HABER MERKEZİ
Gabar’ın güzelliğinde tüm Kürdistan dağlarının aşkını yüreğinde taşıyan, 2007’nin aralık ayında kutsal topraklarımıza ekilen o altı asi kardeleni yeni bir aralık deminde anmak kuşkusuz kolay değil. Zor olduğu kadar acı olan kaybının yüreğimizde yarattığı umulmaz acının gölgesinde yeniden o günlere dönmek, yazarken anımsamak o yüzleri, yürekleri, beraber yaşanmış anıların sıcaklığına sığınmak kolay değil. Çok zor da olsa bir yoldaşlık görevi olduğunun farkındayım. Sizi gücüm oranında ifade etmek istiyorum.
Adı Gülbahar, gerçekten de adı gibi ilkbahar gülü kadar her mevsimde güzeldi. Serhat’tan Önderlik sahasına, güneyden Botan’a kadar diyar diyar dolaştı. Gerillacılık tadında ülkenin birçok sahasında mücadele verdi. Uzun bir mücadele geçmişine sahipti. Bütün yıllarını dolu dolu yaşadı. Her yılına, her anına bir başarı sığdırdı. Başarılarını Gabar’ın görkeminde Agit’in diyarında daha da yükseltmek için 2007’de Botan’a yüzünü döndürdü. Genç yaşta devrim saflarına katılmıştı. O yüzden kendisini PKK’nin asi çocuğu olarak tanımlardı. Gülbahar yoldaş denince iradeli, iddialı, azimli militan duruş akla gelir. Gülbahar yoldaş planlı, örgüt kaygılarıyla yaşayan, doğru komuta gerçeğinin temsil gücü idi. Yoldaş canlısıydı. Kadro yaratmayı seven, bunun çabasını sürekli veren, bunu kendi görevi gören bir tarzın sahibiydi. Kadro yaratmada ustaydı. İnsanları yaratmak onları anlamaktan geçer. Önderlik eğitimini gördüğü yıllarda, Önderlik “Gençleri PKK ruhuyla yaratın” demişti. Bu noktada Önderliğe yanıt olmayı kendine amaç edindi. Her kadın gerilla yoldaş gibi Gülbahar yoldaş da nice acılar, zorlanmalar yaşadı. Acılarını, zorlanmalarını güce, güzelliğe dönüştürdü. Örgütün gücüyle buluşturduğu kişiliğini yaratmayı bildi. Örgütün merkezi sahalarında edindiği güç ve birikimle Botan sahasına yürümek istedi. Agitlerin aşkını yüreğinde taşıyarak, Zelallerin gerçeğinde militanlığa kilitlenerek hep güneşe yürüdü. Bu yürek sıcaklığı ile umut ve heyecanla Gabar’ı adımladı. Sevgi ekti Gabar’a, sevgisiyle fethetti yoldaş yürekleri. Çok kısa sürede alanı tanıdı. Alana gelir gelmez tüm alanı dolaştı, tüm alan yapısıyla konuştu. Görevden eyleme, eylemden yaşama her şeye en önde koştu. Ustaca bir katılım sergiledi. Ona bakarken ürkerdim. Nice yitirdiğimiz yoldaşlar gibi onun da bir talihsizliğe kurban gitmesinden korkardım. Sorxwinler, Adıllar, Heviler gibi yoldaşlar için yaşadığım kaygıları bu yoldaş için de yaşadım. Heval Gülbahar Önderliğin yeni paradigmasının militanıydı. Korkularım ve kaygılarım beni yanıltmadı. 3 Aralık 2007 saldırısında asice, son kurşununa kadar savaştı. Kahramanca direnerek adı gibi Gül olup ekildi Gabar dağlarına. Gabar için, örgüt için basit bir kayıp değildi. Öncü komutan olma iddiasını taşıyan Gülbahar yoldaşın kaybı, YJA STAR için de telafisi güç olan bir kayıptı. Cesur, fedakar, kaygısız yaşayan ve savaşan Gülbahar yoldaş, sürecin gerektirdiği militan duruşu en zirvede yaşıyordu. O yüzden kaybı kolay değildi. Sarsıcıydı kaybı, daha uzun soluklu yaşaması gereken yoldaşlardan biriydi.
Gülbahar yoldaşla şehitler kervanına katılan diğer Navser kardelenlerini de anmak gerekir. Beritan GUYİ, diğer adı Mercan olan bu yoldaş adı gibi güzeldi, asiydi, sevgi yüklüydü. Adını aldığı büyük özgürlük şehidimizin çizgisinde Beritanlaşmıştı. Özünde tüm güzellikleri yaratmıştı. Rozerin yoldaş Aydın kökenli, oldukça birikimli, bağlı ve inançlı bir yoldaştı. Aydın olmanın gereğini özgürlük savaşının en ön saflarında yer almayla yerine getirmeyi militanlığının koşulu sayardı. İnsanı, doğayı seven, romantik bir gerillaydı. İnsanların gerçeğine inmeyi seven, gerillacılığı dile, yazıya döken bir yoldaştı.
Xwinda yolaş, genç ama yaşından daha büyük bir olgunluğa sahipti. Gabar’ın görkemli geçmişinden aldığı güçle kendinde bütün güzellikleri yaratmıştı. Tam bir yoldaş canlısıydı. Gabar’a layık bir militan olmayı istiyordu. Yoldaşı için yapamayacağı bir şey yoktu. Yoldaşı için büyük bir özveriyle çalışırdı.
Harun TORİ, Gabar’ın eski kadrolarındadı. Güneye tedavi amaçlı bir dönem gider. Örgütün bütün ısrarlarına rağmen yeniden Gabar’a yüzünü döndürür. Düşmana karşı çok öfkeliydi ve bu nedenle savaşımını güçlü veriyor, bütün öfkesini silahıyla kusuyordu. Amaçlarına göre yaşayan ve amacına ulaşmada hiçbir engel tanımayan bir mücadele ruhu vardı. Gabar’a ikinci gelişinde komutan olarak görevlendirilmişti. Tüm yoldaşlar onu severdi. Yoldaşları gibi Gabar’ın dağları, taşı, suyu da onu sımsıcak bağrına bastı.
Serdem yoldaş, büyük bir mücadele ısrarından sonra hasretini çektiği Kuzey sahalarına ulaşmıştı. Kuzeye gidebilmek için üç yıl önerisinde dayatıcı olmuştu. Konumundan dolayı örgütün kuzeye göndermediği Serdem, yoldaş kendi ısrarıyla Gabar’a gelmişti. Çocuklar gibi şendi, mutluydu. Gabar’a sevdalıydı ve aşıklar gibi heyecanlıydı. Kaygısızca, sevgiyle, aşkla erkenden Gabar’a alıştı. Gabar’ı sevdi, Gabar da onu sevdi. Bir gün onunla birlikte göreve gitmiştik. Köyüne yanaştığımızda köyden gelen sesleri dinledik. Çocukların seslerine karışan hayvanların sesini dinledikten sonra Serdem’e duygularını sordum. Bu küçük köyde gözlerini dünyaya açmıştı. Bir film şeridi gibi çocukluğu gözlerinin önünde canlanmıştı. Acılarını, gözyaşlarını akıttığı, evinin bahçesinde oynadığı çocukluk oyunlarını bir bir hatırlıyordu. Çok duyguluyum, diyordu. O yüzden gözyaşlarıma hakim olamıyorum diyordu. Duygularım çok karışık, bu toprakları öpmek istiyorum, dedi. Tam da böyle derken gözyaşları o mavi gözlerinden usulca süzülüverdi. İnsanın yüreğini burkan bu yaşlı gözler karşısında ağlamamak, duygulanmamak elde değildi. Ülkemin senin gibi güzel gençlerine ağlamak yakışmıyor, dedim. Böyle de sürdü o gecenin hüznü. Genç yoldaşım hayata doyamadan, gençliğine nice acılar, özlemler, sevinçler, katarak tüm yaşanmış ve yaşanmış zamanların Serdem’i oldu.
Yeni bir aralıkta devrimimizin yol göstereni şehitlerimizi yaşam aydınlığımız olarak belliyoruz. Anılarının tutarlı bir takipçisi olma kararlılığını bir kez daha yeniliyorum.
Sidar Botan