HABER MERKEZİ – Hayat bir değişim dönüşümler sürecidir. Bundan dolayı, hayat durağan değildir. Kuşkusuz hayatın öznesi ve yaşayanı insan toplulukları ve diğer tüm canlılar olmaktadır. Ancak hayat içinde canlılar aleminde üreten, çalışan, keşfeden, her konuda geliştirici ve keşfedici olan insan türü olmaktadır. İnsan keşfettikçe yaşamını geliştirmiş kolaylaştırmıştır. Keşfetmek yeni olanı bulmaktır, geliştirmektir. Arananı bulmak ve bulduğunu yaşamda temsil etmek, çok yönlü kültürel birikim ve toplumsal zenginlik olarak yaşamda yerini alıyor. Yaşamın içi ne kadar doldurulursa, yaşam o denli zenginlik kazanır ve bu zenginlik toplumun ve bireyin çok yönlü yaşamında ifadeye kavuşur. Ekonomi, siyaset, eğitim, sağlık, spor, sanat, hayatın farklı alanlarındaki maddi üretim, müzik, sinema, edebiyat, şiir ve daha birçok yaşamsal aktivite, aslında insanın yaşamda edindiği devrimsel düzeyde yaşamsal değerdir. Bütün bu değerler, insanlığın binlerce yılda edindiği devrimsel nitelikte kazanımlardır. Ancak devletli-sınıflı sistemlerin, toplum üzerinde toplumsal değerleri gasp ederek egemenlik kurması, sözü edilen bütün değerleri iktidarın birer rant elde etme aracı haline getirmiştir.
Özgürlük ile var oluş arasında kopmaz bir bağ vardır
Doğal komünal sistemde, toplumlar, doğayla belli bir ahenk ve uyum içinde doğal bir gelişim süreci gösterirken ve ihtiyaca göre yeni şeyleri keşfedip bunları yaşarken devletli-sınıflı sistemde bütün bunlar, egemen sınıfın hizmeti ve iktidarı için yapılmıştır. Devletli-sınıflı sistemde halka ait bir değer ve şey yoktur. Halk dahil her şeyin sahibi devlettir ve devlet içinde de en üst kesimdir. Çünkü devletli-sınıflı sistemde halk kendisini kaybetmiştir. Halkı var eden değerlerin gasp edilmesi, halkın yok olması anlamına gelir. Halk, bazı değerlerle vardır. Bir milleti, millet yapan nasıl ki bazı ulusal değerler ve kıstaslarsa, bir halkıda, genel anlamda halk ve toplum yapanda, özgür kılanda ve yaşatanda bazı toplumsal ve insani değerlerdir. Kendisine ait bir yaşamı olmayanların varlığı şüpheli olup tartışılır. Özgürlük ile var oluş arasında kopmaz bir bağ vardır. Özgürlük, bir bakıma var olmaktır. Devletli-sınıflı sistemin, bazı şeyleri zor kullanarak ve yönetmeliklerle bir topluma ve bireye yaşatmak istediği şey kölelik ve zulümden başka bir şey olamaz.
Devletin toplumun başına musallat olmasıyla toplumsal değişimler doğal bir mecradan çıkmıştır. Toplumsal değişimler, son beş bin yıldır farklı şekillerde gerçekleşmiş, farklı toplumsal değişimlere yol açmıştır. Kuşkusuz toplumun en genç ve dinamik kesimi bu değişimlere öncülük etmiş, bu özgürlük kavgasında rolünü oynamıştır. Toplumsal değişimler, toplumun en dinamik ve en aktif kesimi olan gençliğin çalışması ve mücadelesiyle olur. Toplum, doğal olarak sürekli gençlikten bir şeyler bekler. Birde, yaşamdan en çok beklentisi olan kesim gençliktir. Ve yaşam, en çok gençlikten büyük roller oynamasını bekler. Devrimcileşerek büyük değişimlere imza atması gerekenler gençlerdir. Bu açıdan, gençlik kendi varlığının bilincinde olmalıdır. Devrimci yurtsever gençlik, devletli-sınıflı sistemin yok oluşunu ancak iyi bir devrimcileşmeyle gerçekleştirebilir. Kapitalist sömürgeci sistem, topluma ve gençliğe yozlaşmışlıktan, çürümüşlükten başka bir şey vermez. Bireyi var eden toplum olduğuna göre, toplumdan kopmak ise bireyin yok oluşu demektir.
Gençlik esir alınırsa, toplum denetim altına alınmış demektir
Toplumlar doğuştan bir şeyi yaşamaz, sonradan verileni benimser ve yaşar. Topluma zor ile yedirilen-verilen şeyler, toplumun aslında doğalında olmayan şeylerdir. Devletli-sınıflı ideoloji, topluma zor yoluyla empoze edilir ve bunda öncelikle gençlik hedeflenir. Gençlik esir alınırsa, toplum denetim altına alınmış demektir. Bu açından, devrimci mücadelede gençlik büyük önem kazanmaktadır. Kürt gençliğinin devcimleşmesi aslında çokta zor olmaz. Çünkü Kürt gençliği zozanlarda-yaylalarda doğallığını-saflığını- berraklığını biraz korudu. PKK’nin kuruluşuyla, Kürt gençliği akın akın gerilla saflarına aktı. Kadını ve erkeğiyle bir partileşme gerçekleşti. Zaten partinin kuruluşunu genç devrimciler gerçekleştirdi. Kürtler, devlete pek bulaşmadıkları için, devrimci saflara akışı pek zor olmadı. Bugün, Kürdistan’ın her tarafı, buram buram devrim kokuyor, değişim her tarafı sarmış durumdadır. Devletli-sınıflı sistemi yaşamayanların modern koşullarda değişimi daha kolay oluyor. Kürtlerde demokratikleşme ve devrimci değişim, devlete bulaşmadıkları için zor olmuyor. Kürtler, ulus devleti yaşamadılar ve bu devletin etkilerini görmediler.
Bundan dolayı, halkların kardeşliğini ve ortak vatanda ortak değerler içinde yaşamaya kapalı değiller. Milliyetçilik Kürtlerde yok denecek kadar azdır. Çünkü milliyetçilik aslında devletle gelişen bir anlayıştır. Bir toplumun kendi milli-ulusal değerlerini ulus olarak, demokratik bir anlayışla kendi topraklarında yaşama hakkı vardır ve bu zaten normalde milliyetçilik değildir, ulus olarak var olmaktır. Önemli olan demokratik kültürün içselleşmesidir, toplumda ve bireyde kabul görmesidir. Bir toplumun milliyetçilik yapmaya ihtiyacı yoktur. Özellikle ulus devletin etkisinde kalarak, emperyalist savaşlara alet olarak başka toplumlara saldırmak, ulus devletin emperyalist yayılmacılıkla başka bir ulusun ulusal kimliğine ve ulusal değerlerine saldırmasına alet olması faşizmdir ve bu ırkçılıktır. İşte son günlerde, Bursa Spor taraftarlarının, Amed Spor taraftarlarına saldırması, tümüyle ırkçı devletin aslında o ırkçı kesimlerde vücut bulmasıdır. İnsanlar ırkçı doğmazlar, sonradan ırkçı olurlar.
Dünyanın en ırkçı-kafatasçı devleti, Kürt gençliğinin devrimci mücadelesi karşısında yenildi
Türkiye’de devlet kurumları, ırkçı bir nesil yetiştirmek için yüz yıldır harıl harıl çalışmaktadır. PKK’nin gelişimi ve büyük bir direniş geliştirmesiyle bu ırkçı faşizan sisteme balyoz gibi bir darbe vuruldu. Kürtlerin kendi ulusal hakikatlerini keşfetmeleri, Kürt gençlerinin, kadınlı ve erkekli olarak kendi geleceklerini parti saflarına aramaları, yeni yaşama ilişkin paradigma, demokratik ulus paradigması, yeni insan ve yeni yaşam arayışları, Kürtlerin özgürlük bilincine ulaşmaları, halkların kardeşliği bilinci bunların hepsi PKK’nin başarılarıdır, düşmana vurduğu darbelerdir. Askeri olarak sağladığı başarılardan söz etmiyoruz, ideolojik başarıdan söz ediyoruz. Dünyanın en ırkçı-kafatasçı devleti, Kürt gençliğinin devrimci mücadelesi karşısında yenildi. Gençliğin devrimcileşmesi, devrime doğru yaklaşması, yaşamı doğru ele alması geleceğin toplumu ve özgür yaşamı için çok önemlidir. Gençlik ideolojikleştiği ölçüde yol gösterici olabilir, toplumsal değişimde rolünü oynayabilir, kapitalizmin tehlikelerini yok edebilir, yeni insan olabilir. İdeolojikleşmek toplumsal değişimde gerekli olan bütün fikirsel-düşünsel zenginliğe sahip olabilmektir. Yeni yaşamı kurma ve yeni insan olma temelinde bu fikirsel-düşünsel zenginliklere sahip olursak devrimcileşebiliriz. Başarı ve devrim ideolojikleşmeyle gerçekleşir. İdeolojikleşmiş bir gençlik çok şey kazanabilir…
Kemal Söbe