HABER MERKEZİ –
“Bütün hatalarınızın kaynağında ideolojik yetersizlik vardır. İdeolojik zafer, başarı bütün başarıların anasıdır. Büyük bir ideolojik kargaşayı ve telaşı yaşıyorsunuz. Nedir bu ideolojik kargaşa ve telaş? Oysa ideolojik yetkinlik ve netlik özgürleşmenin başlangıcıdır, özgür yaşama kararıdır, özgür yaşamın güvenidir. Eğer bu konuda bir tutarlılığınız varsa, sizin bu kadar kargaşa içinde olmanız bence mümkün olamaz.”
“Hepinizi ilgilendiren çok yoğun değerlendirmeler geliştiriliyor. Fakat iç yüzünüzü açığa vurmaktan çekiniyorsunuz. Kendinizi açığa vurmanız için cesaretiniz ve güveniniz yeterli olmuyor. Bu durumunuzla geleceğinizi fazla kestiremez ve planlayamazsınız. Artık kendinize güveniniz gelişmelidir. Yaşama hakkını vermek diye bir kavram vardır. Bu kavrama göre yaşamınıza bir çare bulmamız gerekiyor. Yaşam hakkınızı ve şansınızı bu kadar heba etmenizi büyük kayıp olarak değerlendiriyoruz. Tecrübeme dayanarak belirtebilirim ki, yaşam şansının doğru değerlendirilmesi size belki de en iyi ve en ulaşılmaz gibi görüneni bile kazandırabilir. Yaşamınızı doğru değerlendirmek sizin temel sorununuzdur. Yaşam şansınızı inanılmaz ölçülerde çok basit nedenler ve amaçlarla heba etmek, son tahlilde köleliğin bir sonucudur. İnsanlarda kendine inançsızlık ve güvensizlik yaratmak, egemen gücün politik bir amacıdır. Bu amaç sizin üzerinizde gerçekleştirilmiştir.
Bu durum her ne kadar kaderci bir anlayışla değerlendirilse de, yüzyıllardan beri tamamen yerleştirilen egemen baskıcı kültürün etkisinden kurtulamamaktır. Bu kölelik kültürünü kıramamanız oldukça düşündürücüdür. Görüldüğü üzere bu kişilik en azla yetinmekte, politik ve örgütsel ifadesinde sizin gibi yetinmeci davranmaktadır. En azla yetinmek egemenlik altındaki köylüyü ve işçiyi ifade ediyor. Sizler de bunun bir yansımasını ifade ediyorsunuz. Zihniyet aynı zihniyet, karar aynı karardır. Sizin başarısızlığınızın kaynağını burada aramak gerekir. Dolayısıyla sınıf mücadelesini, özgürlük mücadelesini kendiniz oluncaya ve istediğiniz ölçüde kazanıncaya kadar yetkinleştirmeniz, ideolojik mücadele dediğimiz işin özüdür.
İdeolojik mücadele, insanın kendisini yetkinleştirmesi mücadelesidir. Siz bu ideolojik mücadeleyi çözmemişsiniz. İdeolojik mücadeleyi bırakın, politik veya örgütsel çerçeveye bile girmiyorsunuz. Bu durum oldukça kötüdür. Kendinizi zavallı bir köylü veya kasnak gibi dönen avare birisi gibi ortaya koyuyorsunuz. Doldurulmuş, planlanmış ve kurulmuş bir kişiliğiniz yoktur. Siz bununla yaşam hakkınızı ve şansınızı fazla kullanamazsınız. Bunu size anlatmaya çalışıyorum. Siz yaşamak istiyorsunuz; ancak yaşamayı bırakalım, yaşam şansının ne olduğunun bile farkında değilsiniz. Oysa her şey bunun çevresinde olup biter. Bol şikayetler, kendi kendini kandırmalar kocaman bir ömrün adı olur gider. İdeolojik mücadele en temel mücadeledir ve bunu çözme işini halletmedikçe yaşamınız boyunca mahkum olmuş olursunuz. Başka ideolojilerin egemenliği altında bulunarak veya ideolojisizlik biçiminde hiçbir yere varamazsınız.
İdeolojik zafer ve başarı bütün başarıların anasıdır
Bütün hatalarınızın kaynağında ideolojik yetersizlik vardır. İdeolojik zafer, başarı bütün başarıların anasıdır. Büyük bir ideolojik kargaşayı ve telaşı yaşıyorsunuz. Nedir bu ideolojik kargaşa ve telaş? Oysa ideolojik yetkinlik ve netlik özgürleşmenin başlangıcıdır, özgür yaşama kararıdır, özgür yaşamın güvenidir. Eğer bu konuda bir tutarlılığınız varsa, sizin bu kadar kargaşa içinde olmanız bence mümkün olamaz. Eğer halen politikada ve örgütsellikte bu kadar kargaşa, hatta yetmezlik içindeyseniz, kesinlikle ideolojiniz ya egemenlerin kırıntıları biçimindedir ya da yoğun bir ideolojisizlik konumunu aşamamışsınız demektir. İdeolojisiz insan hedefsiz, pusulasız ve mevzisiz birisi gibidir. Yürüyemez ve yürürse de yürüyüşü rasgeledir, kurulmamıştır, plansızdır. İdeoloji, yalnız fikir düzeyinde bir şeyler bellemek ya da bazı doğruları anlamak değildir. İdeoloji esasta özgür yaşam kararıdır, özgür yaşam konusunda netliktir, kesinliktir. Sizde ise bu yoktur veya varsa bile çok zayıftır.
İnanılmaz ölçüde egemenlerin dayattığı yaşamın etkisinde olmak, onların yarattığı moralsizliği yaşamak demek, onların ideolojik etkisi altında olmak demektir. Bu anlamda tamamen yaralı ve mahkum edilmiş birisi gibisiniz. Yaşam şansını en yüksek düzeyde özgürce planlayamayan birisi, kesinlikle diğer ideolojilerin etkisi veya kendi hakimlerinin iradesi ve kararı altındadır. Artık bunu anlamanız gerekiyor. Egemenlerin her türlü ideolojik etkisinde olmayı bir kader olarak önümüze koyamazsınız. Partiyi bunun için kullanamazsınız. Bu, özgürlük, yaşam hakkı veya kişi hakkı olarak değerlendirilemez ve böyle bir talepte bulunamazsınız. Çünkü başka ideolojilerin etkisi altında olmak en büyük haksızlıktır.
Bu konuda benim deneyimim vardır. İdeolojik netliği sağlamak için kendimi ne kadar yıl büyük bir savaş içinde tuttuğumu hatırlıyorum. Din arayışından tutalım felsefi arayışa ve daha sonraki ideolojik ve siyasal arayışlara kadar kendimi ikna etmek için yıllarımı verdim. En sancılı süreçlerimi bu mücadele yıllarında yaşadım. Bunun için onlarca yıl harcadım ve bu arayış halen de devam ediyor. Doğa ve toplum konusunda sağlam bir bakış açısına ve yine örgüt bakış açısına sahip olmayanın doğru bir eylemi de olmaz, eylemi olsa bile ancak sizinki gibi olur. Eğer bir eylem tarzından dolayı sürekli kaybediyorsanız ve kaybettiriyorsanız, siz orada objektif olarak bitiren konumundasınız, bu anlamda bir ajan gibisiniz demektir.
Yaşamayı benimsediğinizi söylüyorsunuz. Fakat yaşamak için gerekli olan özgürlük bilinci ve iradesi sizde ne kadar var? Burada bir ikiyüzlülük ve kendini kandırma var. Özgürlük imkanını elde etmek için özgürlük hakkını, şansını ve yaşam şansını iyi anlamanız gerekir. Çoğunuzun birey ve yaşam hakkından anladığı şey, çok basit ve neredeyse bir sigara dumanından ibaret günübirlik bir tüketim veya kendini çok anlamsız şeylerle tatmin ise, bu kişilikte hiçbir şey bitmez. Bir kişi kendi basit maddi yaşamını veya bazı güdülerini tatmin etme peşinde koşuyor ve fırsat buldu mu sürekli bunlarla kendini kapatıyorsa, bu kişiden hiçbir hayır gelmez. Bu kişi hep bu güdülerin peşinde olacak ve onları tatmin ettikçe, “oh, yaşadım” diyecek birisidir. Bu, kendini kölelik ideolojisine, ilkellik ideolojisine düşürmektir. Siz bunu yoğun yaşıyorsunuz. Ben bir anlık yaşam ilginize bakıyorum ve bunu hemen görüyorum. İlkellik ideolojisi hemen hepinizin adeta her yerinden fışkırıyor.
Tarihin birçok önemli dini ideolojilerinde dervişler ve müminler yıllarca iman savaşı, zikir ve fikir savaşı vererek kendilerini giderek doruklara tırmandırırlardı. Bu çabaların tümü ideolojik yetkinlik elde etmek içindi. Özellikle pratik savaş alanlarında inanılmaz ölçüde ideolojiden kaçış yaşanıyor. Bu ne anlama geliyor? Bu, düşünceden ve özgürlük ideolojisinden kaçarak hayvanlığa doğru gidiş ve ilkelliğe koşuş oluyor. Nitekim ideolojiden kaçışın ürünleri daha sonra karşımıza en değme hainin yapamayacağı durumlara yol açma biçiminde çıktı. Tabii ki bu tehlikelidir. Bu anlamda gerillayı en yoğunlaşmış ideolojik çalışma olarak değerlendirdik. Gerilla, özgür yaşamın yoğunlaştığı birliklerdir. Ancak bunun tersi uygulandı. Sonuçta bu inanılmaz çabalar olmasaydı, yalnız bir yıllık süreç içerisindeki gerilla aşınması on tane PKK’yi yerle bir etmeye yeterliydi.
Bunları da anlayacaksınız. Sorumluluk duygusuna biraz sahip olarak, yarattığınız sorunların ne olduğunu cesurca gündeminize alıp tartışmaya ve çözümlemeye tabi tutacaksınız. Dağlar kadar pisliklerinizi önümüze yayıyor ve çözün diyorsunuz. Bu durumdan hiç utanmıyor musunuz, bundan korkmuyor musunuz? Bu kadar muazzam gerilikleri parti içine yığarak ve partinin başına bela ederek sorumluluktan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Bunun için her türlü köylü kurnazlığını, her türlü kişi dokunulmazlığını veya bir uçta ihaneti, diğer uçta ölümü dayatma çıkış yolu mudur? Namusluluk bu mudur, şereflilik bu mudur? Bu sizi başarıya götürür mü? Bu tutumları hızla terk edeceksiniz.
İdeolojik mücadele bütün çalışmaların özüdür
Bana son derece anlaşılmaz geliyorsunuz. Düşman hakimiyeti altındaki köleleştirici etkiyi anlarım, ama bu kadar özgür bir ortamda bu inanılmaz tabloyu dayatmanızı anlayamıyorum. Bu kadar ilkelleşmeyi anlayamıyorum. Bu, berbat bir durumdur. Kendi yüce amaçları konusunda, kendi savaşımının özellikleri konusunda bu kadar sorumsuz davranmak ajanlıkla eştir. İstediğiniz kadar kendinizi örtbas etseniz bile, kendinizi başka türlü izah edemezsiniz. Sizin bütün silahınız suçunuzu etrafa yaymak, şuna buna yıkmaktır. Bir kininiz ve öfkeniz vardır, ancak o da bilinçten yoksundur. Kendinizi çaresizliğe terk ediyorsunuz, bu da en geri düzeydeki köleliktir. Artık bundan vazgeçmeniz gerekir. Kürt insanın en zayıf yönü, her türlü olumsuz etkiye açık olmasıdır. Bu yüzden kendisini halk olmaktan çıkarmıştır. Her türlü etkiye açık olmak, ideolojik zeminde kaybetmek demektir. Kürt insanı doğadan, toplumdan, ulusallıktan, yoldaşlıktan ve güçten bir şey anlamaz duruma getirilmiştir. Bu durum, dayatılan yoğun düşman hakimiyetinin parçalayıcı etkisidir. Bunu da kalkıp kadermiş veya özellikmiş gibi kendimizde yaşatmamızın hiçbir anlamı yoktur.
Örgütsüz olmak ve fazla politik olmamak, düşmanın etkisi altında parçalanmış kişiliği kabul etmek demektir. Bu anlamda parti, esas itibariyle ideolojik parçalanmayı ortadan kaldıran ideolojik birlik demektir. Siz bu ilkelliklerinizle partiyi bilmeden, iyi niyetlice, düşman adına parçalıyorsunuz. Ben size doğruları ve kendi tecrübemi söylüyorum. İdeolojik netliğim olmasaydı, bir adım dahi atamazdım. Siz ise bildiğinizi okuyorsunuz. Yıllarca bu işin amansız sürecinden geçen birisi olarak, size açıkça söylüyorum: Kendini ikna etmemiş, kendini özgürlüğe ve onun temel değerlerine göre yatırmamış bir insan, her zaman düşman ideolojisinin etkisi altındadır ve sonuçta objektif olarak onun ajanlığını yapar.
Siz çok rahatsınız, varolan düzeyinizle rahatlıkla tatmin oluyorsunuz. Hele partinin ideolojik esaslarıyla oynamak oldukça hoşunuza gidiyor. Açık söyleyeyim ki, bu durumunuz, sizde çok etkili olan objektif ajanlıktır. Her türlü sınıf ve aile güdünüzü ortam bulur bulmaz korkmadan, utanmazca yaşıyorsunuz veya bunun diğer bir ucu olarak çok zavallıca kalmayı bir çıkar yol sanıyorsunuz. Bu da çok alçakçadır. Bu konuda terbiye almayı artık kabul etmelisiniz. Her şeyini kaybetmiş bir insanın bu kadar zavallılığı, ufuksuzluğu, iddiasızlığı yaşaması da en az gözü karalık kadar tehlikelidir. Bunları tutum diye partiye dayatmayın. Artık bunu ilişkilere dayatmaktan vazgeçin.
İdeolojik tutumu amansız kılmayan, hiçbir pratik adımı sonuca götüremez
Kendinizi çok kurnaz sanıyorsunuz, ama öyle değilsiniz. Binlerce kişiyle günlük olarak uğraşıyoruz. Kendi hallerine bıraksak ve ellerinden tutmasak, ağızlarından bir tek özgürlük kelimesi bile çıkmaz. Biraz gerçekçi olmak gerekir. Kendinizi inanılmaz ölçüde yalanlara inandırmışsınız. Gerçeğinizi çok şiddetli yalanlarla ve ısrarlarla kapatmaya çalışıyorsunuz. Ayrıca bunu bana da dayatıyorsunuz. Benim bunu kabul etmem, yutmam veya aşınmam en önemli ideolojik yenilgi olur. Ondan sonra da parti sağa kayar. Dikkat edilirse, benim PKK’de yaptığım en temel çalışma, çok şiddetli bir ideolojik mücadele yürütmektir. Burada yalnız ideolojik mücadele yürütüyoruz. Bulunduğumuz alanda sağlam politik çalışma yapmanın da ortamı yoktur. Ama görüyorsunuz ki, en büyük güç bu ideolojik mücadeleden kaynaklanmıştır.
Benim bu daracık yerde yaptığım bu büyük ideolojik mücadele, tarihin en büyük birlikteliğini ortaya çıkarmıştır. Bu kadar dayatmalarınıza rağmen, demek ki ideolojik mücadele küçümsenemez ve bütün çalışmaların özüdür. Siz ideolojiyi çok küçümsüyor, ciddi bir toplantıdan bile kaçıyorsunuz. Kendi birliklerinizi ideolojik güce kavuşturmaktan üşeniyor, hatta bunu gereksiz görüyorsunuz. Hele gerilladaki duruma bakın. Bu ne demektir? Bu, kapıyı ardına kadar yenilgiye açmak demektir. İdeolojik tutumu amansız kılmayan, hiçbir pratik adımı sonuca götüremez.
İdeolojik mücadele zorlu bir savaştır, kişinin kendi kendini adam yapma savaşımıdır, kendini yeniden yaratma savaşımıdır. Zordur, ama başka çare de yoktur. Başka çare de şu demektir: “Bırak kölece yaşayayım, köylüce yaşayayım, bırak o büyük burjuvanın bin bir demagojik yöntemleriyle yaşayayım. Bırak kendimi istediğim biçimde dayatayım.” Bunlar doğru mu? Bunlarla belki kendinizi yaşatırsınız, ama partiyi yaşatamazsınız. Parti yaşamazsa, geriye ‘sen’ diye bir şey kalır mı? Bu konuda vicdanınız olmalı, gerçekten işin gereklerine inanmalı ve bunları yapmayı kabul etmelisiniz.
Ben hayretler içerisindeyim. PKK’deki konumunuzu biliyor musunuz veya ondan da öteye saldırılarınızı kime karşı yapıyorsunuz? Siz deli misiniz? Parti içinde böyle kalınır mı? Açık ki, duruşunuz birliğe fazla hizmet etmiyor, sizi yetkinleşmeye götürmüyor. Bu durumunuzu değerlendirmeden nasıl PKK kadrosu geçinebilirsiniz? Kendi ideolojik geriliğiniz veya düşüncesizliğinizle “gelin, bizi yaşatın” diyorsunuz. Bu, en kaba Kürt toplumunun bitip tükenmiş özelliklerini bize dayatmadır. Ben savaşın adını doğru koymaya çalışıyorum. Herkes basit yaşam güdülerine kendini kaptırabilir, bu hiç zor bir şey değildir. Herkes köylü kurnazı olabilir, herkes küçük burjuvazinin bir açgözlüsü olabilir. Herkes fırsat bulduğunu söyleyerek bazı şeyleri hırsızlayabilir. Ama bunlar öyle yüce şeyler değildir. Bunlar sadece toplumda sıkça rastladığınız ahlaksız, saygısız, kişiliksiz ve sonuçta kişinin kendisini bitirmekten öteye götüremeyecek olan köle gerçekliğinizin ifadesi olmaktadır. Buna da öyle kulplar takıyor, öyle süslüyorsunuz ki, “Parti bunları mutlaka kabul etsin” diyorsunuz.
Açık söyleyeyim: Kıyamet de koparsanız beni geriletemezsiniz, beni geriletmek imkansızdır. İdeolojik savaşta benim aşınmam imkansızdır. Bazı gerçekleri artık görmek durumundasınız ve bu gerçeklerin gereklerini yapmaya da yavaş yavaş güç yetirin. Kocaman yıllar boşa geçti. Kürdistan’daki bütün kamplarımız muazzam bir merkezi rol oynayabilirlerdi. Ancak baktım ki, hepsi oraları ideolojiden kaçınma yeri olarak görmüş. Bu kadar ihtiyacım olmamasına rağmen, benim burada ideolojik savaşı çok sistemli yürüttüğümü görüyorsunuz. Birliğin, örgütlenmenin ve politikanın anası bu değil midir? Sizler kurtuluşu istemiyor musunuz? İlk aklıma gelen temel hususlardan birisi de budur. Bunun dışında her şeyi küçük görün, öyle fazla silaha da sığınmayın. Yaptığınız sıradan çalışmalar var ve onları da fazla önemsemeyin. Asıl önemseyeceğiniz temel ve öncelikli çalışma, ideolojik düzeyin ne kadar özgür iradeye götürdüğü ve önünde durulamaz bir özgürlük kararlılığına yol açtığıdır. İdeolojik netliğe ulaşan kişi, hangi çalışmaya el atarsa yüksek başarıları mutlaka sağlayabilecektir. Partinin ideolojik düzeyine hükmeden birisi, diğer tüm çalışmalarda tutarlı davranacaktır. Eğer bazılarıyla halen savaşıyorsam ve bu savaşı şiddetlendirmişsem, bunun anlamı karşı tarafla bir ideolojik savaş yürütülüyor demektir.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 4 Şubat 1997 tarihli çözümlemesinden alınmıştır.