HABER MERKEZİ –
İdeolojik birlik, en yüksek birlik ifadesi olmak demektir
“Parti içinde çok büyük bir ideolojik savaş var. Karşı tarafın bahanesi açıktır. Sözüm ona kendi marifetlerini sayıp dökmeye çalışıyor. Kendisine alan tanımak istiyor. Kendisini etkili ve yetkili kılmak istiyor. Aslında bunların kendi ideolojisi var. Bunlar istediği kadar kendini farklı gösterip yanıltarak kendini gizlemek istesin, bu mümkün değildir. Bunlar sonunda giderek şu veya bu sınıfın, şu veya bu kimliğin, kişiliğin, ailenin ve yerelliğin, hatta kişisel düşkünlüğün ideolojik önderliğini veya ideolojik ifadesini temsil ettiklerini göstereceklerdir. Parti en temelde ideolojik birliktir. İdeolojik birlik, en yüksek birlik ifadesi olmak demektir. Yoldaşları ile bu kadar çelişenin, partisinin temel doğrultusuyla bu kadar çelişenin ve birliğe bu kadar gelmeyenin ideolojisini parti ideolojisi olarak değerlendirebilir miyiz? İdeolojik birliğe inanmış ve ideolojik mücadeleyi kendi kişiliğinde başarıya götürmüş birisinin partinin örgütsel birliğine gelmemesi, partinin politik ve askeri çizgi esaslarına gelmemesi düşünülemez. Birisi askeri çizgiyi, politik, örgütsel, hatta yaşam çizgisini ısrarla aşındırıyorsa ve ona gelmiyorsa, bilin ki o kişi için en temel gereksinim ideolojik gereksinimdir. Bir ideolojik geriliği veya ayrılığı varsa onu gidermesi gerekir.
Parti içinde bireysellikte, kendisini özerk ve ayrıksı kılmakta aşırı ısrar, kesinlikle parti ideolojisini kabul etmemektir. “Benim şu veya bu özgün tavrım var, benim şöyle ayrıksı durumum var, ben illa dikkate alınmalıyım” veya “Ben illa farklı görülüp değerlendirilmeliyim” diyen birisinin tavrı, “Benim farklı ideolojim var, ben bunu partiye dayatıyorum” anlamına gelir. Partiye ayrı ideoloji dayatmak, partiye ayrı örgüt ve ayrı politik ve askeri çizgi dayatmak demektir. Tabii bu da her türlü bölünmenin ve parçalanmanın başlangıcıdır. Bazılarınız yıllardır parti içinde rahat değilsiniz. Bu ne demektir? Bu, “Ben partinin ideolojik birlik esprisine veya felsefesine girmiyorum, benim kendime göre bir yaşam anlayışım var” demektir. Her yaşam anlayışının arkasında bir felsefe, bir ideoloji vardır. Bu ısrar, “Ben parti içinde ayrı bir ideolojiyle kendimi örgütlemek istiyorum” demektir.
Nitekim bu çokça ortaya çıkmıştır. Hemen her birinizin bir ahbap çavuş örgütlenmesi var. Her birinizin kendi etrafında bir örgütlenmeye cesaret etme durumunuz var. Bu ne kadar tehlikelidir, buna nasıl cesaret ediyorsunuz? Eğer partiyi bir ideolojik birlik olarak düşünüyorsak, bunları nasıl ileri sürebilirsiniz? Özellikle davranışlarınızla yıllardır bu tutumlarınıza özerklik hakkı vermemizi bizden nasıl isteyebilirsiniz? Bunu bırakacaksınız. İnsan kurnaz olur, insan diğer sınıfların temsilcisi olur da bu kadar olmaz. Bu gözü karalıktır, ayrıca bunun kimseye faydası da yoktur. PKK’de kimsenin bu silahla herhangi bir şeyi elde etmesi mümkün değildir. İdeolojik gerçeğe kendini bütün yönleriyle yatıran birisi PKK’de en büyük güçtür. PKK’nin ideolojik doğrularına kendini bütünüyle veren birisinin, onun politikasında, örgütsel ve askeri pratiğinde önemli başarılara gitmemesi düşünülemez. Eğer bir kişi ideolojik, politik ve eylemsel alanda fazla başarılı olamıyorsa, ya PKK ideolojisinden nasibini almamıştır, ya ona inanmıyordur, ya da onu çarpıtmaktadır.
Bütün davranışlarımızı ideolojik süzgeçten geçirdiğimizde şu netliğe ulaşmamak mümkün değildir: İdeolojik süzgeç ayraç gibidir, kim olduğunuzu, ne olduğunuzu ortaya çıkarır. Ondan olmayan üstte kalır, süzgeçten alta geçen ise partinindir. PKK’nin ideolojisinden geçmek, ideolojik süzgeçten geçmek demektir, en başta da PKK’li olmak demektir. Onun üstünde kalmak, farklı tutum ve davranıştır, özerk yaklaşımdır, rahat olmamadır, kendini hep ayrıksı görmedir, kendi etrafında ahbap çavuş örgütlemesini yapma ve kendine bağlı özgünlükler istemedir. Süzgecin üstünde kalmak, süzülüp ana birliğine katılmamak demektir ve bu tutum da süzgeçten geçmediği için er ya da geç partiden atılmak demektir. PKK’de bazı şeyler var ki, besmele veya namazda okunması gereken en temel ayetler gibidir. Sizin için de en temel başlangıç, ideolojik doğrular biçiminde olmalıdır. Bütün ömrünüzün boşa gitmemesi, ileride hayal kırıklığına uğramamanız ve çabalarınızın başarılı olması açısından ideolojik yetmezliğinizi gidermeniz esastır.
İdeolojik savaşı başaran kişi zaferin yüzde doksanını elde etmiş demektir
Mümkünse bunun gereklerine yoğun bir biçimde ilgi gösterin. Kendinizi netleştirinceye, karara ve önünde engel kabul etmez bir iradeye kavuşuncaya kadar da çabalarınızı sürdürün. Bunda son derece tutarlı olun ve kendinizi kararlaştırdıktan sonra, herhangi bir kişilik sorunum var demeyin. Askeri, örgütsel ve politik olur, şu alan olur veya bu alan olur, nereye giderseniz gidin, “Ben sorumluyum ve kendimi başarıya yatıramam” biçiminde yanlış yaklaşımlar içinde bulunmayın ve bulunamazsınız. Kendi yalanlarınızla kendinizi uyutacağınıza, sizinle açık tartışmaktan yanayım. Tüm bunları açık açık tartışabiliriz. Silikliğinizi marifet bellemeyin. Silik insan beş para etmez. İdeolojik savaş en büyük savaştır. Bunu başaran kişi, şimdiden zaferin yüzde doksanını elde etmiş demektir. Başarıya inanıyorsanız, bunun vazgeçilmezliğini bu noktada yakalayın ve eksikliklerinizi giderin. Ancak PKK’nin ideolojik yetkinliğine kendinizi kaptırarak sonuca gidebilirsiniz.
Yaşamını bu kadar devrime adamış olanlar ciddi bir başarısızlık düzeyini bir kader olarak karşılayamaz, hele hele onu hiç savunamazlar. Unutmayın ki, yüksek başarılarınız yoktur. Yüksek komuta arz etmiyorsunuz. Bunun nedenlerini de mutlaka bulmak zorundayız. Biraz vicdana gelin, sorumluluk duygunuz artık biraz canlanmalıdır. Yaşayacaksak böyle yaşayabiliriz. Bu sahte yaşam hayallerini bir tarafa bırakalım. Bunlar büyük oranda düşmanın yıllardır dayattığı ve üzerinizde etkili kıldığı alışkanlıklardır. Biz bunu kanıtlıyoruz. Neden bunlara tenezzül ediyorsunuz?
Yaşadığınız yoğun acizlik ve çaresizlik, kölelik ideolojisinin kesin bir sonucudur. Ayaklanmayan, ufuk kazanmayan ve iradeyi keskinleştiremeyen kişilik yoğun köleliği yaşıyor demektir. En büyük savaşım, kişinin kendisini özgürleştirmesidir. Kendini özgürleştiremeyen başkasını özgürleştiremez; kendisini muğlak, yetersiz ve parçalı yapan birisi etrafına hep zarar verir. Kendisi ağır sorunlu olan etrafına sorun dağıtır. Kendisinde yüksek moral olmayan, etrafına da moralsizlik aşılar. Kendisinde yüksek çözüm gücü olmayan, etrafını da çözümsüzlüğe iter. Derin güvensizlik kesinlikle egemenlerin yarattığı bir ideolojik zaaftır, bu da köleliğin özüdür, temelidir. En büyük cesaret ideolojik anlamda gösterilen cesarettir. İdeolojik başkaldırıyı gerçekleştiren, diğer tüm başkaldırılar için en sağlam zemini elde etmiş demektir. İdeoloji, doğa ve toplumsal olaylarda bir görüş, bir fikir, doğru ve çok temel bir tutum sahibi olmak demektir.
Ailenin, aşiretin, ulusun, toplumun, sınıfın, emperyalistlerin ve sömürgeciliğin hepsinin kendine göre ideolojileri vardır. Bu anlamda herkes bir ideolojiye sahiptir veya ideolojisiz insan, ideolojisiz halk, toplum ve ulus yoktur. Birisinin ideolojisi amansız egemen emperyalist biçimde olur, birisinin ideolojisi en altta çok parçalanmış kölelik biçiminde olur. Birisi çok dağıtılmıştır, muazzam ideolojisizliği yaşıyor olabilir. İdeolojiden tamamen kopukluk, hayvanlığın eşiğine gelmek demektir. Bu eşiğe gelmek, üzerinde sömürgecilikten daha beter her türlü egemenliğin sürdürülmesine uygun hale gelmek demektir. Maalesef bizim toplumumuz da böyledir ve sizin kişiliğiniz de yoğun bir biçimde bunu yaşıyor. Demek ki, ekmek ve sudan daha fazla ideolojik yükselişe ihtiyacınız vardır; ideolojikleşmeye, ideolojik tutuma, ideolojik bakış açısına ihtiyacınız vardır. Yani her türlü yaşamın ilk başlatıcısı bu olursa, belki kazanmanız mümkün olur.
Tabii ondan sonra politikayı da öğreneceksiniz. Politika başlı başına büyük bir savaştır. Politik savaş ideolojik savaşla çok şiddetli bağlantılıdır, fakat onunla aynı değildir. Politik savaşın özü, karşıdaki devleti görmektir. Bir güç eğer devleti kendi devleti olarak görmüyor ve onu yıkmak istiyorsa, politik savaş burada bununla ilgili her türlü düşünce ve dolayısıyla her türlü örgütlenmeyle devleti yıkmaya ve bunun yerine kendisindekini yapmaya hizmet eder. İdeoloji, iktidar konusunda yıkarken de, yaparken de kendini aydınlatmadır. Bu da güç sorunudur. Politika güçtür, güç de örgütlenmedir. Proletaryanın da, halkın da güçlenip örgütlenme dışında bir yolu yoktur. Ne kadar örgütleyebilirseniz, o kadar güçsünüz demektir. Politikanın dilinde, güç eşittir örgütlenmedir. O açıdan güçlü olmak isteyen, daha çok ideolojik çizgide örgütlenmeyi yapmak zorundadır. Çok iyi örgütlenme yapmak için de politik bilinci sürekli geliştirmek gerekir. Politik bilinç, devletin tüm uygulamaları ve yine kendi siyasal iktidarı hakkında bilgi sahibi olmaktır. Parti bunun bir aracıdır.
Politika en ince sanattır çok yüksek planlama ve çok uygun davranışları emreder
Propaganda bir mücadele biçimidir. Ne kadar propaganda ederseniz, o kadar siyasal mücadele yürütürsünüz. Toplumla ne kadar bağ kurarsanız, o kadar iktidar olursunuz. Artık bunları biraz anlayın. Sizin durumunuz çocuklardan daha beterdir. Kendinizi orta yere atmışsınız, ama hiçbir oyunu bilmiyorsunuz. Sadece sağa sola ayak atıyorsunuz. Politika oyun değil, sanatların anasıdır. Politika en ince sanat diye tarif edilir.
Sizin ana kucağındaki o bebeklikten taşıdığınız bazı özellikleriniz var. Ben bu konuyu da anılarımı dile getirerek daha iyi anlatabilirim. Hatırlıyorum: Ne kadar ağlasam, anam bana istediğimi getirir diyordum. Halen hatırlıyorum: Başlangıçta bayağı iyi ağladım, benden daha güçlü sesle ağlayan yoktu. Hatta bütün köye sesimi duyurmak için olağanüstü ağlardım. Ama baktım ki olmuyor, ondan sonra ağlamayı terk ettim. En büyük şansım bu tutumu en erken yaşta terk etmek oldu. Akıllandım, her şeyi artık kendi elimle yerine getirmek için, ağlamak yerine, anamı kandırmaktan tutalım onunla her türlü savaşımı vermeye kadar türlü yolları denedim. Çünkü ağlamanın en kötü bir mücadele biçimi olduğunu ve onunla hiçbir şey elde edilmediğini gördüm. Şimdi siz bu bebeklik ideolojisini ne hale getirmişsiniz? Bunları çok ince kılıflara büründürerek sürdürüyorsunuz. Her gün şikayetçisiniz, her türlü rahatsızlığınız bu bebeklik ideolojisine göredir. Bunu sadece inceltmişsiniz, şeklini değiştirmişsiniz, ama halen bebeksiniz. Her yerdeki çözümsüzlük sesleri, her yerdeki kötü kaybediş, dayatma, tepki ve sertlik, son tahlilde kapmış olduğunuz o özelliğin kendini dışavurumudur. Kürt bireyi yaşamda kocaman bir bebektir.
Gerçekten en büyük savaşımım, bu koca bebeklerden kurtulmak içindir. Herkes bana dayanarak “Ben de yiğidim, şöyle Kürtüm, şöyle şerefliyim” diyebiliyor. Ben böyle yaklaşımlar içinde olan insanlarla savaşıyorum. Adam olma teorisini bu kadar yoğunca geliştirmemin nedeni, sizin bu bebeklik durumunuzdan dolayıdır. Bazen kocaman, bazen şımarık, bazen ağlayan, bazen bastıran bebek olmak dışında başka ne özelliğiniz var? Bol bol sorun yaratmaya alışmışsınız. Görevlere yaklaşımı böyle olanın, çalışmanın en küçük bir gereğini yerine getiremeyenin, politik anlamda bir bebekten ne farkı vardır? Bebekler bol bol ağlar, “mama getir” deyip etrafını dağıtırlar. Sizin de örgütlemede ve politikada yaptığınız bu değil midir?
Politika en ince sanattır. Çok yüksek planlama ve çok uygun davranışları emreder. Sizin böyle davranışlarınız var mı? Bir toplantıyı bile gerçekleştiremiyorsunuz. Utanmadan bir de bahane buluyorsunuz. Ciddi biçimde bir merkez, bir yönetim toplantısı yapılamıyor, sürekli “bireysel kaldık” diyorsunuz. Bireysel kalmak, “ben şımarık ve kural tanımaz bir bebeğim” demektir, yoksa güçlüyüm demek değildir. Bireysel kalmanın politikada adı budur. Nitekim yalnız bırakıldığınızda bir bebekten farkınız kalmıyor. Bu yaptıklarınız kendini bin bir kılığa sokup aldatmadır. Bu davranışlarınız doğru değildir ve terk etmeniz gerekiyor. Bunun için mütevazı olun, kendinize güveni ideolojiyle kazanın, politikanın sağlam kurallarına da uyum gösterin. Bu konuda artık bizi de uğraştırmayın.
Size bir şeyler veriyoruz. Sizi politik bebeklikten kurtarmak için çalışıyoruz. Buna layık olun. Kendinizi biraz yetiştirin. Politikacı olmak istemiyor musunuz? Sanatınız en amansız politika değil midir? Devlet yıkıp devlet kurmak istiyorsunuz. Eğer bu doğruysa, bu amaca bu yalancı kişilikle ulaşılır mı? Kendinizi terbiye edin, yetiştirin. Ben sizinle tartışabilir, tecrübelerimi size aktarabilirim. Yoksa size yazık olur. Çünkü bu konuda dürüstsünüz, öyle çok art niyetli de değilsiniz, çok özel amaçlarla yaşamıyorsunuz, sadece kendinizi kandırıyorsunuz. Bundan vazgeçin.
Hakkınızdaki bilgilendirmeleri artık duymak istemiyorum. Çünkü hep aynı şeylerin dile getirildiğini biliyorum. Tek kalmış, hiç komite olamamış, koordine olamamış, yürütmeyi çalıştıramamıştır. Peki, iyi bir komutan, iyi bir politikacı olduğunuza dair size nasıl inanacağım? Biz iğne ucundan geçerek bu günlere geldik, yani gerçekçi politika yapıyoruz. Siz ise, Çanakkale boğazı genişliğinde bir açıklıktan geçemiyorsunuz. Ben bu politikacılığınıza nasıl güveneceğim?
Hazır ilişkileri duman ediyor, hazır parti ortamını bozuyor, ondan sonra da anlı şanlı politikacı ve yöneticiymişsiniz gibi kendinizi bana dayatıyorsunuz. Buna kimse inanmaz. Benim tecrübelerim var. Ben bir ilişkiyi kazanmak için yıllarımı verdim. Siz hazır ilişkileri bile dağıttıktan sonra, sizi ciddiye alabilir miyim? Ben bir iki ilişki için yıllarımı verdim. Oysa siz kocaman bir örgütü dağıtıyorsunuz. Bireysel tarzınız dahilinde bitiriyor ve kaybettiriyorsunuz. Bunları anlamanız için illa kafanızı yere mi vurmanız gerekir? İlişkiyi ideolojik olmaktan, politik ve örgütsel olmaktan düşürüyor, ondan sonra da gözümün içine baka baka sizi kabul etmemi bekliyorsunuz. Bu olmaz. Bu tutumları şiddetle terk edeceksiniz.
Ancak başarı gerçeğinde kendini tam olarak kabul ettiren kişi PKK’lidir
Eğer ideolojik yaklaşımlarınızın politik ve örgütsel ifadesinde bir koalisyon, bir uzlaşma imkanı olsaydı onu da denerdik. Bu anlamda PKK’yi önemli oranda bir cephe birliği gibi de görüyorum. Ama bu benim parti davasından vazgeçtiğimi göstermez. Cephe birliği, sizin gibi çeşitli tutum sahiplerini ve bunların arkasındaki eğilimleri idare etmek demektir. Ama unutmayın ki, siz de kendinizi PKK’li sayıyorsunuz. O açıdan sınır bulanıktır. PKK’li misiniz, cepheli misiniz, belli değildir. Bunun için hiçbirinizin PKK üyesi olduğuna dair sicil düşmedik. PKK’de hiçbirinizin sicili var mıdır, numarası belli midir? Hayır, çünkü kesinleşmemiş birçok şey var. Ancak başarı gerçeğinde kendini tam olarak kabul ettiren kişi PKK’lidir. Bizde başka PKK’li tanımına yer yoktur. Bazı temel yanlışlıklardan kendinizi kurtarın. “Ben PKK komutanıyım, PKK merkeziyim” demekle, çok açık söyleyeyim ki, sadece kendinizi kandırıyorsunuz. Öyle olabilmeniz için bazı temel ölçüler vardır; onları yakalarsanız iyi bir PKK’lisiniz demektir.
Ben PKK Önderiyim; her türlü cepheleşmeyi, koalisyonu idare edebilirim. Basit hatalarınız var. “Biz de bir önderiz” diyorsunuz. Önder olabilirsiniz, ama cephenin de önderi vardır. Boşuna proletarya önderliği demiyoruz. Sıkılan ve parti içinde rahat olmayan her kişi, cephe örgütündeki konumundan rahat olmayan kişidir. Yani o da kendini bir şey sanıyor. Ama istediğini elde edemediği için rahatsız oluyor. Biz, cephe örgütlenmesinde adiliz. Hatta cephe savaşını Güney’e karşı ve bütün Kürdistan’da, yürütüyoruz. Yani birçok güce karşı cephe örgütünü yürütüyorum. Onlar da bundan çok rahatsızlar. Her gün bana rahatsızlığını bildirmeyen bir tek güç bile yoktur. PKK içini bir yana bırakalım, en dost bildiklerimiz bile bana dolu dolu mektuplarla gelirler. Devletler de öyledir, birçok devlet de bana şikayetlerini belirtiyor. Artık bunlara alıştım, kendimi buna göre ayarlamış durumdayım. Tabii bunlara cevap da veriyorum ve kısacası idare ediyorum. Cephe bu anlamda koalisyonu idare etmek demektir.
Bütün bu konularda akıllı olmalısınız. Eğer gerçek bir PKK’li gibi hareket etmek istiyorsanız, bunun ölçüleri vardır. Bir cepheci gibi kendinizi görüyorsanız, bileceksiniz ki, proletarya onun önderidir. Proletarya adildir, haklıdır ve başka bir sınıfın da yönetme gücü yoktur. Ben kendi yerime başka sınıftan birisini bıraksam, ikinci gün ortada Kürdistan diye bir şey kalmaz. Kalsa da, eskiden olduğu gibi, yüzyıllardır kaldığı gibi kalır. Kendisini dünyanın en gerisinde kalmış bir sömürge olmaktan öteye götüremez. Siz de onların temsilcisi olursunuz. Ama şu anda benim durumum öyle değildir. Görüldüğü gibi, biz ilerlemenin adıyız; her tür sınıf ve tabakayı birlikte yürütmenin adıyız. Sizin gibi kolay kolay yola gelmeyenlerin bile yürütücü gücüyüz. Bunun da büyük bir politik sanat olduğunu bilerek ve buna anlam vererek yerinizi ve tutumunuzu belirleyeceksiniz. Bütün bunları biraz bilirseniz, nasıl yaşamak gerektiğini de iyi anlamış olursunuz. Hakka ve hukuka göre, emek ölçülerine göre nasıl yaşamak gerektiğini bilirsiniz.
PKK’de ölçü emeğe göredir
Rahatsızlığı olan herkese söylüyorum: Sen emeğinden fazla bir şey istiyorsun. Başarısızlığı olanlara şunları söylüyorum: Sen kendi emeğine saygı göstermiyorsun, sen özgürlük çabalarına anlam vermemişsin ve emeksizsin, dolayısıyla bir zavallısın ve senin paylaşabilecek fazla bir şeyin yoktur. Sen kendine en büyük saygısızlığı yapmışsın, emeğine saygısızsın, dolayısıyla seninle hiçbir şey paylaşılamaz, çünkü sen her şeye razısın. Harcadığı emekten daha fazlasını isteyenler onu da bulamazlar. Bulamadılar mı rahatsız olmalarına hiç gerek yoktur. Çünkü PKK’de ölçü emeğe göredir. Bunlarda ikna olmuşsanız, ölçüler sağlam tutturulmuşsa, hiç kimsenin konumundan rahatsız olması için hiçbir neden ileri sürülemez. Bu temelde de yoğunlaşmanızın önemini vurguluyorum. Ölçülerinizi sağlamlaştırın ve anlamsız itirazlar, kabul edilmeyen böyle tutum ve davranışlar aşılsın. Mümkünse gerçek bir PKK’li gibi, mümkün değilse iyi bir cepheli gibi saflardaki yerinizi netleştirmeye çalışın. Çabalarınızı bu temelde keskinleştirerek sonuç almaya çalışın. Bunda ısrarlı olun. Hepiniz bu temelde hareket ederseniz, yaşadığınız sorunlara önemli bir çözüm bulacaksınız.
Görüldüğü üzere, bütün bunlar ideolojik olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha önümüze koymaktadır. Eylem kendi gücünü ideolojiden alır. Biz sürekli onun genel çerçevesini çiziyoruz. Bu genel çerçeveyi yani bu ufku sürekli geliştiren, dolayısıyla önünüzü aydınlatan bu eylem kılavuzunu kendinizde uygulayabilirseniz, öyle tökezleyeceğiniz ciddi bir engel de kalmaz; ne ulusal ne siyasal ne de askeri olarak tökezlersiniz. Hepinize yüksek bir ufukla, bir aydınlanmayla baktığımız ve çözümlemeler de mevcut olduğu için, ideolojik dağarcığımızı da uygularsanız sonuç alırsınız. Diplomasiden tutalım askerliğe kadar ideolojik perspektifi güçlü olanların, çalışmalara sağlam yaklaşıp başarılı olmamaları için hiçbir ciddi neden ve engel düşünülemez. Bu nedenle ideolojik yetkinleşmenizi yeterli kılın. Mevcut geri düzeyinizle PKK ideolojisini ve politikasını, en azından bunun bendeki ifadesini anlayamaz, dolayısıyla güç yetiremezsiniz.
Geri ideolojiler iş yapamaz. Geri ideoloji imhadır, ideolojisizlik ise dağılmadır. Bu temelde ideolojiye inanacak ve onun yetkin ifadesi olacaksınız. Bunun dışında kalırsak, toplum olarak, halk olarak bizim katliam temelinde yol almaktan başka bir sonumuz olamaz. Bu konuda işin hiç şakaya gelir yanı yoktur. PKK’yi bu anlamda bir önder, bir kurtuluşçu, hatta bir son şans veya kurtuluşun tek ifadesi gibi değerlendirebilirsiniz. PKK gücünü ideolojisinden almaktadır. O kendi gücünü öyle sandığınız gibi eylemlilik gibi şeylerden almıyor, o eylemliliklerin çoğu başımıza beladır. Yine gücünü sizin o militancılıklarınızdan da almıyor. Onlar da başımıza oldukça beladır. Eğer böyle kendinizi dönüştürürseniz, hiç şüphesiz yüksek bir kurtuluşçu olmamanız için ortada hiçbir ciddi neden kalmaz. Bu ufuk ve ideolojik esaslar az çok kişiliğinize hakim kılındığında, her birinizin önemli roller oynaması işten bile değildir.
Bu temelde inancınızı, güveninizi ve ufkunuzu genişletecek ve kendinizi güçlü kılacaksınız. Zaten fedakarlığınız ve cesaretiniz var. Tüm bunları birleştirerek, PKK’nin gerçek militanının başarılı yürüyüşünü sürekli kılıp başarıdan başarıya koşacaksınız.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 4 Şubat 1997 tarihli çözümlemesinden alınmıştır.