HABER MERKEZİ –
Her zamanın pervanesinde, gecenin serin esintisi yaratan tüm yıldızlara ve ardından koruyucu dağlarımızın sırtından göz kırpan Güneş’e selam dururuz. Göz kırpışına tüm iç’lerin kahkahalı yanakta beliren tebessümleri eşlik eder. Tüm çiçekler Geceye kapattıkları yüzlerini, doğan güne şapka atarcasına dönerler. Gecedeki Güneş’ten bir parlak bakış yine almışlardır,
tüm zifiriliklerine. Şelaleler gecedeki hırçınlığını ahenge bırakır şafakta. Yapraklar, ateşli bekleyişi ufkun serin esintisine kaptırarak, Güneş için halaya kalkar. Yıldızlar buluşmanın yangınıyla aydınlığa şev baş der ki, roj baş’ta el elenin tutuşmasını yapın diye. Öyle bir buluşma umudu ki, tüm canlılıklar ve parlaklıklar gökyüzünden yansır yeryüzüne. Tüm kahkahalı coşkular Güneş’e olan aşktandır. Tüm Yaşamlara yaşam verendir Güneş. Çok yakıcıdır. Ama yanmasını bilenler, yaşam verdiğini de bilir.
Yaşam karelerine nakşedilen ışınlar yangınlı ve kızgındır. Bundandır aşkın büyüklüğü. Öyle bir an vardır ki kanunda, gece ile gündüzün çok kızgın ve ahenkli savaşı vardır. Gökyüzündeki bu kavgaya tüm kainat şahittir. Gözler, yüzler bu savaşa, dostluğa dikilmiştir. Bu anların en ahenkli melodisidir. Ama Güneş’in kendi melodisi vardır. Kainat’ta her zamanın yelkeninde söylenilir. Tüm rüzgarların hırçınlığı tilili çeker gibi estirir bu melodide. Bu melodide volkanlı bir ezgi vardır. O an’dır gözlerin, dillerin yangınlı suskunluğu. Sadece haykırmayı bekler kalpler. Neleri söyler, neleri haykırır? Çocuklar iyi bilmişler zafer işaretlerinde ve ateşli oyunlarında. Bilmişlerdir anaların bilgeliği. Haykırmıştır volkanlı yürekler. Hisseden ise militan yüzler. O An’ın sessizliği, sessizliğin anlamını taşır. Tüm kainat şaha kalkmış bu an’a. Ama öyle acımasız, sevgisiz bir dünya ki, kanununa karşı çıkmış bir gerçeklik, korkmuş her şeyden. Neleri söyleyelim bu suskunluğuna, sessizliğine? Aslında yansıyan çığlığın, lanetin hissiydi. Gözler, yürekler, akıllar yaşam ve anlamın bakışındaydı.
Evet! O an 15 Şubat, lanetli bir gündü ama Güneşimiz asla karartılamayacaktı. Söylenecek söz yok… Ama kanunumuz bilir ve böyle yaşar. Kızgınlığına, yakıcılığına gözünü dikmiş ve kalbini açmıştır. Çetinliği yaşamak ister çünkü. Yaşam çok serttir. Yaşamdan daha sert olmalısın. Yaşamdan daha sert olanlar, gerçekten yaşayanlardır. Söylenilecek değil, yaşanılan anılar, yani yaşananların çetin portresi. Yüreklerde gözyaşı akışı vardı. Böyle öğrenilmişti ya!
GÜNEŞ’SİZ yaşam olmaz!
Şehit Delila Meyaser