HABER MERKEZİ – Ronî Med’in kaleminden…
Ortadoğu’da Kürdistan eksenli, Türkiye, İran, Suriye başta olmak üzere bütün dünyayı yakından ilgilendiren tarihi anlar yaşanmaktadır. Rêber APO’yu okuyup doğru anlayanlar, gelişen sürece nasıl yaklaşılması gerektiğini, geriye doğru bir tarih okumasıyla rahatlıkla anlayabileceklerdir. Suriye’nin yeni yönetiminin Rojava’ya olan yaklaşımları, işgalci Türk devletinin tıpkı 2014 Kobanê saldırısında olduğu gibi bugün Tişrîn ve Qereqozax’a topyekûn saldırısı, bu saldırılara karşı gelişen Devrimci Halk Savaşı ve böylesi sıcak bir gündem de Önder APO’nun tarihsel çıkışı/çağrısı başta gençlik olmak üzere Ortadoğu halklarına yeni tarihsel rol ve misyonlar yüklemektedir. Önder APO’nun bütün bu saldırı ve imha konseptlerine rağmen, insanlık adına daha önce denediği ve tekrar yaptığı bu tarihsel çıkış, 26 yıllık fiziki esaretin daha güçlü fikirler doğurduğunun kanıtı olmuştur. İşte böylesi bir gerçeklikten gücünü alan gençlik hareketi toplumların tarihsel gelişiminde daha önce olduğu gibi bu defa da belirleyici bir rol üstlenme inisiyatifini almış, toplumsal dönüşüm süreçlerinin merkezinde yer alma iddiasını yenilemiştir. Peki gençlik neden bu iddiasını sürdürmektedir? Gençlik; dinamizmi, yeniliklere açıklığı ve mücadele kararlılığı ile toplumun değişim iradesini pekiştiren en önemli güçtür. Bu sorumluluk, yalnızca bugünün meselelerini çözmek değil, aynı zamanda geçmişin mirasını anlamak ve geleceğin temelini atmaktır. Dikkat edilirse Önder APO’nun çağrısı da sadece bugüne ya da geleceğe dönük bir çağrı değil, geçmişle de yüzleşme cesaretine bir davettir. Bu nedenle böylesi tarihsel süreçlerde kendini Önder APO’nun felsefesi, paradigması ve ideolojisi ile eğitmiş, APOCU olmanın her türden gerekliliklerini yerine getirmiş gençliğin öncülüğü kaçınılmazdır.
Demokratik değişim mücadele ile sağlanır
Öz itibari ile, Önder APO’nun yaptığı bu çağrının sahiplenilmesi, savunulması ve buna göre strateji belirlenmesi gençliğin omuzlarındadır ve gençlik sürece böyle bir bilinçle yaklaşmalıdır. Ve bu bilinçle yaklaşırken de geçmiş deneyim ve tecrübeleri asla unutmamalıdır. Çünkü geçmiş deneyimlerden kopan gençlik, bu süreci başarıya götürmede tıkanmalar yaşayacaktır. Elbette gençlik böyle bir strateji belirlerken, düşman da bütün özel savaş teknikleri ile gençliği geçmiş savaş deneyimleri, çözüm deneyimlerinden ortaya çıkan tecrübelerden ve en önemlisi intikam duygusundan uzaklaştırmak isteyecektir. Ancak sistemin gençliği geçmişinden koparma girişimi, toplumsal değer mücadeleden uzaklaştırma çabası, gençliğin bu misyonunu sekteye uğratma riskini doğurur. Tarihinden ve toplumsal mücadelesinden kopan gençlik, yalnızca bugüne sıkışmış, Önder APO’nun üzerinde sıkça durduğu “geleceği okuyamama” halinden kopmuş ve geleceksiz bir nesil olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu nedenle, gençliğin geçmişinden aldığı güçle doğru refleksler geliştirmesi, bireyciliği reddederek toplumsal mücadeleyi ve örgütlülüğü en önemlisi de Devrimci Halk Savaşı Stratejisini ön planda tutması hayati önem taşır.
Toplumsal hareketliliğin yüksek olduğu böylesi süreç ve değişim anlarında gençliğin öncülüğü, sistemin oluşturduğu bireyci ve apolitik kişilik modeline karşı bir direniş biçimi olarak ortaya çıkmalıdır. APOCU Gençliğin bu sürece yaklaşımı, toplumsal ahlaki ve politik dinamikleri esas alarak kendini yeniden inşa etme noktasında olmalıdır. Bu süreçte gençliğin görevi, yalnızca harekete geçmek değil, aynı zamanda başkalarını da harekete geçirebilmek olmalıdır. Çünkü gençliğin enerjisi ve yaratıcılığı, toplumsal değişim için gereken itici gücün temel kaynağıdır. Bu noktada gençliğin tarihsel sorumluluğu, yalnızca ulusal sınırlar içinde değil, aynı zamanda küresel düzeyde de kendini gösterebilme iradesini taşımalıdır. Küresel düzeye yayılan bu irade beyanı, kuşkusuz savaş alanında savaşçının, çözüm masasında Önder APO’nun elini güçlendirmektedir.
Mücadele yalnızca fiziksel bir direniş değildir
Önder APO’nun bu tarihsel çıkışı ile yeniden gündeme gelen demokratik dönüşüm süreci, daha önce olduğu gibi bu defa da zahmetsiz ve rehavete kapılacağımız bir süreç olmayacaktır. Bütün dünya tarihine baktığımızda böylesi süreçlerin hiçbir zaman mücadelesiz ve zahmetsiz bir şekilde gerçekleşmediğini rahatlıkla görebiliriz. Özellikle toplumsal yapının köklü dönüşümler geçirdiği dönemlerde, gençliğin sürece katılımı böylesi anlarda en belirleyici etken olmaktadır. Bu süreçte yanlış anlaşılmaması gereken önemli bir husus, demokratik dönüşümün masa başı müzakerelerle veya kolayca sağlanacak barış süreçleriyle gerçekleşmeyeceğidir. Barışı ya da çözümü getiren şey, bu konuların konuşulduğu anlarda bile mücadelenin gittikçe yükselmesinden geçer. Aksine, demokratik değişim; kararlılık, fedakârlık ve her alanda yürütülecek çok boyutlu bir mücadele ile sağlanır. Önder APO bu kararlılığı göstermiş, Kürdistan Özgürlük Gerillası bu mücadeleyi yükseltmiş, halkımız sahip çıkma noktasında ikirciksiz yaklaşmıştır. Gençliğin ise bütün bu dinamikleri aynı anda sahada canlı tutması elzemdir.
Gençlik Hareketi artık açıkça şunun bilincindedir; gençlik bu dönüşüm sürecinin temel taşıdır. Önder APO’nun başlattığı bu Demokratik dönüşüm siyasetin temelinde yatan mücadele ruhunu diri tutmak, gençliğin omuzlarına yüklenmiş en önemli sorumluluklardan biridir. Mücadele, yalnızca fiziksel bir direniş değil; aynı zamanda fikirsel, kültürel ve politik alanlarda yürütülen kapsamlı bir süreçtir. Gençlik, bireysel çıkarları toplumsal yararın gerisine atarak bu süreçte kolektif bir bilinçle hareket etmelidir. Dolayısıyla gençliğin bu sürece yaklaşımı demokratik dönüşüm süreçlerinin yalnızca bir hedef değil, sürekli devam eden bir mücadele ve yeniden inşa sürecinin olduğu gerçeğinin kavranmasıdır. Gençlik Hareketi APOCU bir ruhla bu sürecin en güçlü öznesi olarak, Devrimci Halk Savaşını savaşta da barışta da inşada da güçlendirecektir.