Yurtsever Gençlik çalışmalarına katan Sefkan’dı Fakat Sefkan’ın gerila saflarına katılımına vesile olan Nazelin’in kendisiydi.
İşte Nazelîn ve Sefkan’ın tanışma hikayesi.
Firaz Ronî yazdı: “Bihare bulbul, bulbul bihar e…”
Argeş yine her sabahki resitalini gerçekleştiriyor. Nejmedin Xulami’den Rewiyan Şad’ı açmış. Başımda dikilmiş, hadi kalk bugün bir arkadaşla görüşeceğiz. Çok seveceksin onu. Hadi kalk, hadi kalk, hadi kalk… söz sana petito alacam hadi.
Metrobüsteyiz saat sabah 9.30 ve okula doğru gidiyoruz. Saat 10’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bahçesinde buluşacağız.
Ben: Kimdir bu arkadaş?
Argeş: Ben de tanımıyorum. Örgütlemeye çalışacağız. Başka bir fraksiyonda örgütlüymüş.
Ben: Eee örgütlüymüş işte!!
Argeş: Ma miratê Kürttür û Nisêbîn’lidir yeri Yurtseverlerin yanıdır.
Okuldayız bahçeye doğru gidiyoruz, bahçenin içi sivil kaynıyor. Ha bire bizi işaret ediyorlar birbirilerine. Onlar için ne büyük heyecan ve aksiyon kim bilir…
Argeş: Sana bir şey sorayım mı?
Ben: Tabii sor
Argeş: Yurtsever gençliğin amacı nedir?
Ben: Nedir?
Argeş: Yurtsever gençliğin amacı kadrolaşmaktır.
Karşımızda kocaman bir tebessüm, sevinç, yaşama sevinci.. Evimize gelmişiz gibi sıcak bir his. Nazelin, kısa boyu ile gözlüklerinin arkasından bize bakıyor ve gözlerinden o heyecanı o kadar beli ki.
Oturduk bir bankta. Argeş ile konuşmaya başladılar. Argeş hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor ve bir anda aralarında soğuk bir tartışma başladı. Argeş Kürt öğrencilerinin KÖH (Kürdistan Öğrenci Hareketi) dışında örgütlenmelerine çok kızardı ve buna yönelik eleştiri ve söylemleri de serti. Bu üslup Nazelin’i rahatsız etmişti. Görünüşe bakılırsa Nazelin örgütlenmeyecek. Bence benim araya girmem gerekiyor…
Araya girip ortamı sakinleştirdim, birkaç bayat esipiri yaptım. İkisi de çok güleçlerdi. Hemen yumuşadılar. Argeş bu sefer daha esnek bir söylemle olaya yaklaştı. Görüşmenin sonuna geldik. Ayağa kalkıp selamlaştığımızda Nazelin elimi o kadar sert sıktı ki. İşte o zaman ellerindeki kınayı fark ediyorum. Ve sonra Argeş’le tokalaştılar. Argeş’e bakıp: ben artık sizinle hareket etmek istiyorum dedi.
Çok mutluydu…
Nisêbîn….
Mardinden Nisêybîne giden bir minibüsteyiz. Gece, hava çok soğuk. Çok kar yağıyor yanından geçtiğimiz köylerin evlerinden gelen ışık içimi ısıtıyor. Yanımda Sarya oturuyor, o da oturduğu yerde ufalmış soğuktan. Nihayet vardık Nisêbîn’e. Bir arkadaş gelip aldı bizi ilçe otogarından. Onda kalacaktık, evleri Mitani Kültür Merkezinin karşısındaydı. Geç saate kadar muhabbet ettik. Üniversite arkadaşlarımızdan, anılarımızdan bahsettik…
Sabah kahvaltı yaptık sonra mezarlığa gittik.
Mezarlıktayız, bembeyaz bir örtü var Qamişlo ve Nisêbîn arasında. İçimden diyorum ki, koşarak 10 dakikada varırım herhalde oraya. Mezar taşlarının üzerindeki isimler kardan görülmüyor. Elerimizle teker teker yeni olduğunu anladığımız mezarların karlarını temizliyoruz. Bulamıyoruz. Belki de daha mezar taşına adı yazılmamıştır. Elerimi ovuşturup nefesime götürdüm ısıtmak için karşımda Sarya’yı gördüm. Belki de bu mezarlıkta değildir. Çıktık mezarlıktan. Belediyenin bir temizlik işçisi ile karşılaştık mezarlığın kapısında. Ellerimize baktı.
+Ne yapıyorsunuz burda, bir şey mi arıyorsunuz?
-Evet bir mezar arıyoruz. Arkadaşımızın mezarı.
+Ne zaman vefat etti? Kimin çocuğu, adı ne?
-Geçen sene, adı Nazelin.
+Şehîd mi oldu?
-Evet.
55 yaşlarında kır saçlı uzun boylu bir adamdı. Ben evet dedikten sonra gözleri doldu. Biraz sonra yola baktı ve eliyle işaret etti:
+Bu yolu takip edin, yeni yapılan konutlara varmadan önce sol tarafta şehitlik var.
Teşekkür ettim. Yürümeye devam ettik. Birden arkamızdan seslendi:
+Bekleyin beraber gidelim.
Hiç konuşmadık yolda. Şehitliğe varınca teşekkür ettim. Burası yeni bir mezarlıktı. Halk mezarlığın büyük bir bölümünü şehitlik yapmıştı. Aramaya başladık tekrar. Saatler geçti. Bulamadık. Neyi aradığımızı bilmiyorduk her yerde şehid arkadaşların mezarları vardı. Düşman hepsini tahrip etmiş. Mezar taşlarını kırmış.
Mezar taşlarının üzerindeki karı temizliyorum, ellerim çok üşüyor. Nazelin’in kınalı ellerini anımsıyorum. Çok güzeldi elleri.
Ellerimizi koltuk altlarımıza sıkıştırıp ilçe otogarına doğru yürümeye başladık. Yol boyunca, özyönetim direnişinde tahrip edilen evlerdeki kurşun izlerini baktım. Hepsini saymaya çalıştım. Yapamadım….