HABER MERKEZİ
Urfa’nın Hilvan (Cûrne Reş) ilçesinin Kabahaydar köyünde, 1961 yılında hayata gözlerini açan Ali Çiçek, Kürt Özgürlük Mücadelesi’yle henüz çocuk yaşlarında tanışır ve katılma kararı verir. Çiçek, bu süreçte de yaşına göre oldukça olgun, oturaklı ve ciddi bir kişilik yapısına sahiptir ve de katılımı da bu düzeyde son derece ciddi bir ölçüde olur. Çiçek, öncü kadroların yaşamına, ilişkilerine bakarak ve bunu da büyük bir ciddiyet, saygınlık, olgunluk, sorumluluk olarak görmesi ve bundan etkilenmesinden ötürü Özgürlük Hareketi’ndeki yerini alıyor. PKK’nin ilişkilerini, yaşam tarzını çekici bularak ve kendisine yakıştırarak içerisinde yer almaya karar veren biri. Kendisini hızla eğitmeye yoğunlaşan Çiçek, halkına karşı görevlerinin neler olduğunu ve elinden nelerin gelebileceğini netleştirmeye çalışır. Duruşuyla, ilişki ve yaşamıyla, yoldaşlarına ve örgüte yaklaşımıyla herkese güven veren Çiçek, Kürt Özgürlük Mücadelesi’ndeki ilk görevini ailesinin göçüp geldiği ve yine kendisinin katılım sağladığı Urfa’da alır. Bu görevlerinden önemlilerinden biri de Kemal Pir’in Urfa Cezaevi’nden kaçırılması eylemidir. Çiçek, bu eylemde Kemal Pir’e kılavuzluk ve korumalık yaparak onun sağ selamet Urfa dışına çıkışına yardımcı olur.
KIZIL YILDIZ’
PKK’nin önder kadrolarından Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek, Akif Yılmaz da ölüm orucu direnişinin başını çekerek, bu uğurda yaşamlarını yitirdi. 4 kişiden oluşan PKK’nin önder kadrolarının öncülük ettiği ölüm orucuna bedenini yatıranlardan biri olan Ali Çiçek, aynı zamanda bu eylemin yaratıcılarından olup ismini akıllara kazıyanlardan oldu. Cezaevindeki PKK’liler arasında Kızıl Yıldız olarak tanınan Çiçek, kendisine verilen isim gibi adeta yüreği yüreğine sığmayan ve Özgürlük Mücadelesi için gözünü kırpmadan canını vereceğinde arkadaşları tarafından o isme layık görüldü. Çiçek, içinde yer aldığı eylem ve özgür Kürdistan için canıyla verdiği bedel ile Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin tarihine adını altın harfler ile yazdıran isimlerden oldu.
KÜÇÜK YAŞTAKİ BÜYÜK BAĞLILIK
Hilvan-Siverek mücadelesinin yükselişe geçtiği 1979-80 yılları arasında ise Çiçek, savaşın kızıştığı bu sahaya yönelir. Hilvan-Siverek silahlı mücadelesine bir savaşçı olarak katılır. Urfa bölge örgütünün 1980 yılında büyük bir darbe almasının ve yoğun tutuklanmaların yaşanmasının ardından Çiçek, tekrar Urfa’ya döndü. Urfa’daki askeri sorumluluğu üstlenerek görevlerini bir bir yerine getiren isim oluyor, Çiçek. Daha sonra bir eylem hazırlığında tutuklanır. 65 gün gözaltında tutulan ancak ağzından tek bir kelime alınamayan Çiçek, gözaltına tutulduğu süre boyunca hiçbir taviz vermeyerek bir kez daha Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne bağlılığını ortaya koymuş oldu. Yaşının küçüklüğü ve buna tezat olarak Çiçek’in direnişinin büyüklüğü karşısında yapabilecek bir şey bırakmıyordu.
Uzun gözaltı süresinin ardından tutuklanarak cezaevine konulan Çiçek, cezaevinde de PKK’nin önder kadrolarının başını çektiği direniş saflarında yerini aldı.
‘PKK BİZE TESLİMİYETİ DEĞİL, DİRENİŞİ ÖĞRETTİ’
Çiçek, Diyarbakır 5 Nolu’da bedenini Özgürlük Mücadelesi ve Kürt halkı için ölüm orucuna yatırdığında daha 18 yaşındadır ve gözleri ışıl ışıl, gencecik, bıyıkları yeni terliyordu. 14 Temmuz 1982 günü ölüm orucu eylemi mahkemede açıklandığında Mehmet Hayri Durmuş’un ardından el kaldırarak konuşan Çiçek’in, kendisinin de ölüm orucuna katıldığını aktarmasından sonra söylediği şu söyler tarihe not olarak geçildi: “PKK bize teslimiyeti değil, direnişi öğretti. Biz de direnmeye devam edeceğiz.”
Ölüm orucunun başından, sonuna kadar büyük bir kararlılık gösteren Çiçek, ölümü büyük bir irade ile yenmesini bilerek 17 Eylül 1982’de ölümsüzler kervanına katıldı.
Bugün de Kürt halkının özgürlük mücadelesi o günkü gibi ağır baskı altındadır. Bugünkü soykırımcılar da Kürt’ün kökünü kazımaktan söz ediyorlar. Bu kök kazımayı sadece Bakurê Kurdîstan’da değil, Rojava’da, Başur’da ve tüm Ortadoğu’da ve tüm dünyada yapmak istiyorlar. Nerede Kürt’e ait bir değer varsa ezmek ve ortadan kaldırmak istiyorlar. İşte şimdi Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli faşizminin kök kazımasına karşı, onların Esat Oktay’ı olan Süleyman Soylu’ya karşı 14 Temmuz direnişçileri gibi direnişe geçme zamanıdır. Nasıl ki 14 Temmuz direnişçileri şahsında zindan direnişi 12 Eylül faşizmini yenilgiye uğrattıysa, Kürt gençleri de en ön saflara atılarak Erdoğan ve Bahçeli faşizmini yenilgiye uğratmada rollünü oynamalıdırlar. Özellikle Bakurê Kurdîstan ve Türkiye’de her sokağı bir eylem alanı haline getirmelidirler. Her yerde faşist güçlere karşı devrimci gençliğin balyozunu indirmelidirler.
Yüz binlerce, milyonlarca Kürt genci vardır. Kürt gençleri gerillaya binlerle katılarak bu soykırımcı faşist kök kazıcılara gereken cevabı vermelidir. Kürt gençliğinin en büyük örgütü gerilladır. Gerilla safları gençliğin, halkın özgürlük mücadelesini yükseltme ortamında kendini özgürleştirme mücadelesidir.
Kürt gençliği gerilla mücadelesiyle onur kazandı, irade kazandı; bugün de gerilla mücadelesini yükseltmesiyle önderliği ve halkıyla birlikte kendini de özgürleştirecektir. Kürt gençliği bu direnişi ve mücadelesiyle tüm dünya gençliğinin de öncü gücü olacaktır.