HABER MERKEZİ – Nûçe Ciwan ajansı olarak Önder APO’nun 27 Şubat çağrısı üzerine, yazar Fuat Kav ile PKK’nin kendisini değiştirmesi, dönüştürmesi ve yeniden yapılandırması üzerine röportaj gerçekleştirdik. Kendisine, gençliğin bu süreci hangi perspektif ile karşılaması gerektiğini ve Demokratik Modernite’nin inşasında ki görev ve misyonarı nelerdir diye sorduk.
Yazar Fuat Kav ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; partilerin ne üzerine kuruldukarı ve hangi şartlar altında kendilerini fes ettkileri gibi konular ön plana çıktı. Ayrıca, Reel Sosyalizmin yıkılış sebebi ve toplumlarda ki ortak yaşam paydaları nelerdir ve niçin gereklidir? Değerlendirmelerinde bulunuldu.
Gençliğin PKK’nin varoluşundan itibaren PKK’nin ruhunu, Kürdistan ve dünyada ne denli yaşattığı ve bunda ki başat rolünün önemine dikkat çekildi. Aynı zamanda Demokratik Modernite’nin inşasındaki öncülük rolünün önemine değinildi.
Röportajın tamamı şu şekildedir;
PKK’nin kendisini değiştirmesi, dönüştürmesi ve yeniden yapılandırmasının temel nedenleri nelerdir, gençlik bu süreci nasıl bir perspektifle karşılamalıdır?
Başkan APO’nun son çağrısı; elbette ki bir manifesto bağlamında ele alınmasına ihtiyaç vardır. Demokratik Cumhuriyet manifestosu biçiminde ele alınması, değerlendirilmesi ve bu bağlamda yorumlanması gerekiyor. Başka türlü ele alınması, değerlendirilmesi yanlış sonuçlara ulaşmış olur. O nedenle Başkan APO’nun İmralı Adası’nda gerçekleştirmiş olduğu çağrı, daha sonra da heyetle, yapmış olduğu görüşmeler ve bu görüşmeler neticesinde kamuoyuna sunulan değerlendirmeleri tarihidir bu bağlamda. Tarihi olduğu kadarda toplumsaldır. Toplumsal olduğu kadar da demokratiktir. Demokratik olduğu kadar da farklı farklı halkların kardeşliğini de ifade eden bir çağrıdır. O nedenle bu çağrı öyle basit, sıradan ele alınması, değerlendirilmesi doğru değildir. Yanlış sonuçlara gidilir. Başkan APO’yu tabii değerlendirirken nasıl bir konuma sahip olduğunu, kendisinin korumak istediği sistemin nasıl bir sistem olduğunu, daha iyi anlaşılması açısından Başkan APO’nun evrenselliği ele alınması, küresel düzeyde bir Önderlik konumuna gelmesi ile bağlantılı olarak ele alınması gerekiyor. Yoksa sadece dar anlamda Kürt, Kürdistan, Rojava eksenli ya da işte Orta Doğu eksenli Başkan APO’yu değerlendirmek onun hem dünya görüşüne hem felsefesine hem de konumuna uygun değildir. O nedenle onu yanlış anlayanlar farklı biçimde ele alıp değerlendirirler. Biraz da bu bağlamda ele aldıklarından dolayı yanlış sonuçlara ulaşıyorlar. Başkan APO sadece bir Kürt gerçekliğini ele alan, değerlendiren bir önder değildir. Sadece Orta Doğu’yu da ele alan, değerlendiren bir önder değildir. Aynı zamanda evrenselliği de ele alan, toplumsallığı ele alan, dolayısıyla siyaseti de ideolojiyi de bunun hizmetine koyan, araçları da bunun hizmeyine koyan, partileri de bunun hizmetine koyan bir gerçekliği vardır, Başkan APO’nun. Eğer Başkan APO böyle değerlendirilmezse, dar milliyetçilikle, yerelce Başkan APO ele alınır ki zaten yanlış anlaşılmasının nedeni de bundan kaynaklanıyor.
Başkan APO yeni bir dünya görüşü ile sorunları çözmek istemiştir
Bugüne kadar ki bütün önderler, önderlikler ya da hep böyle dar anlamda ele alınmıştır. Yani birileri burjuvaziyi esas alarak sistemini inşa etmiştir. Birileri dar anlamda proletaryayı ele alarak onun iktidarını kurmak istemiştir. Birileri de yerel, küçük devletçiler, dar milliyetçi yaklaşımlarla sorunları ele alıp değerlendirmişlerdir. Bu nedenle de zaten sorunlar çözülmemiştir. Yani bugün dünyadaki sorunlar, Avrupa’daki sorunlar, Amerika’daki, Latin Amerika’daki sorunlar, Orta Doğu’daki sorunlar bu dar milliyetçi, ideoloji, şoven idolojilerin yapılanmasıyla aşılamamıştır. Bugüne kadar kimse Başkan APO gibi genel sorunların, aynı zamanda yerel sorunların bir parçası olduğunu ya da yerel sorunların, genel sorunların bir parçası olduğunu düşünmemişlerdir, konuşmamışlardır, tartışmamışlardır. Bu anlamda toplumlar bölünmüş, parçalanmıştır. İşte burjuvazi ayrı biçimde kendisini ifade etmiştir. Proletarya kendisini başka biçimde ifade etmiştir. Ulus devletler başka türlü kendisini ele alıp değerlendirmişlerdir. Dolayısıyla farklı inançlar değişik biçimde ele alınıp değerlendirilmişlerdir. Hristiyanlık, Ermeni, Müslüman ya da değişik biçimlerde yani hem ulus, milliyet hem de inaçsal anlamda sorunları el alıp değerlendikleri için, çelişkiler, çatışmalar, farklı değerlendirmeler, farklı argümanlar gündeme gelmiş ve ne yazık ki sınıflı toplumların oluşumundan ya da uygarların oluşumundan bugüne kadar hep kanla sorunlar çözülmek istenmiştir. Hep bir şiddet eksenli sorunlar çözülmek istemiştir. Ele alınmıştır, değerlendirilmiştir. Bu nedenle Başkan APO bunların hepsini red eden bir önderlik konumundadır. Yani ne burjuvazinin iktidarı, ne orta sınıfın açgözlü yönetim yapısı ne de dar alanda proletarya diktatörlüğü. Bunlar hepsi toplumları sınıflandıran, toplumları bu bağlamda parçalayan, bir yerde milliyetçilik, bir yerde şovenizm, bir yerde egemen, hegemonist yaklaşım, öbür yerde işte proleter duruş, bunlar sonuçta bir kaos yapısını ortaya çıkarmıştır. Yani toplumsal kaos, siyasi kaos, askeri kaos. Şiddet eksenli ortaya çıkan, sarmal düzeyde ortaya çıkan savaşlar bu anlamda geçmişten bugüne kadar devam etmiştir. Başkan işte bunun eleştirisini yapıyor, bunun değerlendirmesini yapıyor. Nasıl ki burjuvazi dar anlamda kendisini iktidarlaştırmış, sermaye ele geçirmiş, ekonomiyi bu bağlamda ele geçirmiş ve dolasıyla faşizmi, diktatörlüğü, inşa etmenin gerekçesi olarak ortaya çıkmışsa ve bunun eleştirisini yapmışsa dar anlamda ortaya çıkan, proletarya diktatörlüğünü de Başkan eleştirisini yapmıştır. Bunun en somut ifadesi işte Sovyetler Birliğinde ortaya çıkmıştır. Hem diktatörlük, hem de devlet. İkisini de sosyalizmin karşıtı, eşitçiliğin karşıtı, komünalizminin karşıtı olarak ele almış, değerlendirmiş ve dolasıyla sosyalizm adına şekillenmiştir. Yani birbirinin karşıtı olan burjuvazi ve Proletarya, ikisi de toplumsal sorunlara çözüm getirebilecek kudrette sahip olmadığını vurgulamıştır Başkan. Hem Marks’ı bu anlamda eleştirmiş, hem Lenin’i bu anlamda eleştirmiş, hem Engels’i bu anlamda eleştirmiş, hem de burjuva teorisyenlerini eleştirmiş. Dolasıyla Başkan ne yapmıştır? Hep yeni bir dünya görüşü, yeni bir felsefe, yeni bir argümanla sorunları çözme yaklaşımını ortaya koymuştur. O nedenle son manifesto, son demokratik toplum çaresi, demokratik cumhuriyet çaresi, bu eksende Başkan yoğunlaşarak belli sonuçlara ulaşmıştır.
Partiler birer araçtır
Örneğin, Kürt milliyetçiliği de, Türk milliyetçiliği de toplumun sorunları çözebilecek kuvvete değildir. Birisi kendisini egemen kılmak istiyor, öbürü ise kardeşliği reddediyor, birisi işte diyor ki, İllaki Ulus Devleti kurmak istiyorum, öbürü ise Ulus Devletin bir tane olduğunu, iki Ulus Devletin iç içe yaşamasının mümkün olmadığını söylemiş ve dolasıyla 200 yıldır Kürt -Türk çatışması bir biçimde devam etmiştir. Geldiğimiz nokta an itibariyle artık sorunun çözülmesi gerektiğibelirtmiştir. Sorunun nasıl çözülmesi gerekeni da çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Birinci noktada; her iki tarafın milliyetçiliğinin reddedilmesini söylemiştir. Ulus Devletin yaklaşımın doğru olmadığını belirtilmiştir. Hakların kardeşliğinin çok daha doğru olduğunu, aynı çatı altında, birden fazla Ulus’un yaşayabileceğini, kültürünü, sanatını, dilini geliştirebileceğini belirtilmiştir. Yerel düzeyde, yerel özellik düzeyde hakların kendisini ifade edebileceğini belirtilmiştir. Bu nedenle Başkan aslında özetle anlaşılmamıştır. Eğer anlaşılmış olsaydı, Başkan’ın teorisi, felsefesi bugün çok daha yaygın bir biçimde kendisini ifade edebilecek zeminlerde oluşmuş olacaktır.
PKK’nin kadrosu mevcut olan militanları elbeteki en fazla anlayan, anlama çabası içerisinde bir güç olduğunu, bir irade olduğunu söylemek gerekiyor. İşte PKK’nin fes edilmesi, silahlı güçlerin kendisinin değişik biçimde örgütlenmesi yanlış anlaşılmasının nedeni de buradan kaynaklanıyor. Mesela Başkan şunu söylüyor; partiler birer araçtır. Sorunların çözümünde sorunların ele alınıp değerlendirilmesinde bir araç olarak görülür değerlendirirler. Siyaset de bu bağlamda ideolojinin güncel olarak toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapıya sahip olduğunu söylemiştir. Eğer araçlar, yani partiler zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek durumda değilse o zaman o parti fes edilir. Yine zor, şiddet, askeri güç eğer amacına ulaşmışsa yeterli düzeyde kendi rolünün, misyonunun gereklerini yerine getirmişse o zaman belli bir noktadan sonra silahlı mücadeleye, zora başvurma ihtiyacı artık kalmıyor. Kürdistan’daki gelişmeler de böyledir. İşte adada yapmış olduğu PKK’nin fes edilmesi, silahlı gücün geri çekilmesi çağrısı en azından Türkiye sınırların dışına çekilmesi ya da bir bütün olarak kendisini yeniden yapılandırması, değiştirilmesi, dönüştürmesi ihtiyacı da buradan gelmiştir. Kürdistan sorunu evrensellereşen bir sorun haline gelmiştir. Kürdistan sorunu tamamen Türkiye toplumuyla aynı parelelde çözülmesi gereken bir sorun haline gelmiştir. Bir demokrasi sorunu olduğunu, insan hakları sorunu olduğunu, bir dil ve kültür sorunu olduğunu, bu bağlamda ele alınırsa o zaman şiddete gerek olmadığını, askeri mücadeleye gerek olmadığını, zora gerek olmadığını, demokratik ve hukuksal düzeyde ele alınması ve bu temelde çözülmesi gerektiğini söylemiştir. Bunun da çok doğru ve mutlaka ele alınması gereken bir anlayış olduğunun, bir felsefe olduğunun bilinmesi gerekiyor.
Önder APO’nun yarattığı; Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü paradigmanın inşasında gençliğin rolü ve misyonu nedir? Aynı zamanda; başka halklara ve toplumlara yayılmasında, yani evrenselliğe kavuşmasında gençliğinin sorumlulukları nelerdir?
Başkan şunu demişti “Genç başladık genç bitireceğiz.” Bu ne anlama geliyor? Bu gençliğin toplumsal mücadelede Kürt sorunun çözümünde, başlangıç itibariyle nasıl ki öncülük yapmışsa, nasıl ki bu konuda zoru mecburiyetten kaynaklanan nedenlerden dolayı yine gençlik kullanmışsa bunu yine daha sonraki süreçte Kürt sorunun gelişmesinde, olgunlaşmasında, evreselleşmesinde Kürdistan gençliği bu konuda öncülük etmişse ve Kürt sorununu bu noktaya getirmişse yani çözüm noktasına getirmişse bundan sonraki süreçte de gençlik, kendi rölünü, kendi misyonuna bu bağlamda devam edecektir. Yani geçmişte şiddet eksenli, silahlı mücadele eksenli sürdürmüş olduğu mücadeleyi bundan sonra ise barış eksenli, demokratik ve hukuksal eksenli mücadelenin sürdürülmesinde gençlik, rolünü oynamaya devam edecektir. Burada gençliğinin rolü bitmemiştir. Gençlik tekrar ikinci aşamada mücadele verebilecek bir unsur olarak görülmemiştir. Tam tersi Başkan şunu diyor çağrısında, gençlik ve kadın geçmişte demokratik mücadelenin gelişmesinde, özgürlüğün geliştirilmesinde nasıl ki birinci derecede rol oynadıysa ikinci dönem dediğimiz, yani demokratik siyasetin işletilmesi ve hukukun işletilmesi noktasında gençlik ve kadın yine kendi misyonunu, kendi görevlerini ve gereklerini yerine getirmeye devam edecektir. Burada gençlik ve kadının neyi, nasıl ifade etmesi gerekir aslında araçları değiştirilmiştir. Yani gençlik araç değiştiriyor. Bir dönemden bir başka döneme, bir yerden başka bir yere geçişte kullanmış olduğu ya da kullanacağı araçlar değişik olacaktır. Geçmişte silahtı, zordu, mücadelenin o araçları kullanıldı. Bu dönemde ise gençlik ve kadın ne yapacaktır; demokratik siyaseti ile hukuk ile Kürdistan’daki özgürlük mücadelesini sürdürecektir. Mevzisini bu eksen üzerinde sürdürecektir. Hatta bu dönemdeki gençliğin rolü daha fazla olmuştur. Kesinlikle bu böyledir. İş olsun diye bunu Başkan söylemiyor. Manifestoya koymuş olduğu, gençlik ve kadın Kürdistan’daki özgürlük mücadelesini sürdürülmesinde yine birinci derecede rol oynayacaktır belirlemesi bunun bir ifadesi olarak ortaya koymak gerekir.
Evrenselleşen bir partiye ihtiyaç vardır
Bir şey daha var tabii gençliğin özellikle çok daha dikkat etmesi gerekir. Başkan şunu diyor benim için yerellik artık bitmiştir. Yani yerelden mücadele etme, bir ulus için mücadele etme, bir grup için mücadele etmekten ziyade daha çok toplumun, iç içe geçmiş sarmal haline gelmiş toplumların demokratikleştirilmesine ihtiyaç olduğunu söylemiştir. Mesela Kürtler özgür olursa örnek açısından söylüyorum, Türk toplumu köle ise o zaman Kürtler de özgür değildir. Ya da Kürt toplumu köle ise Türk toplumunun özgürleşmesi mümkün değildir. O zaman iç içe geçmiş bu iki toplum yani Kürtler ve Türkler’in birlikte özgür olması gerekir. Birlikte özgür olabilmesi için ne olması gerekiyor? İşte burada toplumsal kurtuluş, toplumsal anlamda demokrasi, toplumsal özgürlük lazımdır. Toplumun kendisi gençliğinin içine yer aldığı, kadının içine yer aldığı, çocuğun içine yer aldığı, yaşlının içinde yer aldığı toplumsal mücadelenin özgürleştirilmesinde kolektif bir iradenin ortaya çıkarılmasında eğer bu bağlamda bir gerçeklik ortaya çıkmayacaksa ya da kendisini ifade etmeyecekse o zaman bir grubun tek başına özgür olması mümkün değildir. Ya da bir kimlik sahibi olan bir etnik grubunun özgür olması mümkün değildir. Yani özetle Türkiye halkı ve Kürt halkı, Kürt halkı ve Arap halkı, Ermeniler ve Süryaniler, bunların kurtuluşları birlikte olmak zorundadır. Bunların toplumsal yapı içerisinde hepsi birlikte özgür olmak zorundadır.Ermeniler özgür olacak ama Kürtler köle kalacak. Türkler özgür olacak ama Süryaniler özgür olmayacak. Bu o toplumsal gerçekliğe aykırı bilgiye yaklaşımdır. Çünkü hepsi iç içe yaşıyor. Birisi köle birisi özgür diye bir şey yoktur. O zaman bunların kurtuluşu toplu halde olacaktır, birlikte olacaktır. Yani ortak bir iradeyle bu mücadele sürecektir. Hatta bu da yetmiyor, Başkan diyor ki evrenselleşen bir partiye ihtiyaç vardır. Enternasyonel bir yapıya, herkesin kendisinin ifade edebileceği bir yapıya ihtiyaç vardır. Örneğin Avrupa’da kendisini ifade edebilecek bütün halkların iradesi olabilecek bir parti ya da bir cephe artık onun ismi ne konulursa konulsun sonuçta ortak bir mücadele aracı ortaya çıkacaktır. Anadolu’da ortak bir mücadele aracı ortaya çıkacaktır. Orta Doğu ha keza böyle. Amerika da ha keza böyle. En sonunda ne olacak, bir halklar kongresi biçiminde ya da halkların partisi biçimde kendisini ifade edebilecek bir oluşuma ihtiyaç vardır. İşte tam da bu evrenselleşen bir kongre ya da evrenselleşen bu partinin esas öncülük konumunda olacak kimdir? Gençlik olacaktır. Niye gençlik olacaktır? Çünkü gençlik enerjiyle doludur. Gören, anlayan mevcut sitako’yu kabul etmeyen mevcut sistemi doğru bulmayan ona karşı refleksi sürekli olan, arayış içerisinde olan bir yapıya sahiptir gençlik. O nedenle belki tecrübe olarak yetersiz olabilir ama enerji olarak öncü olabilecek, ideolojiyi erken kavrayabilecek, siyaseti erken kavrayabilecek bir konumdadır. O nedenle gençlik önümüzdeki süreçle yani yeni dönemde, işte yeni manifestonun inşa edilmesi döneminde, kendisini yeniden yapılandıran PKK’nin yeniden inşa içinde yer alan gençlik kendisinin yeni döneme göre de bu alanda örgütleyecektir. Nasıl örgütleyecektir? Elbetteki kurumlarla kendisini ifade edecektir. Kendi iradesini inşa eden, kendi kurumunu inşa eden bu anlamda da neredee yer alıyorsa orada öncülük eden bir konumu olacaktır gençlik.
Gençlik kendisini bütün ezilen halkların kurtuluşu konumuna getirmeli
Dolayısıyla gençlik şunu düşünmeli, şunu görmeli, şunu anlamalı. Birinci dönemde 1973’ten 2025’e kadar görevimi, misyonumu ve gereklerini bir biçimde yerine getirdim.Eksiklerin olması, yetersizliklerin olması bu gerçeği reddetmiyor tabii. Yerine getirdim bir biçimde. Kürt sorununu evrenselleştirdim. PKK’yi idolojik bir yapıya kavuşturdum. PKK’nin olmazsa olmaz bir yaşamı yaratmasında öncülük rolünü oynadım. PKK’nin ruhunu Kürtistan’ın bütün bölgelerinde toprağına, ağacına, ormanına sinmiş bir noktaya kadar getirdim. Bundan sonra ise demokratik siyasetin sürdürülmesinde, demokratik siyasetinin yürütülmesinde yine hukuk boyutuyla özellikle gelişmelerin sağlanmasında birinci derecede rol oynayacağım diyecek ve bu anlamda öncülük yapacaktır. Onun dışında başka bir arayışın, başka türlü bir yaklaşımın olması zaten gençliğin duruşuna aykırıdır. Tam da aslında inşa zamanıdır. Gençlik açısından kurtuluşun ve dirilişin gerçekleştirildiği bu dönemde gençlik artık ne yapacaktır; mücadelesini sadece Kürdistan’ın sınırları içerisinde değil aynı zamanda evreselleşen gençlikle, Latin Amerika’daki gençlikle, Avrupa’daki gençlikle, Orta Doğu’daki gençlikle kendi gücünü, enerjisini, iradesini birleştirerek, dünya devrimini aslında hedefleyen, dünyadaki bütün ezilen hakların kurtuluşunu hedefleyen bir konuma kendisini getirecektir. Dolasıyla önümüzdeki süreçte hem imkanlar çok daha fazla olmuş olacaktır. Hem daha fazla araçlar kullanılmış olacaktır. Hem de yol ve yöntem açısından çok daha zengin, değişik biçimlerle kendisini ifade edebilecek bir konuma getirecektir. Dolasıyla önümüzdeki süreç açısından gençlik, bu konuda böyle ele almalı böyle değerlendirmeli ve kendisini bu bağlamda konumlandırmalıdır. Eğer bunu yapabilirse gençlik önümüzdeki süreçte hem sosyalizmin inşa edilmesinde hem ahlaki- politik toplumun inşa edilmesinde hem de evrenselleşen bir sistemin inşa edilmesinde birinci derecede elbeteki rol oynayacaktır. Ve bunu tekrar özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum. Evrenselleşecek olan bu toplumsal kurtuluşta öncülük edecek olan Kürt gençleri olacaktır. Bunu çok iyi bilmek gerekir. Çünkü Kürt gençliği politik bir gençlik haline gelmiştir. Kendisini çok daha derli toplu örgütlemiştir. Sosyalizmi, ahlaki-politik toplumun inşa edilmesi noktasında kendisini ikna etmiştir. Ama en önemlisi de Başkan APO’nun en yakınında yer alan, onun görüşlerini, düşüncelerini ve ideolojisini çok yakından takip eden bir Kürt gençliği söz konusudur. Bu nedenle hem ideolojik olarak hem politik olarak hem de örgütsel olarak mevcut durumda dünyadaki gençlerin en önünde yer alan bir gençlik konumu söz konusudur. Dolasıyla geçmişte olduğu gibi bu dönemde de Kürt gençliği evrenselleşen, toplumsal kurtuluş mücadelesinde birinci derecede rol oynayacaktır.