BEHDİNAN – Halk Savunma Merkezi Karargâh Komutanı Murat Karayılan Dengê Welat radyosunda katıldığı Özel Program’da Serdar Yektaş’ın sorularını cevapladı. Karayılan şu değerlendirmelerde bulundu:
TÜRK DEVLETİ DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE SOYKIRIM UYGULUYOR
“Öncelikle belirtmeliyim ki çok tarihsel bir dönemden geçmekteyiz. İşgalci Türk devleti tüm dünyanın gözleri önünde Kuzey-Doğu Suriye topraklarında vahşi ve barbarca soykırımcı siyasetini uygulamaktadır. Çok dengesiz ve orantısız bir savaş yürütmektedir. Bir tarafta şerefi, onuru, varlığı ve özgürlüğü için sadece ellerindeki silahlarla direnmekte olan Kuzey-Doğu Suriye halkı, diğer tarafta ise elinde çağın gelişkin teknikleri bulunan barbar bir devlet vardır. Böylesine adaletsiz bir savaş vardır. Savaş sadece orantısız ve adaletsizce yürütülmüyor, aynı zamanda sömürgeci Türk devleti Kuzey-Doğu Suriye halkına yani bütün topluma saldırarak bir soykırım uyguluyor. Bunlar nasıl ki 1915’te Ermeni halkını soykırımdan geçirdiler, ondan sonraki 100 yıllık süreçte de Kürt halkı üzerinde aynı soykırım siyasetini parça parça yürüttülerse, bugün gerçekleştirmeye çalıştıkları işgalle bu soykırımı zirveye ulaştırma amacındalar. Sadece Kuzey Kürdistan topraklarında değil, misak-i milli sınırlarının tümünü alarak bu topraklar üzerinde Kürt jenosidini gerçekleştirmek istiyorlar. Türk devletinin bugünkü siyaseti jenosit siyasetidir. Aynı siyaseti başta Kürt ve Arap halkları olmak üzere tüm Suriye halkları üzerinde de gerçekleştirmek istiyorlar. Bu saldırı aynı zamanda faşist AKP-MHP rejiminin Türkiye halklarına ve Türkiye emekçilerine karşı da yapmış olduğu bir hamledir.
İNSANLIĞA KARŞI GERÇEKLEŞTİRİLEN BİR SALDIRIDIR
Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük başlatılan saldırıyı sömürgeci Türk ordusu, El Nusra çeteleri, DAİŞ ve El Kaide artığı çeteler kol kola vererek gerçekleştirmektedirler. Bu saldırıyı esasen DAİŞ’i yok olmaktan kurtarmak için yapmaktadırlar. Bu çerçevede ele aldığımızda aslında tüm insanlığa karşı gerçekleştirilen bir saldırıdır. Belki bazıları bu saldırı karşısında tepkilerini dile getirip karşı çıkıyor ama maalesef sadece bununla sınırlı kalıyorlar. Oysa herkesin gözleri önünde çok pervasızca bir saldırı yürütülmektedir. Kuzey-Doğu Suriye’de şimdi direnişçilere karşı bir savaş verilmiyor ki! İlk önce saldırdıkları, bombaladıkları yerler hastanedir, sivil yerleşim alanlarıdır, su depolarıdır ve halk fırınlarıdır. Bir de DAİŞ’in tutuklu olduğu cezaevlerinin çevresini bombalayarak DAİŞ’li esirlerin kaçmasını sağlamaya çalışıyor.
KOALİSYON İŞGALE KARŞIYIZ DİYOR, O ZAMAN HAVA SAHASINI KAPATSIN
T.C. bunu açıkça tüm dünyanın gözleri önünde yapmaktadır. İnsanlığa karşı işlenen bu barbarca uygulamalar ve insanlık suçu oradaki koalisyon güçlerinin gözleri önünde yaşanmaktadır ve onlar da bunu izlemektedir. Şimdi bu koalisyon güçleri açıklamalarında bu işgale karşı olduklarını belirtmekteler. Eğer gerçekten de bu işgale karşılarsa o zaman Kuzey-Doğu Suriye hava sahasını Türk devletine kapatsınlar. Bunu yapabilirler, çünkü onların denetimindedir. Eğer bunu yaparlarsa hem savaşta bir denge gelişir hem de T.C. devleti sivillere karşı yürüttüğü vahşeti hava saldırılarıyla yürütemez duruma gelir. Bunu yapmazlarsa, demek ki bu güçler samimi değildir, iki yüzlüdür. Bu, aşikar bir gerçektir. Mevcut işgal saldırısının perde arkası budur. Tamamen çıkarlar temelindedir. Bu yüzden bir komplo olarak geliştirildi. Bazı hegemonik güçler bu işgali çıkarlarına uygun gördüler ve AKP-MHP barbarlığına yol verdiler.
CENGA ROJAVA DİRENİŞİNDE KAZANACAK OLAN KÜRT HALKI OLACAKTIR
Kürt halkının özgürlük davasına, varlık direnişine tarihte ilk defa bu düzeyde bir sahip çıkma, destek verme durumu gelişiyor. Her ne kadar bazı güçler komplo gerçekleştirip, kalleşlik ettilerse de dünya halkları ve kamuoyu vicdanı buna karşı ayağa kalktı, tepki gösterdi. Amerika’dan Hindistan’a kadar bu işgale karşı bir tepki ve tutum vardır. Bu, gerçekten de çok güçlü bir destektir, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi için büyük bir olanaktır. QSD savaşçılarının ve halkımızın direnişi kamuoyunun bu güçlü desteğiyle soykırımcı sömürgecilerin barbarlığını yenecektir. Bunun imkân ve olanakları vardır.
Bugün bir yandan işgalci Türk devleti ve soykırımcı faşistler halkımız üzerinde, Kuzey-Doğu Suriye halkları üzerinde vahşet uygulayıp pervasızca saldırılar geliştiriyorlar, şehadetler yaşanıyor, büyük bir fedakârlık örneği gösteriliyor ve halkımızın yükü ağırdır. Ama diğer yandan karşımızda kendi içinde çok ciddi sorunlar yaşayan, krizlerle boğuşan ve dünyada tek başına kalmış olan bir düşman var. İnanıyoruz ki, bu gerçekler Kürdistan Özgürlük Mücadelesini zafere götürecektir. Cenga Rojava Direnişi’nde kazanacak olan soykırımcı Türk faşistleri değil, Kürt halkı ve tüm bölge halkları olacaktır.
TÜRK DEVLETİ NUSAYBİN’İ KENDİSİ BOMBALIYOR
Ne yazık ki, çok ikiyüzlü, yalancı, alçak olan, doğru ve hakiki hiçbir şeyi olmayan, çıkarı için binlerce insanı bir çırpıda harcayabilecek faşist bir düşmanla karşı karşıyayız. Erdoğan ve Bahçeli’nin zihniyeti budur. Nusaybin’de ‘taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmamalı’ diyerek Nusaybin halkına karşı vahşice saldıran da aynı barbarlardı. Şimdi de ‘QSD Nusaybin, Akçakale, Suruç’a top, havan attı’ diyorlar. Ama QSD yetkilileri açıklama yaptı ve bunun yalan olduğunu, buralara top, havan atılmadığını belirtti. Yurtsever Nusaybin halkımız da cesurca davranarak olayın hakikatini gözler önüne serdi. Basına yansıyan görüntüler oldu, orada havanların Türkiye’nin elindeki topraklardan atıldığı belirtiliyor. Yani Türk devletinin kendisi havanlarının yönünü Nusaybin’e verip oraları bombalıyor. Bunu bizzat oradaki değerli yurtsever Nusaybin halkı ifşa etti. Aynı şey Suruç’ta da oldu, oraya top atan da Türk devletidir.
Peki neden Nusaybin ve Suruç’a bilerek havan atıyorlar? Çünkü buraların güçlü yurtsever ilçeler olduğunu biliyorlar. Bu saldırıları gerçekleştirerek bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar: Birincisi; Nusaybin ve Suruç’taki halkımızı katlederek onları darbelemek, Parti ile aralarını açıp soğukluk yaratmak, böylece moralsizleştirmek istiyorlar. İkincisi ise; dünya aleme ‘işte bakın, QSD sivilleri öldürüyor, biz de bu yüzden QSD’ye operasyon yapıyoruz’ algısı yaratmak istiyorlar. AKP-MHP faşizmi sinsi ve namert planlarını gerçekleştirmek için Suruç’taki, Nusaybin’deki çocukları, kadınları bombalayarak insanlarımızı şehit ediyor. Bunlar bu kadar alçak, iki yüzlü ve namerttirler. Kendi devletinin sınırları içerisindeki kendi vatandaşı olan insanlarımızı şehit edip ‘QSD yaptı’ diyerek kirli amaçlarını gerçekleştirmek istiyor. QSD bu yüzden açıklama yaptı ve Kuzey Kürdistan’a hiçbir top, havan atmadıklarını belirtti. Bir de QSD buraları niye bombalasın ki? Herkes gibi tüm QSD komutanları ve savaşçıları da Nusaybin ve Suruç halkının kimi desteklediğini iyi biliyor. Niye hiçbir yerde siviller ölmüyor da Suruç ve Nusaybin’de ölüyor? Bunların hepsi Erdoğan ve Bahçeli’nin bizzat tezgahladığı, onların başının altından çıkan şeylerdir. Tüm halkımız bilsin ki, Suruç ve Nusaybin’deki sivil insanların öldürülmesi bu faşistlerin eliyle gerçekleşmiştir. Biz bizzat yerinden bilgi aldığımız ve olayın nasıl gerçekleştiğini doğruladığımız için bu kadar kendimizden emin ve kesin bir şekilde konuşuyoruz. Zaten ortaya çıkan görüntüler de gösterdi ki Nusaybin ve Suruç’a atılan havanlar MKE (Makine Kimya Endüstrisi) menşeilidir, T.C. tarafından atılmıştır ve insanlarımız bu şekilde şehit edilmişlerdir. Onlar da mücadelemizin şehitleridir.
ORADA TARİH YENİDEN YAZILIYOR
Rojava halkımız büyük bir direniş içerisindedir. Kuşkusuz bu düzeyde bir direnişi sergilemek kolay değildir. Bu direnişi yürekten hissediyor ve yaşıyoruz. Daha önce de belirttiğimiz gibi; her daim halkımızın yanındayız. Her direnişin zorlukları ve bedelleri vardır. Halkımız da böyle bir direniş sürecinden geçmektedir. 4 gündür çok büyük ve kutsal bir direniş sürüyor. Orada tarih yeniden yazılıyor. Özellikle Serêkaniye’de, Gıirê Spi’de ve tüm sınır hattı boyunca QSD, YPG, YPJ savaşçılarının direnişi ve halkımızın direnişçi tutumu gerçekten de tarihi bir direniştir ve çok değerlidir. Bu vesileyle tüm direnişçileri gönülden kutluyor ve hepsini sevgiyle selamlıyor, başarılar diliyorum. Bu uğurda şehit düşen tüm kahraman şehitleri saygıyla anıyorum. Suriye Gelecek Partisi Eşbaşkanı Hewrin Xelef’in kalleşçe bir saldırı sonucu şehit edildiğini öğrendik. Bu kutsal ve onurlu direnişin tüm şehitlerini kendi şehitlerimiz gibi görüyor, minnetle anıyor ve intikamlarının alınacağını belirtiyorum.
TC ÖZERK YÖNETİME VE SİSTEME SALDIRIYOR
Kuzey-Doğu Suriye’nin Türkiye ile, Kuzey Kürdistan ile bir alakası yoktur. Şimdi bazıları çıkıp oradaki yapıyı ve bu savaşı PKK ile ilişkilendiriyorlar. Oysa PKK ile hiçbir alakası yoktur. Doğrudur, PKK’nin Kürdistan’ın tüm parçalarıyla alakası vardır ama burada söz konusu olan içinde 5 milyon insanın yaşadığı bir ülkedir. Kendi özerk yönetimi vardır. Bu yönetim Kürt, Arap, Süryani ve Asuri halklardan oluşmaktadır. Kuzey-Doğu Suriye’de bu halka karşı gerçekleştirilen soykırım saldırısı vardır. Türk devleti orada herhangi bir örgütle savaşmıyor. Doğrudan oradaki özerk yönetime ve sisteme saldırıyor. Herkes bilmeli ki, T.C.’nin kabul etmediği, saldırdığı ve ortadan kaldırmak istediği Kürtlerin özerk bir şekilde yaşamasıdır. Kuzey-Doğu Suriye’ye toplarla, uçaklarla saldırırken ‘bunlar kime değiyor, Araplar mı, Kürtler mi, Asuriler mi ölüyor’ diye düşünmüyor ki! Bu faşist rejim Kuzey-Doğu Suriye’deki sisteme ve oradaki halkın tümüne düşmandır ve hepsine saldırıyor.
AKP-MHP, DAİŞ’İ YENİDEN CANLANDIRMAK İSTİYOR
ABD Başkanı diyor ki, ‘Kürtler ile Türkler 200 yıldır savaşıyor ve biz aralarından çekildik.’ Her kim ki bu bilgiyi ona vermişse, büyük bir yalan söylemiştir. Rojava Kürdistan’ındaki Kürtler Türkiye ile ne zaman savaşmıştır? Sınırdan tek bir mermi atılmış mıdır? Kuzey-Doğu Suriye halkı Türkiye’ye karşı nerede savaşmıştır? Ortada böyle bir şey yoktur. Bunlar soykırımcı işgali meşrulaştırmak için yapılan yalan propagandalardır. PKK olarak biz 41 yıldır T.C. ile savaşıyoruz, bu doğrudur. Bizim de nerede olduğumuz, kim olduğumuz bellidir. Biz bu savaşı bugün de veriyoruz, halkımızın özgürlüğünü sağlayıncaya kadar da vereceğiz. Ama biz orada değiliz, Kürdistan dağlarındayız. Fakat bunlar halkların oradaki demokratik sistemine, Kürt halkının statüsüne karşı oldukları için ortadan kaldırmak istiyorlar. Bir de bunu eli kanlı DAİŞ ve El Nusra çeteleri ile ittifak içinde yapmaya çalışıyorlar. İşte görüyoruz, hapisteki DAİŞ’çileri kaçırtmak istiyorlar. Tüm bölgenin başına büyük bir bela açacaktır. Bu yüzden bu işgal saldırısı tüm insanlığa karşıdır.
AKP-MHP kaybedip tükeneceğini bildiğinden bölgede yeni bir dönemi başlatıp, yeni Osmanlıcılığı geliştirmek için bu bölgeleri işgal edip, Suriye’ye hâkim hale gelerek DAİŞ’i tüm bölge ve dünya halklarına karşı kullanabileceği bir sopa olarak yeniden canlandırmak istiyor. Böyle bir oyun oynanıyor. Rojava’daki halkımız 8 yıl boyunca nasıl ki, insanlık ve tüm dünya için eşsiz bir fedakârlık ve direniş sergilediyse şimdi de aynısını yapmaktadır. Bu yüzden herkes bilmeli ki; Cenga Rojava Direnişi kutsal bir insanlık direnişidir.
DÜŞMANIN TAKTİĞİ ŞEHİRLERİ BOŞALTMAKTIR, HALKIMIZ HİÇBİR YERE GİTMEMELİ
Düşmanın temel taktiği insanların oradan göç etmesini sağlamak ve şehirleri boşaltmaktır. Bunun için de köylerin ve şehirlerin etrafına vurarak halkı korkutma ve göçertme taktiği uygulamaktadır. Şunu da açıkça belirteyim ki, mevcut medya organları da bazen bilmeden bu psikolojik alet oluyorlar. Doğru, düşman sivil insanları vuruyor ama esas amacı halktan bazı insanları katledip, diğerlerinin ise gözlerini korkutup göç etmelerini sağlamak ve devşirme çetelerini getirip oraya yerleştirmektir. Bu bölgede etnik temizlik yapıp, demografik değişimi gerçekleştirmek istiyor. Halkımız bu yüzden hiç korkmamalı ve herkes kendi yerinde kalmalıdır. Efrên’deki yanlışlığı kimse yapmamalı, halkımız hiçbir yere gitmemeli ve herkes kendi evinde, sokağında, şehrinde kalmalıdır. Bu, çok ama çok önemlidir ve stratejiktir. Çünkü düşmanın esas taktiği bu temeldedir ve bu şekilde boşa çıkarılmalıdır. Bilmeliyiz ki, düşman yoğun teknik vuruşlarla ve psikolojik savaşla halkımızı göçertmek ve oraları boşaltmak istiyor. Herkes bu gerçeği bilerek davranmalı, düşmanın psikolojik savaşına karşı duyarlı ve uyanık olmalıdır.
DÜŞMANA GÖĞÜSÜNÜ SİPER EDEREK SAVAŞANLAR BÜYÜK ZAFER YARATABİLİRLER
Şu an itibariyle Serêkaniye ve Girê Spi’de tarihi bir direniş var. Bir süre sonra buralar kuşatmaya da alınabilir. Hiç kimse kuşatmaya alınmaktan korkmamalıdır. Nusaybin, Şırnak, Cizre ve Sur gibi şehirlerin tümünde değil, sadece birkaç mahallesinde geliştirilen direniş bile aylarca ayakta kaldı ve Türk ordusunu durdurdu. Bu yüzden kuşatmaya alınanlar rahatlıkla direnebilir ve eğer doğru yol-yöntemlerle mücadele edilirse kesin sonuç alıcı olacaktır. Bir yeri kuşatmaya almaları, orayı hemen ele geçirecekleri anlamına gelmez. Bu savaş çok çeşitli biçimlerde, farklı taktiklerle sürecektir. Halkımız şimdiye kadar sergilediği yiğitçe duruşu devam ettirmeli, direnişçi tavrında ısrar etmeli. 4 gündür sergilenen direniş QSD ve YPG’nin tarihi bir rol oynayabileceğini ve Kobanê’deki gibi yeni bir tarih yazabileceğini kanıtlamaktadır. Böylesi barbar ve vahşi bir düşmana karşı göğsünü siper ederek savaşan bu direnişçiler büyük bir zafer yaratabilirler.
ULUSAL BİRLİK RUHUNUN BU DENLİ GELİŞMESİNİ HÜRMETLE KARŞILIYORUZ
Bu savaş sadece Rojava’nın ve Kuzey-Doğu Suriye halklarının değildir. Sömürgeci soykırımcı faşist Türk devletinin barbarlığına karşı Kürt ve Arap halkları öncülüğünde Türk halkı dahil tüm bölge halklarının varlığını ve özgürlüğünü koruma savaşıdır. AKP-MHP faşizmine, DAİŞ ve El Nusra çetelerinin vahşetine karşı tüm insanlık onuru için sergilenen büyük bir direniştir. Kürdistan’ın tüm parçalarındaki ve yurtdışındaki gelişmeler göstermektedir ki; Kuzey Kürdistan’daki, Güney Kürdistan’daki ve Doğu Kürdistan’daki hem halkımız ve hem de siyasetçiler bu hakikatin farkındadırlar ve bu yüzden çok yüksek bir ulusal birlik ruhu gelişmiştir. Ulusal birlik ruhunun bu denli gelişmesini hürmetle karşılıyoruz ve hiç kuşkusuz biz de bunun bir parçasıyız. Bu uğurda bizden ne istenirse yapmaya hazırız. Kürt partileri olarak her ne kadar fikirlerimiz ayrı olsa da, sonuç olarak hepimiz aynı gemideyiz. Eğer batarsak hep birlikte batarız, kazanırsak hep birlikte kazanırız. Bu bir hakikattir ve ulusal birliğimiz her zamankinden daha çok acil bir ihtiyaçtır.
Ulusal dayanışmanın bu denli gelişmesi ve Rojava’ya bu düzeyde destek verilmesi çok önemlidir. Gerçekten de insana büyük heyecan veren bir gelişmedir. Bugün 12 Ekim’dir, Amerika’dan tutalım Japonya’ya kadar tüm dünyada ve Kürdistan’ın dört parçasında Türk devletinin soykırımcı faşizan saldırısına karşı yürüyüşler gerçekleşmektedir. Hem Kürt halkı ve hem de Kürt halkının dostları kitlesel olarak katılım sergiliyor. Her yerde yüzbinlerce katılım gelişiyor. Elbette ki, bu çok anlamlıdır. Önemli sonuçları olacağını düşünüyorum. Dünya kamuoyu Kürt halkının haklı özgürlük davasına tarihte ilk defa böylesine sahip çıkıyor ve Kürt sorunu dünyaya mal oluyor. Kobanê Direnişi döneminde de ‘1 Kasım Dünya Kobanê Günü’ ilan edilmişti. Bu seferki eylem ve etkinliklerin Kobanê sürecinden daha büyük ve yoğun gelişeceğini tahmin ediyorum. Bu, çok önemli bir destektir.
KÜZEY KÜRDİSTAN POLİS ENGELLERİNİ AŞMALI, SOKAKLARA ÇIKMALIDIR
Kuzey Kürdistan halkı da bu süreçte üzerine düşen rolü oynamalıdır. Kuzey Kürdistan’da da başta Amed ve Botan olmak üzere herkes üzerine düşen sorumlulukla davranmalıdır. Halkımız üzerinde yoğun bir polis baskısı olduğunu biliyoruz. Fakat hepimiz bilmeliyiz ki; artık bıçak gelip kemiğe dayanmıştır, söyleyecek söz kalmamıştır ve gün pratik günüdür. Bunun için herkes polisin çıkardığı engelleri aşmalı ve harekete geçmelidir. Çünkü çok acil bir durum vardır. Herkes sokaklara çıkmalıdır. Başta Kuzey Kürdistan gençleri olmak üzere tüm Kürt gençleri yasal parti eylemleriyle, sivil itaatsizlik gibi eylemlerle yetinmemeli, bunları aşan düzeyde sokaklarda eyleme geçmeli. Sokaklara aniden çıkarak korsan eylemler geliştirmeli ve serhıldan sürecini başlatarak polise karşı direnmelidir. Kobanê Direnişi’ne sahip çıkmayı ifade eden ve büyük serhildan ruhu olan 6-7-8 Ekim sürecine benzer bir sürecin başlatılmasına ihtiyaç vardır.
GENÇLER VE KADINLAR HEM DAĞA ÇIKMALI, HEM DE HER YERİ SERHILDAN MEYDANI YAPMALI
Özellikle Kuzey Kürdistan halkımız ve gençlerimiz bu tarihi süreçte sadece izlemekle yetinmemeli ve tarihin onlardan beklediği rolü oynamalıdır. Bunun için hiç kimseden bir şey beklememeli, kendileri inisiyatif kullanmalı, mutlaka yeni çıkışlar yapmalıdır ve yapacaklarına olan inancım da tamdır. Gençler hem dağlara çıkmalı, hem de sokakları halk serhildanlarının savaş meydanı haline getirmelidir. Halkımızdan, kadınlardan, gençlerimizden beklenen budur. İyi bilmeliyiz ki, bugün Cenga Rojava Direnişi’ne sahip çıkmak ulusal, ahlaki, vicdani ve en insani görevimizdir, boynumuzun borcudur. Tarihi, onurlu ve kutlu bu direnişe sahip çıkmalıyız. Sadece arkasında durup destek vermekle yetinmemeliyiz. Yanında, içinde bizzat yer almalı, elimizi taşın altına koymalı ve sorumluluk almalıyız. Hepimiz bu temelde sürece katılmalıyız. Bugün, Kürdistan’ın bir parçası düşmanın yoğun saldırısı altındadır. Bu saldırı hepimize karşıdır, böyle anlamalıyız ve bunun çok olağanüstü bir dönem olduğunu bilmeliyiz. Herkes bu olağanüstü döneme göre yeni çıkışlar gerçekleştirmeli, halk serhildanları geliştirmeli ve AKP-MHP faşizminin işgaline karşı sessiz kalmamalıdır.
KÜRDİSTAN ÖZGÜRLÜK GERİLLALARI ROLLERİNİ OYNAYACAKTIR
Tüm Kürdistan özgürlük gerillaları bu olağanüstü süreci takip ediyordur. Bu dönemde cesaret ve yaratıcılıkta olağanüstü yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Kürdistan özgürlük gerillaları olan HPG ve YJA-STAR’ın bu tarihi dönemde üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirip rolünü oynayacaklarını düşünüyorum. Kuşkusuz bunu doğru yol ve yöntemlerle, planlı, soğukkanlı ve akıl dolu bir biçimde yapacaktır. Bu şekilde Cenga Rojava Direnişi’ne destek verecek, düşmanın geri cephesinde bu işgalciliğin hesabını soracaktır. Ulusal birlik ruhunun, ulusal duyguların yükseldiği, büyük bir heyecanın yaşandığı bu süreçte gerilla da kuşkusuz rolünü gerektiği gibi oynayacaktır.
GERİLLA BULURDUĞU YERDE DİRENİŞİ YÜKSELTMELİDİR
Cenga Rojava Direnişi’ne destek vermek için gerillanın illa Rojava’ya gitmesine gerek yoktur. QSD’nin, YPG’nin 2014 sürecindeki gibi savaşçı ihtiyacı olacağını zannetmiyoruz. Zaten yeteri kadar savaşçısı vardır ve savaşıyorlar. Onların asıl ihtiyaç duyduğu şey işgalci güçlerin dışarıdan darbelenmesidir. Biz de dışarıdan destek olmalıyız. Herkes bulunduğu yerde direnişi yükseltmelidir. Direniş cephesini büyütüp genişletecek, soykırımcı bu düşmana her yerde kan kaybettirerek ve zayıflatacak yol-yöntemleri bulma arayışında olmalıyız. Tüm gerilla güçlerimiz bu temelde süreci doğru okumalı, yalancı, iki yüzlü, barbar, namert ve kalleş bu düşmana gereken cevabı vermelidir. Bize düşen görev budur.
GELECEK GÜNLER VE ZAFER HALKLARIN OLACAKTIR
Tarihi bir süreçte olduğumuzu belirttik, Rojava halkımız Arap, Asuri ve Süryani kardeşleriyle birlikte tarihi bir direniş içerisindedir. Bilsinler ki, biz arkalarındayız. Sadece biz değil, tüm Kürt halkı ve dünya halkları arkasındadır. Bundan güç, cesaret ve moral almalıdırlar. Düşmanın büyük oranda psikolojik savaşla yürüttüğü bu işgal saldırısını boşa çıkarmalıdır. Kuşkusuz bu kolay değildir, fedakârlık gerektirmektedir. 4 gündür bu direnişi sergileyen, büyük bir fedakârlık gösteren, şimdiye kadar sömürgeci soykırımcı düşmana gereken cevabı veren direnişçiler büyük zaferi hak etmişlerdir. Başarı ve zafer onların olacaktır. Bu tarihi ve kritik dönemde kendine ‘ben insanım’ diyen, ‘ben yurtseverim’ diyen, ister Fars, ister Arap, ister Türk olsun, isterse de dünya halklarından olsun kendine ‘ben demokratım’ diyen özgürlük, demokrasi ve insan hakları yanlısı olan herkes AKP-MHP faşizminin bu alçakça ve namertçe işgaline karşı durmalı, kutlu direnişi sahiplenerek direnişi büyütmelidir. Şimdi böyle bir sürecin geliştiğini görüyoruz. Bu yüzden gelecek günler ve zafer halkların olacaktır. Kaybeden ve yenilen faşist Türk devleti olacaktır. Bu temelde başta değerli Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye halkımıza selam ve saygılarımı gönderiyor, herkese başarılar diliyorum.