KDP eliyle Kürtlerin, Kürt gençliğinin harekete geçmesi önlenmiştir. Dünyanın her yerinde ulusal kurtuluş hareketinin yükselişe geçtiği ve büyük başarılar elde ettiği dönemde sınırlı bir Kürtlük bilinciyle yetinilmiştir.
HABER MERKEZİ – 68 kuşağı ve sonrası gençlik hareketlerini değerlendirilmesi vesilesiyle en fazla eleştiri geliştirilmesi gereken pozisyon ise Kürt gençlerinin durumudur. Kuşkusuz Kürt gençleri o dönemde önemli düzeyde devrimci hareketlerin içinde yer almışlardır. THKO’nun içinde yer almışlardır, TİKKO’nun içinde yer almışlardır, THKP-C içinde yer almışlardır. Bu yönüyle sömürge altında olan, sömürülen, kimliği inkâr edilen Kürtler, Alevi Kürtler devrimci hareketler içinde yer almışlardır. Yapılması gerekeni yapmışlardır. Yani devrimci hareketler ve mücadeleler içinde yer almak, sisteme öfke duymak olumludur. O yönüyle o dönemdeki Kürtlerin sol içinde yer alması takdir edilmesi gereken bir durumdur. Eğer eleştirilecek bir durum varsa, daha fazla Kürtçü gözüken, daha fazla Kürt sorunuyla ilgilendiğini söyleyen gençlik hareketlerinin durumudur. DDKO’nun durumudur. Bunların ciddi eleştirilmesi gerekir. Kuşkusuz 68 kuşağının etkisiyle Kürt gençliğinde de belirli bir canlanma ve kıpırdama olmuştur, ama bu radikal bir dönüşüme dönüşmemiştir. Bu yönüyle Kürt gençliğinin o günkü dünya koşullarında radikal bir hamle yapması gerekirken bunu yeterince yapmaması eleştiri konusudur. Bu konuda özellikle KDP’nin İsrail?le ilişkisi, o anda KDP’yi destekleyen güçlerin kapitalist emperyalist sistemin önemli güçleri olan ABD, İran ve İsrail olması, Kürt gençlerinin ideolojik ve siyasal yaklaşımlarını olumsuz etkilemiştir. Türkiye’nin emperyalizme bağlı yeni sömürge bir ülke olarak tanımlanması, emperyalizmin ileri karakolu olması nedeniyle KDP başta Bakurê Kurdîstan olmak üzere Rojhilatê Kurdîstan ve diğer parçalardaki Kürt gençlerinin radikalleşmesini önlemiştir. 68 döneminde Bakurê Kurdîstan?da Kürt gençliğinin radikalleşmemesi ve pasif kalmasında, belirli düzeyde Kürtlükten söz etse de devlete, iktidara ve sömürgeciliğe karşı mücadele içine girmemesinde, etkili bir devrimci hareketin ortaya çıkmamasında kesinlikle KDP’nin ve onun etkisinde kalan DDKO’nun payı çok büyüktür. DDKO’nun devrimci duruş içine girmemesi, Kürt gençliğinin duruşunu etkilemiştir.
1960-68’lerdeki Kürt gençlik hareketi mutlaka ciddi eleştirilmelidir. Neden o dönemde dünyada çok ciddi hareketler varken Kürdistan?da radikal devrimci hareketler ortaya çıkmadı, gençlik radikalleşmedi konusunda eleştirilerin yapılması gerekmektedir. Eğer gençlik radikalleşseydi daha 60’lı dönemlerde Bakurê Kurdîstan’da devrimci bir ulusal demokratik hareket ortaya çıkardı. Bu ortaya çıkmadıysa bu durumun sorgulanması gerekir. Bu konuda istisna Sait Kırmızıtoprak’ın (Dr. Şıvan) hareketidir. Sait Kırmızıtoprak (Dr. Şıvan), Kürt gençliğinin radikalleşmesi doğrultusunda hareket etmiştir, ona uygun davranmıştır. 1968 gençlik hareketine, gençlik hareketinin dünyada yarattığı devrimci dalgaya uygun hareket eden, onun gereklerini yerine getiren esas olarak Dr. Şıvan ve arkadaşlarıdır. O dönemde Kürtlüğü ve Kürtlüğün çıkarlarını temsil eden, dünyadaki devrimci dalganın Kürtler içindeki temsilini yapan Dr. Şıvan ve arkadaşlarıdır. Gerçekten çok önemli bir hamle yapmak istemişlerdir. Bütün dünyada devrimci hareketler, ulusal kurtuluş hareketleri gelişirken, ulusal kurtuluş hareketleri emperyalizme, kapitalizme, sisteme karşı çok aktif mücadele verirken, hatta bu mücadeleler dünyadaki bu siyasal ortamdan sinerji ve enerji alarak büyük başarılara koşarken, Dr. Şıvan’ın Bakurê Kürdistan’da Kürt halkının özgürlük mücadelesini geliştirmek istemesi çok değerlidir, çok anlamlıdır. Bunun çok güçlü biçimde irdelenmesi gerekiyor. Ama bu adım KDP tarafından önlenmiştir. Çünkü Türkiye o zaman emperyalist kapitalist sistemin parçasıdır. Kapitalizmin ileri karakolu olan Türkiye?de Kürt özgürlük mücadelesinin gelişmesi istenmemektedir. Bunu en başta ABD istemedi, İsrail istemedi, İran istemedi. Bunlara bağlı olan KDP istemedi. Türkiye emperyalist kapitalist sistem, NATO içinde olduğundan Türkiye’nin sarsılmasını, siyasi krize girmesini ve istikrarsızlaşmasını istemediler. Bu nedenle KDP eliyle bu devrimci hareketi tasfiye ettirdiler.
O dönem Dr. Şıvan’ın başlattığı bu hareket önlenmeseydi Türkiye?deki devrimci gençlik hareketiyle Kürdistan’daki ulusal demokratik hareket birleşecek ve Türkiye’yi sarsacaktı. Böyle bir birleşik hareket İran?dan çok önce Türkiye?de demokratik temelde bir rejim değişikliği ortaya çıkabilirdi. Bunun Kürtler açısından olumlu yanları olurdu. Kesinlikle Kürtlerin özgür ve demokratik yaşama kavuşması konusunda çok tarihi bir adım olurdu. Demokratik sosyalist etkili bir Türkiye istenilen düzeyde olmasa da artık Kürt varlığının inkarından vazgeçileceği bir sistem ortaya çıkarırdı. Bunun tarihi fırsatları ve imkânları vardı. Bunun değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye?de o düzeyde devrimci hareket varken Kürdistan’da da devrimci bir hareket ortaya çıksaydı Türkiye?deki devrimci hareket o düzeyde başarısızlığa uğramazdı. Türkiye?deki devrimci hareketlerin, sol, sosyalist hareketlerin başarısızlığı da Kürdistan’daki devrimci halk hareketiyle buluşamamalarıdır. Bunda tabii ki kendilerinin ideolojik ve siyasi yaklaşımlarının payı vardır. Bunlar da eleştirilmiştir, eleştirilmektedir. TKP’den bu yana solun, sosyalist hareketlerin Kürt sorununa yaklaşımları eleştirilmektedir. Ama 1960’larda Kürdistan’da niye radikal bir devrimci hareket ortaya çıkmadı? Bunun sorumluluğunu hiç kimse Türkiye devrimci hareketine, sosyalist harekete, komünist harekete yükleyemez. Kuşkusuz Türkiye solundaki millici ve sosyal şoven yanlar Türkiye solunu olumsuz etkilediği gibi, Kürdistan’da devrimci bir ulusal demokratik hareketin ortaya çıkmamasında da belli bir olumsuz etkisi olmuştur. Türkiye?deki sol içinde olan sosyal şovenizm Türkiye?deki devrimci hareketin gelişmesini engelleyen en temel hastalıklardan olduğu gibi, ulusal Kürt hareketinin doğru şekillenmemesinde ve milliyetçi karakter kazanmasında da etkisi olmuştur. Ancak 60?larda, 68 kuşağının dünyanın her yerinde gençliği, toplumu sarstığı yerde Bakurê Kurdîstan’da bir devrimci gençlik hareketi ortaya çıkmıyorsa, bir devrimci ulusal kurtuluş hareketi ortaya çıkmıyorsa bunda Kürtlerin, Kürt gençlerinin kendisini sorgulaması gerekiyor. O dönemdeki siyasal durumun irdelenmesi gerekir. KDP’nin ABD, İran, İsrail ve Türkiye ile ilişkilerinin sorgulanması gerekir. KDP’nin oynadığı rolün görülmesi gerekiyor.
Bakurê Kurdîstan’da o dönemde güçlü bir devrimci gençlik hareketi ortaya çıkmadıysa bunun baştaki sorumlusu KDP’dir. KDP, o dönemde ABD, İsrail, İran desteğinde olduğu için, onların Ortadoğu’daki en önemli müttefiki Türkiye?nin sarsılmaması için, siyasi istikrarsızlığa girmemesi için Bakurê Kürdistan’da devrimci hareketin gelişmesini önüne geçmiştir. KDP eliyle Kürtlerin, Kürt gençliğinin harekete geçmesi önlenmiştir. Dünyanın her yerinde ulusal kurtuluş hareketinin yükselişe geçtiği ve büyük başarılar elde ettiği dönemde sınırlı bir Kürtlük bilinciyle yetinilmiştir. Ama bu bilinç örgütlü bilince, soykırımcı sömürgeciliğe, Türk devletine karşı bir ulusal kurtuluş mücadelesine evrilmemiştir. Bırakalım örgüt kurmayı, örgütlü hareket etmeyi, Türk sömürgeciliğine karşı ulusal kurtuluş mücadelesi yürütme bilinci bile ortaya çıkarmamıştır. Bunun KDP’nin tutumuyla, KDP’nin İran, İsrail ve ABD ilişkileriyle bağı görülmelidir. Yoksa Kürt gençliği aptaldı, Kürt gençliği dünyayı görmedi, Kürt gençliği bunu yapamazdı, ya da Kürt gençleri üzerinde çok baskı vardı, bunu yapamazdı demek yanlıştır. Bu, gerekçelendirmektir; o anda Kürdistan’da ortaya çıkmayan devrimci gençlik hareketinin, ulusal kurtuluş hareketinin sorumluluklarını görmezden gelmektir, üstünü örtmektir, onları temize çıkarmaktır. Bu yönüyle 1968 kuşağının Kürdistan’da devrimci gençlik hareketi yaratamaması, ulusal kurtuluş hareketi yaratamamasının nedenlerinin iyi irdelenmesi gerekiyor. KDP’nin tutumunun bunda oynadığı rolü görmek gerekiyor. Emperyalist kapitalist sistemin KDP ile ilişkilerinin gözden geçirilmesi gerekiyor.
Aslında o dönemde devrimci bir ulusal kurtuluşçuluk gelişecekti. Dr. Şıwan ve arkadaşları bunun için yola çıktılar. Saf saf Başurê Kürdistan’a gittiler, KDP’nin kendilerini destekleyeceğini sandılar. Ama o andaki siyasal sistemi çözemediler. Türkiye kapitalist sistemin, emperyalizmin ileri karakoludur. KDP?yi destekleyen de ABD?dir, İran?dır, İsrail’dir. Bunlar Türkiye?de herhangi bir mücadelenin gelişmesini istemezler, komplo yaparlar, engellerler, bunun için tedbir alayım diyememiştir, tedbirsiz gitmiştir. Ya da o gidişi bile yanlış bir değerlendirme sonucudur. Bunun sonucu orada tasfiye edilmişlerdir, katledilmişlerdir. Katledilmelerinin nedeni, şu bu değildir; Türkiye’nin ABD?ye bağlı olmasıdır; ABD?ye bağlı olan Türkiye sınırları içinde bir ulusal kurtuluş hareketi gelişmesinin istenmemesidir. Bu nedenle de ABD, İsrail ve İran?a bağlı olan KDP eliyle Bakurê Kürdistan’da mücadeleyi geliştirmek isteyen Dr. Şiwan ve arkadaşlarının katledilmesi, bu hareketin tasfiye edilmesi gerçeği vardır.
68 dönemindeki Kürt gençliğinin durumunu değerlendirirken neden Türkiye?deki Denizler, Mahirler, İbrahimler gibi devrimciler, THKP-C, TİKKO, THKO gibi çok radikal hareketler geliştirmediler diyemeyiz. Çok sınırlı Kürtlük bilinciyle yetinen bir DDKO hareketi çıktı; daha fazla ileriye gidemedi, etkili olamadı. Bunun kesinlikle sorgulanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu değerlendirme doğru yapılmadan da bu konuda doğru değerlendirmeler ortaya konulmadan da bugün başta Bakurê Kürdistan olmak üzere Kürdistan’ın bütün parçalarında özgürlük ve demokrasi mücadelesini sağlıklı geliştirmek mümkün değildir. Bugün KDP yine Türkiye ile ilişkili. Dün bu ilişki nasıl Dr. Şivan ve arkadaşlarının katledilmesiyle sonuçlandıysa, şimdiki ilişki de PKK öncülüğündeki Kürt Özgürlük Hareketi?ne karşı Türkiye ile KDP’nin ortak davranması, ortak hareket etmesi, Türkiye’nin KDP’ye dayanan ilişkilerle Kürt Özgürlük Hareketi’nin zayıflatılması, etkisizleştirilmesi gibi bir gerçekliğin yaşanması durumu vardır. Bunu Kürt gençliğinin, Kürt yurtseverlerinin, Kürt demokratlarının bilince çıkarması gerekir. Kürtler için tarih bilinci çok önemlidir. Doğru tarih bilincine ulaşmadan Kürt?ü özgür ve demokratik yaşama kavuşturmak mümkün değildir. Yüzeysel Kürtlükle, yüzeysel yaklaşımlarla, dar milliyetçilikle Kürtlerin özgür ve demokratik yaşamı kazanılamaz. Bu bakımdan Ortadoğu gibi dünya dengelerinin kurulduğu, her sorunun bütün bölgeyi ve dünyayı ilgilendirdiği dönemde dar yaklaşımlar içinde değil, geniş çerçevede değerlendirmeler ve analizler yaparak doğru sonuçlara varmak mümkündür. Bu açıdan 68 döneminde Kürt gençlik hareketinin ortaya çıkmaması ya da çok zayıf ortaya çıkmasını değerlendirirken böyle bölgesel ve uluslararası ilişkiler çerçevesinde değerlendirmek ve bundan sonuçlar çıkararak bugünkü Kürt mücadelesinin önünde ortaya çıkan engelleri de görmek gerekiyor.
KDP’nin Türkiye, ABD, İran ve İsrail ile ilişkileri; Dr. Şivan?ı katletmesi durumu 1970’lerde sonra Kürdistan’da ortaya çıkan gençlik hareketini olumsuz etkilemiştir. Her ne kadar DDKD gibi Dr. Şıvan?a bağlı olduğunu söyleyen, Şivancılar olarak ortaya çıkan bir grup olmuşsa da, ama sonunda DDKD de giderek bu tarihsel durumu görmeyen, KDP’nin dar milliyetçi yaklaşımlarına giren bir hareket haline gelmiştir. Dr. Şivan’ın hareketi, katledilmesi bu grup tarafından da doğru değerlendirilememiştir. Eğer DDKD bu durumu doğru değerlendirseydi önemli bir hareket olabilirdi. İlk başta güçlü bir hareket olarak ortaya çıktı. Sonradan zayıfladı, etkisizleşti. Neden? Dr. Şivan’ı örnek aldığını söyleyen DDKD sonunda o çizgiden kopmuştur. O çizgiden koptuğu gibi, Dr. Şivan ve arkadaşlarını katleden KDP’nin ideolojisine yakın olmuştur, onun gibi dünyaya bakmıştır, onun gibi Kürt sorununa ve bölgeye bakmıştır. Bu nedenle gelişememiştir. Dr. Şıvan’ın katledilmesi doğru ele alınsaydı, doğru yaklaşılsaydı, ondan doğru sonuçlar çıkarılsaydı PKK kadar olmasa da DDKD de Kürdistan?da etkili bir hareket ve güç haline gelebilirdi. Hatta Dr. Şıvan’ın zihniyetini, anlayışını, militanlığını, devrimci ruhunu benimseyen bir hareket olarak gelişerek PKK ile ulusal demokratik ittifak yapan, bu ittifak temelinde de Kürdistan’daki özgürlük mücadelesini gelişmesinde rol oynayan bir konum kazanabilirdi. DDKD ortaya çıktı, güçlü olarak göründü, sonradan niye tasfiye edildi diye sorulacaksa, daha sonra DDKD’nin önderleri olan, önderi olmak isteyen kişilerin siyasal yaklaşımına bakılmalıdırlar. Siyasal ilişkilerine ve siyasal değerlendirmelerine bakılmalıdırlar. Türkiye değerlendirmesine, Türkiye devrimci gençlik hareketini değerlendirmesine, Dr. Şıvan değerlendirmesine, Dr. Şıvan?ın katledilmesi değerlendirmesine bakılmalıdırlar. O günkü dünya değerlendirmesine bakılmalıdırlar.
O zaman DDKD sol gözüktü, sosyalist olduğunu söyledi, hatta Küba’ya gittiler, Sovyetler Birliğiyle ilişkiye geçtiler. Ama Dr. Şıvan’ın katledilmesini doğru değerlendiremediklerinden kendi siyasi çizgilerini, ideolojilerini sağlam temellere oturtamadılar. Bu nedenle Kürtlere kaybettiren KDP’nin milliyetçi çizgisine, dar çizgisine yanaştılar. Militan bir çizgi ortaya çıkmayınca Dr. Şıvan’ın o militan ruhu, o devrimci ruhu yaratılamadığı için 12 Eylül geldiği zaman ezilmişlerdir, silinmişlerdir. Kürdistan’da zor ve baskı arttığında bırakalım diğer örgütleri, Dr. Şıvan çizgisinde devrimci hareket olduğunu söyleyen DDKD de silinmiştir. Yine KAWA radikal söylemlerde bulunmuş, Muhterem Biçimli gibi, yani biraz daha yurtsever olan kişilerden de etkilendiklerini söylemiş, kendinin farklı olduğunu iddia etmişlerdir. Emperyalizmi ve kapitalizmi eleştiren, Türkiye’yi eleştiren radikal söylemlerde bulunmuş; ama onlar da doğru bir değerlendirme içinde olmadıklarından, Sovyet emperyalizmi? diyerek o çerçevede Türkiye?ye, Ortadoğu’ya, Başurê Kürdistan’daki gelişmelere bakmışlar, bu da onları iddialarından farklı olarak diğer Kürt grupları gibi pasif ve etkisiz durumda bırakmıştır.
Bu tür yanlış eğilimlerin hepsi KDP gerçeğini doğru değerlendirememek, KDP?nin emperyalizmle ilişkilerini doğru değerlendirememek, Dr. Şıvan’ın katledilmesini doğru değerlendirememek nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu da Kürt gençliğine dayanmak isteyen grupları etkisiz kılmıştır. Önder Apo ise daha baştan itibaren Dr. Şıvan gerçeğini, Dr. Şıvan’ın katledilmesini, KDP’in emperyalizmle ve Türkiye ile ilişkisini, bu nedenle Bakurê Kürdistan?da Kürt hareketinin gelişmesini engelleyen rolünü görerek doğru bir tarih-toplum değerlendirmesi yaparak devrimci bir çıkış gerçekleştirmiştir. Önderliğin devrimci çıkış gerçekleştirmesinde o dönemde KDP hareketinin emperyalizmle ilişkisini, Dr. Şıvan’ın katledilmesini doğru değerlendirmesinin payını görmek gerekir. Hatta Önderlik şunu demiştir; ben Dr. Şıvan gibi tedbirsiz değildim. Ben KDP gerçeğini, KDP’nin Türkiye ve dünya ile ilişkilerini bildiğimden Dr. Şıvan gibi tuzağa düşmedim. Doğru değerlendirdim ve tedbirlerimi alarak bu mücadeleyi geliştirdim diyerek o dönemdeki değerlendirmelerin Kürt Özgürlük Hareketi?nin, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesinde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Kürt halkı açısından, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesi açısından gençliğin bilinçlenmesi ve örgütlenmesi konusunda1970’ler çok önemlidir. 1970’ler gerçekten de Kürt gençliğinin bilinçlenmesi, örgütlenmesi ve mücadele etmesi açısından bir dönemeçtir. Kürt ve Kürdistan tarihi açısından gençliğin durumu, rolü, önemi eğer irdelenecekse, bu konuda özellikle 1970’lerde Önder Apo’nun tarih sahnesine çıkarak gençliği örgütlemesi özel olarak ele alınması, irdelenmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesi gerekir. Önder Apo esas olarak 1968 gençlik hareketinden etkilenen bir önderliktir. 1968 gençlik hareketinin mayaladığı, tarih sahnesine çıkardığı bir kişiliktir. Bu bakımdan 1968 gençlik hareketinin dünyadaki ve Türkiye’deki etkileriyle Önder Apo’nun tarih sahnesine çıkışı arasında bağ kurmak gerekir. Bu bağ kurulmadan da Önder Apo gerçeği, Önder Apo’nun önderliğinde yaratılan ulusal kurtuluş hareketi ve bunun karakteri, özellikleri doğru anlaşılamaz, doğru ele alınamaz. Bu bakımdan 1968 kuşağının Kürt gençliği üzerindeki etkileri, bu yönüyle Önder Apo’nun bundan etkilenmesi ve tarih sahnesine çıkması çok önemlidir. Önder Apo bu gençlik ruhuyla tarih sahnesine çıkarken Mahirlerden, Denizlerden, İbrahimlerden etkilenmiştir. 1968 ve 70’lerin başındaki Türkiye’deki devrimci gençlik hareketinin yarattığı etkiler anlaşılmadan Önder Apo anlaşılabilir mi?
Önder Apo bu gençlik hareketinden bağımsız olarak ele alınabilir mi?
Bu gençlik hareketi değerlendirilmeden Kürt Özgürlük Hareketi’nin karakteri, Önder Apo’nun Önderliği, öncülüğü, ideolojik, teorik, siyasal şekillenmesi anlaşılabilir mi? Önder
Apo’nun devrimci kişiliğinin şekillenmesinde bu etken görülmeden, Önder Apo’nun devrimci kişiliği bütünlüklü görülebilir mi? Tabii ki görülemez.
Önder Apo, böyle bir sürecin, böyle bir bütünlüklü bakışın tarih sahnesine çıkardığı tarihsel bir kişiliktir. Zaten bu nedenle bu gençlik hareketinden etkilenmiş, Mahir?in, bu dönemdeki gençlik hareketinin Kürt sorunuyla ilgili yaptığı değerlendirmeler dikkatini çekmiş, onların hem militanlığı, hem de Kürt sorunundaki yaptığı değerlendirmeler Önder Apo’nun devrimci kişiliğine ve karakterine cevap olan ve de Önder Apo’nun devrimci kişiliğinin ve karakterinin besleyen önemli etkenlerden olmuştur. Nitekim 30 Mart 1972?de Mahirler katledilince Önder Apo’nun THKP-C’nin en önemli gençlik tabanının bulunduğu Siyasal Bilgiler Fakültesinde boykot yapması, bu boykota öncülük yapması bu gerçeklikle bağlantılıdır. O dönemde 12 Mart faşizmi vardır, büyük bir baskı vardır. Toplum üzerinde baskı vardır, gençlik üzerinde baskı vardır, devrimci hareketler ezilmiştir, susturulmuştur. Aydınlar, gençler zindanlara doldurulmuştur. İşte bu dönemde Mahirlerin 72?de oligarşiye karşı, faşizme karşı mücadele ederken katledilmeleri Önder Apo’yu sarsmıştır. Derhal sorumluluk duygusuyla, devrimci duyguyla onların kendine kattığı değerlerin vefasıyla, onlara karşı duyduğu sorumlulukla Siyasal Bilgiler Fakültesinde boykota öncülük yapmıştır. Boykot sonucu Önder Apo 1972?nin Nisan ayında tutuklanarak Mamak cezaevine atılmıştır. 7 ay kadar zindanda kalmıştır. Önder Apo zindana Mahirlerin katledilmesini protesto etmek için düşmüştür. Deniz, Hüseyin, Yusuf Mamak cezaevinde Önder Apo’nun bulunduğu bölümden alınarak Ankara Ulucanlar cezaevine götürülmüş ve orada idam edilmişlerdir. Bu da Önder Apo’yu derinden etkilemiştir.
Önder Apo bunların idamı karşısında sorumluluk duyarak öyle devrimci bir hareket yaratmalıyım ki, öyle bir mücadele yaratmalıyım ki, bunların özlemleri gerçekleşsin ve 1970’lerde gelişen devrimci hareketin 12 Mart askeri faşist darbesi karşısında aldığı darbeler, başarısızlıklar bir daha alınmasın. Bir daha devrimci hareket, gençlik hareketi bu duruma düşmesin yaklaşımı içinde olmuştur. Böyle bir söz vermiştir. Devrimci hareketi başlatma sözü vermiştir, ama bu başlatma sözünü de bu dönemden çıkardığı tecrübelere dayanarak yapmıştır. Öyle bir mücadele yaratmalıyım ki, kesintisiz sürsün! Düşmanın istediği koşullarda değil, kendi istediğimiz koşullarda yürütelim demiştir. Ve zindandan çıkar çıkmaz da bu devrimci önderlere karşı sorumluluğunu yerine getirmek için gençliği örgütleme çabaları içine girmiştir. Şunu vurgulamak gerekiyor. Belki birçok kimse bilmiyor, gençler bilmiyor, devrimciler, sosyalistler, demokratlar bilmiyor, ama Ankara?da devrimci gençliğin ilk örgütlenmelerini yapan Önder Apo’dur. Daha 1972’de cezaevinden çıkar çıkmaz herhangi bir ürkme, kendini geriye çekme yaklaşımı içinde olmadan derhal THKP-C’nin önemli tabanının olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi başta olmak üzere Ankara?da devrimci gençliği örgütleme çabasına öncülük yapmıştır. O zaman öncü devrimci birçok genç hala cezaevindedir. Bilindiği gibi 74 affıyla birçok devrimci genç ya da devrimci mücadelede aktif olacak devrimciler cezaevinden tahliye olmuşlardır.