HABER MERKEZİ
Bir gerillanın başka bir gerilla yoldaşına yazdığı mektubunu olduğu gibi buraya alarak gerillanın nasıl bir yürek işi olduğunu yeniden yazalım.
“Yoldaşımızın sevinci bizim sevincimizdir. Yoldaşımızın moralli olması bizim moralimizdir. Yoldaşımızın başarısı bizim başarımızdır. Bunun içindir ki sen giderken o coşkulu ruh haline çok sevinmiştim. Ve o coşkulu ruh halini bana da bırakmıştın.
Genç yoldaşların hemen düşmanın eline geçmemeleri gerekir diye hep düşünürüm.
Olanı bir daha geri çevirme imkânımız yok bunun için geçmiş olsun diyeceğim ama düşmanı sevindirmek için de hayıflanmayacağız.
Biz dağlara gelirken kellimizi koltuğumuza alarak çıktık. Yani en seveceğimiz olan varlığımızı yani canımızı bu halk için vermeye geldik. Bunun için bizim için tüm alanlar direniş alanlarıdır. Tüm alanlar işgalci ve sömürgeci güçlere ve tabii onları kollayan, koruyan, onların ayakta durmaları için her türden yardımı yapan, para sağlayan, ölüm tekniklerini vererek insanlığa karşı suç işleyen bu kapitalist modernistlere karşı direniş alanlarıdır.
Evet, yoldaşım sömürgeci sömürgecidir. İşgalci işgalcidir. İşgalcinin ve sömürgecinin dünya da nerede olursa olsun iyisi kötüsü olmaz. Sömürgeci bunun için sömürgecidir ve bunların topu insanlığa karşı suç işleyen güçlerdir. Bunun için senin bir sömürgeci güç tarafından başka bir sömürgeci gücü teslim edilmeni yadırgamıyoruz. Onlar bizi vurmak için, öldürmek ve yok etmek için uğraşırlar biz ise halkımıza ve halklara verdiğimiz sözler ekseninde direnişimizi kesintisiz sürdürürüz.
Yoldaş, yaşanan şahadetlerden bahsediyorsun. Ve tabii şehit düşen birçok yoldaşı bizatihi tanıyorsun. Birlikte kaldığın yoldaşlardır. Ve birçoğu bize komutanlık ve yöneticilik yapmış yoldaşlardı. Ve gerçekten Rüstem arkadaşın, Çicek’in, Ali Şer’in, Xebat’ın, Ruken’in, Brusk’ün, Simko’nun şahadetleri bize çok ağır gelmiştir. Onlarla bu dağlarda yıllarca yaşayanlar olarak onların bize ektiklerini ancak bir biz bilebiliriz. Yukarıda ismini verdiğim yoldaşların birçoğunu ben şahsen en az 17-18 yıldır tanıyordum. Birçok cephede birlikte aynı alanlarda, sömürgeciliğe karşı mücadele ettik. Evet, gerçekten bu yoldaşların şahadeti ağır geldi. Duygu dünyamızı çok zorladı.
Ancak yoldaşım şunun bilinmesini istiyoruz: Mücadele artık eskisi gibi olmayacak. Ve eskisi gibi de yürümüyor. Biz artık mücadeleyi sonuçlandırmaya söz vermişiz. Yani devrimi başarıyla mutlaka ama mutlaka taçlandırmak için söz vermişiz. Bunun içinde adımlarımız atıyoruz. Yani kavga yani mücadele yani devrim yani özgürlük savaşı artık eskisi gibi yürümüyor ve yürümeyecektir. Özgürlük savaşının boyutu çok çok yükselmiştir. Bunu bilen işgalci güçler ne kadar güçleri varsa, ne kadar dostları varsa, ne kadar öldürücü teknikleri varsa, ne kadar uşaklık edecek para babaları varsa, bize karşı ne kadar uşaklık edecek, işbirlikçilik edecek, ihanet edecek düşkün, düşürülmüş, ruhunu ona buna satmış ne kadar tip varsa hepsini topyekûn harekete geçirerek bir mücadele yürütüyorlar.
Yoldaş, gerçekten artık özgürlük savaşı eskisi gibi yürümeyecektir. Çünkü Kürt halkının düşmanları Kürt halkını soykırımdan geçirmek için yemin etmişlerdir. Kaldı ki Kürt halkını ya soykırımda geçirerek ayakta kalacaklardır ya da geri adım atarak Kürt halkının özgürlüğünü kabul edeceklerdir. İşte kritik eşik budur. Hani Shakspeare diyor ya: “olmak ay da olmamak tüm sorun budur.”
Evet ya özgürlüğümüzü kabul edeceklerdir ya da saldırılarına devam edeceklerdir. Bu söylenenler sıradan bir durumun yaşanmadığını göstermektedir. Eskilerde bu olağanüstü süreçlere devrim anları derlerdi. İşte Kürdistan’da şimdi tümden bir devrim anını yaşıyoruz. Devrim anlarının kazanımları da büyük olur kayıpları da. Önemli olan kayıplarını zafere götürecek bayrak haline getirmesini bilmektir.
İşte biz Rüstem yoldaşlarımızın şahadetini Kürdistan’da demokratik özerkliği inşa etme temelinde köklü bir mücadeleye dönüştürerek başlattığımız lakin yarım bıraktığımız Devrimci Halk Savaşımızı çok ileri düzeyde tırmandırarak tarihin bu sürecinde başarıyla çıkacağımıza sonuna kadar inanıyoruz.
Yoldaşım işte bu yukarıda söylenenler ışığında Rüstemlerin, Çiçeklerin, Ali Şerlerin ve Xebatların ve 2011 yılında şehit düşen nice yoldaşımızın şahadetlerini böyle anlamlandırırsak bu şahadetleri kesintisiz direnişe vesile yaparken bu yoldaşlarımızın şahadetine değer biçmiş oluruz ve de onlara sahip çıkmış oluruz.
Mektubumu sonlandırırken, öncelikli olarak Önder Apo’ya veripte yerine getiremediğimiz, eksik yerine getirdiğimiz sözlerini bu yıl telafi etme temelinde mücadeleye yüklenerek başta önderliğimize, şehitlerimize, halkımıza ve siz yoldaşlara söz veriyoruz.”
Hayri Engin