ŞIRNEX – Gabar Dağı’nda 1990’lı yıllarda “güvenlik” gerekçesiyle boşaltılan köylerini ziyaret eden Süryaniler, özlemlerini üç dilde yaktıkları ağıtlarla haykırdı.
Bir zamanlar Şirnex’taki Gabar Dağı zirvesinde yer alan Dêra Jor ve Cinêt köylerinde yaşayan Süryaniler, yıllar sonra Almanya’dan gelip köylerini ziyaret etti. Her iki köy de 90’lı yıllarda diğer binlerce köy gibi “güvenlik” gerekçesiyle zorla boşaltıldı. Köylerini terk etmek zorunda kalanların büyük çoğunluğu ise Almanya’ya göçtü.
Yaklaşık olarak bin 500 metre yükseklikte kurulan köylere ulaşmak için Gabar Dağı’nın dik ve sarp yamaçlarını tırmanmak gerekiyor.
Her iki köyde yaşayan Süryanilere yönelik baskılar anlatımlarına göre, 80’lerden itibaren başlamış. Dêra Jor köyün altı kez ateşe verilmiş. 1990 yılına gelindiğindi de köyler tamamen boşaltılmış. Geçmişte köylerin çevresinde bulunduğu belirtilen binlerce zeytin ve nar ağacı bugün yerlerinde yok. 7 veya 8’inci yüzyıllarda arasında inşa edildiği belirtilen Mor Aho Manastırı da definecilerin hedefi olup büyük ölçüde tahrip edilmiş durumda.
Gruptakiler viran halde olsa da köylerine duydukları özlemlerini dilleri Süryanicenin yanı sıra Kürtçe ve Türkçe yaktıkları ağıtlarla gösteriyor.
DOĞDUĞU KÖYE 40 YIL SONRA GELDİ
Yıllar sonra köylerini ziyaret etmeye gelenler arasında 40 yıl önce ayrıldığı köyüne ilk defa ziyarete gelen Hanno Paçun da var. Paçun, “Köyüme geldiğim için kendimi cennetteymiş gibi hissediyorum. Köyümüzü, evleri ve manastırı görünce çok duygulandım. Umarım köyümüz yeniden inşa edilir ve yeniden buralar gelip yerleşiriz” dedi.
Evlerinin yakılmış durumda olduğunu, tarihi manastırlarının ise defineciler tarafından tahrip edilmiş olmasına üzülen Paçun, yetkililerin gelip bunu görmesi gerektiğini belirti.
‘O GÜNLERE ÖZLEM DUYUYORUZ’
Dêra köyünden olan Afrin Paçun (78) da, 33 yıl önce ayrıldığı köyünü son on yıldır her sonbaharda ziyarete geliyor. Köylerinin taşlarını görünce bile mutlu olduklarını dile getiren Afrin Paçun, yılların dindiremediği özlemini şu özlerle anlattı: “Şu gördüğünüz yıkılmış evlerin taşlarını etraftan toplayıp ve sırtlayıp köye getirerek evlerimizi inşa ettik. Taşların hepsini vadilerden ve yamaçlardan sırtlayıp getirdik. Bugün Almanya’da yaşıyor olabiliriz ama derdimiz, kahrımız ve fikrimiz buradadır. Ancak elimizden bir şey gelmiyor. Eğer köyümüz inşa edilseydi, bu yaşıma rağmen gelip yerleşirdim ve burada yaşardım. Köyümüze yol gelmediği için ulaşmak zordur. Buradan göç etmeden önce hayvanlarımız vardı ve burada çiftçilik yapıyorduk. Dicle Nehri kenarında bulunan arazilerimizi boğalarla sabahtan akşama kadar sürerdim. Çok zahmetliydi ama mutluyduk ve keyfimiz yerindeydi. Her zaman keşke Almanya’daki rahatlık değil de buradaki o zor ve eski yaşamımız olsaydı diyorum. O günlere özlem duyuyoruz.”
EN SON KÖYDEN O AYRILDI
Atalarının binlerce yıl boyuncu bu köylerde yaşadıklarını söyleyen Kerim Paçun ise, bugün viran haldeki köylerini, “1990’da köyü en son terk eden kişi benim. O günden beri köyümüz boştur. Bizden sonra evlerimiz ve bahçelerimiz tam 6 defa yakılmış. Eskiden köye girdikten sonra zeytin ağaçlarından dolayı güneşi göremezdin. Her yer gölgelikti. Bugün ise bu zeytinlerin yüzde biri bile kalmamış. Kalanlar da sarp kayalıklarda olduğu için yakılmamış ya da kesilmemiş. 20 binden fazla zeytin ağacımız vardı. Şuan 200 tane bile kalmamış” cümleleriyle anlattı.
Paçun, buralarda barındırılmadıkları için ister istemez göç yollarına düştüklerini ifade ederek, “Almanya’ya gittik ama köyümüzün hasretiyle ayakta kaldık. Gece gündüz ve her saniye kulağımız köyümüzdedir. Gündüzleri Almanya’dayız ama geceleri rüyamızda köyümüzde ve kilisemizdeyiz. Topraklarımızı asla unutmayız ve kimseye de bırakmayız. Çünkü toprak namustur. Ata topraklarımızı kimseye vermeyiz. Bu topraklar bizimdi ve hep öyle kalacaktır. Hiç kimse topraklarımıza gelmemizi engelleyemez. Zulüm iyi bir şey değildir ve sürekliliği de yoktur. Bize yapılanları Allah’a havale ediyoruz” diye konuştu.
KÖYLERİ İÇİN AĞIT
Doğduğu Cinêt Köyünü uzun yıllar sonra ziyaret edebilen Meryem Kural da, gelir gelmez gözünde birçok anının canlandığını paylaşıyor. Kural, köylerinden kalan taş kalıntılarının arasında ağıt yakarak özlemini gidermeye çalıştı.
Dede ve ninelerinin topraklarına 30 yıl sonra geldiğini söyleyen Cinêt Köyünden Edip Duru de ağıt yakanlar arasında. Duru, “Köyüme geldiğim için çok mutluyum. Burada insan ferahlıyor ve kendine geliyor. Anılarımız burada ve o yüzden buradan uzaklaşsak da hiç kopmadık” dedi. Tümünün tek temennileri ise köylerinin yeniden yerleşime açılması.
MA / Dilgeş Ruvanas