12 Eylül faşist cunta rejimi 1980-1984 yılları arasında yüzbinlerce insanı gözaltına almış, tutuklamış, insanlık dışı işkencelerden geçirmiştir. Bütün muhalifler baskı, sindirme uygulamalarıyla teslim alınması hedeflenlemiştir. Devrimci, yurtsever, demokrat ile sol kesimleri de fiziksel katliam, asimilasyon ve sömürgecilik dayatılmıştır. 12 Eylül faşist rejimi bu uygulamaları ile 300 binin üzerinde insana her türlü insanlık dışı işkence yapılmıştır. 50 kişi görüşlerinden dolayı idam edilmiştir. Devrimci tutsak Erdal Eren 17 yaşında olmasına rağmen yaşı büyütülerek 13 Aralık 1982’de Ankara Ulucanlar cezaevinde infazı gerçekleşmiştir.Faşist darbenin şefi Kenan Evren’nin meşhur sözü, “Asmayalım da Besleyelim mi?” büyük genç devrimci Erdal Eren için kullanılmıştır. 30 bin insan işten atılmış. Yüzlercesi belgelenen işkencelerden geçirilmiştir. Türkçülük ve ırkçılık kimliği NATO’nun Gladyo örgütlenmesiyle Türkiye-Kurdistan halklarına dayatılmıştır. 12 Eylül faşist cunta rejimi tarihine insanlık ve türklük adına yüzkarası bir kara sayfa yazılmıştır. Bu yüzkarası, insanlık dışı politika ve uygulamalara en radikal tavrı ve itirazı Apocular olarak bilinen PKK’li devrimciler göstermiştir.
Diyarbakır Zindanı şahsında Kenan Evren ve Gladyo ekibi tarafından insan beynine ve bedenine yapılan tarihte eşi ve benzeri görülmemiş işkence ve faşist uygulamalarla iradeyi teslim alma politika ve yöntemlerine karşı ilk devrimci çıkışı Mazlum Doğan yapmıştır. 21 Mart 1982’de Newroz gününde onurun ve iradenin büyük temsilcisi, “Berxwedan Jiyane” sloganı ile faşizme, sömürgeciliğe nasıl cevap verileceğini öncü militan duruşu ve eylemi ile başlatmıştır. Ardından tarihe, “Dörtler” olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner’lerin 17-18 Mayıs 1982’deki “Teslimiyet İhanete, Direniş Zafere Götürür” tarihsel eylemi ile direniş kararlıca sürdürmenin faşizmi yeneceği çağrısını yapmışlardır.
14 Temmuz 1982 Büyük Ölüm Orucu direnişiyle öncü militanlar Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek’lerin zafere ulaşan direnişi 12 Eylül faşist cuntanın uygulamalarını durdurmuş olup adım adım faşizmin yenilgisinin yol ve yöntemini geliştirmiştir. Cunta şefi Kenan Evren bu direniş karşısındaki yenilgili ruh halini Diyarbakır Zindanına yakın bir yerden zindanı işaret ederek şu sözleriyle itiraf etmiştir: “Burada öyleleri var ki kafasını kopartsan fikirlerinden vazgeçmez.” 12 Eylül askeri faşist darbesi 1982’de Anayasayı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) esaslarına göre oluşturarak TC devleti sınırları içerisinde yaşayan herkesi faşist, ırkçı, soykırımcı duygu ve düşüncelerle eğitip yeni tip kişilik ve toplum yaratılması hedeflenmiştir.
KCK işte böylesi bir günde güncelde 12 Eylül faşist cuntanın günümüzdeki temsilcisi AKP-MHP faşist, işgalci ve sömürgeci politikalarına durdurmak, Demokrasi, Adalet ve Özgürlüğü, Türkiye, Kurdistan ve Ortadoğu’da tesis etmek için 12 Eylül’de “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Şimdi Özgürlük Zamanı” hamlesini başlatmıştır. Halkların özgürleşmesi, adaletin ve demokrasinin tesis edilmesinin baş mimarı 12 Eylül 1980’de nasıl Önder Abdullah Öcalan ve arkadaşları ise, günümüzde de düşünce, eylem ve mücadele duruşu ile Önder Abdullah Öcalan ve yaratılan devrimci mücadele değerlerinin öncülükte tarihi rolünü oynayacağı bununda Önder APO’nun özgürlüğünden geçtiği gerçeğidir.
Hamlenin başlamasından bu yana bir hafta geçti. Kamuoyu ve basından da görüldüğü gibi KCK’nin attığı bu adım Kurdistan’ın tüm coğrafyasında, yurtdışında büyük bir çoşku, moral ve psikolojik üstünlük sağlamıştır. Hamle AKP-MHP faşizmine sarsıcı darbeler vurarak baş aşağı yenilgisine yol açmıştır. Nasıl ki 12 Eylül faşist cunta rejimine 14 Temmuz onur mücadelesi ve 15 Ağustos Gerilla Atılımı ile sarsıcı darbeler vurup yenilgisinin yolunu açmışsa, KCK’nin 12 Eylül’de başlattığı Özgürlüğü Sağlama hamlesi de AKP-MHP faşist iktidar rejiminin psikolojisini bozmuş, temelden sarsılmasına yol açmış, yenilgisini göstermiş, baş aşağı yıkılmasına yol açmıştır.
Gerisi tüm alanlarda Önder Abdullah Öcalan’ı sahiplenme kültürel, sosyal, sanatsal, siyasal, askeri tüm cephelerden faşizme ve işgalciliğe, sömürgeciliğe karşı kararlıca, süreklilik arzeden bir mücadele tarz ve yöntemini yüksek tempo ile yürütmekten geçtiğini bilmek gerekir. Toplumsal tüm kesimler özellikle de kadın, gençlik örgüt ve yapıları hamle de aktif olacaklarını açıklamış olup özgürleşme yolunda nasıl katılacaklarını net bir tutumda belirtmişlerdir. Önder Abdullah Öcalan’ın sağlığı, güvenliği ve özgür çalışma koşulları yaratılanana kadar özgürleşme hamlesi süresiz devam edeceği anlaşılmaktadır.
Gençliğin enerjisi yaşlının tecrübesi birleştirilerek, bu hamle kesin zafere götürülecektir.
Hasan Çarçella