HABER MERKEZİ – Sonsuzlaşan bir yaşam felsefesi…
Anlamını emekte arayan ve yine emekte bulan bir yoldaşlıktır bizimkisi. Emeksizlere yer yoktur bu sofrada. Can bulan ilk hücre gibi paylaşır kendini. Ve paylaştıkça çoğalır, çoğaldıkça artar sevgisi.
Sevmenin bin türlü hali varken bu bağın bir hali. O da özgürleştirmek. Tek anlamda, tek ruhta bir olup ‘biz’ olabilmenin tutkusudur bu. Sevmek Ş. Tekoşer’in de dediği gibi : özgürleşimdir. Birbirimizi , birbirimize verdiğimiz sevme ile özgürleştirelim. Emek : yoldaşlık, aynı amaç doğrultusunda kızıllaşan şafağa ulaşmak isteyen Kızıl Gerillalardır. O halde, emekleşerek varabiliriz özgürlüğe, özgürleşerek varabiliriz sevmenin en güzel mevsimine. Gittikçe toprakta yerini alan ve olgunlaşan bir meyve ağacı gibi. Köklerini sağlam tutmazsa meyvesizce kopar bağı. Tarihi yazmaktan çok, tarihleşti bir çoğu. Zilan gibi, Atakan gibi, Axin gibi, Armanc gibi, Arin Mirxan gibi… Onları yazanlar mıydı asıl tanıkları? Yoksa uzaktakilere mi bıraktılar yazmayı? Anlamını daha iyi kim bilirdi bu yaşamın? Bize kalanlar, koca bir tarihten mirastır ancak. Güz de kalsa bir yanımız , bir yanımız bahara kucak da açsa: toprakla bedenleştiğiniz ruhunuzu aramak, sevmek, yaşatmak gerek. Yarına bırakılacak olan: vicdanın, insaniyet duygularının az da olsa bir yerlerde mutlaka var olduğunu unutmamaktır. Unutmamaktır ,dünlerde bugünün yaratıcısı olduklarını, sonsuz patikalarda sonsuz izleri bizim için bıraktıklarını. Emaneti kucaklama demidir şu vakitler, senin, benim ve nice nice bizlerin, asırlarca. Baharların kızgın buharlarında demleme zamanıdır zaferi, közünde kavrulan acılarla tadlandırarak inancımızı. Geçmişin tozunu buğdayın dallarıyla toplayıp, bugün sermek gerek yarına. Hiçleşmeden, var olmanın onurunu taşımak gerek ağır omuzlarımızda. Güneşin yakıcı anlamını, kışı yaşayanlar tek bilmesin. Zenginin hanelerindeki şömineler yıkılsın teker teker. Teker teker çatılar yapılsın, çıplak ayaklı çocuklara, en çok da esmerlerine… Ve yine de yazmamalı tarihi, savaşta olmayanlar.
Sınıf süzgecinden geçmeden gelebilsin insanlar bir araya. Bir kadın, göğsü sorgulanmadan emzirebilsin evladını. En az toprak kadar eskilerimiz, daha fazla yaşasın ömrünü. Ölümün yaşı gençlerin peşini bıraksın. Peşini bıraksın ki, genç yaşta ölmenin anlamı silinsin tüm galaksilerden. Özgür yaşamdan çeksin ellerini sömürgeler, soykırımcılar, katliamcılar, yaşam katilleri. Eli kanlılarla dolan bu topraklar birer birer dökülsün uçurumlardan, Tanrılaşmadan. Kan emen Tanrıların sonudur Kürdistan Devrimi. Zalimi, zorbayı yıkan felsefenin adılaşır (bu cümleyi anlamadım değiştirebilirsiniz) sıra dağlarımız. Sevgi çemberimiz gün be gün büyümekte, yoldaşlık, sınırlarını parçalayıp yücelmektedir. Ve sen eyyyy elleri kandan arınmayan cellatların aşığı ! Özgür yaşamın kaynağı da , yolcuları da buradadır. Uygarlıkların çaldığı ateş burada alınır ancak. Kara lanetten halkını kurtaracak kadar cesur musun? Özgürlüğün tadına varacak kadar güçlü mü peki duyguların? Yoksa çirkin bir ölümü mü beklemektesin?
‘’Yitik bir ülke…
Kürdistan…
Yitik ülkemin halkından olmak ne acı.
Kaçmak namertlik, kaçmamak çirkin bir ölüm.
Bir lanet sıkar boğazını, ömür çarmıhında kurban olursun.
Lanet gevşetir pençelerini.
Kural yok, kural ölerek nefes almak.
Kural yok, yaşam kuralı hiç yok.
Lanet varsa yaşam haramdır.
Yürek nedir ki lanet varsa?
Yüreğin değersizdir, duyuşu yoktur.
Düşünsen ihanettir gerçeğe.
Bir cüzzamlı gibi her yanından cerahat akmaktadır.
Herkes senden kaçmaktadır.
Kirli ve çirkin bir yaşam, yaşam değildir.
Tek çaren ya özgürlük, ya ölümdür.
Başka yol yoktur, başka bir el yoktur tutacak.
Ne bir sevgili, ne bir dost,
Ne bir söz, ne bir gülüş.
Helalinden bir nefes dahi yoktur.
Özgürlük yoksa tek şey vardır, ölüm ! ’’ Rêber Apo’ nun bu sözleriyle yeşerdi umutlar. Ve birer gerçeğe dönüşmekteler bir yoldaşta bedenleşerek. Umudu, sevmeyi, yaşamı, emeği ve nice güzel olanı yüreğinle toprağa alan arkadaş ! Hain bir kurşun alsa da seni bizden: toprağa aldıklarınla yeşerecek yarınlar. Ve ben silahını yerde bırakmayıp, yükselteceğim kızıl bayrağı göklere……
‘’ Ya Onurlu Bir Yaşam, Ya Şerefli Bir Ölüm !
Önder APO
VİYAN AMED