Masa başında planlar yapıp dünya fatihi olma hayali kuranların, akan kandan elde ettikleri kazançlara kadeh tokuşturanların dağlarımızdan haberi var mı? Dünya artık onların dünyası değil! Dağlarda örülen özgür yaşam ilkeleriyle yeni bir dünya yaratılıyor.
Nisan yağmurları kış boyunca bombalanmış dağlarımızı yıkayıp temizliyor. Eriyen karlar boz bulanık sel halinde akıp gidiyor. Güneş açtığında yeşile bürünmüş doğanın ışıltısından gözler kamaşıyor. Kürdistan dağları, ormanları, nehirleri gerçekten çok dayanıklı ve bu büyülü gücünü insanlarına da vermiş.
Halkın büyük savunma güçleri dağlarla özdeşleşmiş, bir olmuş adeta. Ölmek ve öldürmek için değil özgür yaşamı savunmak için dağda yaşamayı bir ilke haline getirmiş.
Fakat gerillanın bir gününü bile yaşamaya asla cesaret edemeyecek olan AKP-MHP’nin ağa-paşaları gencecik Anadolu çocuklarını Kürdistan dağlarında ölüme göndermeye devam ediyorlar. Örneğin Erdoğan ve Bahçeli’nin dillerinden düşürmedikleri gerilla komutanı Murat Karayılan’ın bir gününü değil, bir saatini bile yaşamaya yürekleri var mıdır? Bunu ancak bir fantezi olarak düşünebilirler. Belki yaşlarını bahane yaparlar ama hemen hemen aynı yaştalar. Diğer eski arkadaşlarımız da öyle. Erdoğan, Bahçeli ya da herhangi bir vezirleri dağ zirvelerindeki yaşama kaç saat dayanabilirler? Askerlerinin hali de onlardan farklı olmasa da “Eh biz asker değiliz, askerlerimiz var!” diyebilirler. Fakat dikkat edin gerilla komutanları “bizim şervanlarımız var, bizim yerimize onlar direniyor” demiyor tamamı aynı koşullarda yaşıyor; bir farkla ki gerilla komutanları daha fazla çalışıyor, daha çok zorluklara göğüs geriyor! Mesele sadece zorluklara dayanmak da değil özgürlük uğruna yürütülen mücadele halkın mücadelesidir ve sömürgecilik bu yüzden kaybetmeye mahkumdur.
Dağların bombalanmasıyla her şeyi halledeceğini düşünen vahşi zihniyetlerine rağmen gerçekleri itiraf edenler var: “Dağlara yağdırdığımız bombaların sadece bir kısmını Türkiye’ye yağdırmış olsaydık tüm Türkiye en az on kez yerle bir olmuştu. Bunlar nasıl dayanıyorlar?” diye soruyorlar. 15 Temmuz’da Ankara’ya bir-iki tane roket atıldı, gördük işte korkuya teslim oldular, ülkeyi korku imparatorluğuna çevirdiler, hiçbir bombardımanın başaramayacağı kadar büyük bir yıkıma yol açtılar.
Hani o yürek? Gerçekten sadece bir saatimizi yaşamaya var mıdırlar? Böyle olmadığı halde niye bu kadar ahkam kesiyor, bağırıp çağırıyorlar? Yaşadıkları saltanatı başka türlü gizleyemediklerinden ve asker ölümü olmadan, savaş olmadan koltuklarını koruyamadıklarından olabilir. Bunlar ultra lüks yaşamlarını ve iktidarlarını askerlerin kanı üzerine kurmuşlardır. Bu kan ilelebet emirlerine amade olmayacaktır. Askerleri “beka tehlikede ve ülke bölünüyor” yalanıyla daha ne kadar motive edebilirler ki?
Altı çoktan oyulmuş olsa da Mustafa Kemal ilkeleriyle eğitilen ordunun komuta kademesi 1922’de kaldırılan saltanatın geri getirildiğinin farkındadır. Bu saltanattan nemalananlar arasında emekli-emeksiz Paşalar da var. Ne pahasına? Yoksul halk çocuklarının kanı pahasına…
Bu saltanata zemin olanların ikinci büyük çoğunluğu ise “gönülsüz biat” konumunda olan emekçi halk kesimleridir. Yeterince örgütlü olmayan emekçi kesimler savaşın asker deposu konumuna geliyorlar. Birçok ülkenin demokratik devriminde emekçi halk ve askerler birlikte hareket etmiştir. Fakat Türkiye gerçekliğinde tarihsel-toplumsal realite çok farklı olmuştur. Mesela askerlere en insani şekilde telkinde bulunup, saraylarda yaşayan bu siyasi elit uğruna ölüme gitmeyin dememizin nasıl bir pratik karşılığı olabilir? Bir kere bu sarmala girmişlerdir, kimse onları çıkaramaz. Siyasi karar gerekiyor. Bu kararı alacak olan TBMM ise devre dışıdır. Saltanat sistemi savaşla besleniyor. Bunu durdurmanın başka seçeneği kalmayınca savaş derinleşiyor.
Gerillanın olağanüstü büyülü yaşamı bu yüzden savaşla iç içe şekilleniyor. Bu yüzden zorlu olsa bile dayanıklılığı had safhada artıyor. Bu sadece doğa ve düşman gerçekliğiyle ilgili değildir. Dünya çapında eşsiz bir tarz, tempo ve derinlik kazanmış olan eğitim sistemi sayesinde en yeni olan gerilla adayı bile birkaç hafta içinde uyum sağlamaya başlıyor…
Gerillanın bir saatini yaşamaya yüreği olmayan kanlı zalimlere karşı Kürdistan gençliğinin daha fazla gerillalaşmasının zamanıdır. Dağlarımıza bahar geldi, siz de gelin!
Nurettin DEMİRTAŞ