HABER MERKEZİ
HİÇ GÖRMEDİĞİM AMA BANA ÇOK ŞEY KATAN RUSTEM ARKADAŞA
PKK’nin o kadar yiğit savaşçısı oldu ki kışım gittiklerinde bile hep bir bahar bıraktılar arkalarında. Bu yoldaşlardan bir tanesi de Rustem arkadaştı. Bir yandan söyledikleri ile düşünceleri ile zihnimizi aydınlatırken, bir yandan da Önderlik yolunda emin adımlarla ilerliyordu. O kendinden emin, inançlı, sözüne müthiş bağlı bir yoldaştı. Güven veren üslubuyla Önderlik felsefesini anlatıyordu. Ben Rustem arkadaşı hiç görmedim, hiç tanımıyorum. Sadece okullarda verdiği derslerin ses kayıtlarını dinledim. Ve kendime kendime şunu söyledim ne olursa olsun, Önderlik felsefesi yok edilemez çünkü artık Önderlik felsefesi saklanamaz bir hakikattir. Bunun yanında Rustem gibi militanlar oldukça, Önderlik felsefesi daha çabuk yayılıp yaşayacaktır. Belkide nasıl yaşamalı sorusuna en büyük yanıt Heval Rustem’dir.
ŞEHİT
Sanırım bu canımdan çok sevdiğim coğrafyanın havasına artık isyan edeceğim. Bu kar artık durmak bilmiyor. Koca uçurumları dahi neredeyse kapatacak. Yavaş yavaş eylem sesleri gelmeye başladı ama biz hala kar mağduruyuz. Güneş bir gün ışıklarını saçıyor ikinci gün bulutların ardına saklanıyor. Çarçella’nın baharını özlüyorum. Eylem heyecanını yaşamak, mermi seslerini duymak, en derin dolları bile dümdüz eden bu kevirlerden aşağı bakmak istiyorum.
Gün geçtikçe bu coğrafyaya daha çok bağlanıyorum. Çarçella artık benim için sadece taş, uçurum, kar, çiçek ve sularıyla güzel değil ya da bunlardan ibaret değil. Artık yoldaştır, kindir, öfkedir, intikamdır, mücadele ve sevgidir. Her şeyden önce emektir Çarçella. Emekte vazgeçmek yoktur. Burada olduğum müddetçe büyük bir emekçi olmaya özen gösterdim. Artık yüküm daha ağır, büyük şehitlerimizin bize bıraktığı yüce görevler var. Onun için diyorum söz olsun hep emekle yaşayacağım. Nefes alıp verdiğim müddetçe yoldaşlığı içimdeki sevgi ve emekle büyüteceğim. Yüreğimi kin ve öfkeyle bileyerek, intikam için mücadeleye atılacağım. Bazen yetersizliğim çıksa kendimi ve etrafımdakileri zorlasam da kendimi Önderliğe ve şehitlere adama noktasında netim. Gerektiğinde gözümü kırpmadan onlar için bile bile ölüme dahi gidebilirim. Zaten demişim ölüme hazırlıksız yakalanmayacağım ve buna and içmişim. Ben bilerek kendi kararımla bu kutsallığı yakalayacağım. Kolay olmayacak ama destansı olacak. Kast ettiğim ardımdan, türküler, romanlar yazılması değildir. Sadece tek bir kelime oda ‘ŞEHİT’ denilmesidir.
GİTTİLER
Gittiler, arkalarında gözü yaşlı, yüreği dağlanmış analar bırakarak gittiler.
Gittiler yoldaşlarına kin ve intikam dolu yeminler bırakarak gittiler.
Gittiler, tan vaktinin ağarmasını beklemeden karanlıkta yürüdüler.
Oysa bilmezlerdi, karanlık tökezleyişlerini, karanlık korkularını…
Onlar aydınlığın çocuklarıydılar.
Güneş toprak damlı evlerinde doğar, gözlerinde batardı.
Umut onların sıcak koynunda uyuyakalırdı.
Sevdalıydı her birisi, kavuşmak için gittiler.
Kimisi Amed’e verdiği yüreğini, kimisi Munzur ile sardı yüreğini.
Hepsinin bohçası, sevda, umut, gözyaşı, mücadele, kin ve yaşamla doluydu.
Asiliklerine asilik kattılar.
Gittiler mücadeleyi kuşanıp gittiler.
Yarımlarla dolu bir yaşamı miras bırakıp gittiler.
Gittiler, asiydi, cesurdu, heybetliydi gidişleri.
Belliydi içindeki sancıya son vermek için gittiler.
Gittiler, akıllarda gözleri yaşam, sözleri umut, gülüşleri çocuk, gözyaşları yaşamın özsuyu olarak kaldılar.
Şehit Faraşîn Sozdar