Bir hayal miydi, yoksa gerçek mi? diye sorarız kendimize, tarihin karanlığını delerek yüreğimize inen ışık karşısında. Belki de yaşanan bir asırdın kendini tarihin akışında gizleyen.
Yaşamın hakikatine ulaşmak için bedeller vermek gerekir. “hayatı anlayarak yaşıyorsan, gerçekten yaşıyorsun demektir” Gerçeğe ulaşmak ve onun arayışı içerisinde olmak insanı tanrısal kılan yandır. Ben kimim dediğin anda gerçeğe ulaşmanın çabasını veriyorsun demektir.
Evet, yaşanan ve yaşanılacak olanlar kendilerini farklı iki isimle tarihlendirir; Enzılxa ve Viyan. Enzılxa ve Viyan’da tarihin farklı dilimlerinde birbirlerinden habersizce yaşadılar. Ama ışığa hasret özlemlerin depremleri sarsardı ikisinin de yüreğini. Özgürleşme istemleri onları birleştiriyordu. Yürekleri aynı özgür ırmaklara dur durak bilmeden akıyordu.
Enzılxa’nın hücrelerinde yükselen alevlerde erdem, yasaklara karşı bir daha yıkamıştı yüzünü ateşle. Yaktı kendi bedenini İbrahim için, Viyan ise yaktı kendi bedenini “Yaşam ya özgür olacak ya da hiç olmayacaktır” diyen yaşam mimarı için. Viyan da, Enzılxa da özlemlerin aynı insan emeğiyle yıkandığı yaşam umudunun alevlerine sarıldılar. Sarılmanın yanmak olduğunu bilerek, sarılmanın adanma olduğunu haykırarak. İnsanca yaşamaya olan özlemleriyle en sevdikleri ve yaşamı var eden gerçekliğe karşı kendilerini adadılar. Tenleri aynı gün ışığına hasretti yıllar geçse de.
Enzılxa’nın yüreği sevda yüklüydü, güzelliğiyle diller destandı.
Viyan sevda, umut yüklü bir buluttu. Coğrafyasının renginde bir yürek ve tomurcuk, bir destandı. Yüreği sevda yüklüydü ve güzelliğiyle, cana yakınlığıyla dillere destandı.
İnandığı değerler uğruna kendini küllerinden yeniden yaratan kadınların hikâyesiydi tüm çağlardan güneşe yol alan.
Ateşe sevdalıdır Enzılxa…
Ateştir, sevdadır Viyan
Abı-hayat diye koşarlar ateşe ki
Yürekleri zamanı yıkayan kutsal hür kanatlardı. Kelebeğin özgürlük çırpınışlarındaki çığlığı, ateşin kutsallığında kendini yeniden var edebilmeydi.
Ateş arınmaydı, temizlenmeydi, güzele ulaşmanın erdemli aşkı.
Ateş yakıcıydı ve ateşe yakınlaştıkça özgürlüğe ulaşmanın zorluğunu hissederek Viyan Enzılxa, Enzılxa Viyan oldu ateşin kızıllığında
Enzılxa’nın gönlü sevda yüklüydü.
Viyan’ın da gönlü sevda yüklüydü.
Her ikisi de sevdayı yaşam ateşine ekerek yaşamın adı oldular.
Işığa umut ektiler ki yaşamın tomurcuk güllerine bir damla yağmur olsun, gün doğarken dayansın inancın kapısına.
***
Kutsallığın şehri Urfa’da Balıklı Gölü yani Enzılxa’nın gölünü görmüştüm. Enzılxa’nın hikâyesini anlattıklarında, Enzılxa’nın benliğindeki sıcaklık esmişti yüreklerimize. Ben ise rüzgârların erdemin sıcaklığını taşıdığını bilmiyordum. Önce o bir tarihti ta ki canlısının sıcak esintisiyle yaşayana kadar, çünkü insanın bağlılıkları ve inandıkları uğruna kendisini adaması çok anlamlı gelmişti bana o gün de, bu gün de.
Viyan’ın kendini ateşe atan bir kelebek gibi çırpınışları ve özgürlüğe koşuşunu hep Enzılxa’nın hikâyesine benzetirim. O bizim yörede bir rivayettir…
Urfa’da Balıklı göl kutsal bir yaşam suyudur ve kutsallıklar mekânı olarak anılır her zaman.
Yöre de bu hikâyeyi herkes bilir.
İbrahim ve Enzılxa’nın aşkları dilden dile anlatılır.
Enzılxa İbrahim’i İbrahim’de Enzılxa’yı sever.
O dönem Nemrut Enzılxa ve İbrahim’im birleşmesine izin vermez. İbrahim’i Balıklı gölde kaleye bağlarlar ve mancınıkları yakarak suya atarlar. Bunu gören Enzılxa’da sevdiği İbrahim için kendisini aynı şekilde mancınıklara bağlatarak atılır balıklı gölün derinliklerine.
Odunlar su, ateşler balık olur.
Ayırmak isteseler de Enzılxa’yı İbrahim’den ayıramazlar. Ateşte su, su da ateş olmak yüreği güneşin ateşiyle bilemektir.
İbrahim yaşam ışığıdır, sevdalısıdır.
Yanar Enzılxa, Yanar İbrahim
Sevda bu değil midir, sevdalısı uğruna, amaçları uğruna ateş olmak, kül olmak.
Belki başka zamanlarda da her zaman olduğu gibi bir rivayete göre başlayacak masal ve hiç bitmeyecek Enzılxa’lar’ın türküleri…
Yıllar geçmesine rağmen daha sıcak rüzgârlarla karşılaştım ki sevdasının kendisi güneş yüklüydü. Viyan’da ateşe sevdalı bir Kürt kadın militandı, gönlü sevda yüklüydü. O da ateşi arınma, temizlenme, güzele ulaşmanın yolu olarak gördü. Ehrimanlara karşı Önder Apo’ya ulaşmanın yolunu kendini adamada ve kendini yakmada gördü.
Ahur Mazda’nın ateşiydi tarihten güne akan,
Ta ki bu günlere kadar.
En Güzelimizi, En Sevdiğimizi, Esmer Gülüşlümüzü Verdik
Anladıkça ulaştın anlamın gizli sırrına…
Yeniden doğdun bir çocuk tazeliğinde
Sen daldıkça anlam ateşine
Terzi Hermes’in gizli sırrına erercesine Apocu kültürle yoğrularak ulaştın amacına lanetlilik ve yarımlılıklarımıza inat.
Yaşamak! Tadında yaşamak, anlam vererek yaşamaktı seninki.
İşte bu gün Enzılxa Viyan oldu, Viyan Enzılxa.
Dört bir yandan eser sıcak rüzgârlar
Çarpar bulutlara coğrafyamın renginde
Ateş ve yağmur olurlar
Su ve ateş olurlar
Viyan Halkına Ve Önderliğine Âşık Bir Militandı.
Gülüşünde dostluğu, mütevazılığı, samimiyeti, paylaşımı öğrendik.
Heval kelimesi beni hep etkilemiştir. Hevalim, yoldaşım, dostum. Birçok şeyi ifade eder. Bazı dostluklar vardır ki çakılır yüreğine bir çivi gibi. Hiç çıkmaz yüreğinden ve seni deler geçer, seni senden alıp götürür. Bir halka ya da insanlığa mal olur bu dostluklar. Var olanı, verili olanı kabul etmez, aşar onu, aşar seni, aşar herkesi. Ya bu dünyada yaşayacaktır, onlara benzeşecek, ya da çocuk gülüşlü yüreği ile bu düzeni duygularıyla paramparça edecektir.
Gerilla yüreği çeliktendir derler. Her şeyi yüreğine gömer. Söylenenler doğru değildir. Yaşamın en ince ayrıntılarını duygu yoğunluğuyla en derinlerde yaşar, yansıtmaz fazla. Yoldaşı canıdır onun, canından bir parçası. Her yaşadığı ayrılışta canından bir parça kopar gider. Giden diğer yanımızdır bizim. Onlar gittikçe ıraklar yakınlaşır, yüreğimizin bir parçası da orada atar. Büyür yürek sığmaz kafesine, çarpar duvarlarına büyüyen özlemlerle.
“En güzel insan sade olan insandır”
Viyan parti ortamında yaşı genç olmasına rağmen çocuksuluğu ve cana yakınlığıyla tanınan, dikkat çeken bir arkadaştı. Yaşam karşısındaki bu ciddîliği insanların onu daha fazla ciddiye almasına neden oluyordu. Önderlik “En güzel insan sade olan insandır” diyordu. Viyan arkadaşta doğallığı ve sadeliğiyle yaşamın her alanına kendisini katmayı başaran bir yoldaşımızdı.
Gülümseyen kara gözlerindeki çocuksuluğuna rağmen her gülüşün de Önderliğe olan bağlılığıyla Önderliğin içerisinde bulunduğu tecrit koşullarını hiçbir zaman kabul etmezdi ve yüzünden çocuksuluğu yanında hüznü de eksik olmazdı. Hüznü onun gözlerinde akıp giden bir nehir misaliydi. Viyan Önderliğimizin belirttiği gibi “Savaşımızın özü aşkın ve sevginin özüdür” sözünü takip ederek tarihin en güzel yerine adını altın harflerle yazdırmayı başardı.
Süleymaniye’ de Dünyaya Gözlerini Açtı
Viyan Caf Leyla Wali Hüseyin 1981 yılında Süleymaniye’de dünyaya gelir. Viyan Güney Kürdistan’da CAF aşireti içerisinde yetişir. PKK’ye katılmadan önce ulusal, toplumsal ve cins çelişkilerini derinden yaşar. Çocuk yaşlarda Saddam zulmünün yarattığı tahribatları yaşar ve bunlara tanık olur. O yaşlarda gördüğü enfal, göç ve savaş Viyan’ın kişilinde derin etkiler yaratır. Toplum içerisinde kadınların, çocukların ve genel anlamda insanların yaşadıkları acıları görür ve kendisinin de bunun bir parçası olduğunun farkına varır. Ve Viyan’ın arayışları onu PKK’ye getirir. PKK genel anlamda onun arayışlarına denk düşer. Ağabeyinin gerilla saflarında olması onun katılma kararı almasında önemli bir nedendir. PKK’yi tanıdıkça gerillaya ve Önderliğe yönelik kitaplar okumaya başlar ve okuduğu her kitap onun PKK’ye katılmasını daha fazla hızlandırır.
1996 yılında Güney Kürdistan’da faaliyet yürüten Özgürlük Hareketi militanları aracılığıyla Kürt Özgürlük Hareketini tanır. 97 yılında Güney Kürdistan’da ablasıyla birlikte mücadele saflarına katılır. O dönem her iki kız kardeşin mücadele saflarına katılımları aşiret içerisinde büyük yankı yaratır. Aile her iki kız kardeşin katılımlarına büyük tepki gösterir ve aşiret Süleymaniye’deki parti binasını basar ve kızlarını geri almak isterler. Viyan o dönem mücadele saflarında kalmak ister ve kalmak için de ısrarcı olur. Ablasının eve geri dönmesi için YNK devreye girer.
Güney Kürdistan alanı aşiretçiliğin, feodalitenin ve din olgusunun ağır bastığı bir ortamdır. O alanda peşmerge kültürü hakimdir. Kadınların dağa çıkması ve ailesini terk ederek silâhlı savaşıma katılımı geleneksel toplum yapısına oldukça terstir. Viyan bunların bilincinde olarak Özgürlük Hareketine katılır ve toplum içerisinde kadının ikinci sınıf muamele görmesine büyük tepki gösterir. Viyan’ın böylesi toplumsal bir gerçekliği reddederek özgürlük hareketine katılma istemi, buna karşı verdiği mücadelede ısrarlı oluşu gelenekselliğe karşı çıkışın, direnişin ifadesidir.
Açlık Grevinde..
Özgürlük hareketine katıldıktan sonra aile hem harekete hem de Viyan’a büyük baskı uygular. O dönem Parti ciddi bir zorlanmanın yaşanmaması açısından Viyan ve ablası olan Awaz’ı eve dönmeleri için ikna eder. Ancak Viyan partinin bu yaklaşımını benimsemez ve evine geri giderken arkadaşlarına “Ben gitsem ve yıllar da geçse yine bu dağlara ve örgüte geleceğim” diyerek tutumunu ortaya koyar. Sonuçta aile kızlarını alır almasına ama kızları ne yemek yer, ne onlarla konuşur. Kendilerini bir odaya kilitleyerek açlık grevi yaparlar. “Biz ölümü tercih ederiz, ama bu toplumda kalmayı tercih etmeyeceğiz. Bizi öldürseniz de, yıllar da geçse bu örgüte geri döneceğiz.” Derler.
Onların bu duruşları karşısında aile kızlarını kendi elleriyle tekrar Özgürlük Hareketine getirir ve şunları söyler “Onlar dağa çıkma kararlarını vermişler. Biz onların bu kararından sonra onları tutamayız, kızlarımızı size emanet ediyoruz”
Viyan arkadaşın babasının tutumu öfkelidir “Ben seni 15 yıldır büyüttüm ama seni onlar kadar etkileyememişsem ve onlar seni 15 günde bu kadar etkileyebilmişlerse oraya git”
O dönem Viyan’ın geri gönderilmesine karşılık Viyan hep bu örneği verir ve o zamanı şöyle anlatır “ Ferhat bunları bize söyleyince ben ona baktım ve güldüm. “Yazıklar olsun size” dedim. Siz, biz Kürdistan’ın dört parçasını kurtaracağız diyorsunuz. Ama siz bir kızı kurtaramıyorsunuz nasıl Kürdistan’ı kurtaracaksınız?” Viyan katılımındaki kararlılığı şahadetine kadar sürdürmüştür.
Viyan PKK İçerisinde KADEK Yürütme konseyi, PKK Yeniden İnşa Komitesi, YJA STAR Meclisinde yer alır ve ona rağmen oldukça mütevazı ve sade bir kişiliğe sahiptir. PKK’de yaratılan özgür kadın kişiliği Zilan ve Sema arkadaşlarda somutlaşmıştır. Viyan katılımı ve eylemliğiyle Zilan ve Sema arkadaşların takipçisi olur.
Dünyanın En Güzel İnsanları…
Viyan arkadaşı katıldığı yıllarda tanıyan Evindar Ararat arkadaş; “Katılımındaki bu keskin kararlılık onun yıllardır gerçekleştirdiği yürüyüşüne olduğu gibi damgasını vurdu. Bu nedenle o kendi kendine yetebilen biriydi, kendinden emin bir duruşu vardı” diyor. Bu insan bizlerde neyi bulmuştu ki bu kadar kısa bir sürede büyük bir bağlanmayı yaşadı. Önderlik “Saygımızın özü yüce yaşamak, tutarlı yaşamak, amaçlı yaşamaktır. Bizim tarzımız aşk tarzıdır” derken, aslında bu sorumuza cevap vermiş oluyor. Yaşam ve aşk bağlantısını PKK kadar güçlü kuran yoktur ve Viyan arkadaş bu özelliğimizin farkına daha ilk günlerde varmıştı. Kendini yakmadan önce bıraktığı mektuplarda “Çok eksikliklerimiz var ama benim içimde yine de dünyanın en güzel insanları PKK’dedir” demektedir. Tıpkı Önderliğin “Tüm eleştirilerime rağmen dünyanın en güzel insanını PKK’de buluyorum” demesine benzer.
Yani bize büyük bağlanan ve bu uğurda kendini feda eden her insanı ilk etkileyen özelliklerimizden biri mütevazı yanımız, sevgi yanımız, temiz yanımız oluyor. İnsanların bizde ışık görmelerine ve bu ışığı büyük bir ısrarla takip etmelerine yol açan yanımız…
Mücadele arkadaşı olan Evindar Ararat Viyan’ın eylemini ve onunla bağlantılı kararlaşma düzeyini şu kelimelerle ifade ediyor. “Viyan arkadaşın ulusal yönü çok güçlüydü. Kadına yaklaşım konusunda da cinsiyle, Kadın Özgürlük Çizgisiyle buluşması, özgürlük arayışları, yaşam bakış açısı çok güçlüydü. Sürekli bir arayış içerisindeydi. Hep daha fazlasını isteyen, daha fazla gelişmeyi, daha fazla örgütle yol almayı isteyen bir duruşu vardı. O yüzden katılım kararındaki güçlülüğü örgüt içerisindeki yürüyüşüne damgasını vurmuştu. O kararla bağlantılı yaşam sevgisi, Önderliği anlama, Önderliğin özgürlük anlayışını, kadın çizgisini, yaşam felsefesini, mücadele tarzını anlama yönünde çabası çok güçlüydü”
Viyan arkadaş kendisinden çok emindi. İlkeliydi, yaşama bakış açısı, örgüte yaklaşımı, yoldaşlık ilişkilerine yaklaşımı ilkeliydi ve İddialı duruşunu her ortamda sergilerdi. Özgürlük anlayışında, ulusal bilinçte, kadın çizgisinde çok netti. Yürüyüşünde her zaman istikrar vardı. Viyan çok zorlu süreçleri de geçirdi. İlk eğitim süreçlerinde yaşamı anlama, tanıma noktasında yaşadığı zorlanmalar vardı. Çok kapalı bir toplumdan gelmişti. PKK’nin ideolojik, felsefi yönünü anlama, kadın ideolojisini anlama ve bunu kendisinde gerçekleştirme noktasında tarih bilinci oluşturmada zorlandığı hususlar oldu ama asla pes etmedi. Katılımındaki kararlılık, özgürlüğe olan inancı, militanlaşmadaki iddia düzeyi, zorluklar karşısında mücadele eden ve hep kendisini ayakta tutabilen bir gerçekliği vardı. Hem düşünce de hem de duruş olarak yaşama katılımında sürekli örgütlü bir duruş içerisine sokan bir katılım tarzı vardı. Yaşama katılımı çok belirleyiciydi. Hangi ortamda olursa olsun varlığını hissettiriyordu. Yaşamdaki coşkusu, arkadaşlıktaki samimî paylaşımı, kapsayıcılığı belirgindi. O anlamda hangi alana giderse gitsin farkını ortaya koyuyordu, kendisini sevdiriyordu ve kabul ettiriyordu. Olgundu. Örgütü anlama anlamında sorgulayıcı, pratikleşmeye açık bir katılım gösteriyordu. Viyan’ın Güney içerisinde oluşturulan bastırılmışlık ve geri toplumsal özelliklerine ve kadın dışlanmışlığı karşısında intikamcı bir yaklaşımı vardı. Büyük Güney açısından örnek bir kadın kişiliğiydi.
Viyan’ın mücadele içerisinde kendi emeğiyle büyüdüğünü belirten Beritan Zagros “Viyan arkadaşın üstten, emeksiz bir yükselişi olmadı. Mücadele içerisindeki dokuz yıllık pratiğinde istikrarlı bir gelişim izleyen Viyan arkadaş, aldığı görevlerde kişilik gelişimi açısından da emek yönü ile de kendisini her zaman geliştiren, geliştirdiği düşünsel emeğiyle özgürlüğü kendisine yakın kılan bir gelişimi sağladı. Güney Kürdistan alanından katılan bayan gerilla sayısı az olduğundan örgüt içerisinde farklı ele alınıyordu. Viyan arkadaş bunu hiçbir zaman bir ayrıcalık olarak ele almadı ve tasarrufçu bir yaklaşım içerisine de girmedi. Yetersizliklerini kapatma noktasında bir yaklaşım olarak kullanmadı. Tam tersine örgütün ona verdiği öneme denk bir duruş içerisinde oldu. Kendi emeği ve çabasıyla bir gelişim sağladı ve arkadaşlarla ilişkilerini de bu temel üzerinden oluşturdu” diyor.
Viyan arkadaş kendi kendisine yetebilen, kendi ayakları üzerinde durabilen ve yürümeyi esas alan bir mücadele kişiliği oluşturdu. Parti içerisinde tasfiyeciliğin geliştiği zeminlerde kaldı. Tasfiyeciliğin geliştiği süreçte PKK İnşa Komitesinde yer aldı. O dönemde tasfiyeciliğin Büyük Güney üzerinde tasarrufçu yaklaşımları vardı. Viyan arkadaş her zaman bu tasfiyeci eğilimin karşısında mesafeli bir duruş sahibi oldu. Birilerine dayanarak kendisini ayakta tutabilen ve kendisini bu şekliyle örgüt içerisinde var etmek isteyen bir kişiliğe sahip değildi. Tasfiyeciliğe karşı örgüt ölçülerini sürekli hakim kılan, dayatan ve onun mücadelesini yürüten radikal bir militandı.
Viyan arkadaşın özgürlük arayışı sürekli ve her zaman canlıydı. Önderliğe bağlılığı, anlama çabası çok güçlüydü. Önderliği, Önderliğin yanında kalan bayan arkadaşlardan dinleyerek, kitaplarını okuyarak daha fazla anlamayı ve tanımayı istiyordu. Viyan arkadaş her zaman Önderliğe özlem duydu. Önderliği görmeden de Önderliği en iyi anlayan arkadaşların başında geliyordu. Katılımından itibaren hem hareket hem de kadın hareketi açısından öncü militan bir duruşa sahipti. Büyük Güney açısından da toplumsal yapılanmaya karşı büyük bir çıkışı ifade ediyor. Büyük Güneydeki kadının militanlaşmadaki, özgürleşmedeki sembolü Viyan arkadaştır.
Bilgilenmeye Âşık Bir Arkadaştı
Mücadele arkadaşı Bese Hozat Viyan’ı şöyle anlatıyor “Ondaki okuma sevgisi, bilgi aşkı oldukça üst düzeydeydi. Bilgiye ve bilgilenmeye âşık bir arkadaştı. Bunu daha evdeyken geliştirmişti. Onun özgürlük aşkı, sistem içerisinde bilgi edinme aşkına galip geliyordu. Özgürlük arayışının ona kazandıracağı bilgiyi daha değerli görüyor ve sistem içerisinde kazanacağı bilginin ona özgürlüğü veremeyeceğini düşünüyordu. Bunun için ortaokulu terk edip mücadele saflarına katılım sağladı.”
Viyan yaşına ve az örgüt tecrübesi olmasına rağmen derin, ileri, olgun, objektif, âdil, hümanistti. Bunların tümünü örgütsellikle bütünleyebilme kabiliyeti vardı. Yapıcı ve çözümleyiciydi. Sorunlar karşısında çözümsüz kalan, bunalan bir yaklaşımı yoktu. Sorunlara kendisini mahkûm etmezdi. Sorunları kabul edip, çözmeye çalışırdı. Bilincindeki netlik onun sözlerinin de, ifadelerinin de net olmasına yol açardı.
Viyan örgütün en kaoslu dönemlerinde, en zor alanlarda kaldı. Uzun süre tasfiyecilerin bulunduğu alanlarda çalışmalar yürüttü, en bunalımlı süreçlerde bile onda karamsarlık görülmezdi. En ağır süreçlerde bile çevresine moral ve güç verdiği anlatılır. Adının Türkçe karşılığı gibi, o her zaman ruhsal, duygusal, düşünsel anlamda irade oluşu ifade eder. Kendi kendine yeten ve kendi içinde özgürlüğü yakalamış bir insandır. Bese arkadaş onun yaşam karşısındaki coşkun duruşunu cıvaya benzetiyor ve “Onda hep bir canlılık, dinamizm vardı. İşbirlikçi gruba karşı da tavrında kaygısız, net, keskindi ve orta yolu hiç seçmezdi” diyor.
Rojda Siverek