Murat Karayılan: Bu Newroz Önder APO’nun ve Kürdistan’ın özgürleştirilmesinde yeni bir başlangıç olacaktır. Bu temelde 2019 Newroz’una güçlü bir giriş yapıyoruz. 2019 bizim için yeni bir olup, büyük hamle yılı olacaktır.
MÜCADELEMİZ NEWROZ ATEŞİYLE DAHA DA GÜRLEŞECEK
“Mart ayı Kürt halkının tarihinde önemli bir ay olarak yer etmiştir. Mart direniş ayıdır ve Ulusal Bayram’ın bulunduğu aydır. Yine sömürgecilerin Kürt halkına dönük katliamları geliştirdiği bir aydır. Bundan 3 gün önce Qamişlo Katliamı’nın yıldönümüydü, yarın da Halepçe Katliamı’nın yıldönümüdür. Bu vesileyle Qamişlo ve Halepçe şehitlerini saygıyla anıyorum. Özgürlük Davamız aynı zamanda onların da intikamını alma davasıdır. Özgürlük Mücadelemiz Newroz ateşiyle daha da gürleşecektir.
Öncelikle Önder APO’nun, Leyla Güven yoldaş şahsında tüm açlık grevi direnişçilerinin, halkımızın, bölge halklarının ve tüm arkadaşların Newroz Bayramı’nı kutluyorum. Bu kutlu günde Çağdaş Kawa Mazlum Doğan yoldaşı ve onun şahsında tüm Kürdistan şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum.
NEWROZ RUHUYLA DİRENİŞ HAMLESİ BÜYÜYÜP GELİŞECEK
Bu Newroz’u açlık grevi direnişiyle karşılıyoruz. Bu direniş hem biz hem de tüm halkımız için önemlidir. Leyla Güven yoldaş 128, Nasır Yağız yoldaş 115 gündür direniştedirler. Bu sıradan bir şey değildir. Direniş gittikçe yaygınlaştı, katılımlar oldu ve zindandaki tutsakların büyük çoğunluğu şu anda eylemdedir. Böylesi tarihsel bir karakterde ve önemde olan ‘Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım, Kürdistan’ı özgürleştirelim’ hamlesiyle 2019 Newroz’una giriyor ve yılı böyle karşılıyoruz
Newroz ruhuyla birlikte bu direniş hamlesinin daha da büyüyüp gelişeceğine inanıyorum. Direnişin toplumsal ve askeri ayaklarında eksiklikler var. Yapılan çağrılara cevaben halkımızın direnişi büyütme çabası var ama buna karşı düşmanın yoğun faşist baskı ve saldırıları var. Yurtsever insanlarımız HDP binalarına gidip açlık grevi eylemine giriyor, onları bile tutukluyorlar. Faşist askeri cunta döneminde bile böyle değildi. 1980’lerde bir insan açlık grevine girdiğinde devlet gelip de onu tutuklamazdı. Ama AKP-MHP faşizmi kendisini aç bırakarak tutum sergileyen, en doğal sivil itaatsizlik hakkını kullanan insanlara bile saldırmaktadır. Gelişmeler gösteriyor ki eylemsellik sürecini örgütlü karşılamada yetersizlikler vardır. Her ne kadar yasal alanda seçim vb çalışmalar olsa da toplumsal direnişi örgütlemede zayıflıklar vardır.
MERKEZDEN BEKLENMEMELİ, NE GERİKOYRSA YAPILMALI
“Faşizmin böyle kol gezdiği ortamlarda tüm yurtseverler inisiyatifli olmalıdır. Birkaç yurtseverimiz bir araya gelip bir eylem yapabilir, başka bir yerde bir grup yurtsever farklı şeyler yapabilir. Böylesi dönemlerde yurtseverler, direnişe gönül verenler yukarıdan, merkezlerden çok fazla beklentiye girmemeli, ne yapabiliyorlarsa kendileri yapmalıdır.
TUTSAK AİLELERİ DİRENİŞE ÖNCÜLÜK ETMELİ
1980’lerde cezaevi direnişleri olduğunda tutsak aileleri öncülük etti. Şimdi de tutsak olup direnişe katılan arkadaşların aileleri bu temeldeki bir direnişe öncülük edebilirler. Hiç kimse de onları engelleyemez. Çünkü çocukları direniştedir, şehadete doğru gitmektedirler ve çocuklarını korumaya çalışmak, onlara sahip çıkmak ailelerin en doğal ve insanı hakkıdır. Direnişçilerin aileleri de toplanıp farklı bir yerde direnişe geçebilirler. Değerli ailelerimiz çıkıp bu yönlü konuşuyor, tavırlarını da belli ediyorlar ama belli ki kendi aralarında örgütlenmeleri gerekiyor. En uygun olanı düşmanın elinde esir olan ve şu anda eylemde olan arkadaşların ailelerinin öncülük etmesidir. Onlar sorumlu yaklaşıp, öncülük ederse direnişin toplumsal boyutunu tamamlayabilirler. Zaten Newroz ayındayız, ulusal direniş ruhu yüksektir. Birileri öncülük ederse direniş hamlesine sahip çıkma toplumsal ve ulusal bir tutuma dönüşebilir. Leyla Güven ve Nasır Yağız öncülüğünde başlayan, zindanlardaki tutsaklar ve Strasbourg’daki eylemlerle bir hamleye dönüşen bu anlamlı direnişi toplumsallaştırma sorumluluğuyla hepimiz yükümlüyüz. Bu sorumluluğumuzu Newroz ateşiyle, Newroz ruhuyla yerine getirebiliriz. Tutsak yoldaşların aileleri buna ön ayak olabilirler.
AKP-MHP FAŞİZMİ ŞİMDİYE KADAR GÖRÜLMEMİŞ ŞEKİLDE KÜRT DÜŞMANLIĞI YAPIYOR
AKP-MHP faşizmi şimdiye kadar hiç görülmemiş bir şekilde açıkça Kürt halk düşmanlığı yapmaktadır. Bundan önce hiçbir TC rejimi toplumu, Kürt halkının varlığını bu düzeyde hedeflemedi. Bunlar açıkça ırkçılık yaparak, Kürt halkına karşıtlık yaparak ‘sen yoksun’ diyor. Dikkatle izleyin; Erdoğan ve şürekası son 2 gündür İsrail Başbakanı Netanyahu’yu eleştiriyor. Netanyahu ‘İsrail Yahudilerin ulus-devletidir’ dediği için eleştiriyorlar. Eleştirebilirler, buna bir şey demeyiz. Ama kendileri bundan on kat daha fazlasını yapmaktadır. Peki onlar her gün tek devlet, tek bayrak diyerek ‘Türkiye Türklerindir’ demiyorlar mı? Bir de kalkıp İsrail’i eleştiriyorlar ama kendileri daha beterini yapıyor. Bir de şimdi diyorlar ki ‘bunu kabul etmeyen çekip gitsin.’ Yani açıkça soykırımı esas alarak ‘ya gidersiniz ya da teslim olursunuz’ diyorlar. Zaten onların da en büyük isteği biz Kürtlerin teslim olması, ‘ben yokum, ben Kürt değilim Türküm, Kürdistan diye bir yer yoktur’ demesidir. Oysa Kürdistan tarihsel-toplumsal bir gerçekliktir. Selçukluların, Osmanlı İmparatorluğu’nun belgelerine, arşivlerine bakın, Kürdistan’ın bir hakikat olduğunu görürsünüz.
KÜRDİSTAN’I TERK EDECEK OLAN TÜRK SÖMÜRGECİLİĞİDİR
Hiç utanmadan, sıkılmadan ırkçı faşist bir zihniyetle ‘bunu kabul etmeyen çekip gitsin’ diyorlar. Güney Kürdistan demeye dilleri varmadığı için Kuzey Irak’a gidin diyor. Kim kimi nereden kovuyor? Biz bir halk ve ulus olarak tarihi belge ve bulgularla kanıtlanmış bir şekilde 12 bin yıldır bu topraklardayız. Bu bölgenin yerel halkıyız, tarihsel bir geçmişimiz ve toplumsallığımız var. Peki siz ne zaman geldiniz? Bundan 948 yıl önce Kürtlerin yardımıyla Anadolu’ya geldiniz. Kim kimi kovuyor? Kuşkusuz biz halkların birlikteliğini, kardeşliğini esas alıyoruz. Ama eğer illa birileri gidecekse o da Türkiye’de ırkçı ve şoven zihniyeti temsil edenlerdir. Kürdistan’ı terk edecek olan Türk sömürgeciliğidir. Kürdistan’ı terk edecek olan Kürtler değildir. Hakikat budur. Senin ülkemizde ne işin var? Vatanımızı işgal edip, tüm değerlerimizi, halkımızın onurunu ayaklar altına alıp dilini, tarihini yasaklayıp her şeyini inkar ederek, devlet zoruyla, terörüyle bir de kalkıp ülkenizi terk edin diyorsun. Bu açıkça ırkçılıktır, şovenizmdir, faşistliktir.
ERDOĞAN HERKESİ OY VERMELERİ İÇİN TEHDİT EDİYOR
Bu kadar şeye rağmen bir de kalkmış Kürtlüğün en güçlü olduğu Botan yöresinde, Hakkari’de gezerek halktan oy istiyor. Bu kadar da yüzsüzlük, pişkinlik olmaz. Şırnak’ın yüzde 60’ını yakıp yıkmış olan Erdoğan bir de kalkmış Şırnak’lılardan oy istiyor. Şırnak’taki işverenleri tehdit ettiklerini biliyoruz. Hakkari’de, Van’da, Amed’de herkesi kendilerine oy vermeleri için tehdit ediyorlar. Asker, polis ve devlet zoru onların erkinde olduğu için soykırımcı bir zihniyetle toplumumuzu ya tümden teslim almak ya da ülkesinden çıkarmak istiyorlar.
KÜRDİLİ DEĞERLERE İHANET ETMEYENLER SANDIĞA GİTMELİDİR
Biz Kürtler de başta iş adamları, emekçiler, inanç sahipleri, aydınlar, öğrenciler, aşiret geleneğine sahip olup da kökünü unutmayanlar, Kürdili değerlere ihanet etmemiş olanlar, anne-babasının diline ihanet etmemiş olanlar, zalimlerin değil mazlumların yanında olmak isteyenler her ne kadar zulüm ve baskı altında olsalar da ellerini vicdanına koyup sandığa gitmelidir. Çünkü açıkça bu halka zulüm edip onurunu ayaklar altına alarak, bu halkın evlatlarının mezarının üzerine gelerek ‘sizi öldürdük, daha da öldüreceğiz, tek yolunuz var ya Türkleşir ya da buraları terk eder ve gidersiniz’ diyor.
HİÇ KİMSE FAŞİST ERDOĞAN’A BU TOPRAKLARI BIRAKMAZ
Bugün 1925’lerde veya 1938’lerde yaşamıyoruz. O zaman halkımız imkân sahibi değildi, gücü mecali yoktu, itiraz edecek dili yoktu ama şimdi Önder APO var, Kürdistan Özgürlük Hareketi var. Mücadelemiz Kürdistan’ın dört parçasına ve dünyanın her bir yerine yayılmış durumdadır. Kürtler artık sahipsiz bir halk değildir. Siyaset, diplomasi, ideolojik mücadele alanında ve askeri sahada bu halkın bir sahibi, temsilcisi var. Kürtler hiçbir yerde sahipsiz değil. Irkçı faşist Erdoğan bu hakikati iyi bilmelidir. Hiç kimse bu toprakları ona bırakmaz. Bu topraklardan çıkacak olan biz değiliz, odur. Çünkü haksız, gayrı meşru olan odur ve topraklarımızdan çıkıp gitmelidir. Gerçeğin aslı budur.
LEYLA GÜVEN ŞAHSINDA ZAFER KESİNLEŞMİŞTİR
Türkiye’deki yerel seçimi sahnelerde, miting meydanlarında PKK ve Kürt halk karşıtlığı temelinde yürütüyorlar. Ama biz PKK olarak seçimlere girmiyoruz. Lakin Erdoğan’ın konuşmalarının tümüne bakarsınız bize ve halkımıza karşıtlık üzerinedir. Çoğunlukla hakaret ve yalan temelindedir. Biz büyük halk olarak kadim bir tarihe, toplumsal bir geçmişe sahip bir hakikat olarak kendimize sahip çıkıyor ve mücadele ediyoruz. Eğer bu halkın evlatları bugün 128 gün boyunca kendilerini aç bırakarak direniyorsa, bu bir halkın direniş tutumu ve iradesidir. Sıradan ve basit bir şey değildir. Binlerce insan açlık grevine girerek kendini feda ediyorsa bu halkın var olduğunu, direndiğini, başardığını ve zafere gideceğini kanıtlar. Leyla Güven şahsında zafer kesinleşmiştir. Onlar ne yaparsa yapsın artık bunun önünü alamaz, aydınlığı karartamazlar.
PKK’NİN MÜCADELESİ TÜRKİYE HALKLARI VE EMEKÇİLERİ İÇİNDİR DE
Bu faşist kliğin tüm söylemleri bize karşıdır ve yalanlar üzerinedir. Bu söylemlerle aynı zamanda Türkiye toplumunu da aldatma peşindeler. ‘Türkiye’nin beka ve gelecek sorunu var, bizi karanlığa mahkum edip denize dökecekler’ diyorlar. Bunlar külliyen yalandır. PKK ne Türkiye’yi parçalayacaktır ne de Türkiye’nin geleceğini karartacaktır. PKK mücadelesiyle aynı zamanda Türkiye’nin de geleceğini kurtarmak ve aydınlatmak istiyor. Bırakalım Türkiye’yi parçalamayı bilakis halkların kardeşliğini geliştirerek Türkiye’yi demokratikleştirerek demokratik bir cumhuriyet haline getirmek istiyor. PKK’nin mücadelesi, çabası aynı zamanda Türkiye halkları, emekçileri içindir de. Ama sömürgeciler kalkıp bu gerçeği ters yüz ederek, ‘PKK’den, YPG’den, YPJ’den dolayı Türkiye’nin beka sorun var’ diyorlar.
MÜTHİŞ KORKUYORLAR
Süleyman Soylu adında meydanlara sürdükleri, lümpen ve sokak kabadayısı edasıyla konuşan birisi var. Kendini bir şey sanarak her gün ağzında bir şeyler geveleyip ‘PKK kalmadı’ diyor. ‘PKK’yi her yerde tasfiye ettik, bitirdik’ diyor. Öbür yandan da sahnelere çıkıp ‘PKK büyük bir tehlikedir, beka sorunumuz var’ diyorlar. Bu nasıl büyük bir yalandır ve yaman çelişkidir? Madem dediğiniz gibi PKK o kadar zayıf düşmüşse nasıl oluyor da ‘beka sorunumuz var’ diyorsunuz. Kendi yalanlarını kendileri itiraf ediyorlar. Tüm halkımız ve Türkiye halkı şunu iyi bilmelidir: Bunlar Türkiye halkını kandırmak, Kürt halkını da korkutarak teslim almak istiyor. Bütün yalan propagandalarının, dil uzatmalarının esas amacı budur. Müthiş korkuyorlar. Çünkü her gün anket yoklaması yapıyorlar ve bakıyorlar ki kaybedecekler. Kaybedecekleri için de ileride başlarına gelecek olandan korkuyorlar.
BEKA SORUNU OLAN AKP-MHP FAŞİZMİDİR
“Türkiye’nin beka sorunu yoktur. Beka sorunu olan AKP-MHP faşizmidir. Bu yerel seçimde yüzde 50’nin aşağısında oy alacaklarını bildikleri için faşist rejimlerinin sonunun geldiğini anlıyorlar. Bunun korku ve telaşını iliklerine kadar yaşıyorlar. İşte bu yüzden bu kadar azgınlaşıp kendi kanunlarını, en insani normları ayaklar altına alıp, kudurmuş köpek gibi her tarafa saldırıyorlar. Muhtemelen bu korku ve telaşla Rojava’ya, Güney Kürdistan’a dönük saldırılarda bile bulunabilirler. Kaybetmemek için bu biçimde gözü dönmüşçesine şeyler de beklenebilir. Çünkü bunlar yenilgiyi kabullenmezler. Eğer yerel seçimde kaybederlerse tümden kaybederler. Bu yüzden kendilerini tüm Türkiye’nin yerine koyup bu seçimleri ‘beka seçimi’ olarak nitelendiriyorlar.
PKK EN GÜÇLÜ DÖNEMİNİ YAŞIYOR
Nasıl ki AKP-MHP faşizmi bu seçimi kendisi için varlık-yokluk sorunu, beka meselesi olarak görüp mutlaka kazanmak istiyorsa halkımız da iyi bilmelidir ki bu dönem halkımız, Türkiye halkları ve Türkiye demokrasisi için önemli ve stratejik bir dönemdir. Bizler de bu temelde yaklaşmalıyız. Halkımız bu faşistlerin tehditlerine kulak asmamalı, inanmamalı. Şırnak’a gidip ‘PKK kalmadı, sizin de tek çıkar yolunuz kaldı, siz de teslim olun’ diyor. Bu sözler büyük bir yalandır. Birkaç gün sonra bu konuda daha farklı açıklamalar da yapacağız. Duydukları korku kabus olup üzerlerine çökmüş durumda. PKK zayıflamamıştır, tarihindeki en güçlü sürecini yaşamaktadır. Herkes bu gerçeği bilmeli ve ciddi yanılgılara girmemelidir. Sanki kıyamet kopmuş, hiç kimse kalmamış ve sadece bir tek AKP kalmış da gidip teslim olunacak sanılmamalı. Belki onlar yoğun psikolojik savaş yalanlarıyla böyle bir algıyı, tabloyu oluşturmak isteyebilirler ama tümden yalandır. Zayıf olan onlardır, korkudan titreyen onlardır, gelecek ve varlık sorunu yaşayanlar onlardır, biz değiliz. Bizler yerimizdeyiz, gayet sakin ve dingin bir şekilde sonuca gitmek istiyoruz.
BUGÜN ZİNDANLARDA YAŞANAN DİRENİŞ YARIN KÜRDİSTAN DAĞLARINDA ÇOK FARKLI OLACAK
Bu yıl bizim için çok önemlidir. Onlar da bu yılın önemini anlamış durumdalar. Bugün zindanlarda, sokaklarda başlayan direniş yarın Kürdistan dağlarında bir başka biçimde yaşanacak ve durumlar çok farklı olacaktır. Bunu bildiklerinden dolayı dehşet bir korku yaşıyorlar. Bunun için de hiç kimse yanılgı ve yanlışlara düşmemeli, yolunu şaşırmamalı. Özellikle de Türk devleti tehdidi altındakilere seslenmek istiyorum: belki açıktan Türk devletinin zoruna karşı gelip, kılıç çekecek konumda değiller ama sandığa gittiklerinde hepsi elini vicdanına koyup doğru olanı seçmeli. Eğer bu faşist sistem Kürdistan’da da hâkim olursa işte o zaman bir tehlike haline gelir. Kürdistan’ın zenginleri üzerinde, Kürt halkının geleceği üzerinde ciddi bir tehlike haline gelir. Şu anda biz yani PKK olduğu için devlet Kürt işverenlerininüzerine gidemiyor. İlgili herkes bu gerçeği iyi bilmelidir.
SÖYLEDİKLERİ HER ŞEY YALAN
Seçim mitinglerinde, sahnelerinde söyledikleri her şey yalandır. ‘HDP Kürdistan’da kazanırsa kimse sokaklara çıkamaz’ diyorlar, bu yalandır. Kandil’e bilmem ne gönderiyorlar şeklinde propaganda geliştiriyorlar, hiçbiri doğru değildir. Çok büyük yalanlar söylüyorlar. Tek dertleri yurtseverlerin kazanmamasıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı olmayan, yurtsever, demokrat Kürt adayların kazanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Sürekli terörize etmeye çalıştıkları bu partiler tamamen yasal partilerdir. Türkiye’nin kanunları dahilinde kurulmuş olan meşru partilerdir. Milyonlarca oy alarak halkın iradesini temsil eden siyasi kurumlardır. Ama tüm bunları ayaklar altına alıyorlar. Halkımız ve tüm kamuoyu söylenen bu yalanların hiçbir geçerliliği olmadığını iyi biliyor.
KAYYUMLAR KÜRDİSTAN’I VİRAN ETTİ
Kürdistan’daki belediyelere kayyum atadılar ama bu kayyumlar Kürdistan’ın tüm şehirlerini viraneye çevirdi. Hiçbir iş yapmadıkları gibi ihale vb adı altında belediye kasalarını boşaltıp kendi çevrelerine peşkeş çektiler. Bu talancılar Kürdistan’daki tüm belediyeleri borç altına koyuyor. Bir de Şırnak’a geliyor, tüm Şırnak’ı yakıp yıkan onlar olduğu halde ‘burayı PKK yıktı’ diyor. Şırnak’a kayyum atadı, Şırnak’ı talan etti, hiçbir şey yapmadı ama Erdoğan diyor ki, ‘bakın kayyum atadık, hizmet gördünüz.’ Bunlar sürekli bir şekilde gerçekleri ters yüz ederek sonuca gitmek istiyorlar. Kürdistan büyük bir hakikati temsil ettiği için Kürdistan’da söyledikleri her şeyi yalanlarla kamufle etmek zorunda kalıyorlar. Kürdistan’da gerçekleri konuşamazlar, konuşurlarsa Kürdistan gerçeği ortaya çıkar ve bu da onların en çok korktukları şeydir.
2019 HAMLE YILI OLACAKTIR
Sıradan bir baharı yaşamadığımız herkesin malumudur. Bunu gerillamız da bilmek durumundadır. Bu vesileyle tüm gerilla arkadaşların Newroz Bayramını kutluyor, yeni mücadele yılında başarılar diliyoruz. Bu yılı direnişle karşılıyoruz, direniş daha da büyüyecektir. Seçimler oluyor ve yeni bir dönem başlıyor. Bizim de bazı hazırlıklarımız var. Bu şekilde yeni bir bahara giriyor ve Newroz’u karşılıyoruz. Bu Newroz Önder APO’nun ve Kürdistan’ın özgürleştirilmesinde yeni bir başlangıç olacaktır. Gerilla da bu temelde kendisini hazırlamaktadır. Düşmanın son dönemde gerillaya dönük geliştirdiği tüm saldırılar sonuçsuz kalmıştır. Kuzey Kürdistan’daki tüm operasyonların sonuçsuz kaldığı ortadadır. Medya Savunma Alanları’nda gerillaya yönelik yaptıkları tüm hava saldırılarında gerillanın herhangi bir kaybı yoktur. Bu sonuçlar eğer dikkat edilir ve tedbir alınırsa, düşmanın tüm yönelimlerinin boşa çıkarılabileceğini ispatladı. Bu temelde 2019 Newroz’una güçlü bir giriş yapıyoruz. 2019 bizim için yeni bir olup, büyük hamle yılı olacaktır. Şimdilik bunu belirtebiliriz.
Kuzey Kürdistan’daki gerillamız da süreci izlemektedir. Düşmanın gerillaya dönük de söylediği bir sürü yalan var. Kuzey gerillası bulunduğu alandaki koşullara bakarak eğer mevsim şartları el veriyorsa ve bir hazırlığı varsa düşmanın bu yalanlarına gereken cevabı pratikte verebilir. Bu arkadaşlara kalmış bir şeydir. Koşulları olanlar bunu değerlendirebilirler.
Önemli bir yıla giriyoruz dedik. Her arkadaşımız bu yıla her zamankinden daha güçlü hazırlanmalı, sorumlulukla yaklaşmalı. Biz böyle yaklaşıyoruz. Çünkü 2019 bizim için sıradan bir yıl değildir. Tarihi açlık grevi direnişiyle yılı karşılandı ve bu direnişle Newroz’a giriyoruz. Bu hamlenin Önder APO’nun ve Kürdistan’ın özgürlük yürüyüşünü gerçekleştireceği inanç ve umuduyla herkesin Newroz’unu kutluyor, başarılar diliyorum.”