İZMİR – İzmir’de üniversite öğrencilerinin 1 yıl önce kurduğu Vodvil adlı müzik grubunun üyeleri, iktidarın yozlaştırmaya ve mücadeleden uzak tutmaya çalıştığı gençliğin sesi olduklarını belirtti.
İzmir’de üniversiteli öğrenciler tarafından kurulan Vodvil (Şehrin Sesi) isimli müzik grubu 1’inci yılını geride bıraktı. Gençliğin sesi olmak için yola çıktıklarını söyleyen grup, Serüven Kültür içinde bir araya gelen gençlerden oluşuyor. Buradan yola çıkan gençler, 1 yıl önce yola çıktıklarında gençliğin yanı sıra işçilerin, halkların, doğanın ve kadınlarında sesi olmayı amaçladı. Bu süre içinde İzmir’in dışında Hatay’da Evvel Temmuz Festivali ve başka kentlerde etkinliklere çıkan grup, kendinden önceki devrimci müziği baz alarak, kolektif bir müzik yapıyor. Kürtçe ve Arapça şarkılarda seslendiren grup şimdi ise kendi bestelerini yapmak için çalışmalarına devam ediyor.
Müzik grubunun üyeleri ile kendi yolculuklarını ve müziğe bakışlarını konuştuk.
ŞEHRİN SESİ
İlk olarak Serüven Kültür’ün müzik atölyelerinde kolektif müzik yaparak bir araya geldiklerini söyleyen grup üyelerinden Helin Randa, Vodvil’i kurmadan önce de sahne aldıklarını belirtti. Vodvil ismini ilk düşündüklerinde tiyatrodaki taşlamalı güldürü anlamından yola çıktıklarını aktaran Randa, “Sonra da Fransızca da ‘şehrin sesi’ demek olduğunu öğrenince, bu ismin bize yakışacağını düşündük. Çünkü biz zaten gençliğin sesi olma niyetiyle yola çıktık ve bu anlamda şehrin sesi ile bir bağlantı kurduk. Gençlerin yozlaştırılmaya çalışıldığı, popüler kültür ve bizim anlayışımıza uymayan bir sanata mahkum edildiği bir durum var. Cinsiyetçi, gençliğin sorunlarına dair bir söz üretmeyen bir piyasa var karşımızda. Biz bunun karşısında kendi kültür sanatımızı üretmeye çalışıyoruz” dedi.
‘BESTE ÇALIŞMALARIMIZ VAR’
Son dönemde devrimci müzik gruplarının seyrekleşmesinin de bu yola girmelerinde etkili olduğunu kaydeden Randa, gençlikten devrimci müzik grubu kurarak buradaki ihtiyaca cevap olmak istediklerini dile getirdi. Müzik yaparken başta işçi sınıfı olmak üzere antikapitalist mücadele alanlarını gençlik ile birleştirmek istediklerini belirten Randa, “AKP-MHP iktidarının sanat düşmanı politikalarının karşısında bir cevap oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Belki şuradan bir örnek verebilirim; şu an bir beste yapma sürecindeyiz. Devrimci müzik gruplarının bir araya gelip oluşturdukları ‘Kavga’ albümü vardı. Şimdi de 1 Mayıs için emek ve dayanışma temalı bir albüm oluşturulacak. Oraya Vodvil’de davet edildi. Oraya üreteceğimiz şarkı aslında gençliğin emek ve dayanışma alanındaki sözünü göstermiş olacak” diye belirtti.
‘MÜZİKTE BİR ÇIKIŞ YOLU’
İktidarın politikaları karşısında sanatın da bir çıkış yolu olduğuna dikkati çeken Randa, şöyle devam etti: “Biz zaten ezilen halkların mücadelesinin içindeyiz. Bizde bir örgütlü mücadelenin içindeyiz. Vodvil bundan bağımsız değil. Bu yolla da örgütlü mücadelenin önemini müzik ile göstermiş oluyoruz. Ama bu müziği sadece araç olarak kullandığımız anlamına gelmiyor. Müzik alanı da bizim için bir mücadele alanıdır ve müzik emekçileri olarak bir çıkış yolu olduğunu göstermiş oluyoruz.”
ÇOK DİLLİ MÜZİK
Kendi bestelerini yapana kadar Ruhi Su, Rahmi Saltuk, Grup Yorum, Agire Jiyan, Koma Denge Azadi gibi geçmiş ve Praksis, Bandista gibi yeni muhalif müziklerden beslendiklerini vurgulayan grup üyesi Emir Saraçoğlu ise, aynı zamanda çok dilli bir müzik de yaptıklarını aktardı. Saraçoğlu, “Özellikle bu topraklar müzik anlamında çok zengin. Karadeniz’e gitsek başka bir müzik tarzı, Amed’te başka, İzmir’de başka bulabiliyoruz. Böyle baktığımızda bu özgünlükleri yaşatmak ve sistemin tek tipçiliğine karşı durmak görevimiz. 1990’larda hem müzikal hem de mücadele anlamında çok köklü bir Mezopotamya Kültür Merkezi birikimi var. Aynı zamanda Grup Nidal, Ahibba gibi Arapça müzik kültürü de mevcut. Oralardan da beslenmeye Türkiye’de ki ulus sorununa karşı devrimci bir tavırla halkların dillerini kucaklamayı amaçlıyoruz” diye belirtti.
SİSTEME KARŞI GÜÇ: DEVRİMCİ MÜZİK
Dokunmak istedikleri gençlik ve işçilerin sistemin çok güçlü bir kültürel saldırısı altında olduğunu vurgulayan Saraçoğlu, “Sistem işçi sınıfına arabeskle her şeyi tanrıya havale etme, bu dünyada hesap sormama bilincini aşılamaya çalışıyor. Gençliğe daha apolitik, cinsiyetçi, fobik bir müzik türüyle saldırıyor. Emperyalizmin özellikle gençliğe kendi kültürü ile gelmesi, ülkelerin kültürünü yozlaştırması işine geliyor. Bizde bunun karşısında yerel dinamiklerin özgünlüğünü savunmaya çalışıyoruz. Bizim yapmaya çalıştığımız bir karşı saldırı çabası. Bunu eylem alanlarında ne kadar söylersek, karşı güç alanı yaratabilirsek siyasal alanda da bize fayda sağlayacak. Endüstriyel müzik her şeyi içine alıp eriten bir şekilde işliyor. Devrimci müzik böyle olmuyor. Çünkü mücadele hiç bitmiyor. Mücadele filizlendiği an müzikte ona eşlik ediyor. Bizde bu süreklilikte nasıl bir yer tutarız ve bunu hızlandırabiliriz diye düşünüyoruz. Müziğin dönüştürücü bir gücü olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘YENİ GRUPLARA EL VERECEĞİZ’
1 yıllık sürecin mücadele alanlarında, festivallerde, konserlerde geçtiğini ifade eden Saraçoğlu, özellikle deprem sonrasında Hatay’da katıldıkları Evvel Temmuz Festivali’nin kendileri için çok önemli olduğunu belirtti. O festivalde halktan halka bir dayanışma köprüsü kurulduğunu ve karşı hegemonik bir festival mücadelesi verildiğini kaydeden Saraçoğlu, “Bundan sonraki hedefimiz ise daha çok üretim yapmak. Kendi dilimizi, müzik tarzımızı bulmak ve bunlarla eylem alanlarında olmak. Yapabiliyorsak başka gruplara da destek olmak ve arkamızdan başka gençlik gruplarının çıkartmak. Çünkü tek başına olmak mücadelede karşımızdaki onbinlerce üretime karşı durabilmek” diye konuştu.