HABER MERKEZİ
PKK gelişimi içerisinde Önder Apo iki Kürt’ün olduğunu ifade etti
İkincisi; toplumsal hareketi ortaya çıkartan aydın gençliğin de kendine göre özellikleri var. Öyle, objektif bir realite olarak oluşmuş aydın gençlik, Kürt varlığının ve özgürlüğünün temsilcisidir, bunun beyni ve yüreğidir hem düşünce gücü hem motorudur, diyemeyiz. Böyle düşünen, böyle tanımlamaya çalışan, kendini böyle ele alan, bu anlamda toplumun öncüsü, aydını olarak rol oynamak isteyen kesimler de PKK’ye ve Önder Apo’ya paralel ortaya çıkmışlardır. Hatta Önder Apo’dan daha önce düşünce ve örgüt gücü olarak kendilerini örgütlemeye çalışmışlardır ama onların aslında Kürt varlığı ve özgürlüğünü doğru anlama ve geliştirmeden uzak oldukları pratik süreç içerisinde ortaya çıkmıştır. Bir yanı ile Kürt toplumuna dayanmak, o toplum gücünü Türk siyaseti içerisindeki mücadelede, iktidar mücadelesinde bir dayanak yapmak istemiş ama esas olarak, reformist-işbirlikçi ve milliyetçi karakterleriyle kültürel soykırım sisteminden kopamamışlardır. O sistem içerisinde kültürel soykırımın biraz daha planlı, biraz daha acısız, yumuşak gerçekleşmesini öngörmüşlerdir. Aslında kendilerine göre; Kürt varlığını ve özgürlüğünü daha acısı az, yumuşak yöntemlerle gerçekleştirmeyi öngördüklerini sanıp söyleseler de, gerçekte soykırımın biraz daha zamana yayılmış, daha az acılı, daha yumuşak yöntemlerle gerçekleştirilmesini isteyen bir konumda kalmışlardır. Ondan öteye geçememişlerdir.
Şimdi bu bakımdan gençliğin Kürt toplumundaki, Kürt varlık ve özgürlük mücadelesindeki yeri ve rolü açığa çıkıyor. Kültürel soykırım altında aydın katliamının yaşanması ve asimilasyonda gençliğe rol oynatılması amacı ile geliştirilen planlı, örgütlü süreç içerisinde ortaya çıkartılan aydın gençliğin, kendilerine dayatılan kültürel soykırımın bir aracı, öncüsü olmanın aksine, kültürel soykırım rejimine karşı Kürt varlık ve özgürlüğünün; ruh, duygu, düşünce, örgüt ve eylem gücü haline gelmesi biçiminde rol oynaması söz konusudur. PKK böyle bir gençliği ifade ediyor. Sosyal olarak da, ruhsal, duygusal, ideolojik, örgütsel ve eylemsel olarak da böyle bir gençlik hareketi olma özelliğini taşıyor. Bunu da var eden, ortaya çıkartan Önder Apo’nun, tarihsel gerçekliği, Kürtlere dayatılan soykırım sistemini, bunun Birinci Dünya Savaşı ile oluşturulan siyasi-askeri yapısını devlet okullarında verilenin aksine görerek, anlayarak, düşünerek ortaya çıkartmasıdır. Bu temelde de Kürt varlığını ve özgürlüğünü esas alan bir düşünce gücünü ortaya çıkartması ve böyle bir düşünce gücünü örgüt ve eyleme dö-nüştürme cesaret ve kararlılığını sergilemesiyle gerçekleşiyor.
Bu bakımdan PKK bir gençlik hareketi ama öyle objektif olarak oluşmuş bir gençlik hareketi değil; Önder Apo’nun düşünceleriyle, duygularıyla eğitilen, şekillenen bir gençlik hareketi, Apocu gençlik hareketi. Bu açıdan da Kürt gençliği demek lazım; ama Apocu gençlik de demek lazımdır. Çünkü; öyle olmayan gençlik de vardır. Zaten PKK gelişimi içerisinde Önder Apo iki Kürt’ün olduğunu ifade etti: Biri fosilleşmiş Kürt, biri özgür Kürt, dedi. Biri Barzani Kürdü, biri Apocu Kürt, dedi. Birincisini fosilleşmiş Kürt, ikincisini yeni özgür Kürt olarak tanımladı. Bu, toplum için böyle olduğu kadar hatta ondan daha fazla gençlik açısından geçerli, doğru olan bir durumu ifade ediyor. O bakımdan da objektivist bakış açısına sahip olmamak lazım. Bu sürece, bütün olup bitenlere objektivist bir yaklaşımla yaklaşmamak lazım. İşte gençlik, sosyal, toplumsal olarak, bir kesim olarak var; okullarda aydınlaşmış, dolayısıyla TC eğitim sistemi içerisinde bir aydın gençlik oluşmuş, oradan da Önderlik ve PKK doğmuş gibi objektivist, ilerlemeci bir mantıkla bakmamak lazım. Öyle bir bakış açısı yanlıştır; o bakış açısı Önderlik ve PKK gerçeğini, onların gençlik hareketi olma gerçeğini anlamayı getirmez. Çünkü; gençlik içinde doğmuş, devrimci hareketler içerisinde doğmuş bir objektif gelişme diyebiliriz ama planlı ve örgütlü olarak Kürt toplumuna dayatılan objektif gelişmelerin tersine bir yaklaşımla Kürt varlığının ve özgürlüğünün ortaya çıkartılması tarihsel bir gerçekliktir. Bunun için küresel kültürel sistem PKK gerçeğini, PKK’yi aykırı buluyor. Sürekli reddediyor. PKK de küresel düzeyde iktidar ve devlet sisteminden, onun günümüzdeki biçimi olan kapitalist modernite sisteminden kopuşu, onun dışında olmayı ifade ediyor. Bu biçimi ile Dünya’da da, Kürdistan’da da iktidarcı ve devletçi sistemden kopmayı; doğal toplumun, neolitik toplumun, kadın ve köy devrimini ifade eden toplumun günümüze kadar yaşayan demokratik gerçekliği ve mücadelesinin yeniden dirilişi, yeni bir bilinç ve örgüt haline gelmesi, böylece iktidarcı, devletçi zihniyet ve siyasetten tümüyle bir kopuşu yaşamayı kendisi için temel bir veri olarak ele alıyor, öngörüyor. Bu temelde geliştirilen bir kopuş hareketi oluyor. İktidar ve devlet sisteminden kopuş hareketi oluyor. Doğal toplumla yeni özgür düşünce ve yaşam arayışı temelinde yeni bir birleşmeyi ifade ediyor.
Bu söylediklerinizden de hareketle PKK bir gençlik örgütünden, Ortadoğu’yu etkileyen toplumsal bir devrimci harekete nasıl evrildi?
Duran Kalkan: Kuşkusuz bu soru da çok kapsamlı ve çok yönlü ele alınıp değerlendirilmeyi gerektiriyor. PKK tarihinin o zorlu mücadele dönemlerinin tümünü incelemeyi, araştırmayı, böylesi dönemlerde PKK’nin nasıl başarıyla çıkış yaptığını, ne tür açılımlar yaparak varlığını ve gelişimini sürdürdüğünü görmeyi gerektiriyor. Yoksa yüzeysel yaklaşımlarla, kestirmeci teorik ifadelerle, sadece propaganda amaçlı söylemlerle böyle bir soruya cevap vermek mümkün de değil, doğru ve yeterli de olmaz. Elbette böyle bir soruya cevap verebilmek için birkaç yönden yaklaşmak lazımdır.
Birincisi, PKK’nin karakteridir. Bu da kendisini Önderlik ölçüleri ve özellikleri ile ortaya koyar. Önder Apo’nun ruhu, düşünceleri, duyguları ile ortaya çıkan ideolojik ve siyasi-örgütsel eylem ve arayışla bağlantılıdır. Onun yenilikçi, devrimci, değişimci, mücadeleci, yaratıcı ve kazanımcı özellikleriyle bağlantılıdır. Var olan sistemden, Kürdistan’a bölünmeyi, parçalanmayı ve soykırımı dayatan iktidarcı-devletçi sistemden kopuşla bağlantılıdır. PKK, iktidar ve devlet paradigmasını esas alan sosyalist hareketlerden çok farklı olarak, iktidar ve devlet olma olgusundan çok radikal bir kopuşu ifade ediyor. Evet, tarih içerisinde birçok özgürlük hareketi, en son reel sosyalist hareket, kendilerinden önce var olan iktidar ve devlet sistemlerine karşı çok yönlü siyasi ve askeri mücadeleler yürüttüler, ayaklanmalar yaptılar, devrimci savaşlar verdiler. Büyük kalkışmalara girdiler, en şiddetli mücadeleleri örgütleyip yürüttüler. Bunun gerektirdiği cesaret ve fedakarlığı gösterdiler. Fakat sistemden kopamadılar. Ruh, duygu, düşünce ve paradigma olarak, iktidar ve devlet sisteminden kopamadılar. Devlet odaklı, iktidar endeksli bir parti, bir hareket olmaktan kurtulamadılar. Var olan sisteme karşı çok şiddetli ve radikal bir mücadele yürüttüler ama belli başarılar elde ettikten kısa bir süre sonra tekrar mücadele ettikleri güce dönüşümü yaşadılar. Ondan uzaklaşan, ondan kopan bir konumu öngöremediler.
PKK’nin iktidar ve devlet sisteminden kopuşu keskin ve radikaldir
PKK belki onlar kadar çok şiddetli, hızlı siyasi ve askeri gelişmeler yaşayamadı, sağlayamadı, çok radikal siyasi-askeri mücadeleler yürütemedi ama sistemden, iktidar ve devlet sisteminden köklü ve radikal bir kopuşu ruhta, duyguda, düşüncede, dolayısıyla ideolojik-politik çizgide baştan itibaren, çok keskin ve radikal olarak yaşadı. Ulus devlet ideolojisinin etkisi altında idi. Paradigma değişimi yaşayamamıştı. Fakat bunlara rağmen daha ilk başta, çıkış döneminde, Kürdistan’a dayatılan soykırım rejimine karşı doğru durmanın bir gereği olarak, duygu, düşünce ve örgütsel açıdan var olan sistemden radikal bir kopuşu gerekli gördü. İlkel milliyetçi zihniyet ve siyasetler, reformist küçük burjuva milliyetçisi zihniyet ve siyasetler böyle bir kopuşu yaşayamadılar.
Dolayısıyla gerçek anlamda bir duruşu gösteremediler. PDK, YNK gibi güçler peşmerge örgütlediler, isyanlara kalktılar, daha çok şiddet kullandılar ama iktidardan, devlet sisteminden kopamadıkları için söz konusu eylemleri kalıcı, Kürt varlığını ve özgürlüğünü geliştiren sonuçlar ortaya çıkaramadı. Belli gelişmeleri kısa süreli yaşasalar da, tekrar ya eskiye döndüler ya da o gelişmelerin tekrardan tasfiyesi yaşandı. PKK bu bakımdan hem kendinden önceki Kürt hareketlerinin hem de reel sosyalist hareketin tersi bir gelişmeyi ifade ediyor. Siyasi ve askeri gelişme bakımından yavaş ilerliyor, sınırlı oluyor, imkanları ve fırsatları azdır. Kapsamlı ve geniş eylemlere ve isyanlara kalkışamıyor, bu anlamda hacmi dar bir durumu ifade ediyor. Fakat felsefi ve ideolojik olarak, iktidar ve devlet sisteminden kopuşta son derece keskindir, köklüdür, radikaldir. Siyasi askeri gelişmesi zayıf olsa da, o gelişmelerin hepsi de kalıcı oluyor. Çünkü; sistemden kopan gelişmeler oluyor. Tekrardan sisteme dönüştürülmesi zor oluyor. Kolay gerçekleşmiyor. Bugün Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ikilisinin feryadı bunu ifade ediyor. ABD’den Rusya’ya, Çin’e kadar yakınmalarının altında bu yatıyor. Avrupa devletlerinin yakınmasının altında bu yatıyor. Siz PKK’yi hafife alıyor, anlamıyor, gerçeğini göremiyorsunuz diyorlar. Fakat bu Sovyetler Birliği’ne ya da KDP, YNK’ye benzemiyor. Önü alınmazsa, sistem tarafından ezilmezse sistemi gelecekte yok edecek özellikler taşıyor. Ortaya çıkardığı gelişmeler siyasi-askeri bakımdan çok büyük ve güçlü olmayabilir ama ideolojik ve felsefi olarak çok güçlü ve çok etkilidir. Toplumsal ve tarihsel bağları çok kuvvetlidir. Dolayısıyla yok edilmesi, dönüştürülmesi zordur. PKK’nin ortaya çıkardığı her gelişme ve kazanım, sisteme karşı sürekli mücadele edecek bir özelliğe sahiptir.
Şimdi bazı çevreler şöyle soruyorlar: PKK nasıl gelişiyor, kazanımları nasıl elde ediyor, bu kadar saldırıya rağmen nasıl ayakta kalıyor? Benzeri sorularla Önderlik gerçeğini, PKK gerçeğini anlamaya çalışanlar var; hatta ona benzemek isteyen, onun gibi hareketler ortaya çıkartma çabası içerisine giren kişilikler, kesimler de görülüyor. Bunu günümüzde Türkiye’de daha yaygın yaşıyoruz, Kürdistan’ın diğer parçalarında görüyoruz. Arap sahasında yavaş yavaş bu tür arayışların, eğilimlerin olduğu bize kadar yansıyor. Şunu görmüşler: PKK 1917 Rus Ekim Devrimi gibi çok büyük siyasi-askeri sonuçlar ortaya çıkartmamış, ona benzemiyor, bu anlamda siyasi-askeri gücü zayıftır ama sistem karşısında ayrı bir sistemi, duruşu temsil ediyor. İktidarın, devlet sisteminin, kapitalist modernite düzeninin saldırılarına rağmen ayakta kalıyor, var oluyor. Dolayısıyla farklı bir durumu ifade ediyor; görünüşü zayıf ama direnişi güçlü, ayakta kalışı güçlü. O halde, kendinden önceki sosyalist hareketlerden, özgürlük hareketlerinden farklı, değişik özelliklere sahip. Bu özellikler neler, PKK’yi bu kadar saldırı karşısında ayakta tutan, var eden, direnişe geçiren, yürüten gerçeklik ne? Bunları böyle anlamaya çalışıyorlar, soruları böyle soruyorlar. İşte onlara verilecek temel bir cevap bu oluyor.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan ile PKK’de gençliğin rolü ve önemi üzerine 2019 Ocak ayında alınan bir röportaj.
Devam Edecek…
Duran KALKAN