Soğuk bir kış günüydü
Sıcak bir sohbetle paylaştığım
hayallerin içindeyim
Yürürken korkum dağ patikalarda
İçimi ısıtan gibiydin
Gün doğumuyla açan kardelenlerin üzerinden
Çığ damlası kadar taze
Annemin sandığında
Ayalı kadar eski
Gözlerin uzayıp
Göç kervanların ardından
Kalan küçük çocuğun
Bakışlarına benzer
Bin yıllardır büyümeyen
Hayallerin içindeyim
Hala…
HABER MERKEZİ
Devrimci mücadelelerde baş aşağı gidişlerde yaşandığı süreçler olur. Böylesi süreçlerde istenilen bedelleri hep mücadele azmi ile donanmış insanlar verir. Gabar’ın destanı, ruhu, kendisi olabilmiş ve inandığı değerler uğruna kendi canından feragat etmiş bir toplumsal gerçekliktir.
Şairin “Dünyanın cesur ulusları yoktur, cesur insanları vardır” tabiri bu gerçekliği biraz da olsun açıklar niteliktedir. Bu halkın en cesur ve en güzel evlatlarının sergilediği bu ruh; Nirvana katına ulaşmanın en anlamlı ifadesidir. Acıyı yenmiş veya acıdan arınmış bir ruhla, böylesi bir şanlı direniş sergilenir. Anlamıyla da kendi benliğini aşmış kahramanların, kendisi olmak ile yaşanan bir ruhtur.
Yaşam ve insan olgularının içini doldurmaktır, olguyu olması gerektiği gibi yaşamak için, mücadeleyi üst düzeyde vermektir. Bu zor koşullarda bile, gelecek kuşakların özgürce yaşaması için, kendinden vazgeçme bilinci ve adıdır. Gabar’ın destanı ve direnişi Gülbaharların haykırışı idi.
Tarihimizde direniş kültürü, süregelen bir gelenektir. Şehitlerin yarattığı fedailik ve kahramanlıklar ancak o dönemin koşulları içerisinde ele alıp değerlendirirsek doğru anlamlandırmış oluruz. Onurlu bir yaşam için bir iğne ucu kadar yaşama inkanı olsaydı, arkadaşlar böyle bir eyleme girişmezlerdi. Tüm insanı değerlere saldırının olduğu bir yerde, direnmemek onursuzluktur. Onuruna sahip çıkmak için bedel ödemekten, en değerli varlığı olan canlarını ortaya koymaktan kaçınmadılar. Bedenlerini ölüme yatırarak bu şanlı tarihi yarattılar. Çünkü onlar başladıkları maratona kendilerini komple adamışlardı. Onurlu yaşamı uğruna ölecek kadar seven en değerli varlıkları olan canlarını verirken bile, mezar taşıma borçlu yazın, önderliğe, halkıma, yoldaşlarıma, şehit düşen babama ve kadın yoldaşlarıma borçlu yazın diyecek kadar alçakgönüllü, mütevazi ve erdemli bir yaşama ve kişiliğe sahipti.
Gülbaharlar destanlarıyla çoraklaşmış yüreklere ve topraklara su oldular. Biz onların oluşturdukları denizde bir damla olabilirsek ne mutlu bize, direniş destanları ile onura sahip çıkan, “ya özgür bir yaşam, ya özgür bir yaşam” diyen bir halk yarattılar. Kürt halkının karartılmış yaşamına, mücadelesine ışık olmanın geleceğinde filize durma ruhudur Gülbaharların haykırışı.
Bazı dönemler vardır ki, militanlığımızın sınandığı dönemlerdir. Bugün böylesi bir dönemden geçiyoruz. Bize yine teslimiyet ve onursuzluk reva görülüyor. İşte bugün Gülbaharların fedai ve kahramanlık ruhlarını içselleştirme ve yaşamsallaştırma günüdür. Bu günü beyni ile, yüreği ile her şeyi ile kendini komple özgürlük mücadelesine adayan fedailere, şehitlerimizin ruhunu yaşamaya ihtiyacımız her zamankinden daha fazladır. Kendimizi borçlu hissetmeli önderliğe, halka ve şehitlere karşı borcumuzu ödemek için var olan geleneksel, yetmez, yetersiz yanlarımızı aşmalıyız. Önderlikle doğru bir buluşmayı sağlamak için, küçük bencilliklerimizi, bireysek kaygılarımızı, takıntılarımızı aşmalı ve kendimizi komple adamalıyız. Önderliği, şehitleri ve halkı komple yaşamalıyız. İşte Gabar’ın direnişi, Gülbaharların ruhu bu gerçek değerlerimize davet ve çağrısıdır.
Düşüncelerimizle, yaşamımız arasındaki uçurumlara köprü kurmalıyız. Tüm geriliklerimize karşı, kendimizde Gabar’ın semalarında dolaşan, Gülbaharların direniş ruhunu yaşatan, tüm manevi değerlerimizin bileşkesi olan önderlik ve şehitler etrafında kenetlenerek, önderliği, şehitlerimizi an be an hissederek yaşamalı, militanlık sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
Yaptıkları işlerde her zaman başarılı, coşkulu, heyecanlı, moralli ve gittiği her ortamın rengini-havasını değiştiren özelliklere sahipti Gülbahar arkadaş. Yetkiye dayanarak değil, doğal sorumluluk anlayışıyla öncülük rolünü oynuyordu. Önderlikle sonsuz bir inanç ve bağlılıkla bütünleşmişti. Önderliği gerektiği yer ve mekanda uygulama heyecanını ve coşkusunu yaşamın her anında his eden, sorumluluğunu gösteren ve yaşanan baharların müjdecisi idi. Militan olmanın gereklerine göre yaşayan, önderlikle gerçek yoldaşlığın somut ifadesi idi. Onurlu ve özgür yaşama gönül vermiş, kendini adamış erdemli bir kişilikti. Yaşama büyük bir tutku ile bağlı idi. Özgür ve onurlu bir ölümü, özgür ortamın yaratımında gören, bununda bedel istediğini çok iyi bile bir arkadaştı. Hep şunu söylerdi; “Kahramanlar gerçek zamanlarını ve ölünmesi gerektiği yeri belirleyen erdemliliğe sahip olurlar. Gerektiği yerde ölmesini de bilmek, mücadelemiz açısından erdemliliktir ”
Tüm bunlarla bağlantılı olarak söylenecek özlü söz şu olmalıdır. Tüm zamanlara yayılmış Gülbaharların ruhu, yenilmezliğin ve zaferin garantisidir. Düşman bütün silahlarıyla, tekniğiyle, sayı üstünlüğü ile yüklendiği bir mevzide çıplak bedenleri ve çelikten irade ve inançları dışında hiçbir silahı olmayanların zaferleri yaratması açıktır ki kolay değil ve sıradan bir çaba ile başarılamaz. Ancak tarihin kanıtladığı bir gerçek daha var ki, o da şehitlerimizin yaratımlarıdır. Bunun karşısında, hiçbir güç dayanamaz ve insanlık adına hiçbir çıkış imkansız görülemez. Soylu değerler uğruna savaşmakta işte burada ifadesini bulur.
Yaşama dayatılan ölümse, ölümü bir silaha dönüştürmek gerekecektir. Yaşam için yani, “ölümde yaşamı yaratmak..” yaratılacaksa ölümde yaşam, yaşamı ölümüne sevmek gerekecektir. Yaşamı ölümüne sevenlerin, ılık nefesleri üflenecektir. Özgür yarınlarımıza, umutlarımıza, yüreklerimizi Gabar’ın kavurucu Gülbaharlar sıcaklığı, ılık nefeslerin direnmenin güzelliğini dile getiren, “Direnmek ne güzel” Gülbaharların sadeliğinde bir rahatlama ifadesine dönüşecektir.
Gülbaharlar sıcaklığında, “Direnmek ne güzel!” diyenler, direnmenin yetmediğini, direnişin her bedende ayrı ayrı olarak, an an, gün gün süreklileştirilerek bir çizgi haline dönüştürülmesi gerektiği bilincindedir. Yaşamın ölümle girdiği bu kavgada, kavgayı nefes nefese vermek gerekecektir. Ölümün karşısına ölümü çıkararak, yaşamı dirilmeyi çalışanların tutuştuğu kavga ölümü usandırır. Parça parça, nefes nefes yenilgiye uğratır. İşte Gabar’ın semalarında yıldızlaşan ölümsüz yoldaşlarımız, “Direniş bayramı” adını yazar.
Halk sevgisi ve halkın temel sorunlarını çözmeyi kendi var olma gerekçesi sayacak kadar halkın değerlerini seven, sevgisini şahadetin zirvesinde yaşattı. Halkın acılarını, sıkıntılarını hissetmede yaşadığı duygu derinliği, bağrında taşıdığı halk sevgisini, halkımızın kahramanca serhıldanları ile birleştirmeyi kendisi için sürekli erdem sayardı. Bugün bunun mutluluğunu yaşayan Gülbahar arkadaş, halkımızla onun baharında şaha kalkmış duygu ve düşünce birikimi ile direnişlerini selamlıyor. Kürdistan dağlarında, halkımızın kahramanca serhıldanların sıcaklığına doğru yürümenin özlemini hep duyan, yüreğinde hisseden, bütün umut ve amacı herkes gibi halkımızla barışçıl ve özgür bir ortamda; dil, kültürümüz ve ulusal kimliğimizle yaşamamız için mücadele ister. Bu bilinçle cesur ve onurlu bir halk direniş var. Gülbahar arkadaş bunu selamladı ve yeni baharlara vesile oldu. Özgür baharların adı oldu.
Çok zor alanlarda kalması ve zor süreçler geçirmesine rağmen, yaşama olan sevgisi ve kendini geliştirmedeki iddiası, bu zorlukları karşısında direngen ve mücadeleci bir duruşu beraberinde getirmiştir. Kendine olan güveni ve yaşam karşısındaki ciddiyeti, amacındaki netliğinde ortaya koymuştur. Amacını gerçekleştirmek için, sürekli bir arayış, yeniye ulaşma, yaşama dair her şeyden bir sonuç çıkarma, öğrenme ve bunu etrafındakilerle paylaşma yaklaşımını esas almıştır. Yaşama hep umutla bakmasını bilmiştir.
Doğayla uyum içerisinde, Kürdistan dağlarının güzellikleri ile buluşmayı bilmiştir. Oldukça sempatik, sevecen, coşkulu, yaşamı detaydaki güzellikleri ile seven, her anda bir güzellik bulabilen, hayatı dolu dolu ama bir o kadar da, anlam yükleyerek yaşamak isteyen bir kişiliğe ve yaşam anlayışına sahip olmuştur. Gülbahar arkadaşın kuzeye gitme iddiası yaşamı ve örgüt içindeki gelişimi, yürüyüşü istikrarlı olan, farkını her ortamda ortaya koyan, zorluklar karşısında geri çekilmeyen, aldığı her görevin hakkını emeğiyle vermesini bilen, her zaman kendini doğal sorumluluk bilinciyle görevlere hazır tutan, değerleri korumada her zaman olabildiğince duyarlı yaklaşan ve bu duruşu ile herkes tarafından güven duyulan, tutarlılığı ile örnek alınan bir arkadaş olmuştur. Yürekten bir özgürlük militanı olmanın çabası, iddiası ve sorumluluğu ile hareket ederken, ideoloji kimliğinin bilinciyle hem kendini hem de anın militanlığının bilinç ve örgütlülüğünü kendi şahsında yaratabilmiştir. Bu yönüyle önderlikle doğru buluşmayı sağlayan, özgür kimliği yaratmada, hem kendisiyle hem de çevresindekilerle süreklileşen bir ilke mücadelesi veren, özgür yaşam temelinde ve örgütsel bakış açısıyla, ilişkilerindeki ilkeleri belirleyen, örnek bir kişilik, bu kişiliğiyle sevilen ve gerçek yoldaşlık timsaliydi. Bu anlamda Gülbahar arkadaş, devrimci bir kişilik ve özgürlük aşkıyla Gabar’a yönelmişti. Bunu ruhunda yaşıyordu. Amacına ulaşmada hiçbir engel tanımıyordu. Düşüncelerinde, sürekli özgür idi. Sınır tanımıyordu. Yenilgiyi, köleliği tanımadığı gibi asla kabul etmiyordu. İsteklerinde sadece hayaller değil, gerçekleşecek şeylerdir. Sürekli bir mücadele ile bu hayallerinin gelişeceğine, gerçekleşeceğine derinden inanıyordu.
Pratik sahanın büyük devrimci kişilikleri yarattığının geliştirdiğinin derin bilincindeydi. Bunun için, en iyi yaratım yerinin de, Agitlerin diyarı Gabar olduğunu ruhunda, yüreğinde, beyninde her zaman hisseden, bir de borçlu olduğu güneşimize, şehitlere, halka ve şehit düşen babasına layık olmanın yolunda ilerlerken, hayallerin ulaşmak için, istek ve ısrarı zirvedeydi. Çünkü onun felsefesinde çocukluk hayallerine ihanet etmeye yer yoktu. Özgürlük ve onur sevdası idi. Özgürlüğe aşıktı. Onun kişiliği inançlı, iradeli, kararlı ve başarılı bir kişilikti. Gabar’da yücelen gül, Çırav’da ölümsüzleşen bahar, yılların acısı, öfkesi ve kiniydi. Volkanlaşan yüreklerin zirvesiydi. Kendisini dışa vurmanın, adı yüzünde hiç gülücükler eksik olmayan yoldaşın çığlığı, kavgası Aralığın altısı oldu. Direnişin simgesi, volkanlaşan yüreklerin sözcüsü, öncüsü, geleceğe umut bahşeden yoldaşların çığlığı, kini, öfkesi, yılların hesaplaşması idi Gabar’ın kalbinde kopan sekiz gencin adı oldu. Gülbahar, baharlarımıza bahar katan, yoldaşların baharında yaşamak ne güzel. Amacımın kavgasında ölümsüzleşen yüceliğin Gabar dağında direnişe, onura, gerçekliğe çağrıdır. Bunu hisseden yürekler, beyinler, kavgamıza sevdalı olan yoldaşlığın inancıdır. Bizi bugünlere getiren haklı kavgamızın kutsallığıdır. Geleceğimize sıkılan her bir kurşun, umudumuza umut katan, amacımızın büyüklüğünü hisseden irademiz karşısında varlığını yitiren kurşunlardır.
Unutulmayanlar, bir umut, bir özlem, hasret, yoldaşlık izleridir…
Pılıng Erzurum