HABER MERKEZİ
Bugün ilk defa güneşin yolcularına yazmaya karar verdim. Size yazmak hiç kolay olmayacak. Çünkü sizi anlatmaya ne bu sayfa yeter ne de yüreğimde akan kelimeler sizi anlatabilir. Onlar güneşin yolcularıydılar. Ölüm meydanlarını yaşama açtılar.
Dersim ve Botan’nın güzelliklerini yürekleriyle daha da güzelleştirdiler. İnsanlığa sevgiyi, yeni bir yaşam sundular. Avuçlarında ve gülüşlerinde doğan ve batan güneş onlara her gün selama durdu. Kiminiz kara, kiminiz ela, kiminiz yeşil bakardınız. Her birinizin gözünde rengarenk görünürdü her şey.
Ay ışığı dağlara vurduğunda siz yol alıyordunuz maviliğe. Kızıla uzanıp, dağların zirvelerinde karanfil topluyordunuz. İnsanlığa özgürlüğün geleceğini müjdeliyordunuz. Zafer sevinçlerinizi insanlığa haykırıyordunuz.
Sizi ülkemin alaca karanlığında parlayan yıldızlardan, dağların zirvesinde açan ülkemin çiçeklerinden soruyorum.
İnsanların doğasında doğup, büyüyüp, ölmek vardır. Biz Apocu militanlar olarak insanlığa ölümsüzlüğü yani yeniden doğmayı bağış ettik. Bazıları yaşamak için doğar, sizler ise yaşatmak için doğdunuz. İnsan doğasını inkar etmeyip insanlığı yarattık. Yaşanmaz denilen yerleri cennet yapıp, yaşadık. Cennet içinde cenneti yarattık. Sizi ülkemin alaca karanlığında parlayan yıldızlar soruyorum. Acıya gülümseyerek mutluluğu yarattık. Biz ki aşkı, sevgiyi ölümsüz eyledik ve yaşamı güzelleştirdik. Biz ölüme giderken gülümseyen yoldaşların ardıllarıyız. Bir amaç uğruna ölmek her zaman yaşamaktır diyenlerin izinde olduk, olacağız.
Evet, değerli yoldaşım Felat sana uzun bir dönemdir yazamıyorum. Yoğunluktan dolayı sana yazamadım. Sana bir şey söylemem lazım heval Ferhat. Küçüklüğümüz hep beraber geçti. Sen katıldıktan sonra katılmayı çok istedim. Şehit haberini duyduktan sonra kesin katılma kararı aldım. Bu yaşam içerisinde hiç zorlanmadım. Çünkü bendeki intikam ateşi gün be gün derinleşiyordu.
Şehit Bêrîtan Akademisinden eğitim gördüm. Parti içerisinde dönüm noktamdı diyebilirim. Parti merkezinde eğitim almak benim için heyecan vericiydi. Özellikle özgün yani kadın arkadaşlarla beraber eğitim görmek insanı hem mutlu ediyor hem de böyle bir ortam gurur vericiydi benim için. Şehit Beritan Akademisine geçtim. Amacım akademide büyüdü. Tek bir arkadaşın intikamını değil milyonların intikamını almak için, şehit düşen yoldaşlarımın intikamını almak için ant içtim
İki ay önce Xinere Şehit Şerif Bölüğüne düzenlemem oldu. Bölüğe gelmeden önce karargahta kısa bir dönem arkadaşların yanında kaldım. Kuzey tartışmaları netleşene kadar karargahta kalacaktım. İki ay sonra Kuzey’e gidemeyeceğimi şehit Şerif Bölüğüne düzenlemem olduğunu söylediler. Kuzey için arkadaşlar acele ettiğimi söylediler. Bende böyle bir süreçte kendimi örgüte dayatmak istemedim onun için çok dayatmadım. Böyle bir süreçte Apocu militanlar olarak her yerde örgütümüze ve halkımıza cevap olmalıyız. Gelecek bahar benim baharım olacak. Bahar için umutlarımı yüreğimde taşıyorum. Bu sene Kuzey’e gidemedim ama gelecek için umutlarım var. Bu pratiğe en iyi şekilde katılmak için elimden gelenin daha fazlasını yapacağım. Kuzey’e gitme umudumu daha da gürleştireceğim. Şehit Şerif alanına bu temelde geldim. Şehit Şerif alanına bu temelde geldim. Bölüğe gelir gelmez askeri eğitimlerimiz başladı. Askeri eğitimler sırasında yeni bilgiler edindik. Bu konuda biraz heyecanlıydım. Çünkü ilk defa bu kadar geniş çerçeve de askeri eğitim verdim.
Süreç değişti, Zagros’ta düşmanı derinden darbeleyen bir eylem oldu. İkinci Oramer eyleminde düşmanın 109 kaybı oldu. 14 arkadaş’ta şehit düştü. Henüz kimin şehit düştüğünü öğrenemedim
Umut tuzağa düşmüş bir ceylanın bakışındaki hüzün değildir. Kınalı keklik gibi ürkek bir kuş da değildir. Umut yalvar yakar olmamıştır zülmün pençesinde. Baharda bir tomurcuk gibi patlayan öfkedir umut barajını yıkan bir ırmaktır açılır, serpilir ve büyür. Kıyısında sevda, umut emzirir ve büyütür. Açar bin yılların kapısını düşmana dönük bir mevzi gibidir. Bugün içimde hep taşıdım umudumu için yazmaya karar verdim. Bu dünya da bana sorarlarsa umudun nedir diye. Birinci Önderliğin ve Kürdistan’ın özgürlüğü derim. İkincisi de Kuzey’e geçmek. Kuzey’ de savaşmak benim en büyük hayallerimden biri. Kuzey’e bir gün kesin gideceğim. Umudumu yüreğimde taşıyorum. Bir gün sevda kokan, sevgi kokan topraklarıma kavuşacağım. İstanbul’da yaşıyorduk. Memleketimi hiç göremedim. Onun için hep Kuzey özlemim var. Hiç göremediğim memleketime gidip hasret gidermek istiyorum. Bunun için umudum da var. Kuzey gitmek için bir gün benim de sıram gelecek. O umudu hep yüreğinde taşıyıp ama gidemeyen yoldaşlarım için gidip onlar için savaşacağım.
Fırtınalı yürekler
Ayrılık vakti gelmişti. Saat çalmış ipresi ayrılığı gösteriyordu. Vakit tamamlanmış, patikalar yolcusunu çağırıyordu. Rüzgar hafif hafif saçlarımı tarıyordu. Gökyüzünde yağmur taneleri sessizce yer düşüyordu. Ve toprağın kokusu gökyüzüne yükseliyordu. Gece karanlığını ay aydınlatıyor. Bulutların arkasında kapkara geceyi birden aydınlatıp sanki yolcusunu bekliyordu. Sabaha da çok vardı. Yıldızlar sanki sabaha izin vermeyeceklerdi, bütün parlaklığıyla parlıyorlardı.
Bu duygularla yazmaya başlamak istedim günlüğüme. Çok güzel bir taşın üstünde oturmuş yıldızları seyrediyorum. Uzakta bir köyün ışıkları görünüyor. Bu gece etraf çok sessiz. Arkadaşlar içerde yoğunlaşıyor. Kimi kitap okuyor, kimi ise günlük yazıyor. İki saatte yakındı kitap okuyordum. Şimdi sıra yazmaya geldi. Ay ışığında yazmaya çalıştığım için yazım eğri büğrü gidiyor. Yazım ne kadar eğri büğrü gelse de ay ışığında yazmak bambaşka bir his. Nedenini bilmediğim bir coşku var yüreğimde. Yüreğim kıpır kıpır. Etraf çok sakin dedim. Aşağımızda bulanan koyun sürüsünün köpek sesleri gece sessizliğini bozuyor. Bahar mevsiminde olduğumuz için her yer yemyeşil. Yeryüzüne yeşil bir halı serilmiş gibi. Gökyüzü ise gündüz bazen masmavi oluyor, bazen de kapkara bulutlar geliyor. Çok yüksek yerlerde ise daha erimeyen kar kevileri var. Yani anlayacağınız Kürdistan’ın özgür kokan dağlarına dört mevsimi birlikte yaşıyoruz. Sabah ise kuş sesler ile uyanıyoruz. Kuşlar şarkı söyler gibi uyandırıyor bizi. Bir bakıyorsun. Tek bir kuş ötüyor, bir dakika sonra ise üç dört tane birlikte ötüyor.
Baharda açan çiçekler sonbaharda küserler. Herkesin gidip göreceği yer yıldızlar ülkesidir. Ölümsüzlerin diyarıdır toprağın bir yüz altıdır, sevdasıdır, yüreğidir. Toprak ana çağırırı parçasını gelişir fidanlar Zagros dağlarında maviye akan su gibidir. Sevdalayan, yuvasına kuran kuşun sevincine benzer bizim yaşamımız. Gözlerimiz ela bakar yaşama. Sevgiyle, sevdayla yürürüz yaşama. Bize mirasdır bu yaşam, geçmişten kalan bir sorumluluktur, hasrettir. Boynumuza bir künyedir bu sorumluluk. kanat çırpmak gerekir özgürlüğe, sevdaya koşarcasına koşmak gerekir Amed surlarına, koşmak gerekir özgürlüğe.
Çınar ağaçları uzun yaşar, fırtınalar başlar ve biter. Rüzgar başımızda estiğinde. Yüreklerimiz dalgalanır. Masum gülüşlerimiz güneş gibi doğar. Bir yıldız gibi parlayan gözler ay doğuşu gibi hayatımızı güzelleştiriyor. Karınca gibi çalışmak gerek sevda için yaşam için mutluluk için. En önemlisi de özgür Kürdistan için karınca gibi çalışmak gerekiyor. Yağmur olup yağmak gerek özgürlüğe, insanlığa yağmak gerek. Evet yoldaşlarım, karanfiller gibi kardelenler gibi savaşçı olmalıyız. Özgür Kürdistan için kimsenin bizi durdurmaması gerekiyor. Gelişmek, dönüşmek, değişmek, değiştirmek, geliştirmek, dönüştürmek için hiçbir engel kendimize tanımamız gerekiyor. Onun için her mevsimde doğmak gerekir her baharda yeşermek için.
Adını güneşten alan dağ
Ahh Zagros
Sen ki ne ateşler doğurdun
Sen ki ne ateşgahlar kurdun
Yıllarca beşiklik ettin bütün halklara
Birçok kervan geçti buralardan
Birçoğu sinendeki yangına kapılıp divane oldu
Birçoğu eşsiz görkemliliğine kavuşmak için yollara düştü
Birçoğu başkaldırışlarına kapılıp
Bütün engelleri aşarak sana varmaya çalıştılar
Bütün yollar, bütün kapılar sana açılıyordu
Çünkü sen adını güneşten alan dağ
Güneşe gebe kalan
Çünkü sen verimli hilal’in tanrıçası
Eşsiz güzelliğinle ve görkeminle diller destan
Ahh sen ki milyonlarca aşık bıraktın ardında
Tutuldular sana, seni duyan ve hisseden aşıkların ve sen maşık oldun
Seni elde etmek için tarih boyunca ne kavgalar ne savaşlar oldu
Kim ele geçirebilir asi yüreğini
Kim dokunabilir eşsiz güzelliğine
Kim değiştirebilir ki özgür ve doğal akışını
Mavi ve yeşil gözlerinle aktın aşığının yüreğine
Ahh Zagros
Mavi ve yeşil gözlerinde akmak istiyorum
Ulaşmak istiyorum eşsiz güzelliğinle ve asi yüreğinle
Küllenip saf gözyaşlarınla birleşmek
Ve aktıkça arınmak istiyorum
Bütün kirliliklerinden, engin sularında
Ve aktıkça dağılmak istiyorum
Görmek istiyorum bütün Mezopotamya coğrafyasını
Öze dönmek istiyorum
Tanrıçalar diyarına varmak istiyorum
Ölmedim işte buradayım
Yayılıp dağılıyorum her karış toprağına
Buluşuyorum eşsiz güzelliğinle verimliliğinle
Buluşuyorum senin için savaşan kahramanlara
Ölmedim yanı başınızdayım
Hayat buldum sularında
Aktıkça değiştim, dönüştüm
Aktıkça özüme döndüm,
Aktıkça dirildim, ruh buldum sularında
Buradayım işte, yeniden hayat bularak
Asmin Vindar