HABER MERKEZİ
İnsanların hayatlarını şekillendiren, düşünme ve davranma biçimleri ile maddi nesnelerin tümü kültürü tanımlar. Bu bağlamda kültür, maddi ve maddi olmayan kültür olarak ikiye ayrılır. Nesneler de maddi kültürün içerisindedir. Kültür, sosyalleşme ile öğrenilen bir süreçtir. Bu yüzden de toplumdaki değerleri tanımlamak ve o toplumun üyelerinin ne beklediğini anlamak için bir kültürün içindeki sembolleri anlamak önemlidir. Gündelik hayatımızda kullanılan nesneler de birer sembol olarak okunabilir. Sembollerin neyi işaret ettiği, ne anlama geldiği toplumsal aktörlerin, atfettiği anlama ve tabii ki de bağlama göre değişir.
İnsanlar gün içerisinde pek çok nesneyle temas halindedir. Çanta, küllük, araba, telefon, tablo ve daha pek çoğu insan hayatının bir parçasıdır. Kullanım amaçlarının ve işlevlerinin yanı sıra nesneler, günlük hayatta tutkuları ve endişeleri yansıtır.Benliği ve kültürel alanları anlamak için nesnelere ihtiyaç duyulur. Maddi kültür alanında çalışan Ian Woodward’a göre nesneler sosyal işaretler, benliğin temsili, kültürel ve politik gücün taşıyıcıları olarak incelenebilir.
Kültür ve nesne kavramlarını yan yana getirince bir kültüre ve o kültüre ait topluma dair nesneler çağrışabilir. Ortadoğu kültüründeki nesnelerden bahsederken nazar boncuğunun ya da Fatma’nın eli şeklinde yapılmış takıların akıllara gelmesi örnek olarak gösterilebilir. Fakat bazı nesneler var ki sadece coğrafi bir alanı temsil etmekle kalmayıp belli bir sınıfı, sosyal tabakayı ya da toplumsal cinsiyeti işaret eder. Bu nesnelerden biri de tespihtir. Tespih İslam’da Allah’ın doksan dokuz adını anmakta ve zikretmekte kullanılmaktadır. Ancak tespih; Türkiye’de kutsal alanın ötesine geçerek gündelik hayatında bir parçası olmuştur. Çoğunlukla erkekler tarafından kamusal alanda kullanılan tespihin birden fazla kullanılma sebebi vardır. Deniz Gürsoy’un Tespih: Parmaklarımın Ucundaki Huzur adlı kitabında rahatlama, zaman geçirme, kabadayılığın özelliği olarak, aksesuar ve koleksiyon eşyası olarak ve aynı zamanda statü sembolü olarak da kullanıldığı belirtilir. Bu makalede ise saha çalışmalarında erkek katılımcılarla yapılan derinlemesine mülakatlara dayanarak erkeklik kimliğinin işaretleyicisi olarak ve bir performans aracı olarak farklı erkeklikleri nasıl temsil ettiği ele alınacaktır.
Öncelikle tespihin gündelik hayatta, ibadet dışında neden kullanıldığına ve özelliklerinin neler olduğuna değinilecektir. Tespih ilk önce bakıldığında can sıkıntısı ya da alışkanlıktan dolayı erkeklerin kullandığı bir nesne gibi görünse de tespih kullanımı belli bir gruba, bir kültüre işaret etmektedir. Tespihi kullanmayanlar ve o dünyaya aşina olmayanlar için tespih belki şark kültürünü, belki güç göstermeye meyilli erkekliği temsil edebilir fakat o dünyanın içinde olanlar için bunlardan daha fazlasıdır. Tespihin bir kültür olarak belli bir anlamlar dünyası vardır. Tespihlerin malzemesinden kişilerin ekonomik düzeyiyle ilgili çıkarımlarda bulunulabilir, örneğin plastikten yapılmış bir tespih kehribardan yapılmış tespihe göre daha ucuzdur böylece kehribardan yapılmış tespihin sahibinin belli bir alım gücü ve ekonomik durumu hakkında az çok fikir sahibi olunur. Bu demek oluyor ki kişilerin tespihleri onların yaşamlarına dair ipuçları sunar.
Tespihlerin taneleri çeşitlidir, ibadet amaçlı kullananlar genelde doksan dokuzluk tespihi tercih ederler ve gündelik hayatta kullanılan tespihin ise genelde otuz boncuğu olur. Tespihin ibadet sırasında zikretme dışında gündelik yaşamda nasıl kullanılması gerektiğine dair yazılı bir kural yoktur. Fakat tespih hakkında çok fazla dile getirilenlerden biri tespihin sallanmayacağı, bunun yerine çekileceği üzerinedir. Tespihler çeşitli materyallerden yapılabilirler plastikten, yarı değerli taşlardan, değerli taşlardan, çeşitli hayvanların diş ya da kabuklarından ve ağaçlardan yapılabilirler. Katılımcıların arasında konuştuğum satıcılar tespihin önce materyalinin sonra da ustasının önemli olduğundan bahsettiler.
Genelde katılımcılar tespihi can sıkıntısı ya da el alışkanlığından dolayı gündelik hayatta kullandıklarını belirtseler de mülakatlarda sorular soruldukça tespih çok farklı anlamlar taşımaktadır. İbadet olarak kullanmanın yanı sıra, yatırım aracı ve statü sembolü olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Fakat bu çalışmada tespihi toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınacaktır. Tespihle ilgili önemli bir konu varsa o da tespihin kullanımıyla ilgilidir yani kişilerin tespihi çekmeleri ve sallamalarıdır. Bu iki tespih kullanım şekli katılımcılar için farklı anlamlar taşımaktadır. Tespih bağlam içinde ve çeşitli başka görsel sembollerle beraber okunduğunda farklı bir imaj ya da anlamlar çıkmaktadır. Roland Barthes’a göre nesnelerin işlevleri dile benzemektedir. Barthes, modanın kendi kodu olduğunu savunur ve moda gibi kültürel kodları okumanın iki katmanı olduğunu belirtir. İlk katman, gördüğümüz nesneleri oldukları gibi algılamaktır yani kot pantolonun bir pantolon ya da giysi olduğu anlamıdır. İkinci katman ise nesneleri o kültürün değerleri ve ideolojisiyle algılamaktır, bu durumda kot pantolon rahatlığı ve resmi olmayanı temsil eder. Tespihte de ikinci katmanla yorumlama, algılama vardır.
Roland Barthes’ın yaklaşımına bir örnek olarak katılımcılardan birinin “…nasıl hayvanlar familyasında hayvan çok cılızdır, ufak bir şey bir kendini şişiriyor, eller meller bir şeyler yapıyor kendinden büyük bir düşmanı kaçırıyor, algısını bozuyor. İşte böyle bir şey” demesi gösterilebilir. Katılımcı tespihi vücut hareketleriyle beraber okuyarak tespih çekmeye Barthes’ın değindiği ikinci katmandaki gibi anlam yüklüyor ve tespih sallayan erkeklerin imajını insanların algılarında nasıl yer ettiğinden bahsediyor. Tespih aynı zamanda kıyafetlerle de okunabilmektedir. Tespih sallayan insanların racon kesme maksatlı olduğunu ve mafyanın ya da mafyaya imrenen insanlar olduklarını şu sözlerle tasvir eder: “Siyah, arabası siyah, takım elbisesi siyah, gömleği siyah, her şeyi siyah tespihi de siyah.” Katılımcının ve diğer katılımcıların da verdikleri tepkiden anlaşılan şudur ki; tespih, sallansa da sallanmayıp ‘beyefendi’ gibi çekilse de erkeklere mal edilen bir nesnedir.
Satıcı olan bir katılımcı tespih hakkında “Yani dini bir kültür değil. Kişinin yaşam tarzını belli eder.4 Elindeki tutuşundan adamın yaşam tarzını belli eder” diyerek tespihin kutsal olan yönünden bağımsız dünyevi ve gündelik hayatta kullanımına dikkat çeker. İlgi çekici bir husus ise katılımcıların bazıları, tespihin ibadetin yanı sıra gündelik hayatta kadınların tespihi kullandıklarını hiç görmediklerini belirttiler ve bazıları ise kadınların da gündelik hayatta tespih kullandıklarını lakin kullandıkları tespihlerin erkeklerin kullandığı tespihlerden farklı olduğunu ve bu yüzden dikkat çekmediğini ya da evde kullandıklarını belirttiler. Kısacası tespih alıntıda olduğu gibi ‘adamların’ yaşam tarzını belirler ve erkek kültürünün bir parçasıdır.
Araştırmanın en başında katılımcılar tespihi yalnızca alışkanlık, zaman geçirme, sanat, erkek aksesuarı ya da yatırım aracı olarak bahsettiler. Fakat tespih katılımcılara göre neden erkeklere ait bir rahatlama, zaman geçirme aracı ya da aksesuarıydı? Katılımcılardan birine nasıl gündelik hayatta bu alışkanlığın edinildiği sorusunu yönelttiğimde namaz sonrası insanların kahvehaneye gittiklerinde cebinde olan tespihlerini sıkıldıklarında çıkarıp çekmeye başladıklarını ve kahvehanedeki erkeklerin birbirinden bakıp öğrendiklerini dile getirmişti. Kahvehaneler, Ömer Aytaç’ın Kimlik, Kamusal Alan ve Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Kahvehaneler makalesine göre Osmanlı’da 16.yüzyılın ortalarında açılmaya başlamıştır. Kahvehaneler, dedikodu yapmanın, bilgi öğrenme ve üretmenin ve sosyalleşmenin gerçekleştiği yerlerdir ve “konuşmalar, dertleşme, paylaşma, rahatlama vb. ihtiyaçlara karşılık gelir.”
Aytaç, kahvehanelerin neden erkeklerin bir mekanı olduğunu, kamusal alan ve toplumsal cinsiyet rolleriyle açıklar. Toplumda görünürlüğün, cinslerin toplumsal kimliklerinin toplumdaki yerini, önceliklerini mekansal olarak parçalanması, ayrılması üzerinden kültürel ve tarihsel koşullara bağlı değişiklik gösterebileceğini anlatır. İlerleyen sayfalarında kahvehanelerin erkeklerin gittiği cinsiyete göre farklılaşan, ayrımlaşan mekanlar haline geldiğinden bahseder. Bu kahvehaneler gündelik hayatı ve kamusal alana olan bakış açısını eril cinsiyet ayrımı yapan bir perspektiften tekrardan şekillendirir ve üretir. Bu düşünceyi de Aytaç böyle anlatır : “Her ‘erkek mekan’ gibi, kahvehaneler de, tekil cinsiyetçi toplumsallık, dilsel jargon, değersel formalizm vb. özelliklere göre yapılaşmışlardır, Buralarda rahatça küfür edilmekte, tekcil/eril bir pencereden anlam üretilmekte, toplumsala ait bakış edinilmektedir.” Kısacası katılımcının anlatılarından yola çıkarak tespihin tarihsel süreci kahvehaneye giden erkek kültürünün bir parçası yani kamusal alanda görünür olan erkeklik ile şekillenir. Toplumsal cinsiyet rolleri ve eril otorite kadınları özel alanda sınırlamıştır ve günümüzde de bu durum çok değişmemiştir.
Bir başka satıcı ile yaptığım mülakatta kadınların gündelik yaşamda tespih kullanmasının ne demek olduğunu sorduğumda “erkek-vari bir hava” yaratılacağından bahsetti ve daha sonra Fatma Girik’in oynadığı Erkek Fatma filmine atıfta bulundu. Filmde Girik erkek gibi davranan ve tespih kullanan bir karakterdir. Toplumsal cinsiyetlerin performans olduğu buradan da gözlemlenebilir. Tespih kullanmak ise bu performansın bir parçası haline gelmiştir.
Candace West ve Don Zimmerman’a göre toplumsal cinsiyet her gün rutin bir şekilde eylenir (Doing Gender). Toplumsal cinsiyetin eylenmesi ise toplumsal cinsiyeti bireyin bir özelliği olarak görmekten ziyade bireyin günlük yaptığı kadınlık ve erkeklik vurgulayan sosyal pratikleridir. En temel örnek ise erkeklerin duygularını belli etmemeleri ya da ağlamamalarıdır çünkü bu duygulanımlar kadınsı olarak görülmektedir. Kısacası giyim tarzımızdan, vücut diline kadar toplumsal cinsiyetimizi gerçekleştiririz. Tespih ise gerek ‘beyefendilik’ olarak gerekse ‘kabadayılık’ olarak erkekliği/masküleniteyi eylemenin bir aracıdır burada. Erkekliği eylemede (doing masculinity) her gün kullanılan tespih ise kamusal alanda ve gündelik hayatta erkeklik ile bağdaşmıştır. Kadınların ibadet etmek dışında da tespih kullandıklarını söyleyenler aynı zaman da kadın tespihlerinin daha farklı ve ‘kadınsı’8 olduğuna ve genelde özel alanda kullanıldığına vurgu yaptılar. Kısacası tespih de diğer pek çok nesne gibi cinsiyetleştirilmiştir. Bir diğer katılımcı ise bazı inşaat firma sahibi varlıklı olan kadınların da erkeklerin arasında tespihlerini kullandıklarını ya da masaya koyduklarından bahsetti.
Katılımcıya bunun sebebini sorduğumda ise emin olmamakla beraber erkekler arasında kadınların kendini rahat hissetmek istedikleri için ya da kendini ispat etmek istedikleri için tespihlerini masaya koyduklarını belirtti.9 Burada West ve Zimmerman’ın toplumsal cinsiyet için dediklerinin izleri görülür. Bu varlıklı kadınların erkeklerin olduğu ortamlarda, toplantılarda masküliniteyi eyledikleri (doing masculinity) görülebilir. Erkeğe atfedilen aktiflik, güçlülük, sertlik bu varlıklı kadınlar tarafından gösterildiği ve onların performanslarının bir parçası olduğu düşünülebilir.
Bu yazıda, Türk kültüründe tespihe nasıl bakıldığına, nasıl değerlendirildiğine değindim ve bu değerlendirmelerin kamusal alan, kahvehaneler ve erkeklik ile nasıl bağdaştırıldığını yaptığım mülakatlar üzerinden kısaca anlattım. İkinci olarak da kıyafet ve duruşun yanı sıra tespih kullanımını bir performans olarak yani bir toplumsal cinsiyeti, erkekliği eyleme biçimi olarak inceledim. Bütün bunlar ise toplumda hem bireylerin birbirleriyle etkileşiminin hem de bireylerin nesnelerle olan etkileşiminin incelenmesinin mikro bir örneğiydi. Nesneler, sadece yararlılıklarıyla değil taşıdıkları anlamlar doğrultusunda semboller olarak da değerlendirilmelidirler. Çünkü temas halinde olduğumuz bütün nesneler toplumsal cinsiyet normlarını ve hayatımızın tüm alanlarını etkiler
Katia Arslan