HABER MERKEZİ
2006 yılının 1 Şubat’ı 2 Şubat’a bağlayan gecesi yani, 15 Şubat komplosunun 7’nci yıldönümüne sayılı günler kala, Güney Kürdistan’ın fedai kelebeği Viyan Soran (Leyla Wali Hüseyin) “İmralı Adası etrafındaki mumlar içinde bir mum olmak istiyorum” diyerek uluslararası komploya karşı Heftanîn’de bedenini ateşe verdi.
Önder APO 15 Şubat 1999 yılında ABD, Türkiye öncülüğünde Uluslararası Komplo ile esir alınarak İmralı cezaevine gönderildi. Önder Apo’nun ın esir alınmasıyla birlikte Uluslararası komploya karşı ilk hamle olan ‘Hun nikarin roja me tari bikin – Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla Mereş’taki cezaevinde tutulan Mehmet Halit Oral’ın 9 Ekim 1998 gecesi bedenini ataşe vermesiyle başladı. Sonrasında Avrupa, Kürdistan, Rusya, Yunanistan, Türkiye’de ve zindanlara da yayılan eylemlerde, 100’e yakın kişi bedenini ateşe verdi.
YJA Star Komutanı ve PKK Yeniden İnşa Komitesi Üyesi Viyan Soran (Leyla Wali Hüseyin)’da uluslararası Komploya karşı 2006’yılının 1 Şubat’ını 2 Şubat’a bağlayan gece Heftanîn’de bedenini ateşe vererek şehitler kervanına katıldı. Şehit Viyan Soran duruşu, mücadelesi ve eylemiyle Kadın Özgürlük Mücadelesinin öncü komutanlarından biri oldu.
Kürdistan’ın fedai kelebeği oldu
Kollarını özgürlüğün yeline açtığı, güneşin tam da kalbine işlendiği, dördüncü kelebek misali “Heftanîn de geçit yok, direniş var” çığlıkları atan, kar çiçeklerinin bile secde ettiği bir anda direnişin adı Viyan Soran’dı.
İmralı’da tecrit ve işkence sisteminin ağırlaşması üzerine 1 Şubat 2006 günü HPG ve YJA STAR Askeri Meclis Üyesi Viyan Soran da Heftanin bölgesinde bedenini ateşe verdi. Viyan Soran, eylemi öncesinde Önder APO’ya hitaben yazdığı mektupta şunları ifade etti:
“Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Dağan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların ‘Bijî Serok Apo’ sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz.”
‘Bir tek kişi kalsak bile senin ideolojik çizgin başarıya ulaşacaktır’
Eylemini gerçekleştirmeden evvel Önder Apo’ya, ailesine, Kürt halkına, Heftanîn’deki YJA-STAR gücü şahsında tüm YJA-STAR güçlerine, Heftanîn alanının tüm savaşçı ve komutanlarına, yoldaşlarına, dostlarına ve acı çeken kadınlara birer mektup yaazan Viyan Soran, eyleminin amacını “Karanlık gecelerin aydınlığı başkan APO’ya” şeklinde tanımladı.
Önder Apo’ya yazdığı mektupta özetle şu cümlelerle anlatıyor: “Başkanım! Gerçekleştirdiğim eylemin nedeni, senin ve Kürt halkının üzerindeki komployu kabul etmediğim ve egemen devletler tarafından size ve Kürt halkına karşı uygulanan haksızlığa başkaldırmak içindir. Bir tek kişi bile kalsak senin ideolojik çizginin ve felsefenin başarıya ulaşacağına dair iddialı ve inançlıyım.”
Yeni doğan bebeklerin kulağına fısıldayan isim
Bedeninin ateşiyle sınıflı toplum uygarlığının buz tutmuş yürek ve beyinlerine bir mesaj vermek, Batı’nın İnsan Hakları Mahkemesinin yalancılığını ve sahtekârlığını ortaya çıkarmak için, tarihin adaleti önünde birçok insan gibi bir şahit olmak istediğini belirtiği eyleminden sonra birçok gerilla, kadın savaşçı ve yeni nesil Viyan ismini aldı. Yeni doğan bebeklerin kulaklarına hala Viyan ismi fısıldanır. Kürtçe bir isim olan Viyan irade anlamına gelmektedir. Bu isim sadece anlamdan kaynaklı değil bir gelenek misali direniş abidesi Viyan Soran’ın bıraktığı izler üzerine kök salıyor.
Leyla’dan Viyan’a
Hem ailesinin hem de kendisinin seçtiği Leyla ile Viyan isminin döngüsü kadın mücadelesine uzanır. Leyla Qasım’dan nasıl ki koca bir mirası devraldı, mirası daha da büyüterek ardından kalanlara da Viyan ismiyle devretti. Leylalar erkek zihniyetiyle yaşatılan ve yazılan tarihi, direnişin melodisi olduğu kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez felsefesiyle geleceği örenlere şu cümleleri bıraktı;
Leyla Qasım, idam sehpasına yürürken “Benim ölümüm halkımın uyanışı olacak” diyerek öfkeyi; Leyla Wali Hüseyin, “Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum” cümleleriyle özlemi; Leyla Agıri “Kirletilen değerlerin yeniden inşasını mümkün kılacağız” şiarıyla umudu; Leyla Kaplan (Rewşen) “Eylemimle taçlandıracağım güzel yaşamı şimdiden görebiliyorum” öngörüsüyle inancı, Leyla Güven “Zalimin üstüne böyle yürümek cesaret ister” diyerek korkusuzluğu yaşadı.
Leyla Walî Hüseyin, diğer adıyla Viyan Soran 1981 yılında Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde dünyaya geldi. Viyan Soran, 1997 yılında özgürlük saflarına katıldı. Özgürlük mücadelesi içinde moralli ve bilinçli duruşuyla tanınan Viyan Soran 2006 yılının 1 Şubat’ı 2 Şubat’a bağlayan gecede, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi ve uluslararası komployu protesto etmek amacıyla bedenini ateşe vererek, özgürlük kervanında ölümsüzleşir.
Viyan Soran, Kürt Halk Önderi Öcalan ve Kürt halkına yazdığı mektupta, “Başkanım, gerçekleştirdiğim eylemin nedeni sana ve Kürt halkına yönelik komployu kabul etmemek, egemen devletler tarafından size ve Kürt halkına karşı uygulanan haksızlığa karşı başkaldırmak içindir. Sen her zaman kadınının bağlılığını ve dürüst oluşunu bize tanıttın. Bugün tüm yetersizliklerim ve zayıflıklarıma rağmen özeleştirimi vermek, demokratik ve bilimsel sosyalizme ve yeni paradigmaya yönelik kararlılığımı göstermek istiyorum. Şehit arkadaşlar gibi keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı ve Başkan Apo’nun, halkımın ve ezilen kadınların yoluna feda edebilseydim” diyor.
Bilinçli duruşu ile kadınlara öncü oldu
Güney Kurdistan’ın en büyük aşiretlerinden biri olan Caf aşiretinden olan Viyan Soran, 1981 yılında Süleymaniye kentinde dünyaya gelir.
1997 yılında Kürt Özgürlük Hareketi’ne katılan Viyan Soran, kendisini geri götürmek isteyen ailesine, “Asla sizinle geri gelmeyeceğim. Ben özgür olacağım yere gidiyorum” diyerek gerilla alanlarında kalır.
Henüz 1 yıldır gerillada olan Viyan Soran, yaşanan birçok zorluğa rağmen kısa sürede YJA Star komutanı olur. Kadın özgürlük çizgisinde ısrarlı ve kararlı bir şekilde mücadele eden Viyan Soran, bilinçli duruşuyla tüm kadınlara öncü olur.
Viyan Soran’ın dağlarda mücadele ettiği yıllarda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo gerçekleştirildi. Onlarca gerilla ve yurtsever, 15 Şubat 1999 komplosunu dağlarda, cezaevlerinde ve yurt dışında ‘Güneşimizi karartamazsınız’ şiarıyla bedenini ateşe vererek fedai eylem yaptı. Viyan Soran ise 2006 yılında farklı bir yol seçti. Soran, 2006 yılı Şubat ayı başında Kürt Halk Önderi Öcalan’ın esaretini ve İmralı’daki insanlık dışı uygulamaları protesto etmek için Heftanîn’de bedenini ateşe vererek şehit düştü.
Şehit Viyan Soran’ın fedai eylemini gerçekleştirmeden önce Önder Apo’ya bıraktığı mektubu şöyle:
KARANLIK GECELERİN AYDINLIĞI BAŞKAN APO’YA…
Başkanım;
Senin ismini duyduğum ve seni tanıdığım günden beri yaşamı hissediyor, kim olduğumu ve nasıl yaşamam gerektiğini biliyorum. Yani fikirlerin beni bana tanıttı ve anlamlı yaşamayı öğretti. Özgürlüğün alfabesini bana öğrettin. Senin okulunda zorlanmalar yaşamışsam da hiçbir gün ikirciklik yaşamadım ve pişman olmadım. Çünkü ben okulunda anlamın, düşüncenin ve insanın gücünü keşfettim. Çok az da anladım ki, mümkün olmayan hiçbir şey yoktur. Ama insanın amacında ciddi olması, ona inanması ve ona ulaşması şartıyla. Bir kadın ve bir Kürt olarak özgürlük bana amaç oldu ve bu amaca yürekten inandım. Bunun için hasretle bir anlığına da olsa seni yakından görmek, kucaklamak, omzunda nefes almak sonra da özgürlük, kadın ve halkıma ilişkin yüreğimdekileri seninle tartışmayı isterdim.
Ancak 1998’deki içten ve dıştan geliştirilen kirli uluslararası komplo senin ve benim aramda bir ayrılık yarattı ve bu komplo benim gibi seni görmek isteyen binlerce arkadaşımın da umudunun arasına girdi. Esir alınışından sonra bende daha güçlü bir sarsılma gelişti ve yüreğimde karar ve özgürlük gücü daha da gürleşti. Seni görmenin özlemini ve umudunu hiçbir zaman yitirmedim. Seni her zaman yakından hissetmenin çabası içinde oldum. Bundan dolayı içimde her zaman seninle diyaloglar yaptım. İçimi bir enerji ve ses gibi içime dolduğunu hissettim. Ve bundan ilham aldım.
Birçok kez de rüyalarımın misafiri oldun ve bundan çok büyük bir mutluluk duydum. Ama gerçek şu ki sana yönelik tüm duygu ve düşüncelerimi dile getiremiyorum. Ancak 1999 yılından sonra her zaman bir gerçek beynimde yankılanıyordu. O da şudur senin gibi büyük bir insanın esir alınışını kabullenemiyordum ve o insan orayı hak etmiyor diyordum. Şüphesiz bu esaretin, bir halkın Önderinin ve insanlık rehberinin tecride alınışının sorumlusu olarak yalnızca komplo içinde yer alan sahtekar devletleri görmüyorum. Sahtekar, iki yüzlü, ihanetçi devletlerin ihaneti kadar benim ve diğer arkadaşlarımın zayıf ve yetersiz yoldaşlığını da bu komploda sorunlu görüyorum. Bu yüzden halk ve özgürlük umutlarını size bağlayan kadınlar her zamanlar kendilerinden utandılar.
‘Halkımın direnişini gürleştirmek istiyorum’
Bugün de 15 Şubat 2006’da Reber Apo’nun esaret altına alışının 8. yılına giriyoruz. Bununla birlikte uluslararası komplo İmralı ve Kürt halkı üzerinde yeni ve tehlikeli bir süreç başlatmıştır. Reber Apo ve Kürt halkının barış ve demokrasi çabalarını boşa çıkarmak istiyorlar. Çok açık teslim olma ve Başkan Apo’dan vazgeçme çağrısı yapıyorlar. Bizi ehlileştirmek, Başkan Apo’suz, ideolojisiz, iradesiz bir yaşama alıştırmak istiyorlar. Bu nedenle bu gün Kürt halkı dünyanın dört bir yanında Başkan Apo’ya yönelik imha ve inkar siyasetine karşı tepkilerini haykırıyor.
Ben de sizin bir öğrenciniz olarak, meşru olmayan saldırılar karşısında bu yılın 15 Şubatında halkımın içinde size olan bağlılığımı yenilemek istiyor ve halkımın direniş eylemlerini gürleştirmek istiyorum. Bedenimin ateşiyle sınıflı toplum uygarlığının buz tutmuş yürek ve beyinlerine bir mesaj vermek, batının İnsan Hakları Mahkemesinin yalancılığını ve sahtekârlığını ortaya çıkarmak için tarihin adaleti önünde birçok insan gibi bir şahit olmak istiyorum.
‘İç gericilik ve dış saldırılara cevap olmak istiyorum’
Başkanım gerçekleştirdiğim eylemin nedeni sana ve Kürt halkına yönelik komployu kabul etmemek ve egemen devletler tarafından size ve Kürt halkına karşı uygulanan haksızlığa karşı baş kaldırmak içindir. Aynı zamanda yetersiz yoldaşlığımın bir özeleştirisi, halk ve tarih karşısında utanç duygusundan kurtulmak içindir. Bir tek kişi kalsak bile senin ideolojik çizginin ve felsefenin başarıya ulaşacağına dair iddialı ve inançlıyım. Birçok kişi senin şahsında ideolojik hattı yok edeceklerini düşünüp, söylemektedirler. Ancak ben bunu çok ciddiye almıyor boş bir iddia olarak görüyorum. Çünkü sen artık milyonlarca insanın ve özellikle de kadınların yüreğinde, beyninde ve tüm hücrelerinde yer edinmişsin.
Sen tarihe ve topluma mal oldun. Sen her zaman kadınının bağlılığını ve dürüst oluşunu bize tanıttın. Bugün tüm yetersizliklerim ve zayıflıklarımıza rağmen özeleştirimi vermek, demokratik ve bilimsel sosyalizme ve yeni paradigmaya yönelik kararlılığımı göstermek istiyorum. Az da olsa iç gericilik ve dış saldırılar bir mesaj vermek istiyorum. Çoğu zaman şehit arkadaşlar gibi keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı ve Başkan Apo’nun, halkımın ve ezilen kadınların yoluna feda edebilseydim diyordum.
‘Siz olmadan yüreğim huzur bulmuyor’
Sizin 1999 yılında esaret altına alınışınızdan sonra böyle bir eylem gerçekleştirme kararı aklımda vardı. Ancak koşul ve şartların uygun olmayışı ve özellikle sizin böyle bir eylemi kabul etmeyeceğinizi düşündüğümden ben de yaşam içerisinde dürüstlük ve bağlılığımı size ifade etmek için mücadele ettim. Bugün de biliyorum ki, bu eylemimi kabul etmeyip eleştireceksiniz. Ama ben ne yapayım Başkanım? Bazıları aşık olup el ele verip kaçıyorlar. Benimde aşık olmam bu şekildedir. Yüreğim siz olmadan, ülkemin çocuklarının yüzünde gülücükler olmadan huzur bulmuyor. Bu kararımı böyle bir süreç ve zamanda sizden ayrı ve uzak geçen 8 yıl geciktirmiş olmamdan dolayı sizden özür diliyorum.
Çok inançlı ve umutlu olduğumu da söylemek istiyorum. Özellikle de PKK’nin Yeniden İnşa Komitesine seçilmek için adımı dile getirdiğinizde ve beni sorduğunuzda, bana dünyanın en büyük onur ve armağanını verdiğinizi hissettim. Bunu büyük bir onur olarak görüyorum. Devamla perspektiflerinizde Güney devrimini kadın devrimi olarak adlandırmanız bende mücadeleye olan inancı geliştirdi. Şimdi de Güneyin içinde var olan bu ölüm sessizliğine karşı bir Güney kadını olarak yarattığınız çaba ve değerlerinize azda olsa bir cevap olmak istiyorum. Başarılı bir sonuç elde edeceğimden dolayı çok mutluyum.
Son olarak görüşme hasretimi, sevgilerimi ve selamlarımı siz emsalsiz insana sunuyorum. Başkanım bunu hiç unutmayın, sizi çok özlüyoruz, sizi çok özlüyoruz.
Selam, saygı ve hasretimle…
Leyla Wali Hüseyin