BEHDÎNAN- Gerilla İsyan Argêş: Werxelê Anıları- 3. Bölüm
Bazen nöbette olduğum zaman veya aç olduğumda, yoldaşların bunu asla hissetmene izin vermezdi. Bu bizim ayaklarımızın üzerinde durmamızı sağladı. Yani bu, bizzat düşmana karşı bir mücadeledir. Çünkü hiçbir zaman moralsiz kalmadık. Moral hayatı çok etkiler…
Bu iki yıldır bu savaşı verenler özellikle genç arkadaşlardan oluşuyor. Werxele savaşında yerini alan arkadaşlar da genç arkadaşlardı. Arkadaşlarımızın çoğu gençti. Aslında bu savaşı gençler komuta ediyor ve bu savaşa gençler yol gösteriyor. Silahlara, hava saldırılarına bu kadar karşı çıkan, savaşı yönetenlerin hepsi bu genç arkadaşlardır. Bir çok cesur genç yoldaşlarımız bu devlete karşı savaştı ve şehit oldu.
Fedai yoldaş, Arap bir arkadaştı. 23 yaşındaydı. Gerçekten çok iyi bir arkadaştı, çok sıcak bir arkadaştı. Adı Fedai’dı. Raqkalı bir arkadaşımızdı. Arkadaş dışardan suikast ile şehit edildi. Arkadaş önce yaralandı ama düşmanın eline geçmemek için kendisini şehit düşürdü. Yani bu devlete karşı büyük bir ruhtur. Bu bir Kürt arkadaş oldun, bir Arap arkadaş olsun fark etmiyor. O, bu halk için, bu topraklar için savaşmaktadır. Neden? Çünkü bu savaşın başarısının diğer halkların savaşlarındaki zaferi de beraberinde getireceğini biliyor.
Kürdistan’da savaş bu dağlarda yürütülüyor fakat bu savaşlarda sadece Kürt yoldaşlarımız savaşıp şehit olmadı. Bir çok farklı ulustan yoldaşlarımız da bu savaşta yer alıyor. Bunun başlı başına büyük bir etkisi var. Bu, düşmanı çok kızdırıyor. Çünkü arkadaşlarının çoğu genç. Kendileri de görüyor. Ama aslında bu savaşın devam etmesine izin veren, bu savaşın kazanılmasına izin veren budur. Fedai yoldaş da Werxele’de şehit oldu. Arap bir arkadaşımızdı, gençti, adından da anlaşılacağı gibi gerçekten fedakar biriydi.
Verxele’de kazanmak için bu düşmana karşı kurşun sıkmak yeterli değildir. Bu savaşta bu kadar kimyasal kullanılmasına rağmen arkadaşlar yine de kitap okuyordu. Arkadaşlar bu kadar kimyasalın ortasında Önderlik kitaplardan vazgeçmemişlerdi. Yani ne olursa olsun savaşı kazandıranın Önderlik kitapları olduğunu söylüyorlardı. Bu çok büyük bir etkidir. Bugün bu kadar kimyasalın ortasında, bu kadar büyük bombardımanın ortasında o fedakar arkadaşlar kitap okumaktan asla vazgeçmedi. Bu bizlerin düşmana karşı daha güçlü savaşmasını sağladı. Savaşın bu şekilde yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Düşman giderek daha baskıcı hale geliyordu. Werxele, ve Şikefta Birindara da durum aynıydı.
Ertuş’taki arkadaşlardan da biraz bahsetmek istiyorum. Bu arkadaşlar hakkında kısa bir örnek vermek istiyorum. Arkadaşlar 15 gün boyunca mağarada savaştılar. Tek bir çaydanlık su vardı. Arkadaşlar her gün sadece bir kaşık su içiyorlardı. Sadece boğazlarını ıslatabiliyorlar. Yani sadece bir çaydanlık su ile bu mağarayı koruyorlar. Bunu düşmanın eline düşmemek için yaptılar. En büyük cevap budur işte. Eğer bu durumda Türk Devlet’i olsaydı on defa kaçardı. Giderlerdi. Zaten bırakıp kaçıyorlar, dayanamıyorlar. Yani en fazla 15 gün kalabiliyorlar. Korkuyorlar. Psikolojileri bozuluyor.
Bizlerden korkuyorlar. Ormanın her yerine bakıyorlar, her an bir gerillanın onları beklediğini düşünüyorlar. Bu yüzden bu dağlardaki bütün ağaçları kestiler. Öyle bir seviyeye geldiler ki ağaçlarımızdan, taşlarımızdan, her şeyimizden korkuyorlar. Yani psikolojileri bu seviyede. Direnemezler. Bu dağlar sadece Egid’leri ve Zilan’ları kabul eder, adaletsizleri asla kabul edemez. Onların insanlık duyguları yok, sadece savaş için geliyorlar, bu dağlar onları asla barındırmaz.
Çok zorlu bir savaş yürütülüyordu. Düşman günde en az 30 defa havadan vuruyordu. Günde 50 defa kimyasal kullanıyordu ve bunu televizyonlar göstermiyor, inkar ediyor. Şehit Şahin’de Bager arkadaş, Avzem arkadaş, Şerzan arkadaş, Arin arkadaş tek kalmıştı. Avzem arkadaş 23 yaşında. Şerzan arkadaş 25 yaşında. Kendini adamış bir ruha sahip bu genç arkadaşlar, artık yaşama şansları çok azaldığı için sembol olmak istediler. Dört arkadaş da düşmanın içine girip kendilerini patlattı…
Bu en üst düzeyde özveridir. Bu taktik düşmanı boşa çıkardı. Dört arkadaş da hiç tereddüt etmeden düşmana saldırdı. Aslında bu arkadaşlar bizim için bir sembol gibidir. Ruhunuzdan bir parça düştüğünde çok etkilendiğimiz doğru ama aslında bu bizim için bir sembol haline geldi. Bu bizim bu savaşı kazanabilmemiz için bir talimattı. Bu arkadaşları takip edip en üst seviyeye kadar savaşabilmeliyiz.
Werxele’de şehit düşen arkadaşlardan ne kadar bahsedersek bahsedelim, az kalır. Çünkü aslında orada yapılan şeyler ve yürütülen mücadele gerçekten çok anlamlıdır. Bunun anlamı çok farklı. Biz bu dağlarda savaşıyoruz, şehit oluyoruz, fedakarlıklar yapıyoruz ama hepsi özgür bir Kürdistan için. Önderlikle özgür bir Kürdistan ve her yerde demokratik bir yaşam yaratabilmek için canlarını feda edip şehit oldular.
Werxele’de tünellerimiz vardı. O düşmana karşı harekete geçebilmemiz tünelleri kasatura ile kazıyorduk. Evet belki çok yoruluyorduk, o kadar çok kimyasal yememize rağmen sadece tünel açmaya odaklanıyorduk. Çok yoruluyorsun ama amacına ulaşmak için, düşmanı öldürmen için bu gerekiyor. Çoğu zaman arkadaşların elleri kanardı, çoğu zaman arkadaşlar yorulurdu ama bu tüneli açabilmek için kasatura ile kazdık. Her arkadaş bazen 3-4 saat bu tüneli kazardı. Gürültü yapmamak için, düşman bilemesin diye hiç patlayıcı kullanmadık. Kasatura ile aslında düşmana çok güçlü bir darbe indirdik.
Bu tüneli kazmak bize Diyarbakır Cezaevi’ndeki arkadaşlarımızı hatırlatırdı. Yani zindanda olmayabiliriz. Ama bu tarihin tekrardan yaşandığını gösteriyor. Bu direniş onun devamıdır. Onlar arkadaşlarının zindandan çıkabilmesi için bu tüneli kazıyorlar ama biz bu düşmana karşı kendimiz savunabilmek için kazıyorduk.
Özellikle bu dönemlerde Önderliği çok hissederdik. Biz o tünellerde hep bunu söylerdik; eğer Önderlik psikolojik ve fiziksel savaşa karşı bu kadar yıldır direniyorsa, bu kadar ağır savaşa direniyorsa, bu tünellerde gerekirse bizim on yıl direnmemiz lazım. (…)
devam edecek…