HABER MERKEZİ
Toplumsal sorunlar, toplumun komünal ve kollektif emeği ile yarattığı değerlere el koyan, emek sahibi olmadan artı ürün üzerinde mülkleştirmeyi geliştiren, kendi tasarrufuna alan, ayrıcalıklı ve elit bir zümrenin kendi sömürü sistemini inşa etmesi ile başlamıştır. Bu gençliğinde sorunlarının başlangıç tarihidir. Ana-kadının demokratik, eşit ve özgür yaşam sistemine karşı yaşlı tecrübeli erkek, şaman ve askeri şefin ittifakıyla hiyerarşik, iktidarcı sistem kurulmuştur. İlkin Aşağı Mezopotamya da kent ve sınıflaşmanın gelişmesi ile devletçi uygarlığın temeli atılmıştır. Doğal toplum ve sisteminin parçalanması ve değerlerine el konulması için öncelikle doğal toplumun öncüsü ve yaratıcısı kadın hedeflenmiştir. Çünkü kadın düşürülmeden toplumsal bütün parçalanamazdı. Erkek egemenlikli, sınıflı ve iktidarcı sistem kurulamazdı. Yeni sistem mitoloji aracılığıyla önce zihniyette kuruluyor.
Bununla insanların beyni ve yüreği çarpıtılmış, hakikat ve gerçekler tersyüz edilebilmiştir. Kadın ve toplumunu dağıtmak ve hâkimiyetine almak için en stratejik hamle, jerontokratların gençliğe el atmaları ve bir kesimini etraflarında kadına karşı örgütlemeleri olmuştur. Jerontoklar gençliği ikna etmeden ve düşürmeden ana-kadına karşı mücadele etmeye cesaret edemezlerdi. Başarılı da olamazlardı. Toplumu en temel özgürlük güç ve enerjisinden yoksun bırakmadan, ona köleliği dayatamazlardı. Dayatmaya kalksalar da sonuç alamazlardı. Ancak hiçbir sistem ve toplumda gençliğini kaybettikten sonrauzun süre ayakta kalamaz. Varlığını ve özgürlüğünü koruyamaz. Dolayısıyla gençlik düşürülmeden kadın da düşürülemezdi. Yaşlı erkeğin bu durumun derin bilinciyle hareket etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yaşlı erkek uzun yıllar sonucunda edindiği tecrübe, bilgi ve birikimi kullanarak gençliği yanına çekebilmiştir. Avcılık ve askeri çalışmalarda geçen uzun zaman, yaşlı erkeğin analitik düşüncesini son derece geliştirmiştir. Avcılık uğraşı kendisine çok şey kazandırmıştır. Planlama, disiplin, kurnazlık ve hile de ustalaşmıştır. Elde ettiği bu yetenekleri kadın, gençlik ve topluma karşı kullanmıştır. Yaşlı erkek, şaman ve askeri şef ittifakı başlangıçta zor yöntemini değil iknayı esas almıştır. Mitoloji aracılığıyla, yarattıkları kutsallarla topluma ve gençliğe seslenmişlerdir. Yaşlı erkek tecrübesi ve bilgisiyle gençliği kendine bağlamış ve bağımlı kılmıştır. Yaşlı erkek, yaşam dinamizmini, enerji ve gücünü kaybetmiş veya çok zayıf kalmıştır. Bu en büyük zayıflığı olmaktadır. Kendisinde olmayan gücü gençliği kendine bağlayarak elde etmiştir. Bu güçten sürekli yararlanmak içinde, gençlikten önemli bilgileri her zaman saklamıştır. Gençliği doğal toplumun yaşam felsefesinden, ahlak ve politikasından kopartarak ilk anti-toplum sisteminin tohumlarını beynine ve yüreğine ekmiştir. Gençlik üzerinde kurduğu ideolojik hegemonya ile gençliği kendi çıkarları için en zor işlere koşturmayı bilmiş ve başarmıştır. Gençlik daima ideolojik, politik, askeri vb. alanların en stratejik bilgilerinden mahrum bırakılmıştır. Savaşa en ön saflarda gençlik sürülmüştür. Kuşkusuz tüm gençliği etkisine aldığı iddia edilemez. Ama azımsanmayacak bir güç topladıkları da red edilemez. Ziguratlar yeni sistemin merkezi olarak inşa edilmiştir. Toplumsal ihtiyaçların mitoloji ve yaratılan ürün bolluğu ile daha fazla karşılanacağı müjdelenmiş, başta bayram coşkusu ile de karşılanmış ancak daha sonra bunun en derin kölelik ve cehennemi bir sistem olduğu, rahipler eliyle tüm toplumsal sorunların tohumlarının ekilmiş olduğu anlaşılacaktır.
Ataerkil uygarlık, Ana Tanrıça tapınakları yerine geliştirdiği tapınak sistemiyle, kadını ve özellikle de genç kadını fahişe konumuna düşürmüştür. Genç erkekte başta askerlik ve savaş alanlarında öz kimlik ve toplumuna karşı savaştırılarak fahişeleştirilmiştir. Bu düşüş tüm toplumun düşürülüşü olmuştur. Fahişelik sadece bedenin pazarlanmasıdeğildir. Ahlaki-politik toplumdan ve tüm değerlerinden kopmayı, zihniyet ve vicdanın, duygu ve düşüncenin, hakikate yabancılaşmasını ifade etmektedir. Ancak fahişeleştirilen bir gençlik kendi kutsallarına karşı saldırıya ve savaşa sürülebilirdi. Yapılan tam da bu olmuştur. Ziggurat ve Musakaddim kadın ve gençlik şahsında ahlaki-politik toplumun öğütüldüğü değirmenler rolünü oynamıştır. Bununla gençliğe yüklenen görev artık efendilerinin her türlü arzularını tatmin etmek olmuştur. Sömürü sistemi düşürülen gençliğin emeği ve omuzlarında yükselmiş ve kendini günümüze kadar taşımıştır. Yeni sistemin zalim tanrıları, tarih boyunca her türlü kirli ve tortu işi gençliğe yaptırmıştır. Efendi sınıf sisteminide ideolojik, politik, sosyal, kültürel, ekonomik ve askeri her alanda buna göre inşa etmiştir. Gençlik düşürülmeden, gençliğin emeğinden, enerjisinden, dinamizminden yararlanmadan hangi tanrılar cennet bolluğunda sofralar kurabilir ve zevk-u sefa içinde yaşayabilirdi? Cepheye sürülecek devşirilmiş gençlikoluşturulmadanhangi savaş tanrısı ülkeleri talan edip, fetih edebilir, kadın, çocuk ve yaşlıları kılıçtan geçirebilirdi? Yine ideolojik tuzaklara düşürülen soysuz bir gençlik yaratılmadan hangi tanrı-kral insan kellelerinden kaleler inşa edebilir ve cihan imparatorlukları kurabilirdi? Devletçi uygarlık bir yandan gençliği yününden, sütünden, derisinden, etinden, yararlanılan bir koyun; cahil ve anlam gücünden yoksun bir varlık olarak ele almış, diğer yandan da en çok korkulan ve tedbir alınması gereken tehdit olarak görmüştür. Gençliğe yaklaşım çarpıcı olarak egemenlerin ideolojik kurgularında görülmektedir. Mitoloji, din, felsefe, bilim yine sanat ve edebiyat egemenlerin gençliği kendilerine tehdit olmaktan çıkarmak ve hizmetlerine amade hale getirmek için ne kadar hassas yaklaştıklarının sayısız örnekleriyle doludur. Jereontokratlar ‘büyükler söyler, gençler yapar!’ söylemini egemenliklerinin temel ilkesi haline getirmiştir. Günümüze kadar etki gücü katlanarak büyüyen bir ilke olmuştur. Arkeolojik kazılarda ulaşılan tabletler birçok gerçeği ortaya koymaktadır.
Örneğin bazı tabletlerde Gılgamış’ın yukarı Mezopotamya’ya talan seferi için gençleri etrafına toplamasına karşı, ailelerin, özellikle de anaların kendisine karşı çıktığı ve protesto gösterileri düzenledikleri yazılmıştır. Gılgamış’ın kendisi de, egemen sınıfın kendine bağladığı bir gençtir. Enkidu ise devşirilen ve toplumuna ihanet ettirilen gençliğin en trajik ve ibret verici ilk örneklerinden birini temsil etmektedir. Ayrıca gençliğin kurban edildiği törenler ilgili yığınla bilgi, belge ve tablet ortaya çıkmıştır. Tanrıların kabaran öfkelerini dindirmek ve hoşgörülerini kazanmak için, toplumun en seçkin genç kızları ve oğullarını kurban etmesi, yerine getirilmesi gereken en kutsal ritüeller olarak esas alınmıştır. Newroz Destanında Dehak omuzlarında taşıdığı iki yılana kendisi yem olmamak için her gün iki gencin beynini sunduğu anlatılmaktadır. Gençlerini kurban vermeyi red etmenin bedeli ise her türlü felaketi göze almayı gerektirmiştir. Yani efendi, kral, tanrı, iktidar, devlet yaşam ve varlığını gençlerin kurban edilmesine borçludur. Sümer, Akad, Asur, Pers, Mısır, Roma, Bizans, Osmanlı, Britanya, ABD vb. imparatorluklar tarih boyunca kurban edilen gençliği temsilen dikilmiş birer anıt gibidir. Doğa ve toplum en büyük felaketleri bu anıtların ot dahi yeşermeyen gölgesinde yaşamak zorunda kaldığı zaman içinde yaşamıştır. Uygarlık genel anlamda gençliğin hiçleştirilmesidir. Beş bin yıldır gençlik katliamları tekrarlanmaktadır. Gençliği demokrasi ve özgürlük mücadelelerinden uzak tutmak ve onlara karşı kullanmak için her türlü ahlaki değeri ayaklar altına alınmıştır. Gençlik işsizlik, açlık, yoksulluk, cinsellik, sanat vb. yöntemlerle adeta ölü canlar konumuna getirilmiştir. Başta aile olmak üzere, öğretmenden komutana, babadan patrona kadar yaşamın her alanında gençliği hizaya çekecek baskı hiç eksik edilmemiştir. Aşk adına güdülerin dipsiz kuyularına itilmiştir. Günümüz de ise kapitalizm tarihin en vahşi yöntemlerini gençlik üzerinde kullanmaktadır. Öyle ki, gençlik biyolojik olarak dahi gençliğini, hayal ve ütopyalarını büyük oranda yitirmiştir. ‘anı yaşa!’ felsefesi ile tarih bilincinden ve geleceğin ütopyalarından kopartılarak belleksizleştirilmektedir.