BEHDÎNAN-
Bilinmelidir ki sokaklar halkın ve gençliğin dilidir. Gençler ve genç kadınlar sokakları TEW TEW leriyle ve tililileriyle kendilerini bir ateş topu haline getirerek direniş alanlarına döndürmelidir.
Gün intikam günüdür, gün düşmanın gölgesini bile Kürdistan’da yaşatmama günüdür, gün en kutsal değerlerimize sahip çıkma ve koruma günüdür, gün gerillalaşma ve toprağına aşkla tutunma günüdür…
JIYAN ŞENGAL YAZDI…
Tarihin başlangıcından günümüze kadar, toplumun kendi düşüncelerini oluşturmaları, biçimlendirmeleri ve bir kimliğe büründürmeleri bunlar adına yaptığı tüm hareket ve faaliyetler büyük bir sanat ve kültürel olarak yapılmıştır. Bir toplumu var kılan, tanıtan, yayan ve kimlikleştiren kültürdür. Bundan kaynaklı kültür deyince sadece şekilsel olarak ele almamak gerekir. Asıl olan; kültür toplumun nefesi, varlığı ve ruhudur. Bin yıllar geçmesine rağmen kültürün yaşaması ve yaşatılması onun canlılığını göstermektedir.
Mezopotamya iklimiyle, toprağıyla, yurtseverliğiyle, direnişçiliğiyle tüm insanlığa ve tüm kültürlere beşiklik etmiştir. Mezopotamya’nın kutsallığı ve bereketi tüm kültürleri ve halkları bağrında besleyip büyütmüştür. Bu coğrafyanın kadim halklarından biride Kürt halkıdır. Toplumsal kültür ve toplumsal hafıza Kürtlerde dengbêjlik, müzik, folklor üzerinden gerçekleşmiştir. Kürt halkının kültürü, renkliliği ve cıvıltısı tüm halklar üzerinde yıllarca etki göstermiştir. Kah hayranlık duyan halklar, kah düşmanlık besleyen ve bu kadim kültürü yok etmek isteyen faşist güçler ortaya çıkmıştır. Kürt halkı kendi kültürüne karşı hayranlık ve saygı duyan halklarla ortak bir şekilde yaşamıştır ve kominal bir şekilde kültürünü paylaşmıştır. Düşmanlık duyan güçlere karşı da her zaman farklı yöntemlerle direniş içerisinde olmuştur.
Özellikle sanat ve kültürün bu zamana kadar yaşatılmasını sağlayan, asıl var eden, güzelleştiren ve estetik bir şekilde yansıtan kadınlar olmuştur. Kadınlar direniş kültürünü kendi varlıkları haline getirerek günümüze kadar bunu büyük bedeller ödeyerek canlı tutmuştur ve hala da büyük ve fedai bedeller ödeyerek yaşatmaktadır. Kürt halkının kültürüne karşı her ne kadar düşmanın işgal saldırıları ve sömürme yöntemleri gelişmişse de günümüze kadar sözsel ve görsel olarak korunması bir nevi Kürt kadınının sayesindedir. Özellikle Kürt kadınları öncülüğünde destanlarda ve denbêjilerde dile getirdikleriyle Kürtlerin direnişçi karakterlerini, yurtseverliklerini, toprakla olan bağlarını anlatmış ve tarihe mal etmişlerdir. Kürt kadınları adeta ülkelerine duydukları aşkı ve sevdayı muazzam bir kültürle sevdirmiş ve kendi yaşamlarıyla kültüre olan bağlılığın ahlaklı yaşamın bir ilkesi olduğunu ortaya koymuştur. Bundan kaynaklı en çok da kadın, faşist egemen zihniyetin hedefi olmuştur.
Tarihte bakıldığında siyasi, toplumsal ve kültürel olarak her şey Kürt halkının elinden gerek zorla fiziki olarak, gerekse bin bir türlü hile ve asimilasyon yoluyla alınmıştır. Yöresel kıyafetlerimize, dilimize, halaylarımıza, şarkılarımıza her an ve her saniye düşmanın saldırısı olmuştur. Kürt kadınları ve erkeklerinin yöresel kıyafetleri onların rengini ve varlığını yansıtmaktadır. Düşman zihniyeti her yönden bu kültürü rengi ve varlığı ortadan kaldırmak istemektedir. Tarihte bunun bir çok örnekleri vardır. Bir çok direnişçi öncülerimiz kültürümüzü korumak ve yaşatmak için gözünü kırpmadan kendini uçurumlardan atmıştır ve büyük serhıldanların öncüleri olmuştur.
Bilindiği gibi 25 Aralık 1925’de 671 kanunlu yasaya göre “şapka ihtisası hakkında kanun” yasası çıkarılmıştır. Bu kanunun çıkarılmasındaki amaç kültürümüzü yansıtan kefiyelerin ve şaşıkların geri bir sembol olarak belirtilmesidir ve sözde modernizm adı altında bir kültürün sembolleri yol edilmek istenmiştir. Bu kanunu kabul etmeyen ve protesto eden birçok kişi yakalanmıştır ve idama mahkum edilmiştir. Bunun yanında kadınlarında giyim ve kuşamında değişiklik ve asimilasyon politikaları Şex Said ve Dersim katliamıyla başlamıştır. Çok bilinçli ve sistematik bir şekilde bir çok öğretmen ve görevli kişi Kürdistan topraklarında özel olarak görevlendirilmiştir. Faşizmin temsilcilerinin tek görevi kendi kültüründen utanan, yabancılaşan ve bu kültürden kaçan bir toplum yaratmak ve düşman kültürü içine hapsetmek varlığından uzak tutmaktır. Bunu yapmak için fiziki bir şekilde kürdistan topraklarına ve kültürüne saldırmıştır, köylerimizi yakmıştır ve halkımızı göçe zorlamıştır. Bununla da yetinmeyen faşist zihniyet bireyciliği, kültürsüzlüğü ve toplumsallıktan kopuşu sıra dışı, farklı, çılgınlık, deli-dolu vb. kişilikler olarak göstermiştir. Bunun için bir çok yöntem uygulayarak asimilasyon politikalarını her an yürürlüğe koymuştur. Sahte bir sanat ve sahte bir kültür oluşturmalarının yanı sıra birde yarattığı bu sahte sanatçılara hayranlık kitlesi oluşturarak toplumda sahte tapınma duygularını geliştirmiştir.
Düşman çok bilinçli bir şekilde zihinleri uyuşturmak için Kürdistan şehirlerinde Amed, Agirî gibi direnişçiliği en önde olan şehirlerimizde Dossi Dossi adında konserler vererek kültürsüzlüğü yaymaya çalışıyor. Faşist düşmanın örgütlemeye çalıştığı festivallerle bizim Kürt kültürümüzün yansıtıldığı festivaller örtbas edilmek isteniyor. Bununla birlikte eğlence kültürsüzlüğüyle kendinden geçen, sanal medyasıyla gerçek dünyasından kopan, kendi dışında herkes gibi olmaya çalışan, lümpen ve ucubeleşen bir gençlik kimliği yaratmak istemektedir.
Faşizmin saldırganlığı her gün ve her an artıyor. Bu vahşice bir tarzla yapılıyor. Toplumsal ve tarihsel değerlerimiz düşman çeteleri tarafından yağmalanıyor, her gün insanlarımız kaçırılıyor ve katlediliyor, ahlaki değerler yerle bir ediliyor, isyanımızın ve sevincimizin çığlığı olan halay ve tilililerimiz engellenmeye çalışılıyor, Kürtçe şarkı dinleyen ve Kürtçe konuşan gençlerimiz katlediliyor, mezarlarımızın üzerlerine karakollar inşa ediliyor, şehitliklerimize en kutsallarımıza saldırıyor… Şu an Kürt kültürünü ve dilini en masum, en saf bir şekilde ve büyük bir aşkla savunan kahraman gerillalara kimyasallar atıyor ve bununla birlikte doğamızı ve topraklarımızı katletmeye halkımızı Kürdistan topraklarından çıkarmaya çalışıyor. Önder Apo “Aç kalın, toprak yiyin ama topraklarınızı, tarihinizi terk etmeyin” dedi. Düşmanın bu kadar ahlaksız ve münafıkça saldırısına karşı direniş kültürünün en büyük temsilcisi Önder Apo’dur.
Önderlik Direniş kültürünü büyük bir aşkla, tutkuyla, ve umutla İmralı duvarlarını parçalarcasına yürütmektedir. PKK hareketi kültürel soykırıma karşı Önder Apo öncülüğünde bir mücadele başlattı ve 50 yıldan fazladır bu mücadele kültürel soykırım kıskacında olan Kürt halkını ve gençliğini uyandırmak ve mücadeleye çekmektedir. Bugün yüzlerce genç ve genç kadın bu direnişin bir parçası olmak ve yer yüzünü aşkın yüzü yapmak için mücadele saflarına katılmış ve kaçmadan, korkmadan, bir an bile sistemin sahte yaşamına özlem duymadan fedaileşmiştir. Bizler bu direnişin öncülerini bir saniye bile unutmadan APO’cu gençlik ve ve genç kadınları olarak faşizme karşı mücadele etmekten bir an bile geri adım atmamalıyız. Öyle bir süreçte yaşıyoruz ki faşizm son demlerini yaşamaktadır ve bundan kaynaklı aç köpek fırın kapağını deler misali etrafına saldırmaktadır. Genç kadınlar özellikle bu saldırılara karşı büyük bir onursal direnişe geçmelidir. Her yerde özgürlük halayları ve tililileri olmalıdır.
Ama bilinmelidir ki sadece halay çekmekle başarılı bir sonuca ulaşamayız. Bugün düşmanın şehitlerimize saldırması, yaşı büyük anne ve babalarımızı zindanlara atması, cezaevlerinde hasta tutuklularımızı ölüme terk etmesi onurumuza büyük bir saldırıdır. Bununla da yetinmeyip kendince Sahte Kürtçülüğü Hüda-Par ve KDP yoluyla yaratmak ve bunu da özel savaş alanlarında yapmak istiyor. Kesinlikle bu politikalara karşı tüm genç ve genç kadınlar sadece evde değil; sokakta, okulda, iş yerinde yaşamın her alanında Kürtçe konuşmalı, Kürtçe okumalı ve Kürtçe şarkılar söylemelidir. Yöresel kıyafetleriyle dolaşmaktan utanmamalı ve onur duymalıdır. TC faşizmi TRT Kurdi yoluyla kürt kültürünü yok etmek istiyor ve yoz bir kültürsüzlük yaratmak istiyor. Kesinlikle TRT Kurdi kanalı her yerde teşhir edilmedi ve izlenilmemelidir. KDP’nin kanalları Rûdaw ve K-24 teşhir edilmelidir ve düşmanın bir kanalı olarak ele alınmalı ve Kürt kültürüne karşı oldukları bilinmelidir. Bugün tüm dünya TC faşizminin Barzani ailesi yoluyla Kürdistan topraklarını işgal ve ilhak etmeye çalıştığını ve Kürt halkını kültürel bir soykırıma uğratmaya çalıştığını görmektedir. Bunun yanında da tüm dünya ihanetçi çizgisine karşı tek direnen yegane gücün Kürdistan özgürlük gerillalarının olduğuna şahitlik etmektedir. Tarih nasıl ki bu direnişte yer alan kahraman kızlarını ve oğullarını unutmayacaksa, bu hain gücün karşısında durmayan, sesini çıkarmayan, kültürüne sahip çıkmayan kör, sağır ve dilsizleri de unutmayacak ve affetmeyecektir.
Faşizm bu saldırılarıyla yola çıkarak Kürdistan ve Türkiye’yi büyük bir cezaevine dönüştürmek ve etrafımızı kanlı zincirlerle örmek istiyor. Bundan kaynaklı binbir türlü yöntem uygulamaktadır. Sokakların sahibi olan gençliği sokaklardan uzak tutmak; hareketsiz ve eylemsiz kılmak için korkutma, kıskaca alma politikalarını yürürlüğe koyuyor. Fakat bilinmelidir ki sokaklar halkın ve gençliğin dilidir. Gençler ve genç kadınlar sokakları TEW TEW leriyle ve tililileriyle kendilerini bir ateş topu haline getirerek direniş alanlarına döndürmelidir. Genç kadınlar bugün hiç olmadığı kadar bir bilinç düzeyine ulaşmıştır. Hiç olmadığı kadar devrime ve sadece devrimle gelecek olan zafere yaklaşmış ve inanmıştır. Genç kadının mücadelesi ve bilinç düzeyi gerçekten iktidarı ve faşizmi korkutmaktadır. Genç kadın için eyleme geçmek kimlikleşmenin adıdır. Kendini eylemsel kılan ve güç haline getiren genç kadının önünde hiçbir güç ve faşist rejim dayanamaz, yıkılmaktan kurtulamaz…
Örgütlenen, direnen ve kültürünü savunan genç kadının olduğu yerlere düşman girmeye cesaret edemez. Bunun örneklerini Kürdistan’ın bir çok şehirlerinde ve Türkiye’nin bir çok direniş alanına döndüğü sokaklarında gördük ve şahit olduk. Bundan kaynaklı onurlu ve ahlaklı bir yaşam için tüm genç kadınlar Bîjî Serok APO sloganıyla, TEW TEW leriyle ve tililileriyle sokakları faşizmin, ahlaksızlığın mezarı haline getirmelidir, düşmanın korkulu rüyası olmalıdır ve özgür kadın duruşuyla düşmanın yüzüne intikam tokadını indirmelidir…
Gün intikam günüdür, gün düşmanın gölgesini bile Kürdistan’da yaşatmama günüdür, gün en kutsal değerlerimize sahip çıkma ve koruma günüdür, gün gerillalaşma ve toprağına aşkla tutunma günüdür…